Sudeyri darbesi ve ‘Yeni Suudi Arabistan’

‘Yeni Katar’ ve ‘Yeni Türkiye’, kendilerine bölgesel liderlik pozisyonu kazandıracak ‘Arap Baharı’ şartlarından dolayı İsrail’le karşıtlık rolü oynamak zorundaydı. ‘Yeni Suudi Arabistan’ ise böyle bir zorunluluk hissetmiyor.

Suudi krallığında üst düzey değişikliklerin yapıldığı 29 Nisan tarihi, ‘Yeni Suudi Arabistan’ın miladı olarak gözüküyor.

Çünkü bu görev değişikliklerinin düzeyi, sebepleri, yapılış tarzı ve yankısı, Suudi Arabistan’ın hem iç hem de dış politika açısından radikal bir değişim geçirdiğini gösteriyor.

Kral Salman bin Abdulaziz, 29 Nisan’da üvey kardeşi olan Mukrin’i veliahtlıktan alarak yerine yeğeni Muhammed bin Naif’i ve 2. Veliahtlığa ise oğlu Muhammed bin Salman’ı tayin etti.

Bu adımın yeni kralın uyumlu bir ekiple çalışma ihtiyacından kaynaklanan sıradan bir görev değişikliği değil, bir ‘saray darbesi’ olduğunu teyit eden çok sayıda veri var.

1- Torunlar dönemi erkene alındı: Suudi krallığının kurucusu olan Abdulaziz’in oğulları tarafından yönetilen Arabistan’da Kral Abdullah’ın son günleri, ülkede torunların belirleyici hale geleceğinin[1] habercisi olmuştu.

Ancak Kral Abdullah’ın üvey kardeşleri olan Salman’ın veliaht, Mukrin’in ise 2. Veliaht olması oğullar döneminin bir süre daha devam edeceğini gösteriyordu.

Fakat 29 Nisan’da Abdulaziz’in iki torunundan Muhammed bin Naif’in veliaht, Muhammed bin Salman’ın ise 2. Veliaht ilan edilmesi ile krallıktaki torunlar dönemi öne alınmış oldu.

2- Sudeyri iktidarının pekiştirilmesi: Abdullah’ın krallığı ile birlikte 10 yıl tahttan uzak kalan Sudeyriler, Salman’ın kral olmasıyla iktidarı yeniden ele geçirmiş oldu.[2] Ancak Şimmeri Prensi olan Abdullah’ın ölümünden sonra bir Sudeyri prensi olan 79 yaşındaki Salman kral olmuş olsa da veliahtlıkta Şimmeri de Sudeyri de olmayan Mukrin bin Abdulaziz bulunuyordu.

Dolayısıyla Salman’ın ölümünün ardından Sudeyrilerin tahtı tamamen kaybetmesi mümkündü. Zira Mukrin’den sonra başlaması kaçınılmaz olan torunlar döneminde tahta geçiş teamülü Mukrin tarafından belirlenmiş olacaktı.

29 Nisan’da Mukrin görevden alınarak 7 Sudeyri prensten biri olan Naif bin Abdulaziz’in oğlu Muhammed bin Naif’in veliaht, Salman’ın oğlu Muhammed’in de 2. Veliaht ilan edilmesiyle Salman sonrasında krallık umudu Sudeyri olmayan prenslere tamamen kapatılmış oldu.

Halbuki Şimmeri olan Kral Abdullah döneminde sırasıyla Sudeyri prenslerden Sultan bin Abdulaziz, Naif bin Abdulaziz ve Salman bin Abdulaziz veliaht olmuştu.

Abdullah’ın başarısız darbesine karşı Salman’ın başarılı darbesi

29 Nisan’daki saray darbesi, Salman döneminde Sudeyrilerin iktidarını pekiştirmekten daha çok torunlar döneminde tahta geçiş teamülünün Sudeyriler tarafından belirlenecek olması bakımından önem taşıyor.

Çünkü Mukrin’in devre dışı bırakılmasıyla birlikte Abdulaziz’in en büyük oğlunun veliaht ilan edilmesine dair teamül ortadan kalkmış oldu; ama Abdulaziz’in hangi torununun hangi kriterle veliaht ilan edileceğine şu an hem krallığı, hem birinci veliahtlığı hem de ikinci veliahtlığı eline geçirmiş olan Sudeyrilerin karar vereceği kesinlik kazanmış oldu.

Aslında torunlar döneminde tahta geçiş teamülünün kim tarafından belirleneceği konusunun ne kadar önemli görüldüğü Kral Abdullah’ın son döneminde yaşanan saray entrikalarından anlaşılıyordu.

Ölümünden aylar önce Suudi krallığında daha önce olmayan 2. Veliahtlık makamını ihdas eden ve oraya Mukrin’i atayan Kral Abdullah, hastaneye kaldırılmadan çok kısa bir süre önce ise Salman’ın 29 Nisan’da yaptığı saray darbesinin aynısını, planlamış ve torunlar döneminin ilk kralı olarak kendi oğlunun önünü açmak istemişti.

Kraliyet ailesi içindeki entrikalara dair –çoğu doğru çıkan- ifşaatlarıyla tanınan sosyal medya fenomeni ‘Müctehid’in dediğine göre; Abdullah hastaneye kaldırılmadan hemen önce Kraliyet Divanı Başkanı Halid Tuveycri’ye Salman’ın veliahtlıktan azledilmesini, 2. Veliaht olan Mukrin’in veliaht, kendi oğlu Mat’ab bin Abdullah’ın da 2. veliaht ilan edilmesini istemişti.[3]

Müctehid’e göre Kral Abdullah, aslında resmen ilan edildiği tarihten daha önce ölmüştü; ancak Halid Tuveycri ve Mat’ab bin Abdullah, planlanan saray darbesi için destek kazanmaya çalışarak ölümü duyurmamıştı. Salman durumu fark etti ve Abdullah’ın ölümünü ilan ederek kral oldu.

Salman’ın kral olduktan hemen sonra başta Halid Tuveycri olmak üzere Abdullah döneminin üst düzey bürokratlarının bir kısmını tasfiye etmesi, Müctehid’in iddialarını doğrular nitelikte.

Salman, başlattığı tasfiye sürecini 29 Nisan’da Abdullah’ın darbe planının kopyasını yaparak tamamlamış oldu.

‘Kopya darbe’ neden başarılı oldu?  

Kral Salman’ın üvey kardeşi Tallal bin Abdulaziz, 29 Nisan kararlarını “İslam’a ve devlet geleneğine aykırı”[4] diye niteleyerek bunun bir saray darbesi olduğunu teyit etmiş oldu. Buna kanıt olarak da atamalarda veliaht azil ve tayinleri konusunda yetkili merci olan ‘Biat Kurulu’nun yok sayılmasını gösterdi.

Peki Abdullah’ın darbe girişimi başarısız olurken, Salman’ın ‘kopya darbesi’ nasıl başarılı oldu? Bu sorunun cevabı Tallal’ın devletin kurumsal geleneğinin çiğnendiği yönündeki açıklamasında gizli.

Gözüken o ki Abdullah ölüm döşeğindeyken Salman’ın azledilip Mukrin’in veliaht yapılması için Biat Kurulu ikna edilmeye çalışılmış; ancak ikna süreci tamamlanamadan Abdullah’ın ölmesi Mukrin’in kral, Mat’ab bin Abdullah’ın da veliaht olmasını engellemişti.

Tallal’ın açıklamasından ve Müctehid’in ifşaatlarından anlaşıldığına göre Salman, Biat Kurulu’nu ikna etmek için çaba gösterme gereği dahi durmamıştı.

Gençlerden yararlanmak

Mukrin’in 28 Nisan gecesi saat 10 sıralarında Salman tarafından davet edildiğini belirten Müctehid’e göre Salman “Senin herhangi bir yetersizliğini görmedim; ama gençlerden yararlanmak istiyorum” diyerek ona veliahtlıktan alındığını bildirdi, saat 11’de ise karar resmiyet kazandı.

Müctehid’e göre Biat Kurulu’nda karara karşı çıkanların azınlıkta kaldığına dair iddialar Muhammed bin Salman’ın uydurmasıydı.

El Arabiya tarafından yeni veliahtlara biat ettikleri bildirilen Biat Kurulu üyelerinden hiçbiri muhalif tutumunu değiştirmemişti. Eski kralın oğlu Abdulaziz bin Abdullah da Adil el-Cubeyr’in dışişleri bakanlığına atanmasını protesto ederek bakan yardımcılığından istifa etmişti.[5]

Salman’ın 2011’den beri Alzheimer hastası olduğu ve Kral Abdullah’ın ölümünden sonra ülkeyi aslında fiilen Muhammed bin Salman’ın yönettiği iddia ediliyor.

Mukrin’in Yemen saldırısına muhalif görüşlerinden dolayı görevden alındığı, bu muhalifliğinin ise annesinin Yemenli olmasından kaynaklandığı[6] da iddialar arasında.

Mukrin’in Yemen tutumundan dolayı görevden alındığına ve bunun kararını ise Yemen saldırılarına komutanlık yapan Muhammed bin Salman’ın verdiğine dair iddialar ile sadece Yemen ve Irak basınında yer alan eleştiri dolu açıklamaların[7] gerçekten Mukrin’e ait olduğu şüpheli.

Yeni Suudi Arabistan

Ancak 29 Nisan’dan sonra ortaya çıkan ‘Yeni Suudi Arabistan’da artık 70 yaş üstü prenslerin değil, 30’lu, 40’lı yaşlardaki genç prenslerin karar verici olduğu son derece açık.

Yeni Veliaht Prens Muhammed bin Naif, 1959; fiili kral olduğu iddia edilen 2. Veliaht Prens Muhammed bin Salman 1985 ve yeni Dışişleri Bakanı Adil el-Cubeyr, 1963 doğumlu.

Yeni bir saray darbesi olmazsa Salman’dan sonra kral olacak olan Muhammed bin Naif’in Suudi liderler içerisinde Washington’un en çok tuttuğu isim olduğu belirtiliyor.

İkinci Veliaht ilan edilen Savunma Bakanı Muhamed bin Salman, gerekçe üretiliş ve koalisyon kurma tarzı bakımından ABD’nin Irak işgaline, operasyon tarzı bakımından ise İsrail’in Gazze saldırılarına benzeyen Yemen savaşının mimarı.

Yeni Dışişleri Bakanı Adil el-Cubeyr ise Bender bin Sultan’a yakınlığıyla ve ABD’deki en güçlü İsrail lobisi olan AIPAC’la olan yakın ilişkileriyle tanınıyor.

Genç lider profili ile şu anki ‘Yeni Suudi Arabistan’, ‘Arap Baharı’ dalgasına binerek bölgesel hakimiyet heveslerine kapılan ‘Yeni Katar’ ve ‘Yeni Türkiye’nin 2011’deki haline çok benziyor.

Ancak 2011’de İhvan iktidarları üzerinden bölgede nüfuz kurmaya çalışan ‘Yeni Katar’ ve ‘Yeni Türkiye’ye göre şu an Suudi Arabistan’ı avantajlı kılan en önemli faktör, bölgesel liderliğini İsrail’le çelişmeden yapmaya çalışması.

 ‘Yeni Katar’ ve ‘Yeni Türkiye’, kendilerine bölgesel liderlik pozisyonu kazandıracak ‘Arap Baharı’ şartlarından ve İhvan ve Hamas faktörlerinden dolayı İsrail’le karşıtlık rolü oynamak zorundaydı.

‘Yeni Suudi Arabistan’ ise böyle bir zorunluluk hissetmediği gibi İsrail’le ortak tehdit algısına sahip olduğunu vurgulamaktan çekinmiyor.

ABD’ye Obama sonrasında cumhuriyetçi bir başkanın seçilmesi halinde Suudi Arabistan ile İsrail’in ortak tehdit algılarının özellikle de İran bağlamında ortak güvenlik politikalarına dönüştürülmesi muhtemel gözüküyor.



[1] YDH. 4 Ocak 2015. Suudi krallığında torunlar dönemine doğru http://www.ydh.com.tr/YD442_suudi-kralliginda-torunlar-donemine-dogru.html

[2] YDH. 23 Ocak 2015. Suudi Arabistan’da yeniden Sudeyri dönemi http://www.ydh.com.tr/YD445_suudi-arabistanda-yeniden-sudeyri-donemi.html

[3] YDH. 31 Aralık 2014. Kral Abdullah, ölmeden önce darbe mi yapacak? http://www.ydh.com.tr/HD13519_kral-abdullah-olmeden-once-darbe-mi-yapacak-.html

[4] YDH. 30 Nisan 2015. Kral Salman’ın kardeşinden son atamalara tepki http://www.ydh.com.tr/HD13841_kral-salmanin-kardesinden-son-atamalara-tepki.html

[5] El Alem. 1 Mayıs 2015. http://fa.alalam.ir/news/1699306

[6] El Alem. 2 Mayıs 2015. http://fa.alalam.ir/news/1699101

[7] YDH. 2 Mayıs 2015. Prens Mukrin’den Suudi rejimine Yemen eleştirisi http://www.ydh.com.tr/HD13848_prens-mukrinden-suudi-rejimine-yemen-elestirisi.html



Makaleler

Güncel