30 Haziran: Arap Baharı’nda hazan, Ankara’da ‘değerli yalnızlık’ sezonu

30 Haziran; Arap Baharı’na hazan, Körfez’e bahar, Mısır’a bölünme, Ankara’ya ise ‘değerli yalnızlık’ armağan etti.

Mısır’da 25 Ocak 2011’de yönetim karşıtı gösteriler başlayınca dönemin ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton, Mısır’ın “birkaç kişinin gösterisi ve sloganıyla devrilmeyecek” kadar “köklü ve istikrarlı” bir yönetime sahip olduğunu belirtmekle birlikte “ABD her zaman Mısır halkının yanındadır, biz Mısır halkının siyasi haklarını savunuyoruz; ülkede her ne olursa olsun Mısır halkın yanında yer alacağız”[1] demişti.

Mübarek’in gösterilerle devrilmeyeceğini söylemesi bakımından ‘siyasi öngörüsüzlük’le suçlansa da aslında Clinton’un 26 Ocak’ta yaptığı bu açıklama, kendi dönemi açısından son derece ‘dengeli’ gözüküyordu. Çünkü Clinton, “her ne olursa olsun Mısır halkının yanında yer alacağız” ifadesiyle geleneksel müttefiki Mübarek’i gözden çıkarabileceğinin mesajını da vermiş oluyordu.

Ayrıca 2011 yılının Ocak ayında Mübarek’in gösterilerle devrilmeyeceği düşüncesi sadece ABD’ye özgü bir ‘öngörüsüzlük’ sayılamazdı; çünkü Mübarek’in istifasından bir hafta önce İstihbarat Servisi Başkanı Ömer Süleyman’la müzakere masasına oturması,[2] İhvan’ın da (Müslüman Kardeşler) Mübarek’in gösterilerle devrilebileceğine ihtimal vermediğini gösteriyordu.

Gösterilerin polis gücüyle bastırılamaması ve ordunun da yönetim lehine müdahil olmaması nedeniyle Mübarek 11 Şubat’ta istifa etmek zorunda kaldı.

‘Halk’ ordunun ‘devrimden’ yana tutumunu alkışladı, başta İhvan olmak üzere tüm devrimci gruplar Mübarek’in sunduğu yol haritası çerçevesinde yeni siyasi süreçlerin ordu tarafından belirlenmesini kabul etti, başta ABD olmak üzere tüm uluslar arası çevreler de ‘Mısır halkının’ yanında durarak devrimi destekledi.

25 Ocak 2011 sonrasında Mısır konusunda oluşan bu ‘birlik ve beraberlik’ 30 Haziran 2013’ten sonra yerini ayrılık ve çatışmaya bıraktı.

Seçimlerde Mübarek’in son Başbakanı Ahmed Şefik’e karşı Muhammed Mursi’ye oy verenlerin de yer aldığı önemli bir kesim, ‘Mısır halkı’ olarak Mursi’nin istifası için Tahrir Meydanını doldurdu.

Yüzde 50 katılımla gerçekleşen ülkenin ilk serbest seçimlerinde oyların yüzde 51’ini alarak iktidar olan Muhammed Mursi’nin yanlıları da yine ‘Mısır halkı’ olarak ‘demokratik meşruiyeti savunmak’ için Adeviye Meydanına çıktı.

 Mısır sivil ve askeri bürokrasisinin Tahrir’dekileri ‘Mısır halkı’ kabul edip darbe yapması Mısır’ı kendi içinde ayrıştırırken 3 Temmuz’un bir darbe mi yoksa ‘Mısır halkı’nın isteği üzerine ordunun ülkeyi kurtarması mı olduğu tartışması da uluslar arası toplumu böldü.

ABD Başkanı Barack Obama, “Demokrasi sadece seçim sandıklarından ibaret değildir”[3] diyerek 1 Temmuz’daki ordu muhtırasını destekledi. 3 Temmuz’un darbe olup olmadığı konusunda inceleme başlatan ABD, bir ay sonra kararını Dışişleri Bakanı John Kerry’nin ağzından “Mısır ordusu demokrasiyi kurtarmak için müdahale etti”[4] şeklinde açıkladı.

ABD’nin 25 Ocak Devrimi’ne verdiği desteği sorgulamayan Adeviye’ciler, ABD’yi demokratik ilkelere bağlı kalmamakla ve darbeyi desteklemekle suçlarken, Tahrir’ciler ise Mısır ordusunun yüzlerce kişiyi öldürmesini sert bularak eleştiren Washington’u iç işlerine karışmakla itham etti.

Mursi, bir yıllık iktidarı döneminde, ABD’yle son derece uyumlu çalıştı; ancak ABD kamuoyunun Mısır gibi Arap dünyasında liderlik edebilecek kapasitedeki bir ülkenin İhvan yönetiminde olmasından pek de hoşnut olmadığı biliniyordu.

ABD’nin Kahire Büyükelçisi Anne Patterson’un darbeden haberdar olduğuna dair iddialar, darbeyi ABD’nin yaptırdığını kanıtlar mı bilinmez; ancak Washington’un 3 Temmuz’a darbe demekten sakınmasının en temel sebebinin Camp David’i korumak olduğu söylenebilir.

İsrail’le Mısır arasında imzalanan Camp David anlaşmasın yaşatılması ABD’nin Mısır’a yaptığı yıllık yardımlara, ABD yasalarına göre yardımın kesilmemesi ise yardım yapılan ülkenin demokrasiyle yönetiliyor olması şartına bağlı.

Bununla birlikte Körfez ülkelerinin Mısır darbesinin ardındaki rolü ABD kadar belirsiz gözükmüyor. Suudi Arabistan başta olmak üzere Katar dışındaki Körfez ülkelerinin Arap Baharı sonrasındaki İhvan etkisinden kaygı duyduğu da Ahmed Şefik’in seçimleri kaybettikten sonra Birleşik Arap Emirlikleri’ne sığındığı da biliniyor.

Katar’ın Suriye yönetimini devirmek için aşırı grupları desteklemesinin, bunun Bingazi’deki ABD elçisinin ölümüyle sonuçlanan doğrudan etkilerinin gözükmesinin ve Doha’nın verdiği vaatlere rağmen Suriye’de ilerleme sağlayamamasının ABD’nin Katar’ı bölge oyunundan çekmesine sebep olduğu öne sürülüyor.

Babasını darbeyle deviren Katar Emiri Hamad bin Halife’nin ‘gönüllü olarak’ tahtını oğlu Temim’e bırakmasından sonra Doha’nın hararetle desteklediği İhvan’a yapılan darbeye karşı çıkmak bir yana yeni Mısır’a yardımlarını sürdüreceğini[5] açıklaması bunu doğruluyor.

Körfez’in desteği ve Batı’nın onayı ile Mısır’da gerçekleştirilen halk destekli darbe karşısında İhvan’dan yana duran tek ülkenin Türkiye olduğu görülüyor.

Arap Baharı sürecinde Doha ile birlikte İhvan iktidarları üzerinden bölgesel egemenlik projesi kuran Ankara, Bahar’ın amiral gemisi olan Mısır’daki kaybını ‘değerli yalnızlık’[6] ile izah ediyor.

Daha önce tüm dış politika başarısını çatışan taraflarla bile görüşebilmesiyle açıklayan Ankara, ‘değerli yalnızlığını’ ahlak, vicdan ve demokratik ilkeler gibi öznel kavramlarla açıklamaya çalışıyor.

Körfez ülkelerine herhangi bir şey söylemekten özenle kaçınıyor; ama teşkilat nezdinde hiçbir girişimde bulunmamasına rağmen görev süresi dolmak üzere olan İslam İşbirliği Teşkilatı Genel Sekreteri Ekmeleddin İhsanoğlu’nu suçluyor.[7]

İç politikadaki getirisini hesaba katarak Mısır’daki darbeye darbe demeyen Batı’yı eleştiriyor, darbenin arkasında İsrail’in olduğunu[8] söylüyor. Ancak Beyaz Saray’dan gelen kınama[9] üzerine Erdoğan’ın sözleriyle ‘İsrail’i değil zihniyeti’ kastettiğini[10] açıklıyor.

30 Haziran; Arap Baharı’na hazan, Körfez’e bahar, Mısır’a bölünme, Ankara’ya ise ‘değerli yalnızlık’ armağan etti.

Evrensel Gazetesi Pazar eki



[1]http://www.ydh.com.tr/HD8648_clintondan-misir-halkina-gizemli-mesaj.html

[2]http://www.zaman.com.tr/dunya_musluman-kardeslerin-hukumet-ile-gorusmesi-basladi_1089889.html

[3]http://www.ydh.com.tr/HD11981_obamadan-misir-ordusunun-muhtirasina-destek.html

[4]http://www.ydh.com.tr/HD12130_kerry--misir-ordusu-demokrasiyi-kurtarmak-icin-mudahale-etti.html

[5]http://www.ydh.com.tr/HD12181_katar--ihvani-degil-misiri-destekliyoruz.html

[6]http://www.hurriyet.com.tr/planet/24553602.asp

[7]http://www.sabah.com.tr/Gundem/2013/08/20/ihsanoglunun-yerinde-olsam-istifa-ederdim

[8]http://www.ntvmsnbc.com/id/25461492

[9]http://www.haberturk.com/dunya/haber/870673-beyaz-saraydan-erdogan-ve-israil-aciklamasi

[10]http://www.ntvmsnbc.com/id/25461849



Makaleler

Güncel