ABD’nin Irak’taki darbe senaryoları

ABD’nin üç yıl önce demokrasi getirmek için girdiği Irak’ın bugünkü gündemini, Nuri el-Maliki hükümetine darbe yapılacak muhtemel darbe oluşturuyor.

ABD’nin üç yıl önce demokrasi getirmek için girdiği Irak’ın bugünkü gündemini, Nuri el-Maliki hükümetine darbe yapılacak muhtemel darbe oluşturuyor.

 

Irak’a girişini, Saddam’ın dünya güvenliğini tehdit eden kitle imha silahlarıyla gerekçelendiren ABD, daha sonra bunu Irak’ın demokratikleştirilmesiyle izah ederken, 15 Aralık seçimleriyle siyasal süreçlerini tamamlayan Irak’taki askeri varlığını ise ülkedeki iç çatışmalarla gerekçelendirip, işgalin sürmesini Irak halkının güvenliğiyle açıkladı.

 

Irak’taki darbe söylentilerinin ABD’deki Kongre seçimlerinin yaklaştığı bir dönemde gündeme oturması ve ABD Dışişleri Bakanı Rice’ın son Bağdat ziyaretinde Maliki hükümetine ülkedeki güvenlik sorununu iki ay içerisinde halletmesi için süre vermesi, ABD’nin bu kez Irak’tan çıkmak için gerekçe aradığını düşündürtüyor.

 

Hatırlanacağı üzere ABD’nin Irak’a giriş gerekçesinin bir istihbarat hatasına dayandığı, savaştan kısa bir süre sonra ABD’li yetkililer tarafından da itiraf edilmişti.

 

Bununla birlikte Bush’un 2004 yılında ABD başkanlık seçimlerini ikinci defa kazandığı düşünüldüğünde, yapılan itirafa rağmen, Bush yönetiminin savaşa getirdiği demokratikleştirme izahında ciddi bir ikna sorunu yaşamadığı gözüküyor.

 

ABD kamuoyunun 11 Eylül’ün cezalandırıcısı sıfatıyla Bush hükümetini tekrar iktidara taşıyarak, onun Irak gerekçelerini ve izahlarını kabul edilebilir bulmasında, Irak’taki siyasi süreçlerin henüz başlamamış olmasının etkili olduğu söylenebilir.

 

Fakat 2005 yılının 30 Ocak’ında başlayıp 15 Aralık’ında sona eren Irak’taki siyasal süreçler, Irak’ta İslamcı Şiileri iktidarda söz sahibi kıldığı ve Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Suud el-Faysal’ın ifadesiyle ABD’nin, Irak’ı İran’ın eline teslim etmesi sonucunu fiilen doğurduğu için, ne ABD’yi ne de bölgedeki Arap ülkelerini memnun edebildi.

 

Irak’taki tüm toplumsal kesimlerin büyük bir katılım gösterdiği siyasal sürecin son adımı olan 15 Aralık seçimleri, ABD’nin Irak konusundaki demokratikleştirme gerekçesini oluşturmakla birlikte, ABD’yi memnun etmeyen bir demokrasi tablosu ortaya çıkarmış, 175 sandalyeli parlamentoda İslamcı Şiilere 128 sandalye kazandırarak İslamcı Şiileri devre dışı bırakan bir siyasi tablonun önünü kesmişti.

 

Irak’taki siyasi sürecin son aşamasının ortaya çıkardığı siyasi tablo ABD’yi olduğu kadar azınlıktaki Sünni Arapları da rahatsız etti. Sünni Araplar, ya direniş üzerinde söz sahibi olamayışlarından, ya da bunu bir baskı aracı olarak kullanmak isteyişlerinden dolayı siyasal süreçte yer almalarına rağmen ülkedeki terör ve şiddeti durdur(a)madılar. 

 

Ülkedeki tüm kesimlerin katıldığı bir ulusal uzlaşma hükümeti kurulmasına rağmen merkezi hükümetin Bağdat’taki yeşil hat dışında neredeyse hiçbir yerde kontrol kuramaması, çok uluslu gücün, güvenlik yetkisini Irak güvenlik güçlerine bırakmaması yüzünden güvenlik sorunlarının iç savaş noktasına kadar tırmandırılması, federalizm meselesi ile Kerkük ve Kürdistan bölgesine ilişkin belirsizliklerin büyük bölgesel sorunlar üretme potansiyeli taşıması, ABD’nin en iddialı olduğu gerekçesinde bile başarısız olduğunu düşündürten gelişmeler oldu.

 

ABD, güvenlik yetkisini bırakmadığı Irak hükümetine iki ay süre vererek ondan ülkedeki güvenliği sağlamasını istiyor ve “aksi takdirde hükümeti, işlevini yitirmiş sayacağını” söyleyerek tehdit ediyor. Halkın oyuyla seçilmiş ve ülkedeki tüm kesimleri içine alan bir ulusal uzlaşma hükümetini “işlevini yitirmiş” saymak doğal olarak Irak’ta hükümet darbesi şeklinde algılanıyor.

 

Bu durumda ABD’nin, Irak’taki askeri işgaline gerekçe teşkil eden demokrasiyi, Irak’tan ayrılabilmek için ortadan kaldırabileceği yorumları yapılıyor.

 

Demokratların Irak savaşı konusunda yaşanan başarısızlıkları vurgulayarak Irak’tan çekilme yönünde bastırması, emekli askerlerin Savunma Bakanı Donald Rumsfeld’e yönelik istifa baskıları ve seçim öncesinde Bush hükümetine verilen desteğin azalması, ABD’yi Irak konusunda elini çabuk tutmaya yöneltiyor.

 

Şu ana kadar Irak’ta beklediği hiçbir siyasal veya toplumsal sunucu elde edemeyen ABD’nin en az Irak’ta kalışı kadar, bu ülkeden çıkışının da kendisi açısından sorunlu olacağı ortadadır; bununla birlikte ABD’nin Irak’ta kalmak ya da buradan çıkmak yönündeki kararı da kendi başına veremeyecek halde bulunduğu söylenebilir.

 

ABD, 2003 yılında işgal ettiği Irak’ın eline 2005 sonundan itibaren rehin düşmüş gözüküyor. Dünyanın güvenliğini sağlamak ve demokrasiye kavuşturmak gerekçesiyle Irak’a giren ABD’nin, Irak halkının güvenliğini sağlamak gerekçesiyle demokrasiyi askıya alıp demir yumruk politikası izleyecek bir askeri hükümet kurdurmasına ünlü CSIS uzmanı Antony Cordesman da ihtimal veriyor.

 

Saddam’a iade-yi itibar edilmesi şimdilik pek gerçekçi gibi gözükmeyebilir; ama iki aylık süre sonunda Maliki hükümetini devirmeye karar veren ABD’nin İzzet İbrahim ed-Duri ile müzakerelere başlayacağı söylenebilir.

 

Kaynak: Haberajanda dergisi

 



Makaleler

Güncel