Suriye'deki girişimlerin tümü neden başarısızlıkla sonuçlanıyor?

16 Eylul 2012

YDH- Suriye muhalefetinin bağımsız isimlerinden Fayez Sara, eş-Şarkul Avsat gazetesinde yayımlanan yazısında, Suriye konusundaki girişimlerin neden başarısızlıkla sonuçlandığını değerlendiriyor.

 

YDH-Suriye muhalefetinin bağımsız isimlerinden Fayez Sara, eş-Şarkul Avsat gazetesinde yayımlanan yazısında, Suriye konusundaki girişimlerin neden başarısızlıkla sonuçlandığını değerlendiriyor.

Fayez Sara, önemli bölümlerinin çevirisini sunduğumuz yazısında BM Suriye Özel Temsilcisi Ahdar İbrahimi'nin girişiminin başarılı olabilmesi için atılması gereken adımlara da dikkat çekiyor.

Uluslararası toplumun, komşu ülkelerin, Suriye muhalefetinin ve Suriye rejiminin krize siyasal çözüm bulunamamasında parmağının olduğunu belirten Sara'nın yazısının temel başlıkları şöyle:

"Suriye krizinin en önemli ayırt edici özelliği, bu krizin çözümü için sunulan tüm girişimlerin ya tamamen ya da bir kısmının başarısızlıkla sonuçlanmasıdır. Bu durum sadece, Birleşmiş Milletler ve Arap Birliği'nin yeni temsilcisi Ahdar İbrahimi'nin bazı düzenlemelerle canlandırmak istediği Kofi Annan'ın girişiminin de arasında bulunduğu uluslararası girişimler için değil Arap Birliği'nin iki kez sunduğu bölgesel girişimler için de geçerlidir.

Bu durum ayrıca son olarak Ulusal Kurtuluş Konferansı'nda da görüldüğü gibi bizzat Suriyeliler tarafından düzenlenen girişimler için de geçerlidir. 

Bazı katılımcıların konferanstan çekildiklerini ilan etmeleriyle birlikte daha konferans düzenlenmeden önce ölümle yüz yüze geldi. Aynı kader, Faruk Şara başkanlığında düzenlenen Ulusal Diyalog Konferansı gibi resmi girişimlerin de başına geldi. Konferansta alınan karar ve tavsiyelerin hayata geçirilmesinden geri adım atıldı.

Suriye krizinin çözümü için sunulan uluslararası, bölgesel ve yerel girişimler gibi muhalif grupların sunduğu girişimler de başarısızlıkla sonuçlandı. Her birinin kaderi, bir öncekinden daha iyi olmadı.

Herhalde bunun için en iyi örnek olarak Arap Birliği'nin kontrolünde Kahire'de düzenlenen ve bir çok muhalif grubun yanı sıra ana örgütlerin (Ulusal Konsey, Ulusal Koordinasyon Kurulu, Kürt Ulusal Konseyi) de katıldığı Muhalefet Konferansı'nı gösterebiliriz. Misakı Milli ve geçiş dönemi gibi iki temel hususta anlaşan muhalefet, kendi aralarındaki uyumsuzluğu aşmayı başaramadı.

Kürt Ulusal Konseyi, konferanstan çekildi. Ulusal Konsey, sorumlu takip komitesinin kurulmasına karşı çıktı ve Koordinasyon Kurulu da bazı şerhler düştü.

Suriye'deki krize çözüm bulmak için sunulan girişimlerin tamamının ya da bir kısmının başarısızlıkla sonuçlandığı bir süreçte, şu temel soru gündeme gelmektedir: Girişimler neden başarısız oldu ve oluyor? Nitekim Suriye kriziyle yakından ilgilenen herkes, Ahdar İbrahimi'nin girişiminin de başarısız olacağını beklemektedir?

Bu soruya yanıt verebilmek için dört kilit noktada bulunmaktadır. Birincisi, uluslararası ortak iradenin yokluğuyla ilgilidir. Bu, BM ve Güvenlik Konseyi'ndeki Suriye krizi görüşmelerinde görülen bir hakikattir.

Uluslararası toplum, bu yönde bir ihtilaf ve bölünmüşlüğe sahipken bazı girişimler Güvenlik Konseyi'nden onay almış olsa da başarılı olmadı ve olmayacak. Çünkü bu girişimler, kendi içeriklerinde başarılı olmama sebeplerini barındırmaktadır. Bu girişimler, önündeki engelleri aşabilecek yapıya da sahip değildir.

İkinci olarak Suriye'ye komşu olan ülkeler ve bölgesel güçler,  Suriye krizine kararlı müdahale edemeyecek kadar zayıflık içerisindedir. Önemine rağmen bu durum sadece askeri boyutla alakalı değildir.

Askeri boyuta ilave olarak siyasi, ekonomik ve sosyal boyutlarla da bağlantılıdır. Bu durum bölge ülkelerini ve bölgesel güçleri, Suriye sorunundan uzak tutmaktadır.

Muhtemelen bunun en iyi örneği Türkiye'dir. Çünkü Suriye'deki durumun yansımaları, Türkiye'yi gerçek bir felaketin içine alabilir.

Üçüncü nokta ise zayıf, tecrübesiz, bölünmüşlük ve en önemli örgütlerinde dahi siyasi perspektiften yoksun olduğu ortaya çıkan Suriye muhalefetiyle ilgilidir. Muhalefetin bu durumu, hedefi Suriye'de rejimi değiştirme ya da devirmek olan Suriyelilerin devrimini engelledi.

Dördüncü nokta ise zikrettiğimiz üç noktadan da önemli ve tesirli olan rejimin tutumudur.  Rejim, siyasetle kendisi arasına mesafe koyarak Suriye krizinin çözümü için sonuna kadar askeri-güvenlik çözümünü tercih etti.

Bunun anlamı, tüm siyasi girişimlere kapıları kapatmasıdır. Bununla birlikte rejim, askeri-güvenlik çözümünün başarılı olmayacağının anlaşılmasından sonra krizden çıkmak içi uzlaşı, ittifak ve tavizler vermeye başladı.

Bu dört noktada, Suriye'yi kuşatan koşullarda değişimin yaşanmaması halinde Suriye'yle ilgili girişimlerin başarılı olması imkansızdır.

Girişimlerin başarılı olması, Suriye krizini kuşatan koşullarda temel değişimin yaşanmasına bağlıdır.

Bunlar arasında en önemlisi ise uluslararası toplumun ortak bir tutum sergilemesi ve Suriye rejiminin siyasetini, tavrını değiştirmesidir. Eğer Suriye'de sivil, sakin ve temel bir değişim yönünde rağbet varsa bu iki hususa ihtiyaç var."

Çeviren: İsa Eren