Dünyanın en iyi gerilla gücü

01 Ocak 1970

Edward Cody ve Molly Moore’nin “Hizbullah’ın güçlü direnişini, gizliliğini ve İran’dan aldığı

YDH- Edward Cody ve Molly Moore’nin “Hizbullah’ın güçlü direnişini, gizliliğini ve İran’dan aldığı yardımı” değerlendirdiği bu makale Washington Post için (14.08.2006) Beyrut’tan yazıldı. Makaleyi arkadaşımız Seyfeddin KARA ve Sümeyye KAVUNCU çevirdi.

 ***

Beyrut-Lübnan ve İsrail kaynaklı değerlendirmelere göre, alışılmadık bir gayret ve gizemlilik, sıkı bir eğitim, nüfus üzerinde sıkı kontroller ve etkili silahlara sahip olmak için İran parasının düzenli bir şekilde akışı sayesinde, Hizbullah’ın gerilla savaşçıları İsrail ordusunu güney Lübnan dağlarında durdurmayı başarmıştır.

Militan Müslüman Şii hareketi olan Hizbullah’a karşı olan ve 20 yıldan fazla bir süre boyunca Hizbullah hakkında istihbarat toplayan Lübnanlı bir uzman “Onlar dünyadaki en iyi gerilla gücü” dedi.

Hizbullah birkaç yıldır gizlice yeraltında yapılanan sığınakları ve Şiilerin yerleştiği köyleri samimi bir şekilde sağlama almıştı. Utanç verici bir İsrail hava müdahalesi ve tanklarla karadan yapılan bir ani saldırı, sınır şeridinde tam bir kontrol sağlamaya ve Hizbullah gerillalarını temizlemeye yeterli olmadı. Halbuki bu, İsrail’in savaştaki temel hedeflerinden biriydi.

Sonuç olarak, BM Güvenlik Konseyi’nin çözüm önerisi 12 Temmuz’da çatışma başladığında İsrail ve Bush hükümeti tarafından öne sürülen orijinal hedefleri düşürerek cuma gecesi fikir birliği içinde onaylandı.

Açıklanan BM ateşkesi Pazartesi sabahı etkisini gösterdi, birçok Lübnanlı -tahmini olarak genelde nüfusun yüzde 40’ını oluşturan Şii Müslümanlar-  İsrail bombardımanının yol açtığı yıkıma ve felakete rağmen Hizbullah’ın askeri gücünün dayanma gücünü takdir edebiliyorlardı.

Hizbullah’ın savaş meydanındaki kalıcı gücü, kendi memleketlerinde savaşmakta olan gerillaların faydalandığı bir “denizde balık” avantajıydı, kendi köylerinde saklanabiliyor, akrabalarından yardım alabiliyorlardı. Hizbullah lideri Hasan Nasrullah, çatışma boyunca “Biz sıradan bir ordu değiliz ve sıradan bir ordu gibi savaşmayacağız.” derken, televizyonda gerilla stratejisini hesaplıyordu.

İsmini vermememiz şartıyla bizimle konuşan ve bu konuda istihbarat sahibi olan Lübnanlı bir uzman, grubun savaş meydanındaki sağlamlığının aynı zamanda onların, alışılmadık bir coşkunluk ve disiplin sahibi bir ordu biriminin kombinasyonundan ileri geldiğini söylüyor.

Söz konusu uzman şunları ekiyor, cephaneyi partiler halinde taşıyabilmeleri için onlara savaş anında yakın mücadele imkânı verildiğinde ve hava saldırılarına uğradıklarında cesurca savaşabilmeleri için, savaşçıların yapılan şiddetli telkinler sonucu ölüm korkuları azaltılmıştır. Hizbullah liderleri, Tahran’daki şehit ailelerine maaş bağlamayı ve eğitim masraflarını karşılamayı garanti eden bir kurumla, şehitlik ve gazilik ilişkileri kurarak, savaşçıların ölüm riskine girme isteklerini artırıyorlar.

“Eğer Hizbullah yeraltı sığınaklarından bir beyaz bayrak bekliyorsanız, sizi temin edebilirim ki bu gelmeyecek.” İsrail ordusu generali Ido Nehushtan, Kuzey İsrail’deki Gosherim köyünden kısaca böyle bildiriyor. “Onlar aşırıcıdır, yolun tamamını gideceklerdir.”

Dahası, Lübnanlı uzman Hizbullah’ın askeri liderliğinin, Vietnam savaşı da dâhil olmak üzere, askeri tarihi dikkatlice incelemiş olduğunu ve 1980’lerde yıllarca İran-Irak savaşını yaşamakta olan İranlı istihbarat uzmanlarından ve askeri güçlerinden yardım alarak bir eğitim programı hazırladıklarını söyledi. Bu eğitimin geliştirilmiş savaş teknolojisi ile hazırlanmış bulunan savaşın temel tankı olan Merkava da dâhil olmak üzere İsrail tanklarına karşı üretilen etkili silahlardan üstün geldiğini ekledi.

Lazer güdümlü tanksavar kuvvetleri, İsrail askerleri ve yetkililerine göre Hizbullah’ın en etkili ve ölümcül silahlarıdır. İsrail savunma kuvvetlerinin yeniden gözden geçirilmesinden elde edilen kayıtlar göstermiştir ki, İsrail’in çarpışma sırasında kaybettiği askerlerin çoğu zırhlı araçlara atılan mermilerden kaynaklanmaktadır veya İsrail’in askerleri gözlem ve idare aramaları yapması için yerleştirdiği binalardan.

Tanksavar mermilerinin çoğu, İsrailli yetkililerin not ettiğine göre, gizli yerlerden çıkarılabilir ve çabukça patlayabilir iki –veya üç-  adamla 3.200 yard veya hedeflerinden daha uzağa atılabilir. En etkililerinden biri de Rus tarzı tasarlanmış, 550 ila 3.200 yard arası menzildeki Sagger–2 mermisidir.

Detayları askerlerin gizlenmiş bir şeridin içinde bulduklarını söyledikleri fotoğraflardan çıkaran İsrailli yetkililere göre, İsrail askerleri Sagger-2’nin hedefini tayin eden bilgisayarlara bağlanmış gece görüş kamera teçhizatı buldu.

Bazı tanksavar silahları kurtarma operasyonları ve diğer operasyonlarda kullanılan helikopterlere saldırmak için de kullanıldı. Cumartesi günü, İsrail ordusuna göre, Hizbullah Lübnan’da bir CH–53 Sikorsky helikopteri vurdu, mürettebattan 5 kişiyi öldürdü. Pazar günü, İsrail birlikleri çarpışma sahasındaki şiddetli çatışmalardan dolayı hala cesetleri alamıyordu.

İstihbarat uzmanı, Kuzey İsrail’in köy ve kasabalarını bombalamak için bulundurduğu binlerce mermi ve roketin de dâhil olduğu Hizbullah silah deposunun maliyetinin, bütünüyle tüm dünyadaki Şiilerin savaş için sakladığı paralardan ve İran’daki kaynaklarından karşılandığını bildirdi. Bu uzman, Mahmud Ahmedinejad’ın geçen Tahran’da başkanlığa geçmesinden sonra, Iran sermayesinden Hizbullah’a ulaşan miktarın 25 milyon dolar civarında olduğunun tahmin edildiğini, -fakat bazı raporların bunun hızla arttığını gösterdiğini hatta belki iki katı kadar- söylüyor.

1982’de Filistinli askeri güçlerin İsrail ordusuna karşı gelmesine yardımcı olan Lübnanlı Profesör Fevaz Trablusi, 1980’ler boyunca FKÖ’nün yürütmekte olduğu savaş ile Hizbullah’ın savaşı arasında birkaç önemli fark olduğunu söylüyor. O savaşta, İsrail güçleri çok az bir çaba ile kuzey bölgeyi hızla geçerek, birkaç günde Beyrut’a ulaşmıştı, söz konusu uzman İsrail yetkililerinin aynı performansla Hizbullah’ı yenebileceğini düşünmüş olduğunu hatırlatıyor.

Şu anda Lübnan Amerikan Üniversitesi’nde siyasal bilimler profesörlüğü yapan Trablusi bu büyük farklılıklardan bir tanesinin İsrail istihbaratının Hizbullah güçleri, taktikleri ve mühimmatı hakkında çok az bir bilgiye sahip olması olarak gösterdi. Ona göre “Hizbullah’a hiçbir şekilde sızılamamıştı”.  Ama İsrail kurduğu casus ağları neticesinde FKÖ’nün içine sızmış ve bütün gizli bilgilerini ele geçirmişti.

İsrailli bir general olan Nehushtan, savaşın başladığı sırada İsrail’in, Hizbullah’a saygı duymasını sağlayacak kadar savaş kabiliyeti ve silahları hakkında bilgi sahibi olduğunu söyledi. Bununla beraber İsrail savaş uçakları savaş suresi boyunca “savaş anı istihbaratına” dayalı olarak insansız uçak ve diğer istihbarat araçlarından ulaşan bilgilere dayanarak nokta hedefleri bombaladı.

Buna rağmen bağımsız gözlemcilerin verdiği bilgilere göre İsrail’in bölgeyi kontrol altında tuttuğu iddiaların aksine çatışmaların hala sınır köylerinde devam etmesi, İsrail’in istihbaratında savaş alanından bilgi aktarmadaki zayıflığın göstergesiydi. Washington’da Middle East Policy Survey isimli dergiyi çıkaran Richard Straus, “İsrail’in Hizbullah hakkında bir istihbarata sahip olmadığı bir sır değil; Hizbullah’ın neye sahip olduğu, mühimmatı ve neler yapabileceğine dair bir fikir yoktu” dedi.

Hizbullah’ın öteki bir farkı da 20 yıldır güney Lübnan’da İsrail işgaline karşı verdiği savaşta kazandığı deneyimlerdir. Buna karşın Filistinli guruplar bütün deneyimlerini Lübnan’da birbirlerine karşı yürüttükleri iç savaş döneminde kazanmışlardır. Kazanılan bu deneyimde modern silahlarla donatılmış İsrail ordusuyla savaşmak bir yana kalaşnikof ve roket atar kullanmaktan öteye gidilememiştir. Trablusi bu konuya atıfta bulunarak “eğitim farklı, silahlar farklı, fakat en büyük fark Filistinlilerin büyük bir kısmı İsrail’le hiç savaşmadı. Onlar sadece Lübnan’daki iç savaşta savaşmaya alışmışlardı” dedi.

Aslına bakılırsa İsrail’in Hizbullah’a sızmasındaki başarısızlık bir gerilla grubunun standartlarının da üstünde kalmaktaydı. Bu gizliliğin nedeni Şia geleneğinden kaynaklanmaktadır ki bu gelenek azınlıkta bulunan Şiilerin diğerlerine karşı ayakta kalma ve dayanışma kültüründen kaynaklanır.  Bu durum, 1970’de ilk kurulduğu zaman gruplarına “Mahrumlar Hareketi” adı verilen Lübnan Şiileri için de geçerliydi.

Bu bağlamda Lübnan’da doktorluk yapan birisi, kardeşinin Hizbullah üyesi olduğunu kardeşi Hizbullah’a katıldıktan 7–8 sene sonra bir çatışmada öldürüldükten ve bu haber kendisine verildikten sonra öğrenebilmiş. Aynı şekilde başka bir Lübnanlı da kardeşinin önde gelen bir Hizbullah yöneticisi olduğunu bir çatışmada öldürülünce öğrenmiş.

Hizbullah’ın Beyrut’ta bombalanan binasını görüntülemek için olay yerine giden gazeteciler birkaç dakika sonra genç bir adamın kendilerine yaklaştığını gördüler. Kendilerini sorguya çeken genç adam kim olduklarını ve burada ne yaptıklarını sordu. Genç adam birçoğu koyu Hizbullah taraftarı olan mahalle halkıyla Hizbullah hakkında görüşmenin yasak olduğu uyarısında bulundu.

Trablusi’nin yaptığı açıklamaya göre hareketin siyasi kanadı bile askeri ve istihbarat konusunda karanlıkta bırakıldı. Hizbullah’ın siyasi bürosunun üyelerinden birisi olan Galib Ebu Zeynep, kendisiyle yapılan röportajda Hizbullah’ın yapacağı operasyondan haberdar olmadığını belirtti. Trablusi’nin beyanına göre “askeri ve istihbarat kanatları siyasi kanattan tamamıyla ayrı” yapılanmıştı.

Bu gizliliğin önemli bir örneği el-Menar televizyonuydu. Al-Menar televizyonu olası bir çatışmaya çok iyi hazırlanmıştı. Savaş sırasında gizli stüdyolarda gerçekleştirilen propaganda ve haber karışımı yayınlar, verici ve antenlere karşı devamlı olarak yapılan İsrail hava saldırılarına rağmen hiç susmamıştı.

Lübnanlılar bazı yayınların Güneydeki savaşçılara mesaj taşıyan kodlar içerdiğini söylediler. Fakat Hizbullah’la ilgili birçok şey gibi kimse emin olamıyordu.

Hizbullah lideri Nasrullah birçok defa bu yayınlarda yer alarak taraftarlarına konuşmuş ve stratejilerini açıklamıştır. Din adamı elbisesi içindeki öğrenci görünümüyle önceden hazırlanmış konuşmalarının yayınlanmasına rağmen İsrail uçaklarının hiçbir yerde bulamadığı ve Lübnanlıların yerini sadece tahmin edebildiği Nasrullah bu haliyle belki de en büyük gizemdi.