Suriye’de hassas süreçler ve kimyasal silah gündemi

Dostlar grubunun fahri üyesi gibi davranmaya başlayan İsrail rejiminin kimyasal silah konusuyla ilgili ABD'ye yaptığı baskıların en önemli hedefinin Suriye’ye dış müdahale için yeni bir gerekçe üretmek olduğu söylenebilir.

 

Suriye’de kimyasal silah konusu ilk kez dönemin Suriye Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Cihad Makdisi’nin 23 Temmuz’da düzenlediği basın toplantısında gündeme geldi.

Suriye dışişleri bakanlığı adına yapılan bu açıklamada hem zamanlama hem de içerik bakımından son derece ciddi mesajlar verilmişti.

Bu açıklama, Suriyeli üst düzey güvenlik yetkililerinin öldürüldüğü 18 Temmuz tarihli ulusal güvenlik binası saldırısının ardından yapılmış olması yönüyle zamanlama bakımından önemliydi.

Kimyasal silahların varlığının reddedilmediği bu açıklamada bu silahların sadece dışarıdan yapılacak bir müdahaleye karşı kullanılacağının belirtilmesiyle[1] içerik açısından önemli iki önemli mesaj iletiliyordu.

18 Temmuz saldırısını Katar, Suudi Arabistan, Türkiye ve İsrail istihbaratının ortak operasyonu[2] olarak niteleyen Suriye, bu saldırının ardından silahlı grupların Şam ve Halep’e yönlendirilmesini, o zamana kadar düşük yoğunluklu sürdürülen vekalet savaşının resmi ilanı olarak okuduğunu ortaya koydu.

Suriye yönetiminin bu hassas zamanlama ile verdiği iki önemli mesaj ise şuydu:

1- Kimyasal silahların varlığını inkar ederek işgal öncesinde Irak’a yaptığınız uluslar arası denetim şantajını Suriye’ye yapmanıza izin vermeyeceğim.

2- Vekilleriniz aracılığıyla başlattığınız savaşa doğrudan müdahil olmanız durumunda bu silahları caydırıcı bir koz olarak kullanmaktan çekinmeyeceğim.

Şam yönetiminin 23 Temmuz’da verdiği bu iki mesaj, tüm çabasını Suriye’deki iç sorunu uluslar arası bir krize dönüştürmeye yoğunlaştıran “Dostlar grubunu” kimyasal silah gerekçesiyle askeri müdahaleyi bir seçenek olarak kullanamaz hale getirdi.

Kimyasal silah gündeminin vekalet savaşının seyriyle ilişkisi

Şam'ın bu mesajlarının ardından kimyasal silah meselesi aralık ayına kadar Suriye’nin gündemine, ocak ayına kadar da “dünya” gündemine bir baskı unsuru olarak gelmedi.

Kimyasal silah konusunun beş ay gündemden düşmesinde, Temmuz’da “devrimin zaferi" için geri sayım başlatan silahlı grupların bir türlü “sıfır saatine” ulaşamaması ve savaşın seyrinin her iki tarafın da mevzilerini korumaya çalışan bir denge kazanması etkili oldu.

5 ay süren bu dengenin kimyasal silah değişkeni üzerinden bozulabileceğini gösteren ilk gelişme aralık ayında yaşandı; muhaliflerin 5 Aralık’ta bir laboratuarda Türk malı kimyasal maddelerle silah üretmeye çalıştıklarını gösteren bir video yayımlandı.[3]

Ancak kimyasal silahı prova eden tarafın silahlı gruplar olması, konunun “dünya” gündemine girememesine hatta bunun bile “Esad’ın kirli oyunu”[4] diye nitelenmesine neden oldu.

Suriye’deki kimyasal silahları dünya gündemine sokan ilk adım, İsrail tarafından atıldı. İsrail Askeri İstihbarat Servisi Başkanı Tümgeneral Aviv Koçavi, aralık ayı ortalarında Suriye Ordusu'nun sahip olduğu kimyasal silahlar üzerine görüşmelerde bulunmak için Avrupa'ya gizli bir ziyaret gerçekleştirdi.[5]

Kasım ayında siyasi muhalif grupları Katar’da, aralık ayında da silahlı grupları Antalya’da yeniden örgütleyen Amerika’nın Savunma Bakanı Leon Panetta, aralık ayında kimyasal silahların ABD’nin kırmızıçizgisi olduğunu belirtti[6], 12 Ocak’ta da Esed’in devrilmesi durumunda kimyasal silahların kendi kontrollerinde olacağını söyledi.[7]

Han el-Asel kimyasal silah saldırısı

Aralık ayında muhaliflerin laboratuarlarda kimyasal silah ürettiklerine ilişkin videolar yayımlanmış, ocak ayında ise Anadolu Ajansı’na demeç veren Özgür Suriye Ordusu Sözcüsü Bessam Dade, “kimyasal silahlara sahip olduklarını ve gerekirse bunları Suriye hükümet güçlerine karşı kullanacaklarını”[8] açıklamıştı.

Ancak aralık ayında Suriye’deki kimyasal silahlarla ilgili AB ülkelerine ikna turuna çıkan İsrail Askeri İstihbarat Şefi Aviv Koçavi, Suriye yönetiminin kimyasal silah kullanmak için hazırlık yaptığını iddia etti.[9]

Koçavi’nin bu iddiasından 4 gün sonra 19 Mart’ta isyancıların Suriye ordusunun kontrolündeki Han el-Asel köyüne zehirli gaz içeren füze attığı ve saldırının aralarında Suriye askerlerinin de bulunduğu 16 kişinin ölümüne, 86 kişinin de yaralanmasına[10] neden olduğu bildirildi. Suriye yönetimi, BM’ye bölgede araştırma yapması çağrısında bulundu.[11]

Ancak BM’nin hem Han el-Asel dışında başka bölgelerde de araştırma yamak istemesi hem de Rusya’nın dengeli bir inceleme heyetinin oluşturulması için ekipte Rus ve Çin uzmanlarına da yer verilmesi önerisini reddetmesi,[12] BM’nin niyeti konusunda kuşkuya neden oldu ve Suriye yönetimi egemenlik haklarını gerekçe göstererek BM heyetinin ülkeye gelişine izin vermedi.[13]

Suriye yönetimi, gerek Arap Birliği gözlemci heyetinin gerekse Annan planının çerçevesinde görev yapan BM gözlemci heyetinin isyancılar lehine nasıl bir kampanya aracı olarak kullanıldığını tecrübe etmişti; dolayısıyla kimyasal silah araştırması için görevlendirilen BM heyetine izin vermemesi anlaşılabilir bir durumdu.

Ancak BM heyetinin Suriye’ye gidememesi, Suriye yönetiminin kimyasal silah kullanmakla suçlanmasını engelleyemedi.

İngiliz ve Fransız yetkililerle birlikte İsrail Askeri İstihbarat Araştırma Bölümü Başkanı General Irai Brun, “Suriye hükümetinin isyancılara karşı birkaç kez kimyasal silah kullandığını ileri sürdü”[14]

İsrailli yetkilinin bu açıklamasının zamanlaması oldukça dikkat çekiciydi; çünkü, Mısır’dan sonra İsrail’i ziyaret edecek olan ABD Savunma Bakanı Chuck Hagel, Suriye’deki kimyasal silah iddialarıyla ilgili olarak Kahire’de “şüphe başka bir şeydir, delil ise farklı bir şeydir”[15] demiş, yani İngiltere ve İsrail’in iddialarını doğrulamaktan kaçınmıştı.[16]

Ancak İsrail ve İngiltere’nin Suriye’nin kimyasal silah kullandığına ilişkin ısrarı, Amerika’nın temkinli tutumunu esnetmesine ve Beyaz Saray’ın 25 Nisan’da “Suriye’de küçük ölçekte kimyasal silah kullanıldı”[17] açıklamasını yapmasına neden oldu.

Kimyasal silah gündeminin hedefi

Gösterilerin başladığı 2011 yılının mart ayında Tunus ve Mısır’daki gibi barışçı bir halk devrimi yapacak kitle desteği kazanamayan muhalifler ile onların uluslar arası “Dostlar”ı, 2012 yılının başı itibariyle Libya modeline dayalı bir devrimin zeminlerini yaratmaya çalıştı.

Libya modeli devrim için üç araç söz konusuydu;

1- Devrime liderlik edecek bir örgüt,

2- Kurtarılmış bölge

3- Uluslar arası müdahale kararı

Diasporadaki Suriyeli muhalifler 2011 yılının ekim ayında ABD, Katar ve Türkiye tarafından örgütlendi ve İstanbul’da Ulusal Konsey adlı bir örgüt kuruldu. Kurtarılmış bölge ve uluslar arası müdahale kararı için ise önce “rejimin tek taraflı şiddeti”, sonra da “mülteci sorunu” gerekçeleri kullanıldı.

Arap Birliği girişimi, BM Güvenlik Konseyi oylamaları ve Dostlar grubu, şimdiye kadar bu iki gerekçeyle Suriye’ye dış müdahalenin yolunu açmayı başaramadı.

Suriye ordusunun son bir aydır düzenlediği nitelikli operasyonlarla sahada belirgin bir üstünlük kazanması ve muhalefetin hem silahlı hem de siyasi kanadında yaşanan ciddi parçalanmışlık hali, hazirandaki Putin-Obama zirvesinde Obama’nın elini zayıflatacak gelişmeler olarak gözüküyor.

İsrail artık “Dostlar grubunun” fahri üyesi

İngiltere, Fransa ve İsrail’le birlikte McCain gibi cumhuriyetçi senatörlerden kimyasal silah konusuyla ilgili Obama yönetimine yapılan baskıların en önemli hedefinin Suriye’ye dış müdahale için yeni bir gerekçe üretmeye yönelik olduğu söylenebilir.

Nitekim Senatör McCain’in Suriye’de kimyasal silahların güvence altına alınabilmesi için uluslar arası müdahale çağrısı yapması[18] da bunu doğruluyor.   

Suriye’deki isyan sürecinin başından beri son derece ihtiyatlı davranan İsrail rejiminin ve Dostlar grubunun fahri üyesi gibi davranarak kimyasal silah gerekçeli dış müdahale hazırlığında bu kadar bariz bir şekilde öne çıkmaya başlaması da oldukça ilginç.

Bunun, Türkiye İsrail ilişkilerindeki “özür”le başlayan normalleşme süreciyle ilgisi olduğunu düşündürecek bir haberi İsrail istihbarat çevrelerine yakınlığıyla bilinen Debka’dan okuyoruz.

“Debka sitesi, geçen hafta Ankara’da Türk ile İsrail heyetleri arasında gerçekleşen görüşmelerde Suriye ile ilgili istihbarat paylaşımında mutabık kaldıklarını öne sürdü. Debka, iki ülke istihbarat örgütleri Mossad ve MİT arasında en üst düzeyde görüşmelerin yapılacağı ve Başkanları Tamir Pardo ve Hakan Fidan’ın bir araya geleceği iddiasında bulundu.”[19]

 


[1]http://www.ntvmsnbc.com/id/25368481

[2]http://www.radikal.com.tr/radikal.aspx?atype=radikaldetayv3&articleid=1094557&categoryid=81

[3]http://www.ydh.com.tr/HD11126_suriyede-turk-hammaddesiyle-kimyasal-terore-dogru.html

[4]http://haber.gazetevatan.com/esadin-kirli-oyunu/497689/30/dunya

[5]http://www.ydh.com.tr/HD11164_israil-suriye-deki-kimyasal-silahlar-icin-harekete-gecti.html

[6]http://www.ihlassondakika.com/haber/Panetta-Suriyede-ciddi-kimyasal-endisemiz-var_518292.html

[7]http://www.usasabah.com/Guncel/2013/01/12/panettadan-kimyasal-guvence

[8]http://www.ydh.com.tr/HD11275_oso--kimyasal-silahimiz-var-gerektiginde-kullanacagiz.html Anadolu Ajansı, 1 Ocak’ta yayımladığı haberini daha sonra internet sitesinden kaldırdı. http://www.aa.com.tr/ar/mod/127122

[9]http://www.ntvmsnbc.com/id/25428954/

[10]http://www.hurriyet.com.tr/planet/22848761.asp

[11]http://www.cnnturk.com/2013/dunya/03/22/kimyasal.saldiriya.bm.sorusturmasi/701109.0/

[12]http://www.aa.com.tr/tr/dunya/156923--hem-sorusturun-dedi-hem-calistirmadi

[13]http://yenisafak.com.tr/dunya-haber/suriyeden-kimyasal-incelemeye-izin-yo-26.04.2013-515302

[14]http://www.bbc.co.uk/turkce/haberler/2013/04/130423_suriye_kimyasal_silah.shtml

[15]http://www.bbc.co.uk/turkce/haberler/2013/04/130426_abd_suriye.shtml

[16]http://www.amerikaninsesi.com/content/israilden-suriyeye-kimyasal-silah-suclamasi/1647517.html

[17]http://www.amerikaninsesi.com/content/cameron-suriye-kimyasal-silah-kullandi/1649554.html

[18]http://www.farsnews.com/newstext.php?nn=13920208001341

[19]http://haber.gazetevatan.com/flas-iddia-turkiye-ile-israil/533735/1/gundem



Makaleler

Güncel