Yemen satrancında blöf ve rest

Yemen, şu an tüm dışlanan kesimlerin siyasal katılımını öngören devrim hedefine de Libya veya Suriye tecrübesine de çok yakın mesafede.

Yemen’in istifa eden Cumhurbaşkanı A. Mansur Hadi’nin başkent Sana’dan ayrılıp doğum yeri olan Aden’e gitmesi, uluslararası aktörlere Yemen satrancında hamle üstünlüğü kazandıran bir gelişme oldu.

Yemen, dışlanan kesimlerin katılımıyla yeni bir sistem kurmak isteyenler ile 2011 öncesindeki sistemi yeni aktörlerle güncellemek isteyenlerin satrancına sahne oluyor.

2011’de ‘Arap Baharı’ adı verilen isyan dalgasıyla başlayan Yemen satrancının ilk hamlesi, ülkedeki eski sistemi yeni aktörlerle güncellemek isteyenlerden geldi.  

Suudi Arabistan liderliğindeki Körfez İşbirliği Örgütü, 1978’den beri cumhurbaşkanlığı koltuğunu işgal eden Ali Abdullah Salih’i, yetkilerini yardımcısı Mansur Hadi’ye devrederek çekilmeye ikna etti.

Hiçbir şeyin değişmemesi için devrim

Böylece hem meydanları dolduran yüzbinlerin ‘devrim’ ihtiyacının karşılanacağı, hem de eski sistemin yeni aktörlerle devamının mümkün olabileceği varsayıldı.

Ancak Yemen’de diğer ‘Arap Baharı devrimcilerinin’ aksine devrimi sadece iktidar koltuğundan ibaret görmeyen ve katılıma imkan vermeyen eski sistemi tamamen değiştirmekten yana olan yerel aktörlerin varlığı bu varsayımı geçersiz kıldı.

Sistemin tamamen değişmesinden yana olan yerel aktörler, yeni Cumhurbaşkanı Hadi’yi ulusal diyaloga zorladı. Aylarca süren ulusal diyalog toplantıları sonunda tüm kesimlerin imzaladığı ‘Ulusal Barış ve Katılım’ anlaşması yapıldı ve yeni sistemin bu anlaşma çerçevesinde kurulmasında mutabık kalındı.

Fakat başta Cumhurbaşkanı Hadi olmak üzere eski sistemin devamından yana olanların Ulusal Barış ve Katılım anlaşmasını uygulanamaz hale getirmeye çalışması, bu kez devrimcileri hamle yapmaya zorladı.

Devrimcilerden 21 Eylül hamlesi

Devrimcilerin ulusal birlik hükümeti kurulması talebiyle ağustos ayında başlattığı kitlesel gösteri hamlesine sistem askeri müdahale ile karşılık vermeye çalıştı.

Ancak eski sistemin devamı adına gösterileri bastırmaya çalışan General Ali Muhsin el-Ahmer, ülkeden kaçmak zorunda kaldı ve başkent Sana 21 Eylül’de Ensarullah Hareketi öncülüğündeki Halk Komitelerinin kontrolüne geçti.

Devrimcilere hamle üstünlüğü kazandıran 21 Eylül sonrası gelişmeler, eski sistemi sürdürmeye çalışanları savunma pozisyonuna düşürdü.

Cumhurbaşkanı Hadi ve müttefikleri savunma stratejisini, Ulusal Barış ve Katılım anlaşmasının uygulanmasını geciktirme ve anlaşmayı fiili durumlarla sabote etme ve nihayet oluşacak krizin uluslar arası kurumların müdahalesiyle çözümü için zemin yaratma hedefi üzerine kurdu.

Ensarullah Hareketi ve müttefikleri ise 21 Eylül’den sonra hamle stratejisini, Ulusal Barış ve Katılım anlaşmasının uygulanması hedefi üzerine kurdu. Yeni siyasi sisteme tüm kesimlerin katılımını ve ülkenin bütünlüğünün korunmasını bu hedefin kırmızıçizgileri olarak belirledi.

Çünkü Cumhurbaşkanı Hadi başkanlığındaki bir kurul, 3 Şubat 2014’te Yemen’in 6 federal bölgeye ayrılmasını öngören bir karar almıştı ve Ensarullah bu kararı ülkeyi bölünmeye götürecek bir dış dayatma olarak görüyordu.

Yemen’in 6 federal bölgeye ayrılmasını öngören düzenlemenin anayasa taslağına konulması, el-Kaide müttefiki kabile güçlerinin silahlandırılması ve Cumhurbaşkanı Hadi’nin Bürosunun Başkanı Ahmed Avad bin Mübarek’in Ulusal Barış ve Katılım anlaşmasını sabote etmeye çalışması, Ensarullah’la Hadi’yi 2015 yılının ocak ayında bir kez daha karşı karşıya getirdi.

Ensarullah’tan önleyici hamle

Ensarullah Hareketi iki önleyici adım atarak hamle üstünlüğünü korumayı başardı. 17 Ocak’ta Ulusal Barış ve Katılım anlaşmasını sabote etmeyi öngören belgeleri ve medyada yayımlanan ses kayıtlarını gerekçe göstererek Hadi’nin Bürosu’nun Başkanı Avad bin Mübarek’i tutukladı.

20 Ocak’ta Cumhurbaşkanlığı muhafızlarının kabile güçlerine silah temin etmesine izin vermedi ve cumhurbaşkanlığı sarayını kontrolü altına aldı.

Cumhurbaşkanlığı sarayını dahi ele geçirmiş olmasına rağmen Ensarullah tek taraflı adım atmadı. Sorunun çözümü için şu şartları sundu:

1- Anayasa taslağını hazırlayan ulusal kurulun Ulusal Barış ve Katılım anlaşması doğrultusunda yeniden düzenlenmesi.

2- Ülkenin 6 federal bölgeye ayrılmasını öngören düzenlemenin anayasa taslağından çıkarılması.

3- Barış ve Katılım anlaşmasının uygulanması

4- Orduya ait silahlara el koyan Ma’rib kentindeki kabile güçlerinin yarattığı güvenlik sorunlarının çözülmesi.

Satrançta blöf ve rest olmaz

Cumhurbaşkanı Hadi, bu hamleye karşılık Ensarullah’ı açmaza düşürmeyi hedefleyen bir karşı hamle yaptı ve istifa etti. Bu aslında bir satranç hamlesinden çok blöfüne kendi inanan poker oyuncusunun rest çekmesiydi.

Hadi’nin bu hamlesi, Ensarullah’ı iki açıdan yeni bir hamle yapamaz hale getirmeye yönelikti.

1- Uluslar arası toplumun Ensarullah’ı darbeci olarak nitelenmesine zemin hazırlamak,

2- Ensarullah’ı özellikle de güneyli müttefikleri nezdinde yalnızlaştırmak.

Zahiren beklenen oldu, Körfez İşbirliği Örgütü, ABD, Avrupa 20 Ocak’taki gelişmeleri bir darbe olarak niteledi. 3 Şubat’ta ülkenin 6 federal bölgeye ayrılmasına karşı oy kullanan[1] Ayrılıkçı Güney Yemen Hareketi ise Hadi’nin istifasını bağımsızlık açısından bir fırsat olarak görmeye başladı.

Ancak bu gelişmelerin beklenenin aksine Ensarullah’ı açmaza düşürmeye yetmediği 6 Şubat’ta ortaya çıktı. Ensarullah Hareketi, Hadi’nin ve kabinesinin istifası sebebiyle ülkede oluşan yönetim boşluğunu doldurmak üzere 6 Şubat’ta bazı askeri bürokratların ve kabilelerin de desteği ile Anayasa Bildirisi adını verdiği bir siyasi geçiş süreci başlattı.

Ülkeyi geçiş sürecinde yönetmek üzere 551 üyeli meclis ve 5 üyeli cumhurbaşkanlığı kurulu oluşturmak için diğer siyasi gruplara katılım çağrısı yapan Ensarullah, 6 Şubat’ta içerideki siyasi gruplardan destek alamadı.

Körfez İşbirliği Örgütü ise BM’den Yemen’e müdahale etmesini istedi.[2] Ancak bütün bunlar süreci durdurmaya yetmedi.

Siyasi grupların anlaşması, Hadi’nin restini bozdu

BM Yemen Özel Temsilcisi Cemal bin Ömer’in 20 Şubat’ta siyasi grupların 6 Şubat’ta başlatılan siyasi sürece katılma konusunda anlaşmaya vardığını açıklaması, Ensarullah’ı açmaza düşürmeyi hedefleyen istifa hamlesinin tersine bir etki yarattığını gösterdi.

Zira Hadi’nin istifası ve uluslar arası güçlerin darbe nitelemesi siyasi süreci durdurmaya yetmemiş ve Yemenli siyasi grupların 551 üyeli geçiş meclisine katılmayı kabul etmesi, eski sistemin devamından yana olan tüm çevrelerin oyun dışı kalmasına zemin hazırlamıştı.

BM Yemen Özel Temsilcisi Cemal bin Ömer’in ifadesiyle varılan anlaşma çerçevesinde parlamentoda olmayan grupların temsilcilerinin yer alacağı ‘Halk Meclisi’ adlı bir meclis kurulacaktı.

Bu meclisin yüzde 50’si güneylilerden, yüzde 30’u kadınlardan yüzde 20’si de gençlerden oluşacak ve mevcut parlamento ile Halk Meclisi, ‘Ulusal Meclis’ adı altında ülkeyi beraberce yönetecekti.[3]

Ensarullah ise Ulusal Meclis’le ilgili varılan anlaşmanın 6 Şubat’ta ilan edilen anayasa bildirisine uygun geliştiğini ve Cemal bin Ömer’in açıklamasında bu konuya değinilmediğini açıkladı.

Ensarullah Hareketi Siyasi Konseyi Üyesi Hamza el-Husi, 551 üyeli Ulusal Meclisin iki kanattan oluşacağını, birinci kanat olan Halk Geçiş Meclisi’nin 250 sandalyeye sahip olacağını 301 sandalyeli mevcut parlamentonun ise ikinci kanadı oluşturacağını ifade etti.

Hamza el-Husi’nin açıklamasına göre geçiş dönemiyle ilgili yasaların görüşülmesi istisna olmak üzere yürütme organının tüm yetki ve sorumlulukları Ulusal Meclise bırakılacak ve Halk Konseyi de parlamentonun çıkardığı kanunlara itiraz edebilecek.

Hadi’nin sahneye dönüşü

BM Yemen Özel Temsilcisi Cemal bin Ömer, siyasi grupların anlaşmasının nihai bir anlaşma değil; ama kapsamlı bir uzlaşmayı kolaylaştıracak çok önemli bir adım olduğunu belirtip, müzakere masasında cumhurbaşkanlığı ve başbakanlık konularında hala görüşülmesi ve belirli bir takvime bağlanması gereken birçok konunun olduğunu söyledi.

Ancak siyasi grupların anlaşmasından bir gün sonra Ensarullah’ın ev hapsinde olduğu iddia edilen Mansur Hadi’nin başkent Sana’dan ayrılması uluslararası aktörlere Yemen satrancında hamle üstünlüğü kazandıran bir gelişme oldu.

Çünkü Hadi, memleketi olan Aden’den yaptığı ilk açıklamasında üç hususun altını çizdi:

1- Körfez İşbirliği Örgütünün çözüm planına bağlıyım.

2- Aden veya Taiz kentinde bir ulusal diyalog toplantısı yapılmalıdır.

3- Ensarullah’ın başlattığı siyasi süreçler darbedir ve gayri meşrudur; uluslar arası toplum darbeye karşı gereken adımları atmalıdır.[4]

Hadi’nin bu çıkışı, sistemin toptan değişimine giden süreci durdurmaya yetecek mi şimdilik belirsiz. Ancak Hadi’nin sahneye dönüşü, Yemen’deki eski sistemin yeni aktörlerle devamından yana olan tüm taraflar açısından belki de son şans.   

Müslüman Kardeşler’in Yemen kolu olan Islah Partisi, Hadi’nin silah zoruyla istifa ettirildiğini iddia etmesi, bir gerçekliği değil temenniyi yansıtıyor.

Hadi, istifasını geri aldığını açıklar ve Aden veya Taiz’de başlatacağı ulusal diyalog süreçleriyle bir hükümet kurarsa uluslar arası alanda meşru Yemen hükümeti olarak tanınabilir.

Ancak Libya’daki çok hükümetli mevcut durumun Yemen’de tekrar edilmesine yol açabilecek bu tehlikeli gelişmeden en çok da bunu temenni edenler zarar görür.

‘Arap Baharı devrimcileri’, Mısır, Libya, Tunus ve Suriye’de dışarıdaki müttefiklerinin desteğine güvenerek satrancı çoğunlukla tavla, bazen de poker gibi oynadılar ve hep kaybettiler.

Yemen, şu an tüm dışlanan kesimlerin siyasal katılımını öngören devrim hedefine de Libya veya Suriye tecrübesine de çok yakın mesafede.

   



[1] AA. 3 Şubat 2014. Yemen 6 bölgeye ayrılıyor. http://www.aa.com.tr/tr/dunya/282413--yemen-6-bolgeye-ayriliyor

[2] YDH. 14 Şubat 2015. Körfez’den Yemen’e müdahale çağrısı. http://www.ydh.com.tr/HD13653_korfezden-yemene-mudahale-cagrisi.html

[3] El Ahbar. 21 Şubat 2015. http://www.al-akhbar.com/node/226661

[4] YDH. 21 Şubat 2015. Hadi’nin çözüm adresi Suudi Arabistan. http://www.ydh.com.tr/HD13675_hadinin-cozum-adresi-suudi-arabistan.html