YDH- New York Times gazetesinden C. J. Chivers ve Eric Schmitt, CIA’nın Türkiye üzerinden Suriyeli isyancılara yaptığı silah yardımlarının ayrıntılarını yazdı.
Hava trafik verileri, çeşitli ülkelerdeki yetkililerle görüşmelerde söylenenler ve isyancı komutanların yaptığı açıklamalara göre, CIA’in yardımıyla Arap hükümetleri ve Türkiye, son aylarda Suriye’deki muhalif savaşçılara yönelik askeri yardımını hızla arttırdı ve Başkan Beşar Esad’a karşı ayaklanmada kullanılmak üzere silah ve malzeme taşıyan gizli bir hava köprüsü genişletildi.
Verilerin gösterdiğine göre 2012 başlarında küçük bir ölçekte başlayan ve sonbahar boyunca aralıklarla devam eden hava sevkiyatı, geçen yılın sonlarında genişleyerek sabit ve çok daha yoğun bir akışa dönüştü. 160’tan fazla Ürdün, Suudi Arabistan ve Katar askeri kargo uçağının Ankara yakınlarındaki Esenboğa Havalimanı’na ve daha sınırlı bir düzeyde diğer Türkiye ve Ürdün havaalanlarına inmesini içerecek şekilde büyüdü.
Geçen yılın ortaları itibariyle isyancılar Suriye ordusunu bazı topraklardan çıkarırken hava sevkiyatı da gelişim gösterdikçe, Suriye içindeki savaştaki değişimlere uyum sağladı.
Obama yönetimi isyancılara “ölümcül olmayan” yardımlardan fazlasının verildiğini açıkça reddederken bile CIA’in silah sevkiyatına müdahil olması – Amerikan yetkililerinin söylediğine göre genelde danışmanlık rolü şeklinde olsa da – Amerika Birleşik Devletleri’nin Arap müttefiklerine iç savaşın ölümcül kısmında destek vermeye daha istekli olduğunu gösteriyor.
İsimlerinin verilmemesi şartıyla konuşan Amerikan yetkilerine göre Amerikan istihbarat subayları gizli yerlerdeki ofislerinden Arap hükümetlerinin silah yığınağına, Hırvatistan’dan gelen geniş bir tedarik de dâhil olmak üzere yardım etti ve isyancı komutanlara ve gruplara da gelen silahları kimin alması gerektiğini belirlemede yardımcı oldu. CIA, sevkiyat veya kendilerinin buradaki rolü hakkında yorum yapmayı reddetti.
Sevkiyat aynı zamanda Sünni Müslüman devletler ile Esad’ın temel müttefiki Şii teokratik devleti İran arasında Suriye’nin geleceği hakkındaki rekabetin de altını çiziyor. Dışişleri Bakanı John Kerry pazar günü Irak’a, İran’ın onların hava sahası üzerinden silah sevkiyatı yapmasını engellemek için daha fazlasını yapması yönünde baskı yaptı; isyancılar için Katar’dan gelen en son askeri kargo uçağı pazar gecesi Esenboğa’ya inerken bile bunu yaptı.
Suriye muhalefet figürleri ve bazı Amerikalı yasama üyeleri ve yetkililer, Esad’ın hükümetini desteklemek üzere yapılan Rus ve İran silah tedariklerinin, isyancıları silahlandırmayı daha gerekli hale getirdiğini savundu.
Kargo uçuşlarının büyük bölümü kasım ayından beri, yani Amerika Birleşik Devletleri’nde başkanlık seçimlerinin gerçekleştirilmesinden sonra ve Türk ve Arap hükümetlerinin isyancıların Esad’ın iyi donanımlı ordusuna karşı yavaş ilerleyişi nedeniyle yaşadıkları hayal kırıklığının artmasıyla birlikte gerçekleşti. Uçuşlar ayrıca kışın Suriye içindeki insani krizin derinleşmesi ve mülteci akınlarının komşu ülkelere varmasıyla birlikte sıklaştı.
Yetkililer, Türk hükümetinin, Türkiye üzerinden askeri mallar taşıyan kamyonlara elektromanyetik taşıyıcılar takıp böylelikle kamyonlar Suriye’ye karadan girerken sevkiyatları izleyebilmeye varıncaya kadar, program üzerinde denetimi olduğunu söylüyorlar. Taşıma hattını bilen yetkililere ve kargo uçuşları hakkında veri toplayan bir silah trafiği gözlemcisine göre sevkiyatın ölçeği hayli büyüktü.
İllegal silah transferlerini izleyen, Stockholm Uluslararası Barış Araştırmaları Enstitüsü’nden Hugh Griffiths, “Yaklaşık bir tahminle, bu uçuşların yükü 3,500 ton askeri ekipman olmalıdır” dedi.
“Bu uçuşların yoğunluğu ve sıklığı, iyi planlanmış ve koordine edilmiş bir yasadışı askeri lojistik operasyonu anlamına geliyor” diye ekledi.
Her ne kadar isyancı komutanlar ve veriler Katar ve Suudi Arabistan’ın 2012 başlarından beri Türkiye üzerinden muhalefete askeri malzemeler gönderdiğini ortaya koysa da, yetkililerin söylediğine göre geçen sonbaharda Türk hükümetinin hava sevkiyatlarının temposunun artmasına izin vermesi önemli bir güçlüğü ortadan kaldırdı.
Pek çok yetkilinin söylediğine göre, eş zamanlı olarak silahlar ve malzemeler Suudi Arabistan tarafından Hırvatistan’da satın alınıyorve Ürdün kargo uçaklarıyla güney Suriye’de faaliyet gösteren isyancılar için Ürdün’e ve faaliyetlerini Türkiye’den yürüten isyancı gruplar için Türkiye’ye gönderiliyordu.
Kış boyunca devam eden bu çoklu lojistik akışları, program hakkında bilgi alan eski bir Amerikalı yetkilinin “silah şelalesi” adını verdiği şeyi meydana getiriyordu.
Amerikan yetkilileri, isyancı komutanlar ve Türkiye’den muhalif bir siyasetçi Arapların rolünü herkesin bildiği sır olarak tanımladı, fakat programın riskli olduğunu ve Türkiye’yi veya Ürdün’ü aktif olarak savaşa çekme ve İran’dan gelecek bir askeri eylemi provoke etme riskinin bulunduğunu söyledi.
İsyancı komutanlar hâlâ sevkiyatları yetersiz olmakla eleştiriyor ve aldıkları silahların Esad’ın ordusuyla savaşmak için sayıca çok az ve silah tipi olarak çok hafif olduğunu söylüyorlar. Ayrıca silahları dağıtan kişileri cimri veya rüşvetçi olmakla suçladılar.
Kuzey Suriye’de savaşan bir İslamcı grup olan Sukuru’ş-Şam komutanlarından Abdürrahman Ayaci, “dış ülkeler bize silah ve kurşunları azar azar veriyor” dedi.
Bir çeşmeyi açıp kapatıyormuş gibi bir hareket yaptı ve “kurşunların yolunu su gibi açıp kapatıyorlar” dedi.
Başka iki komutan, Sukuru’ş-Şam’dan Hasan Ebud ve bir diğer İslamcı grup olan Ahraru’ş-Şam’dan Ebu Eyman, silahları kimin aldığını inceleyenlerin yanlış bir iş yaptıklarını söyledi.
Ebud, “Devrimci olduğunu söyleyen sahte Özgür Suriye Ordusu tugayları var ve onlar silahları aldıkları zaman ticaret amaçlı satıyorlar” dedi.
Eski Amerikan yetkilisi, sevkiyatların ölçeğinin ve dağıtımların derecesinin muazzam olduğunu söyledi.
“İnsanlar akan miktarları duyuyorlar ve bu devasa bir miktar; fakat bir milyon atımlık cephaneyi iki haftada yakıyorlar” dedi.
Deneme Amaçlı Bir Başlangıç
Suriyeli isyancılara hava sevkiyatı yavaşça başladı. 3 Ocak 2012’de, Alevi güdümlü hükümetin hükümet karşıtı göstericilere karşı baskılarının bir askeri kampanyaya dönüşmesinden aylar sonra, hava trafik verilerine göre Katar Emirliği Hava Kuvvetleri’ne ait iki adet C-130 nakliye uçağı İstanbul’a indi.
Bunlar öncü kıtaydı.
Haftalar sonra Suriye Ordusu, Suriye’nin üçüncü büyük şehri Humus’u kuşattı. Toplar ve tanklar mahalleleri dövdü. Kara kuvvetleri şehre girdi.
Ülke çapında ordu ve rejime bağlı milisler isyanı güç kullanarak yok etmeye çalışıyordu – bu, Suriye’nin keskin bir şekilde alt edilmiş Sünni Arap çoğunluğunu daha da öfkelendiriyordu. İsyancılar, uluslararası yardım ve daha fazla silah çağrısı yaptı.
Hava trafik verilerine ve uçak gözetleyicilerin verdiği bilgilere göre, bahar aylarının sonlarına doğru bir Arap devletinden ilk kargo uçuşları dalgası gelmeye başladı.
26 Nisan’dan 4 Mayıs’a kadar olan geceler dizisinde bir Katar Hava Kuvvetleri C-17’si — dev bir Amerikan yapımı kargo uçağı — Türkiye’deki Esenboğa Havalimanı’na altı iniş yaptı. 8 Ağustos itibariyle Katarlılar 14 kargo uçuşu daha yaptı. Hepsi, Ortadoğu’daki Amerikan askeri lojistik merkezlerinden biri olan Katar’daki El Udeyd Hava Üssü’nden geliyordu.
Katar, isyancılara silah verdiğini reddediyordu. İsminin gizli tutulmasını isteyen bir Katarlı yetkili, Katar’ın sadece ölümcül olmayan yardım adını verdiği şeyi sevk ettiğini söyledi. Başka sorulara cevap vermeyi reddetti. Katar’ın sadece silah satın alıp tedarik mi ettiği yoksa başka tedarikçiler için hava nakliyesi hizmeti de sunuyor mu olduğu belli değildir. Ancak Amerikalı ve başka Batılı yetkilileri ve isyancı komutanlar, Katar’ın aktif bir silah tedarikçisi olduğunu söylemişlerdir – öyle ki, Amerika Birleşik Devletleri Katar’ın silahlandırdığı bazı İslamcı gruplardan kaygı duymuştur.
Katar uçuşları, isyancı güçlerin Kuzey’deki İdlib eyaletinde akıntıyı tersine çeviren askeri kampanyasıyla yan yana gitti; bu güçlerin pusular, yol kenarına yerleştirilen bombalar ve tecrit haldeki karakollara yönelik saldırılardan oluşan kampanyası, Esad’ın ordusunu ve onu destekleyen milisleri bazı kırsal bölgelerden çıkarmaya başladı.
Uçuşlar yazın devam ederken, isyancılar bu şehirde bir hücum da başlattı – kısa süre sonra açmaza giren bir çatışmaydı bu.
Eski Amerikalı yetkili, kasım ayına kadar CIA direktörü olan David H. Petraeus’un bu uçuş ağı hareketlerine yardım etmede araçsal bir rol oynadığını ve çeşitli ülkeleri de bunun için birlikte çalışmaya teşvik ettiğini söyledi. Petraeus, bu konuda yorum istediğimiz sayısız e-postaya yanıt vermedi.
Eski Amerikalı yetkili, Amerikan hükümetinin kısmi düzeyde işin içine girdiğini; çünkü diğer devletlerin isyancıları bir şekilde silahlandıracağı düşüncesinin olduğunu söyledi. Söylediğine göre CIA’in sevkiyatları kolaylaştırmadaki rolü, Amerika Birleşik Devletleri’ne süreç üzerinde bir düzeyde etki sağladı; buna, silahların İslamcı gruplardan uzak durmasına çalışmak ve tedarikçileri gelecekte sivil uçaklara karşı terörist saldırılarda kullanılabilecek taşınır uçaksavar füzelerini vermemeye ikna etmek de dâhildi.
Amerikalı yetkililer, üst düzey Beyaz Saray yetkililerinin sevkiyatlar konusunda düzenli olarak bilgilendirildiklerini doğruladılar. Eski yetkili, “Bu ülkeler bunu şu veya bu şekilde yapacaklardı” dedi. “Bize ‘Anne, ben yapabilir miyim?’ diye sormuyorlardı. Fakat eğer onlara belli şekillerde yardım edebilseydik, bunu değerlendireceklerdi.”
Sonbahar boyunca Katar Hava Kuvvetleri’nin kargo filosu daha da yoğun hale geldi ve Ekim ayı boyunca hemen hemen her gün uçuşlar oldu. Fakat isyancılar daha da fazla silah için feryat ediyor, tankları, topları, çoklu roket fırlatıcıları ve uçakları olan bir orduyla savaşacak ateş gücüne sahip olmadıklarını iddia etmeye devam ediyorlardı.
Çok sayıda isyancı başka bir nedenle de yakınıyor, silah tedarikçilerinden Obama yönetiminin sevkiyatları sınırlandırdığını ve en fazla ihtiyaç duydukları uçaksavar ve tanksavar silahlarının dağıtımını bloke ettiğini duyduklarını söylüyordu. Bu yakınmalar devam ediyor.
İdlib Eyaleti’nde Esad karşıtı savaşçılardan oluşan bir çeteye liderlik eden Muhammed Ebu Ahmed, “Silahlandırmak veya silahlandırmamak, ölümcül veya ölümcül olmayan – hepsi Amerika’nın söylediklerine bağlı” dedi.
Kırılma
Kısa süre sonra, başka oyuncular da hava sevkiyatına katıldı: Kasım ayında, arttırılmış bir Ürdün-Suudi rolünün ne olacağına dair ipucu verir şekilde Ürdün Krallığı Hava Kuvvetleri’ne ait üç C-130 Esenboğa’ya iniş yaptı.
Üç hafta içinde başka iki Ürdün kargo uçağı, Ürdün’ün başkenti Amman ile pek çok ülkeden yetkililerin, uçakların Hırvat kontrolündeki bir stoktan Suudiler tarafından satın alınmış çok sayıda piyade silahları aldığını söylediği Hırvatistan’ın başkenti Zagreb arasında gidiş dönüş uçuşları yapmaya başladı.
Bir uçağın aktarıcısından gelen ve Kıbrıs’taki bir gözetleme kulesinin kaydettiği sinyallere ve bölgedeki bir havacılık yetkilisinin elindeki hava trafiği kontrol verilerine göre ilk uçak Amman’a 15 Aralık’ta döndü.
Toplam olarak kayıtlar, Ürdün Uluslararası Hava Kargosu firmasının logosunu taşıyan, fakat Ürdün askeri çağrı işaretleriyle uçan iki Ürdün Ilyushin uçağının Aralık’tan Şubat’a kadar Amman-Hırvatistan arasında 36 birleşik gidiş-geliş uçuşu yaptığını gösteriyor.
Ürdün uçuşları gerçekleşirken, Katar uçuşları da devam etti ve Suudi Krallığı Hava Kuvvetleri de yoğun bir programa başladı — bölgesel bir hava trafiği kontrol yetkilisinin sunduğu verilere göre bu yıl şubat ortasından mart başına kadar Esenboğa’ya en az 30 C-130 uçuşu gerçekleşti.
Bazı Suudi uçaklarının gidiş gelişi Ankara’da fark edildi ve bu da Türkiye’deki muhalefet siyasetçilerini alarma geçirdi.
Çok sayıda Suudi sevkiyatı hakkında ayrıntıları doğrulayan, muhalif CHP’den milletvekili Atilla Kart, “Suriye çatışmasının sınırlarımızda devam ettiği bu kritik dönemde Türk hava sahasının kullanılması ve çatışmada merkezi rolü bilinen yabancı ülkelerden uçakların gelişi, Türkiye’yi çatışmanın bir tarafı olarak tanımlar” şeklinde konuştu. Kart, “Hükümet bu iddialara yanıt verme sorumluluğunu taşımaktadır” dedi.
Türkiye ve Suudi Arabistan yetkilileri, uçuşlar veya silah transferleri hakkında tartışmayı reddettiler. Türk hükümeti, Suriyeli isyancılara askeri yardımı resmi olarak onaylamadı.
Hırvatistan ve Ürdün’ün her ikisi de Suriyeli isyancılara silah taşınmasında herhangi rolleri olduğunu reddetti. Ürdün havacılık yetkilileri, hiçbir kargo uçuşu gerçekleşmediği konusunda ısrar edecek kadar ileri gitti.
Ürdün Uluslararası Hava Kargosu firmasının kargo müdürü Muhammed Cubur, 7 Mart günü, firmasının Hırvatistan’a giden veya Hırvatistan’dan gelen uçuşlarla ilgili hiçbir bilgisi olmadığı konusunda ısrar etti.
“Bunların hepsi yalan” dedi, “biz hiçbir zaman böyle bir şey yapmadık.”
Uçuşları araştıran bir bölgesel hava trafiği yetkilisi ise uçuş verilerini doğruladı ve bir izahat sundu. Yetkili, “Ürdün Uluslararası Hava Kargosu, Ürdün hava kuvvetlerinin bir paravan şirketidir” dedi.
Kargo şirketinden Bay Cubur, uçakların rotalarını gösteren hava trafiği kontrol ve transponder verileri hakkında bilgilendirildikten sonra, firmasının Ilyushin kargo uçaklarına sahip olmadığını iddia etti.
İşverenin web sitesinde neden hâlâ iki Ilyushin-76MF resminin ve bunların şirket filosunun parçası olduğunu söyleyen bir metnin olduğunu sorduğumuzda, cevap vermedi. O gece şirketin web sitesi kapandı.
Çeviren: Selim Sezer