ABD'li elçi Amos Hochstein'in Orta Doğu ziyareti ertelenirken, İsrail ve Lübnan arasında müzakereler tıkanmış durumda. Lübnan, Siyonist rejimin baskısına rağmen 1701 sayılı kararın tam uygulanmasını talep ediyor.
YDH - Lübnan cephesinde müzakerelerden söz ediliyor; ancak ortada resmi bir taslak belge yok.
Şu anki çabalar, ateşkese, 1701 sayılı BM kararının uygulanmasına yönelik mekanizmaların araştırılmasına ve savaş sonrası için bir siyasi formül geliştirilmesine odaklanmış durumda.
Bu sürece birden fazla ülke katılıyor; hepsi de ABD'nin bölgedeki ajandası ve projeleri ile uyum içinde.
Avrupa Birliği'nin (AB), geçen hafta Fransa’nın çağrısı ile gerçekleşen Lübnan konferansında belirginleşen hareketliliği ve İtalya ve Almanya'nın diplomatik adımlarının ardından, Katar’ın rolü de Doha’da Amerikalılarla koordineli olarak şekilleniyor.
Fakat İsrail’in, anlaşmaya varılmanın yakın olduğuna dair devamlı sızdırmalarına rağmen, müzakerelerde henüz hiçbir ilerleme kaydedilmedi.
Bunu gösteren en önemli gelişme, ABD Başkanı Joe Biden'ın özel temsilcisi Amos Hochstein'ın bölgeye beklenen ziyaretinin gerçekleşmemesi.
İsrail basınında yer alan ve Hochstein'ın pazartesi günü Tel Aviv'e ulaşacağına dair haberlerin ardından Hochstein, X (eski adıyla Twitter) platformunda paylaştığı bir mesajla "Washington'dayım," diyerek bu haberleri yalanladı.
Katar Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü, “Lübnan ve Gazze’de durumu yatıştırmaya yönelik paralel adımlar olduğunu” ifade etti ve “görüşmelerin sürdüğünü, ancak sahadaki her gerilimin müzakere sürecini zorlaştırdığını” vurguladı.
El-Ahbar gazetesine göre Hochstein’ın bölgeye gitmemesi ve Arap ile Avrupalı yetkililerin anlaşmaya varmanın zorluklarına dair açıklamaları, İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu'nun yakın bir gelecekte ateşkesi istemediğini doğruluyor.
Netanyahu’nun, Lübnan'ın kabul edemeyeceğini bildiği yüksek şartlar öne sürerek ateşkes karşılığında Lübnan’a kara, deniz ve hava ablukası uygulanmasını talep etmesi ve Hochstein'ın ziyaretini engellemesi, bu stratejik manevranın bir parçası olarak değerlendiriliyor.
İsrail, Gazze’deki taktiklerini Lübnan’da da tekrarlıyor; son iki gündür kasıtlı olarak yakın zamanda bir anlaşmaya varılacağı imajını yayıyor.
Yediot Aharonot gazetesine konuşan İsrailli yetkililer, “Lübnan’daki savaşı durdurmaya yönelik müzakerelerin ileri aşamalara ulaştığını ve İsrail ordusunun Güney Lübnan'daki bazı noktalardan ayrılarak yeniden konuşlanmaya başlayacağını” açıkladı; ancak, çatışmaların yalnızca nihai bir anlaşmaya varıldıktan sonra duracağını belirtti.
Rejim ordusu, nihai bir anlaşmaya ulaşılana kadar sınırda kalmaya devam edeceğini de ekledi.
Diplomatik kaynaklar, Hochstein’ın gelişinin ertelenmesini Netanyahu’nun saldırgan tavrının devamı olarak yorumlarken, Meclis Başkanı Nebih Berri'ye, ABD elçisinin paylaştığı “Lübnan ve İsrail’den olumlu yanıt almadan bölgeye dönmeyeceği” mesajı soruldu.
Berri, Lübnan’ın “söyleyeceğini söylediğini ve cevabının olumlu olduğunu” belirterek İsrail’in olumlu bir yanıt vermesi gerektiğini ifade etti.
Meclis Başkanı, “Biz, 1701 sayılı kararın 2006’da olduğu gibi tüm hükümleriyle tam olarak uygulanmasından yanayız; ancak bunun koşulu, kapsamlı ve eksiksiz bir ateşkestir. Ateşkes olmadan siyasi çözüm olmaz,” değerlendirmesini yaptı.
Netanyahu'nun, kabinesini siyasi çözüm konusunu görüşmek üzere toplamasıyla ilgili olarak Berri, “Siyasi çözüm, şu an ile ABD'nin yeni başkanının seçileceği 5 Kasım arasında her an mümkün. Fakat Netanyahu’nun güneyde gerilimi artırmaya devam edeceğine inanıyorum, çünkü kendisi kan, ölüm, yıkım ve bombalamadan tatmin olmuyor. Fakat direniş de var ve onun güneyi işgal etmesini engelleyebilecek güçte,” yanıtını verdi.
Bu arada el-Ahbar'a konuşan kaynaklar, Hizbullah'ın devam eden temaslardan uzak kalmadığını söyledi. Hizbullah’ın müzakerelerdeki ana prensipleri şunlar:
- Direniş, savaş ve ateşkes konusundaki her türlü müzakerede kendisini temsil eden kişinin Berri olduğunu ve sürekli koordinasyon içinde olduklarını vurguluyor. Başbakan Necib Mikati ve diğer devlet aktörleriyle de iletişim kanallarına sahip.
- Hizbullah, Mısır, Cezayir, Katar ve Fransa dahil olmak üzere müzakerelerde etkin rol oynayan dış taraflarla temasını sürdürüyor. Öncelikli olarak, saldırının tamamen durmasının, gelecekte yapılacak herhangi bir müzakere için zorunlu bir koşul olduğu yönündeki tutumunu yineliyor.
- Hizbullah, rejimin eylemlerinin, 2006’daki duruma herhangi bir değişiklik getirecek bir avantaj sağladığını düşünmüyor. Kararın hükümlerinde ya da uygulama mekanizmalarında herhangi bir değişiklik kabul edilmeyecek.
- Hizbullah, ABD’nin tutumunda dramatik değişiklikler beklemiyor ve rejimin savaşı uzun süre sürdürmek istediğine inanıyor. Bu nedenle, direnişin, İsrail'in saldırılarına karşı koymaya ve işgal güçlerine engel olmaya hazırlanması gerektiğine inanıyor.
- Hizbullah, askeri açıklamalarında, direnişin Gazze'ye destek olduğunu belirtiyor ve buna “Lübnan’ın savunulması” ifadesini de ekliyor.
- Hizbullah, düşmanın müzakereyi ateş altında sürdürme ısrarını, direnişi kırmaya yönelik bir strateji olarak değerlendiriyor ve suikast risklerine karşı hazırlıklı hareket ediyor.
- Direniş, iç barışı korumanın temel bir görev olduğunu belirtiyor, ancak direnişin zayıflatılmasına yönelik girişimlere kayıtsız kalmayacaklarını vurguluyor.
Son olarak Hizbullah, Lübnan halkının direnişin savaş sonrası zorunlu bir seçenek olduğunu anlamasını umuyor ve direnişi korumak için elinden gelen her şeyi yapacağını ifade ediyor.