İran ve Rusya’nın terör ve radikalizme karşı savaşı

img
İran ve Rusya’nın terör ve radikalizme karşı savaşı YDH

Lübnanlı uzman Hanif Abdullah, en-Neşra'da yayımlanan yazısında Rusya ve İran’ın başlattığı terörle mücadelenin Suriye ve bölgeye etkilerini değerlendirdi.




Lübnan’ın en-Neşra haber ajansı uzmanı Hanif Abdullah, Rusya ve İran’ın başlattığı terörle mücadelenin Suriye ve bölgeye etkilerini yazdı.

Bölgede Irak, Libya ve Yemen’e kurulan ve bu ülkeleri kaosa sürükleyen ve buraların huzurunu bozan aynı pusu, Suriye için de kuruldu. Yani Ortadoğu ve Kuzey Afrika bölgesinde yıkıcı bir anarşizm için zemin hazırlamaya çalışan aynı dış mihraklar bu pusuyu kurdu.

Suriye halkının gerçek dostları olan Tahran, Moskova ve Pekin ve BRICS ve ALBA grubunun diğer üyeleri ise insanî bir tutum sergiledi; zira bu ülkeler Suriye’de katliam ve yıkım ve krizin devam etmesinin Ortadoğu bölgesini istikrarsızlaştıracağını ve küresel güvenliği tehdit edeceğini çok iyi biliyordu.

Suriye krizini körüklemek ve bu krizi askeri yollarla çözmeye çalışmak, aslında şeytani ve insanlık dışı bir politikaydı; çünkü Suriye halkı için yıkım ve mülteci olmaktan ve bu ülkenin ve bölgenin güvensizliğe sürüklenmesinden başka getirisi olmayacağı kesindi.

Barış, kalkınma ve beşeri medeniyetin taraftarları olan ülkeler, Suriye’nin siyasi nizamı ve yasal kurumlarını savunmakla aslında masum insanların katliamını, Suriye ve bölgede iktisadi ve kültürel kurumların yok olmasını ve beşeri medeniyet ve tarihî mirasının yıkımını önlemek istiyordu.

Suriye yönetimi ve Suriye milletinin düşmanları türlü araçlar, mekanizmalar ve entrikalarla Suriye krizini uzatma ve bölgeyi güvensiz hale getirme ve ortamı terör ve radikalizm ve dinî ve etnik fitnelerin büyümesine müsait hale getirdiler.

Nitekim el-Kaide’nin kollarının ve diğer tekfirci ve radikal örgütlerin büyümesi, Amerika ve diğer bazı bölgesel aktörlerin yanlış hesapları ve politikalarının ürünüdür.

Gerçekte Beyaz Saray bazı senaryoları tasarlayarak, terör ve radikalizm coğrafyasını Suriye ve Irak’tan Kafkasya, Orta Asya ve Avrasya bölgesindeki güvenli ülkelere kadar yaymaya ve yönetmeye ve önderlik etmeye çalışmıştır.

Başta CIA ve Türkiye istihbaratı MİT olmak üzere, Batılı istihbarat ve casusluk örgütleri ve Körfezi’deki emirliklerin petrol dolarları, Suriye ve Irak ve Libya’da kriz arenasını ‘kutsal cihad’ topraklarına dönüştürmek ve selefi ve cihatçı gençleri başta Orta Asya ve Rusya’nın özerk cumhuriyetleri olmak üzere, dünya genelinde toplamakta etkili rol ifa etmiştir.

Kafkas bağnaz gençlerin gerekli askeri deneyim ve mahareti kazandıktan sonra Beyaz Saray’ın politikaları çerçevesinde kendi yurtlarına geri dönmeleri ve o bölgelerin güvenliğini de yıkıcı anarşizmin kurbanı ederek dağıtmaları ve zemini Çeçenistan ve Orta Asya ve Kafkasya ve Çin’in doğusundaki ülkelerde kriz ve gerginlikler için hazırlamaları gerekiyordu.

Amerika ve bölgesel müttefikleri Suriye krizini körüklemek ve bu ülkenin devlet erkanlarını ve siyasi sistemini tehdit etmekle bu ülkeyi terör ve şiddet yanlısı radikalizmin büyümesi için uygun bir ortama dönüştürmeyi ve bölgenin ve dünyanın güvenliğini tümüyle tehlikeye atarak Batılı silah üreten kartellerin aktifleşmesini ve silah piyasalarını daha da hareketlendirmeyi amaçlıyordu.

Gerçekte Batı emperyalizmi hâla dünyaya hakim olmak için insanlık dışı şeytani planlar ve senaryolar üretmeye devam ediyor. İran, Rusya, Çin, BRICS ve ALBA grubuna üye ülkeler ise Şam’ı savunarak, Amerika ve müttefiklerinin senaryolarını etkisiz hale getirmek istiyor.

İran ve Rusya Suriye’de şu şartlar altında terör ve radikalizme karşı gerçek bir savaşa girdiler:

1- Amerika liderliğindeki IŞİD ve terör karşıtı küresel ittifakın askeri hareketliliği, Irak ve Suriye’de zayıf ve etkisiz olmuştu.

2- Amerika’nın IŞİD ve diğer cihatçı selefi örgütlere karşı sorumsuz tutumu, bölgede terörün büyümesine ve yayılmasına imkan sağlayan bir güvenlik boşluğu oluşturmuştu.

3- Irak ve Suriye’de terörün büyümesi, iki siyasi sistemi çökme ve yıkılmanın eşiğine getirmişti. Irak ve Suriye’de ulus–devlet yapısının çöküşü, bölge ve dünya güvenliği için çok olumsuz sonuçlar doğurmuştu.

4- Amerika ve bazı bölgesel aktörler, BM Güvenlik Konseyi’nin 2014 yılında IŞİD ve teröre karşı çıkardığı tüm kararları, caydırıcılık ve bölgesel ve küresel teröre karşı etkili olma bağlamında devre dışı bırakmıştı ve bu şartlar altında bölgenin ve uluslararası toplumun güvenliği ve istikrarı ciddi tehdit altına girmişti.

Rusya ve İran’ın IŞİD ve el-kaide’nin diğer kollarına karşı askeri operasyonları, sorumlu ve onurlu bir davranış ve tepki olmuştur; çünkü bu, terör devinin yıkıcı saldırılarından usanan bölge milletleri ve devletlerinin isteğiydi. Ruslar ve İranlılar ve diğer tüm barışsever ve medeniyet yanlısı olan milletler kuşkusuz Sohoi savaş uçaklarının terörislerin mevzilerine ve inlerine indirdiği darbeleri desteklemektedir.

IŞİD karşıtı kurulan uluslararası ittifakın karnesi, Amerika ve müttefiklerinin Irak ve Suriye’de teröre karşı askeri hareketleri bir gösterişten öteye gitmediğini ve bölgede IŞİD’in kökünü kurutamadığını, bilakis şartları örgütün büyümesine ve operasyon alanını genişletmesine hazır hale getirdiğini ortaya koymuştur.

Oysa Rusya ve İran’ın Şam’ı savunması, gerçekte küresel güvenlik ve barışı, terör tehdidine karşı savunma doğrultusunda verilen sorumlu tepkidir.

Son haftalarda Rusya’nın Suriye’de teröristlerin mevzilerine hava akınları çok açık siyasi ve güvenlik getirileri olmuştur, ki bunlara aşağıdakileri örnek vermek mümkün:

1- IŞİD ve el-Kaide’nin diğer kollarının Türkiye’ye ve teröre karşı kurulan uluslararası ittifakın kapsam alanındaki bölgelere kaçışı; çünkü teröristler bu bölgelerde güvende olabileceklerini çok iyi biliyor.

2- Moskova’nın hava akınları sözde terör ve radikalizm karşıtı olan hikekarların gerçek yüzünü ifşa ettti. Amerika ve müttefikleri Rusya’nın teröre karşı hava akınları sonuç vermeye başlayınca paniklemeye başladı ve dolaysıyla bu operasyonlara karşı tavır koydu ve durdurulması için komplo kurmaya başladı.

3- Barışsever ve IŞİD terörüne kurban olan ülkeler şiddetle Rusya’nın Suriye ve bölgede güvenlik ve barışı savunmasını olumlu karşılaması ve dünya toplumunda yer alan ülkelerin çoğunluğu Moskova’nın sorumlu hareketine eşlik ettiklerini ve desteklediklerini içeren gerçeği ortaya koydu.

4- Rusya’nın hareketi bölgede güç dengelerini Suriye’de istikrar, güvenlik ve devlet kurumları ve siyasi nizamının güçlenmesinin lehine değiştirdi ve herkes, Suriye’de istikrar ve güvenliğin bölgede ve dünyada barış ve güvenliği korumanın anlamına geldiğine inandı.

5- Moskova’nın el-Kaide ve IŞİD’in kandırılmış Kafkasyalı uşaklarına karşı hava akınları, gerçekte Amerika ve NATO’nun kriz ve gerginliği federal Rusya’nın özerk cumhuriyetlerine ve orta Asya ülkelerine taşımaya yönelik komplosuna karşı güdümlü ve caydırıcı bir hareket oluşu.

IŞİD ve teröristlere karşı bu ölümcül darbeler, Rusya ve bölge ülkelerinin istikrarı, güvenliği ve ekonomisi için çok yararlıdır ve Irak’ın da Rusya’dan Irak topraklarında IŞİD ile mücadele etmesine yönelik talebini bu doğrultuda değerlendirmek gerekir. Nitekim gelecekte kargaşa dolu Ortadoğu bölgesinde bu tür gelişmelere şahit olabiliriz.

Neşra'dan çeviri: YDH