Arun Gupta, Middle East Monitor'da, 7 Ekim'deki Filistin Direnişi'ne yönelik asılsızlığı defalarca kez kanıtlanmış tecavüz iddialarını ve medyanın bir soykırımı böylesi vahşi bir aldatmaca üzerinden nasıl körüklediğini incelemeye tabi tutuyor.
YDH- Middle East Monitor'da yayınlanan makalenin yazarı Arun Gupta, İsrail'in Filistinlileri vahşi tecavüzcüler olarak lanse ederken geleneksel bir sömürgeci yasası olan ırkçı terör anlatısına sığındığını ve yalanlarını yaymak ve soykırımını gerekçelendirmek için Siyonist varlığa Batı medyasının nasıl destek olduğunu açıklıyor.
İsrail'in Hamas'ın 7 Ekim'de önceden planlanmış bir toplu tecavüz kampanyası yürüttüğü iddiasıyla ilgili okuduğunuz her şeyi unutun. Zira o gün gerçekleştiği iddia edilen her tecavüz ya da cinsel şiddet eylemi uydurma ya da tamamen asılsızdır. Asıl hikaye, üst düzey ABD'li ve İsrailli yetkililerin soykırıma kılıf uydurmasıdır, tüm Filistinlileri şeytanlaştırmak ve acımasız savaşı İsraillilere haklı göstermektir, dahası, Filistin'deki hukuksuz işgali ve Gazze halkına yönelik saldırganlığı nedeniyle İsrail'i sorumlu tutabilecek tek kurum olan BM'ye saldırmak için sahte tecavüz iddialarını nasıl yaydıklarıdır.
İsrail, gündemini ilerletmek için #MeToo hareketini, anti-Semitizmi ve tecavüz inkârcılığını silah olarak kullanarak eleştirileri ve kanıt taleplerini susturmaya çalıştı. Medyayı da yanına alan işgal devleti, İsrail ordusunun Filistinli kadın ve kız çocuklarına karşı uyguladığı cinsel ve toplumsal cinsiyete dayalı şiddeti belgeleyen BM uzmanlarını susturmaya çalıştı.
7 Ekim'den sonra İsrailli yetkililer, herkesten Hamas'ı "barbarlar" ve "vahşiler" olarak kınamasını istedi. İsrail'in bu propagandası, 18. yüzyılda şeytani yerlilerin beyaz kadınlara tecavüz ettiği esaret anlatıları ile 19. yüzyılda ortaya atılan açgözlü, isyankar köleler anlatısına büyütülen panik dalgası ile paralellikler kurmaktadır. Edward Said bu meseleyi 20. yüzyılda başyapıtı Oryantalizm'de işlemiş ve Batı'nın Doğu'yu nasıl barbar ve geri kalmış, mantık yoksunu ve batıl inançlı olarak hayal ettiğini açıklamıştı. 21. yüzyıla gelindiğiyse "teröre karşı savaş" sloganıyla aşırı bir şekilde yükselen bir İslamofobiyi söz konusuydu. George H. W. Bush'un Willie Horton'u şeytanlaştırmasından Donald Trump'ın Meksikalıları "tecavüzcü" olarak adlandırmasına kadar, beyaz olmayan erkeklerin "şehvetten gözü dönmüş bir canavar" olarak kaba bir şekilde karikatürize edilmesi modern söylemi zehirlemeye aynen devam ediyor.
Tecavüz iddiaları İsrail'in en etkili propagandasıdır, hatta Jill Filipovic ve Katha Pollitt gibi beyaz feministler arasında bile etkili olmuştur. İsrail'in dolandırıcılığını ve şüpheli iddialarını tekrar tekrar kullanmasını sürdürmesine yardımcı oldular. İsrail'in davası, tecavüz iddialarının büyük çoğunluğunu oluşturan 12 kişiye dayanıyor. Bu 12 kişiden sekizi başka vahşet hikayeleri uydurdu ve biri hariç hepsi İsrail ordusu ya da polisiyle bağlantılı. Pollitt'in tek kaynağı, İsrail İnsan Hakları için Doktorlar'ın bu kaynaklardan sekizini içeren feci kusurlu bir makalesi iken, Filipovic aynı mantıksız ve kanıtlanmamış toplu tecavüzü aktaran yedi medya kaynağını alıntıladı.
Saflıkları, kaba karikatürü onaylamaktan kaynaklanıyor gibi görünüyor. Filipovic, "Bin iki yüz kadar insanı öldüren, cinayetlerin bir kısmını yayınlayan ve kurbanlarını aşağılamaktan zevk alan bir grubun cinsel şiddet eylemlerinde de bulunmuş olabileceği gerçekten çok mu uçuk görünüyor?" diye soruyor. Pollitt onun sözlerini neredeyse aynen tekrarlıyor: "Tüm aileleri, kadınları, çocukları, bebekleri ve hatta Taylandlı tarım işçilerini öldüren Hamas savaşçılarının tecavüz de etmiş olabileceğinden neden bu kadar şüphe duyuluyor?"
Demek istedikleri şu: 7 Ekim'de tecavüzün gerçekleştiği sonucuna varmak için kanıta ihtiyacımız yok çünkü zaten Filistinlilerin vahşi olduğunu biliyoruz. Pollitt ve Filipovic iğrenç bir geleneğin arkasına sığınıyor. Jim Crow döneminde tecavüz ve cinsel saldırı anlatıları da aynen böyle yaygındı. Emmett Till'in öldürülmesine, Scottsboro Boys'un sekizinin ölüm cezasına çarptırılmasına ve Groveland Four'dan iki gencin öldürülmesine yol açtılar. Tecavüz aldatmacaları, 1906'da Atlanta, Georgia'da ve 1923'te Rosewood, Florida'da beyaz çetelerin Siyah topluluklara vahşet uygulamasına yol açtı.
Medya bu vahşeti körükledi.
Beyaz çeteler 1921 yılında Tulsa'daki Black Wall Street'i yıkarken 300 kadar Afro-Amerikalı'yı öldürmüş, bir Siyah adamın beyaz bir kadına saldırdığına dair gazete haberleriyle çılgına dönmüşlerdi. Çok az şey değişti.
Medya, Hamas'ın çocuklara leğen kemikleri kırılana kadar tecavüz ettiğini; bebekleri yakıp kafalarını kestiğini; ebeveynlere ve küçük çocuklara işkence edip infaz ettiğini; çıplak, parçalanmış kadınları ağaçlara bağladığını; hamile bir anneyi ve fetüsü katlettiğini; beş kadına toplu tecavüz edip öldürdüğünü; vücut parçalarını kestiğini; üç kadının daha kafasını kestiğini ve kesik kafalarla seks yaptığını iddia ederek İsrail soykırımını kışkırttı.
Tecavüz yalanları cinsel şiddet gerçekliğini alt üst ediyor. Yerli kadınlara tecavüz etme hakkına sahip olan Fetihçiler bunu Tanrı, kilise ve kral adına yaptıklarını iddia ederken beyaz köle tacizleri zevk, eziyet ve daha fazla köle için Siyah kadınlara tecavüz ediyordu. Jim Crow döneminde, siyah, kahverengi ve yerli kadınlara karşı tecavüz, yasallaştırılmış ırkçı terörün cephaneliğindeki bir silahtı. Amerikan İmparatorluğu fethe çıktıkça, işgal altındaki Japonya, Kore ve Vietnam'da cinsel sömürü ve şiddet uyguladı. ABD, Irak'ı işgali sırasında 50 bin Iraklı kadın ve kızı seks ticaretien zorladı.
Tecavüz savaş sırasında her zaman bir silah olagelmişti ancak İsrail endüstriyel ölçekte bir tecavüz yalanı ortaya attı. Soykırıma kılıf uydurmak ve asıl kendisinin Filistinlilere yönelik cinsel şiddetini saptırmak için ırkçı bir savaş silahını denedi.
İsrail'in o kadar çok dokunulmazlığı var ki, niyetleri konusunda açık davranıyor.
Güney Afrika, İsrail'i soykırımla suçlayan Uluslararası Adalet Divanı'ndaki davasında, üst düzey askeri ve siyasi yetkililerin yanı sıra İsrail toplumunun genelinde soykırım niyetinin 70 kadar ifadesini belgeledi. Son olarak İsrail, UAD'ye Gazze'de tutulan İsrailli rehinelere yönelik cinsel şiddet nedeniyle Gazze'ye yönelik soykırım kampanyasına devam etmesine izin verilmesi gerektiğini söyledi. ABD'li yetkililer İsrail'in yıkıcı savaşından Hamas'ı sorumlu tutmak için tecavüz iddiaları uydurdular. Biden, Hamas liderlerinin tecavüze uğrayan kadın rehineleri serbest bırakmak istemedikleri için geçtiğimiz Kasım ayında kısa süreli bir ateşkesi bozduklarını iddia etti.
Bir Hamas üyesinin İsrailli bir kadına cinsel saldırıda bulunmasının inandırıcılığı, sağ olarak serbest bırakılan bir kadın rehineyle ilgili davayla Biden'ın yalanını ortaya çıkardı. New York Times'ın Mart ayında yayınladığı bir rapora göre Amit Soussanna kaçırıldıktan sonra cinsel saldırı ve işkenceye maruz kalmıştır. Soussanna, Gazze'de fiziksel tacize, gardiyanın haftalarca süren takıntılı davranışlarına ve cinsel saldırıya maruz kaldığını anlattı. Serbest bırakıldıktan sonra danıştığı tıp uzmanları, hikayesinin kamuoyuna açıklanmasından yaklaşık iki ay önce serbest bırakılan bir başka rehine gibi, anlattıklarını doğruladı. Soussanna'nın güvenilirliği, İsrail'in diğer iddialarındaki inandırıcılık eksikliğini vurgulamaktadır. Tamamen inandırıcı olan Soussanna, İsrail'in diğer iddialarının neden inanılmaz olduğunu gösteriyor.
Cinsel şiddet genellikle işgalciler bir halkı aylarca ya da yıllarca kontrol ettiğinde ortaya çıkar, İsrail'in iddia ettiği gibi 7 Ekim'de yaklaşık üç bin kişinin öldüğü silahlı çatışmalar sırasında saatler içinde değil.
İsrail'in diğer iddialarında da Soussanna'yı inandırıcı kılan hayatta kalanlar, ayrıntılı anlatımlar ya da doğrulayıcı kaynaklar bulunmuyor.
Soussanna'nın travmasını açıkça tartışmaya istekli olması, İsrail'in hayatta kalanların konuşmasının yıllar alacağı ve kurbanların hepsi olmasa da çoğunun öldüğü iddiasıyla çelişiyor. Yaygın cinsel şiddet iddiasını destekleyecek adli tıp, fotoğraf ya da güvenilir görgü tanığı ifadeleri gibi somut kanıtlar olmadığı için tüm kurbanların öldürüldüğü iddiası da çelişkili.
Feminizmi silahlandırmak
İsrailli feministler, 7 Ekim'de Hamas'ın tecavüz suçu işlediğine dair kanıt isteyen kadın örgütlerine tecavüz inkârcıları olarak saldırdı. İsrail'de Hamas'ın Kadın ve Çocuklara Karşı İşlediği 7 Ekim Suçları Sivil Komisyonu'nun kurucusu Cochav Elkayam-Levy, BM kadın gruplarının adli kanıt taleplerini "tecavüz inkâr mekanizmalarıyla" bir tuttu. BM gruplarının kendi komisyonuna inanmaları gerektiğini çünkü İsrailli kadınların "itibarlı kadınlar" olduğunu söyledi.
İşte bu kaba karikatürün diğer yüzüdür: beyaz kadınlara, iddialar ne kadar saçma olursa olsun her zaman inanılmalıdır, vahşilere ise ne kadar inandırıcı olursa olsun asla güvenilemez.
Pollitt ve Filipovic'in de aralarında bulunduğu uzmanlar da aynı yolu izleyerek şüphecileri tecavüz inkârcısı olmakla suçladılar. Şirket medyası bu iftirayı güçlendirirken, bazı alternatif medya kuruluşları tecavüz inkârcısı olarak adlandırılma korkusuyla bu hikâyeye dokunmayacaklarını bana itiraf ettiler.
Komisyonun görevi dijital ve adli kanıtları toplayıp muhafaza etmek ve bir rapor hazırlamak. Haaretz'in uzun bir haberinde komisyonun "Hamas'ın tecavüz ve cinsel istismar kampanyası yürüttüğüne dair hiçbir şüpheye yer bırakmayan" "resimler, ses dosyaları, videolar, tanıklıklar ve gazete haberleri" topladığı belirtiliyor.
Ancak medyayı etkilemede büyük bir rol oynayan Elkayam-Levy, tecavüze ilişkin herhangi bir kanıt sunma ihtiyacı duymasına öfkeleniyor:
"Teröristlerin eylemleri için kanıt sunması gereken ben miyim? İspat yükümlülüğünü bana yüklemeleri nasıl bir rezalettir?" diyor ve 7 Ekim'deki cinsel şiddet kanıtlarının "insanlığın bildiği en belgelenmiş dehşet dizisi" olduğunu söylemeye devam ediyor. Bununla birlikte, kanıtların "tamamen ikincil" olduğunu da iddia ediyor ve gazetecilerle işbirliği yapmayı reddederek şunları söylüyor: "Siz gazetecisiniz, işinizi yapın. Bana ne olduğunu ve nasıl olduğunu sormayın." Kaç kurban olduğunu tahmin etmeyi de reddediyor: "Rakam istendiğinde bile işbirliği yapmıyorum." Elkayam-Levy, tanıkların güvenilirliğini belirlemeye yönelik "bu oyuna katılmayacağını" söylüyor ve bireysel vakaların incelenmesini reddediyor.
Kanıta gerek olmadığını söylemek, cinsel şiddetten kurtulanlara inanmak anlamına gelen #MeToo'nun bir manipülasyonudur.
Ancak 7 Ekim söz konusu olduğunda hayatta kalan yok, sadece propaganda ve eleştirel olmayan medya var. İsrail'in propaganda-haber hattı, geçen yıl 4 Aralık'ta BM'de yapılan bir sunumda açıkça görüldü. İsrail'in BM Misyonu ve teknoloji patronu Sheryl Sandberg tarafından düzenlenen medya etkinliğinde ''kadınların bedenlerine inanılması'' çağrısı yapıldı.
Etkinlikte Zaka Arama ve Kurtarma yetkilisi Simcha Greiniman cinsel şiddete maruz kalmış çıplak kadın cesetleri bulduğunu iddia etti.
Greiniman, tıklım tıklım dolu BM sunumunda gazetecilere "şu anda yanımızda duramayan ve kendilerine ne olduğunu haykırmak için burada olamayan kadınların seslerini duymalarını" söyledi. Daha önce de 7 Ekim saldırıları sırasında yabancı savaşçıların bulunduğuna ve kadınların çıplak bedenlerinin ağaçlara bağlandığına dair yalan hikayeler anlatmıştı.
Greiniman, vahşet uydurmakla defalarca övünen bir başka Zaka uydurmacısı Yossi Landau'nun sözlerini tekrarladı. "Bir eve girdiğimizde hayal gücümüzü kullanıyoruz. Cesetler bize başlarına gelen hikayeleri anlatıyor."
Sandberg meşaleyi eline aldı ve BM'de "Hamas'a mı inanıyoruz yoksa bedenleri bize hayatlarının son dakikalarını nasıl geçirdiklerini anlatan kadınlara mı inanıyoruz?" diye sordu.
Medya daha sonra bu masalcılığı güçlendirdi.
BM sunumundan iki gün sonra bir NBC News haberi manşetten verildi: "Bedenleri hikayelerini anlatıyor. Kendi adlarına konuşmak için hayatta değiller."
Mondoweiss'e göre Elkayam-Levy İsrail ordusunun sözcü biriminde görev yapmış ve Başbakan Benjamin Netanyahu'nun Ulusal Güvenlik Konseyi ile yakın bağları olan bir enstitü kurmuş. İnsan hakları konusunda bir "uzman" olan Netanyahu, Harvard Uluslararası Hukuk Dergisi'nde yayınlanan 49 sayfalık bir makalede, açlık grevindeki Filistinli mahkumların zorla beslenmesini haklı göstermek için uluslararası insancıl hukuku ihlal eden bir eylem kaleme aldı.
Asıl görevi eleştirileri iptal etmek olan komisyona bu geçmişini de getiriyor. "Haaretz, "Elkayam-Levy ve meslektaşları, BM ile bağlantılı kadın örgütlerinin maskesini düşürmenin yanı sıra, tecavüz raporlarının "doğrulanmamış bir suçlama" olduğunu belirten açık bir mektubu imzaladığı için Kanada'daki bir cinsel saldırı merkezinin müdürünü görevden alma kampanyasına da katıldılar" dedi. "Bir sonraki hedefi" ise, görünüşe göre "Ürdün-Filistin kökenli" olduğu için, BM Kadın ve Kız Çocuklarına Yönelik Şiddet Özel Raportörü Reem Alsalem olmuştur. Ancak komisyon "Hamas'ın cinsel suçları" konusunda söz verdiği raporu hazırlayamadı ve mali açıdan Zaka kadar tehlikeli görünüyor. Elkayam-Levy spot ışıklarını üzerine çektiği, katledilen hamile anne gibi sahte vahşetleri yaydığı ve tek kişilik bir şova dönüşen komisyon için 2024 yılında 8 milyon dolar kazanmaya çalıştığı için eleştiriliyor.
Harikalar diyarında vahşet
Medya, Elkayam-Levy'nin kanıtların önemli olmadığı yönündeki duruşunu reddetmek yerine, ondan ipucu aldı. Editörler Alice Harikalar Diyarında gibi, kahvaltıdan önce altı imkansız şeye inanıyorlar. Medya 7 Ekim'de tecavüzden kurtulanların olduğunu söylüyor ama kimse onların kim olduğunu bilmiyor ya da hiçbiriyle konuşmamış. Medya bazen aynı makalede hiç kurtulan olmadığını da söylüyor. Yayın organları çok büyük kanıtlar olduğunu ya da kanıtların arttığını belirtiyor ve ardından neden gerçek bir kanıt olmadığına dair bahaneler üretiyor. New York Times "çok sayıda kanıt toplandı" diyor ve "kanıt toplamak son derece zor oldu" diyen kendi haberine bağlantı veriyor. BBC, NBC ve Washington Post gibi yayın organları kaynaklarını anonimleştirmektedir. Çok az sayıda iddia olduğu için kaynakların tespit edilmesi kolaydır, ancak kaynakların anonimleştirilmesi çok daha fazla cinsel şiddet vakası varmış gibi görünmesine neden olmaktadır. Kasıtlı olsun ya da olmasın, bu yöntemler Elkayam-Levy'nin tanık, kanıt ya da hayatta kalanları sunmayı reddetmesini tekrarlamaktadır.
Sivil Komisyon'daki meslektaşı Profesör Ruth Halperin-Kaddari, ABD medyasının müdavimlerinden biri olarak, BM kadın örgütlerini "sadece biz İsrailli kadınları yüzüstü bırakmakla kalmayıp... inkarcılara cephane vermekle" suçladı. Bunun anlamı açıktır: iddiaları doğrulamak için kanıt isteyen herkes - gazeteciliğin özü - tecavüz inkârcısı ve Yahudi karşıtıdır.
İyi finanse edilen #MeToo_Unless_Ur_A_Jew kampanyası da buna destek verdi.
Kampanyanın stratejisti kampanyanın "BM'nin bir alt kuruluşu olarak BM Kadın Birimi'ni hedef aldığını" söyledi. Kampanya, bir kısmı İsrail hükümeti tarafından finanse edilen ve cinsel şiddetle alay eden grotesk tecavüz tiyatrosunu kullandı. Cinsel suçları soruşturmaktan aciz bir BM grubu neden hedef alınsın?
BM Kadın Birimi, 7 Ekim'den bu yana İsrail'in Filistinli kadın ve kız çocuklarına uyguladığı cinsel ve toplumsal cinsiyete dayalı şiddeti düzenli olarak rapor etmektedir. Bunlar arasında kitlesel açlık, yerinden edilen bir milyon kişi, 7 binden fazla ölü anne, 3 bin yeni dul, 17 bin yetim ve "yüzlerce bebeğin" ölümüne yol açan elektrik, sağlık, su ve sanitasyon altyapısının tahrip edilmesi, adet hijyeninin yok edilmesi, yaklaşık 100 bin emziren kadın için bebek emzirmenin "genellikle imkansız" hale gelmesi, hamileliğin bir kabusa dönüşmesi ve her hafta yüzlerce doğum komplikasyonuna yol açması yer almaktadır.
Durum daha da kötüleşiyor. 19 Şubat'ta dört BM uzmanı ve iki Özel Raportör, "Filistinli kadın ve çocukların yargısız infazı"; yüzlerce Filistinli kadın ve kız çocuğunun keyfi olarak, ağır dayak dahil insanlık dışı ve aşağılayıcı koşullarda alıkonulması; Gazzeli kadınların "yağmurda ve soğukta, yemek verilmeden" kafeslerde tutulması gibi "korkunç insan hakları ihlallerine ilişkin inandırıcı iddiaları" tanımladı. Uzmanlar, kadın ve kız çocuklarının "İsrail ordusunun erkek subayları tarafından çırılçıplak soyulmak ve üzerlerinin aranması gibi çeşitli cinsel saldırı biçimlerine maruz bırakıldıkları" yönündeki raporlardan duydukları üzüntüyü dile getirdi. En az iki Filistinli kadın tutuklunun tecavüze uğradığı, diğerlerinin ise tecavüz ve cinsel şiddetle tehdit edildiği bildirilmiştir."
Elkayam-Levy, Filistinli kadınlara inanmak yerine, BM kadın gruplarının İsrail güçleri tarafından işlenen cinsel suçları belgeleyerek "7 Ekim olaylarını Filistinlilerin acılarına mal etmekle" meşgul olduklarını iddia ediyor.
BM'ye yönelik saldırıya olağan şüpheliler de katıldı:
ABD Kongresi, New York Times, NBC News, NPR, CNN ve diğer pek çok yayın organı BM Kadın Birimi'ne İsrail'in asılsız tecavüz iddialarını onaylaması için baskı yaptı. BM Kadın Birimi sadece cinsel şiddetle ilgili "çok sayıda anlatıdan endişe duyduğunu" kabul etmesine rağmen bir ajan bunu başardığı için övgü aldı.
Bu, İsrail'in BM'nin 7 Ekim'deki cinsel şiddet soruşturmasını memnuniyetle karşıladığı anlamına mı geliyor? Hiç de değil. BM, Doğu Kudüs de dahil olmak üzere İşgal Altındaki Filistin Toprakları ve İsrail'e ilişkin Bağımsız Uluslararası Soruşturma Komisyonu'nu (COI olarak bilinir) bölgedeki insan hakları ihlallerini araştırmak üzere yetkilendirmiştir. COI, 7 Ekim'den üç gün sonra Hamas ve İsrail'in saldırılarını kınadı. Dünyanın en saygın insan hakları hukukçularından biri olan COI Başkanı Navi Pillay, 24 Ekim'de BM Genel Kurulu'nda yaptığı açıklamada, COI'nin İsrailli sivillerin öldürülmesini ve rehin alınmasını "kesin bir dille kınadığını" ve "cinayet, tecavüz ve diğer cinsel şiddet biçimleri başta olmak üzere ciddi suç iddialarına özellikle dikkat edeceğini" söyledi.
COI'nin açıklamaları İsrail'in BM'nin cinsel şiddet konusunda sessiz kaldığı yönündeki iddialarıyla çelişiyor. Pillay İsrail'den müfettişlerin "mümkün olan en kısa sürede" İsrail'e girmesine izin vermesini istedi ancak İsrail bunu reddederek COI'yi anti-Semitik olarak nitelendirdi ve ulusal sistemdeki sağlık çalışanlarının soruşturmada işbirliği yapmasını yasakladı. İsrail'in düşmanca tavrının nedeni muhtemelen COI'nin İsrail'in Filistin topraklarını işgalini yasadışı olarak nitelendirmesi ve Pillay'in İsrail'in 7 Ekim'den sonra savaş suçu işlediğini iddia etmesidir.
İsrail, COI'yi engellerken bile, hiçbir soruşturma yetkisi olmayan BM Özel Temsilcisi Pramila Patten'in göreve başlamasına izin verdi. Patten, bilgi toplayarak ve kamuoyuna duyurarak bir "savunucu" olarak hareket etmektedir. Pratikte bu, propagandayı güçlendirmek anlamına geliyor. Örneğin 2022 yılında Patten, Rusya'nın "askeri stratejisinin" Ukraynalı kadın ve kızlara tecavüz etmek için askerlere Viagra verilmesini içerdiğine dair yalan haberler yaydı.
Böylesine kötü bir sicile sahip olmasına rağmen Patten, 4 Mart'ta yayınlanan raporunda İsrail'in toplu tecavüz iddialarını onaylamadı. Washington Post, Associated Press, Financial Times, CBS News, ABC News ve Guardian'ın hepsi temel okuma anlama eksikliğini göstererek BM raporunun Hamas'ın tecavüz ettiğini gösterdiğini söyledi. Öyle bir şey yok. Rapor, soruşturma yetkisinin olmaması nedeniyle "iddia edilen ihlallerin belirli silahlı gruplara atfedilmesi konusunda... bir sonuca varmadığını" belirtmiştir. İronik bir şekilde New York Times, vahşet propagandasına olan düşkünlüğüne rağmen, raporun iddia edilen suçları herhangi bir örgüte atfetmeyi reddettiğini doğru bir şekilde not etmiştir.
Medya, Patten'in bulgularından biri olan 7 Ekim saldırıları sırasında "en az üç yerde tecavüz ve toplu tecavüz de dahil olmak üzere" cinsel şiddetin meydana geldiğine "inanmak için makul gerekçeler" olduğuna odaklandı. Ancak medya, Patten'in tecavüzün kanıtı olarak gösterilen İsrail iddialarını reddettiği tüm örnekleri genellikle görmezden geldi.
Örneğin Patten, 7 Ekim saldırılarında harap olan Kibbutz Be'eri'de "medyada yaygın olarak tekrarlanan iki cinsel şiddet iddiasının asılsız olduğunu" söyledi. Bu iddialar arasında Yossi Landau'nun hamile bir kadın ve fetüsün katledildiğine dair hikayesi de yer alıyor. BM raporunda belirtilmiyor ama ikinci olay, İsrail'in seçkin askeri birliklerinden Birim 669'da görev yapan ve adı açıklanmayan bir sağlık görevlisine ait. Medya bu sağlık görevlisinin tecavüz izleri taşıyan ölü bir genç kız bulduğuna dair hikayesini geniş bir şekilde yaydı, ancak Patten bunun gerçekleştiğini inkar etti. Sağlık görevlisi, medya tarafından en sık atıfta bulunulan 12 kaynaktan biridir. Landau ile birlikte o da "ölü bebek" hikayesini uyduran altı kaynaktan biridir.
Yeni kanıtlar Landau ve sağlık görevlisinin sahtekâr, NYT'nin ise suç teşkil edecek derecede özensiz olduğunu ortaya koyuyor. Landau gazeteye "fotoğraf çekmedim çünkü fotoğraf çekmemize izin verilmiyor" diyerek ölülere duyduğu "derin" dini saygıyı dile getirmiştir. Ancak 7 Ekim'de Al Jazeera İngilizce'de yayınlanan yeni bir belgeselde, bir röportajcıya vahşetin fotoğraflarını göstererek bunun ölü fetüs olduğunu iddia etti. Ancak anlatıcı, görünmeyen fotoğrafların yalnızca "tanımlanamayan kömürleşmiş bir et parçasını" gösterdiğini söyledi.
NYT'ye göre, Birim 669'daki sağlık görevlisine gelince, Kibbutz Be'eri sakinleri, iki genç kızın tecavüze uğradığı ve öldürüldüğü hikayesinin "yanlış" olduğunu, çünkü daha sonra ortaya çıkan bir videonun "tamamen giyinik ve belirgin bir cinsel şiddet belirtisi olmayan üç kadın kurbanın cesedini" gösterdiğini söyledi. Sağlık görevlisinin iddiasını reddetmek için başından beri nedenler vardı, çünkü başka vahşetler uydurdu, kurbanların sayısını ve yerini defalarca değiştirdi ve 7 Ekim'den haftalar sonra medya, bir anne ve iki kızı olan üç kurbanın "birbirine sarılmış" olarak bulunduğunu bildirdi.
Patten'in ekibi daha da çarpıcı bir bulgu olarak 232. Yol boyunca "toplu tecavüz... anlatılan süre zarfında doğrulanamadı" dedi. Bu yol, iki kişinin toplu tecavüz gördüklerini iddia ettikleri Supernova müzik festivalinden kaçış güzergahıdır: Raz Cohen ve Sapir ya da Tanık "S". Bu kişilerin anlattıkları, 13 medya soruşturması ve sivil toplum raporunun neredeyse tamamında tecavüzün kanıtı olarak gösterilmiştir. Açıklama, İsrail ve medyanın 7 Ekim'de toplu tecavüz yaşandığına dair iddialarını daha da zayıflatıyor.
Patten, NYT'nin iddia ettiği diğer iki vahşet olan cinsel organların silahla hedef alınması ya da genital mutilasyon kanıtlarına ilişkin "fark edilebilir bir model" bulamamıştır. Patten ayrıca Kfar Aza'da tecavüz, Nahal Oz askeri üssünde cinsel şiddet ve cinsel organlara cisim sokulması iddialarını da "doğrulanmamış" olarak değerlendirdi. Rapor, İsrail'in cinsel şiddetin açık kanıtlarının sosyal medyada paylaşıldığı ve daha sonra silinmeden önce "muhtemelen keşfedileceği" için ortadan kaybolduğu iddialarını da reddetti.
Tüm bunlar bir araya getirildiğinde, Patten'in raporu ve YES! dergisinin soruşturması, New York Times soruşturması ve İsrail İnsan Hakları Doktoru raporundaki neredeyse tüm cinsel şiddet iddialarını çürütmüş oldu.
Patten'in teyit ettiği iddialara gelince, BM ekibi bunların hiçbirini bağımsız olarak doğrulamadı ve neredeyse tüm kaynakları İsrail hükümetinden geliyordu. Ayrıca, "makul gerekçeler" BM standartlarına göre düşük bir kanıt düzeyidir ve inceleme ekibinin erişebildiği bilgilere göre esnektir. Ukrayna'da bu, Patten'in Viagra'lı Rusların sahte hikayelerini onayladığı anlamına geliyordu. İsrail'de ise Patten, Simcha Greiniman gibi "güvenilir kaynaklardan" ve daha önce verdiği hiçbir röportajda cesetlerin ağaçlara bağlandığından bahsetmeyen yeni bir kaynak olan Rami Davidian'dan gelen çıplak kadınların ağaçlara bağlandığına dair gülünç hikayeleri onayladı.
Filipovic bir konuda haklı: "Abartılı veya gerçek dışı olduğu ortaya çıkan doğrulanmamış iddialar, halkın gazetecilere olan güvenini ve daha geniş anlamda cinsel şiddet iddialarının doğruluğuna olan inancını zedeleyebilir." Bu nedenle İsrail'in tecavüz aldatmacasını reddetmek önemlidir çünkü soykırımı meşrulaştırmak için kullanılmaktadır ve hem Filistinlilere hem de gerçek tecavüz mağdurlarına kalıcı zarar verecektir. Gelecekte, tecavüzü bir savaş silahı olarak kullanan hükümetler ve silahlı gruplar, tıpkı İsrail'in kanıtladığı gibi, karşı karşıya kaldıkları suçlamaların sahte olduğunu iddia edebilirler.
Çeviri: YDH