Suriye için haziran senaryoları

28 Nisan 2013

YDH- Gazeteci arkadaşımız Mehmet Serim, Suriye’de haziran ayındaki Putin-Obama zirvesi öncesi için söz konusu edilen senaryoları yazdı.

 

YDH- Gazeteci arkadaşımız Mehmet Serim, Suriye’de haziran ayındaki Putin-Obama zirvesi öncesi için söz konusu edilen senaryoları yazdı.

Bazı okuyucular tarafından felaket senaryosu olarak algılanan “Çakma Suriye Geliyor” yazımızdan sonra durum değişti mi? Bazı yerlerde ve bir ölçüde evet. Ancak genel itibari ile gelişmelere / tahminlere / yorumlara baktığımız zaman önümüzdeki ayların (bizim yazımızda yer verilen senaryolar da dahil) yeni gelişmelere tanık olacağını söyleyebiliriz.

“Çakma Suriye Geliyor” yazısında anlatmaya çalıştığımız, Suriye içinde askeri ya da siyasi çözüm lehinde hangi gelişme yaşanırsa yaşansın muhalif bazı kesimlerin (başta Doha Koalisyonu) kendilerini yönetenlerin sopası olmaya devam edeceği idi.

Yazı diğer yandan bir sonuca değil sürece işaret ediyordu. Yani belirli bölgelerde alternatif Suriye’nin ilan edilmesi halinde bunun sonsuza dek böyle kalacağını öngörmedik.

Tam tersi Dera konusuna değinirken böyle bir ilanın Suriye’ye uluslararası hukuk açısından kendi topraklarını bu kez savaş düzeni içinde savunma hakkı verebileceğini, dolayısıyla böyle bir durumun yönetime avantaj bile getirebileceğini ifade ettik.

Dera ve Kunaytra ile ilgili aldığımız bilgiler o günlerde öyle idi. Ordunun daha sonra diğer yerlere daha rahat yüklenebilmek amacı ile Şam’a yükleneceği ifadeleri de bu görüşümüzü desteklemek içindi.

Nitekim bir süre sonra ordu gerçekten de Şam’a yüklendi. Daha önce bölgeler halinde savaştığı silahlı militanlara karşı bu kez topyekun atak başlattı ve çok geniş bir bölgeyi kuşatma altına aldı. Bu konunun ayrıntıları “Şam Savaşları Rehberi / 2” başlıklı yazıda görülebilir.

O günden bugüne Suriye ordusu Jobar, Kabun, Uteyba ve Jdeyde el-Artuz’a ağırlık verdi. Bugünlerde ise Berze taraflarında çok yoğun çatışmalar oluyor.

Diğer yandan “doğu – batı” savaşı olursa ordunun batı hattını üs yapabileceğini savunmuştuk.

Nitekim bu bugünlerde Humus kırsalı–Kuseyr–Lübnan sınırı boyunca devam eden operasyonlar ordunun bu niyetini gösteriyor. Bir başka deyişle ordu yüzü doğuya dönük iken batıdan (Lübnan’dan) sorun istemiyor.

Ordunun Şam’dan ve Lübnan sınırı boyundan bir an önce kurtulmak amacıyla başlattığı bu atakların amacı “çakma Suriye” ihtimalinin sadece hükümet ilanı ile değil doğrudan savaş ile gerçekleştirme isteği ihtimali olabilir mi?

Suriye ordusu, içerisi ile sınırlı kalmayacak daha büyük bir gelişmeye hazırlıyor olabilir mi?

Bu yöndeki tahminleri dile getirenlerin sayısı gün geçtikçe artıyor.

Kuds el Arabi gazetesinin etkili yazarlarından Abdulbari Atvan’ın son iki yazısı “haziran’da Şam’a saldıracaklar” ve “Suriye–Ürdün Sınırı Kaynıyor” başlıklarını taşıyor.[1]

Şimdi birçok kişiyi bu düşüncelere iten son açıklama ve gelişmelere göz atalım.

İç çatışmalar

Şam

Suriye ordusunun Berze’ye füze saldırıları sonrası başlayan geniş “güney eksen” kuşatması ve operasyonları halen yoğun bicimde devam ediyor. Şam kırsalı hemen tümü ile çatışma bölgesi. Berze (kırsal) tarafları bu anlamda son kalan yerlerdendi. Ancak son iki gündür burası hem yoğun bombardıman altında hem de sokak savaşları yaşanıyor. Berze ve yakınlarında yer alan Kabun ve Jobar tarafları şehrin doğu–kuzey kesimleri ile bağlantıyı sağlayan yerler.

Burada operasyonların amacının sadece buralar ile sınırlı görülmemesi gerektiğini hatırlatıp virgülümüz koyalım ve Humus’a gidelim.

Humus

Humus’ta Şam ile hemen hemen eş zamanlı olarak operasyonlar başlatıldı. Burada da yeni operasyonlar Şam’daki ile benzerlik taşıyor: Tarama operasyonu.. Birlikler belirli bölgelerde tek tek savaşmıyor.

Önce Humus merkezde Halidiye gibi yerlerde operasyonlar yapıldı. Ardından güney ve batı alanında Lübnan sınırı boyunca kasaba ve köyleri kapsayan geniş bir arazide tarama operasyonu başlatıldı.

Kuseyr bu alanda en stratejik merkez.. Olayların başladığı günden bu yana muhaliflerin en etkili olduğu yerlerden birisiydi. Kuseyr’in ele geçirilmesi orduya Lübnan–Humus lojistik hattını kesme imkanı verdi. Diğer büyüklü küçüklü merkezlerde de ordu hakim durumda. Daha basit söylemle Lübnan sınırı da kontrol altına alındı.

Lazkiye

Lazkiye kırsalı Haffe taraflarında ve Türkiye sınırına doğru kuzeydeki köylerde çatışmalar isyanın başlamasından bu yana ilk kez bu denli arttı.

Aslında aylar öncesinden binlerce yabancı uyruklu militanın Lazkiye’ye girme denemesi yapacağı söyleniyordu. Ancak bu şimdiye dek gerçekleşmedi. Humus, Halep gibi yerlerde militanların istedikleri başarıyı elde edememesi üzerine “Alevi bölgelerine” yönelmeye başladıkları görüldü. Son günlerde Slinfeh, Haffe, Selma ve çevrelerindeki kristal bölgede çatışımlar arttı. Ordu buralarda da etkili operasyonlar yapıyor.

Halep

Şehir merkezinde halen durumda değişiklik yok. Şehrin yüzde 30’luk bir kısmında kimi semtler muhaliflerin elinde, kimisinde çatışmalar sürüyor, kimisinde ordu kontrolü sağladı.

Deyr ez-Zor, Rakka, Dera gibi bölgelerdeki çatışmalar ise diğerlerinin yanında şimdilik daha önemsiz.

Neden şimdi?

Peki aylardır muhaliflerin etkili bicimde orduya karşı koyduğu, kimi yerlerde hakim olduğu bu merkezlere ordu neden topyekun saldırı başlattı?

Bu saldırıların sırrı önümüzdeki aylar için dile getirilen senaryolarda yatıyor. Ne olacağını kimse bilmiyor şimdilik. Bilinen tek şey hava puslu ve artan ihtimallere karşılık ordu kendisini “daha büyük bir şeylere” hazırlıyor.

Bu büyük şey her ne ise gelmeden önce ordu Şam, Lübnan sınırı ve Lazkiye kırsalında temizlik yapmak istiyor.

Senaryolardan birisi Halep üzerine yoğunlaşıyor. “çakma Suriye”nin ilan edilebileceği veya bir savaşın yaşanabileceği yer olarak muhaliflerin Halep’i (belki kırsalı) seçtiği belirtiliyor.

Bu durumda Humus’u (Lübnan sınırını) sağlama alan ordu Halep’e ağırlık verebilecek.

Senaryoda adı geçen ikinci il Dera. Dera’nın aslında geçtiğimiz ay içinde bu şekilde kurtarılmış bölge olması planları vardı. Ancak Suriye ordusu erken davrandı ve Dera özelinde ikinci Bingazi denemesi yapılamadı. Ancak ihtimal hala sıfıra indirilmiş değil. Bu da siyasi gelişmelerden yola çıkılarak dillendiriliyor. Bu gelişmelere birazdan değineceğiz.

Şam’a yüklenilmesinin sebebi de Dera. Ordu Dera’ya yöneldiğinde Şam’da sorun yaratacak kimsenin kalmasını istemiyor.

Esad’ın açıklamaları

Suriye Cumhurbaşkanı Beşşar Esad son röportajında ve Lübnanlı bazı siyasi parti ve siyasi hareket temsilcilerini kabulünde “ordunun tüm Suriye’de etkili operasyonlar yaptığını; ancak askeri ve siyasi çözümün kısa zamanda olmayacağını” ifade etti.

Bu ne anlama geliyor?

İçeride ordu bu kadar etkili operasyonlar yapıyorken Esad’ın daha ümitvar konuşması gerekmez miydi?

Esad’ın son konuşmalarındaki üslubu da bizi aynı senaryolara götürüyor.

Ürdün’deki gelişmeler

Suriye’nin komsusu Ürdün’de uzun bir zamandır “tencerenin altı yanıyor.” Obama’nın ziyareti, Amerikan askerlerinin gelişi, bu askerlerin artık kendilerini gizleme ihtiyacı hissetmemeleri, Amerikan Ordusu’nun Suriye sınırı yakınlarında kurmak istediği harekat merkezi, Ürdün’ün hava sahasını İsrail uçaklarına açtığı, diğer yandan Suriye için eğitilen timlerin haziranda hazır hale geleceği haberleri Suriye’ye operasyon hazırlığı mı var sorusunu gündeme getiriyor.

Obama’nın kimyası bozuk

Bütün bunların üstüne kimyasal konusu yeni formüller eklenerek gündemde tutuluyor.

Bilindiği gibi Suriye Han el-Asel’deki saldırı sonrası BM’den heyet istemişti. Ancak batı dünyasını zor durumda bırakacak bu olay sonrası muhaliflerin kullandığı artık herkesçe kabul edilen kimyasal konusunda formül bulundu ve önce muhalifler yönetimin Humus’ta kimyasal kullandığını öne sürdü, ardından İngiltere ve Fransa BM’ye gittiler.

Ban ki Moon da sadece Halep değil başka yerlerde de araştırma istedi. Suriye’nin bunu kabul etmeyeceği ortadaydı. Böylece muhaliflerin kimyasal kullanması gürültüye gitti. Rusya’nın açıklamasında olduğu gibi: Eğer yönetim böyle bir şey yapmış olsaydı şimdiye kadar bin tane uzman göndermişlerdi.

İngiltere daha da ileriye götürdü kimyasal çalışmasını: Şam’dan alınan toprak örneklerinde kimyasal olduğu sonucuna varıldı. “Şam’ın neresinden, hangi şartlarda, hangi tarihte alınmış? Şam’dan alındığı kesin miymiş, Suriye egemen bir ülke, nasıl olmuş da İngiliz ajanlar gelip Şam’dan toprağı alıp götürebilmiş?” soruları İngiltere kamuoyunda sorulmuştur elbette. Yanıtlar bilinmiyor.

Bilinen tek şey David Cameron’ın yeni Tony Blair olma yolunda hızla ilerlediği.

Bütün bu açıklamaların üstüne ABD Savunma Bakanı Chuck Hagel’in açıklaması eklendi: “Suriye’nin küçük miktarda kimyasal kullandığına dair veriler var.”

Hagel’in dayanağı Beyaz Saray’dan bazı senatörlere yazılan mektup. Carl Levin adlı senatör Beyaz Saray’a (başkana) “Suriye yönetimi ya da bağlı unsurlar 2011’den bu yana kimyasal silah kullandı mı” diye soruyor. Beyaz Saray da bir kopyasını savaş çığırtkanı McCain’e gönderdiği mektup ile cevaplıyor:

Kullanmış olabileceği yönünde çeşitli derecelerde ihtimaller var, yakından takip ediyoruz / bu konuda hassas davranıyoruz vs.[2]

Mektupta yarım ağızla “evet” deniliyor. Ancak mektupta dikkat çeken başka ifadeler de var. Sadece istihbarat raporlarının yeterli olamayacağı gibi..

ABD yönetiminin Irak’a müdahaleyi sağlayan gerekçelerin yalan olduğunun ortaya çıkmasından sonra Bush’un yaptığı hatayı yapmamaya özen gösterdiği görülüyor.

Bu noktaya dikkat! Amerikalılar akıllanmış diye düşünülebilir. Ancak kamuoyuna “bu kez sağlam deliller olmadan hareket etmiyoruz” yanıltması da yapılıyor olabilir. Zaten Hagel’in “bu sonuçlara son 24 saatte ulaştık” demesi de açıklamanın bir başka ilginç boyutu.

Mc Cain gibi iki yıldır “hadi Suriye’ye saldıralım” diyen savaş çığırtkanlarını bir kenara bırakalım, CIA “sağlam bir kanıt bulamadığı için” zor durumda kalan Obama da senatörlere yazdığı mektupta “kesinlik yok” dedi; ama Ürdün Kralı Abdullah’ı kabulünde “kimyasal kullanımı oyunu değiştirir” demeyi ihmal etmedi.

Bu da Obama’nın kafa karışıklığını gösteriyor.

Mantık

Her ne şekilde olursa olsun Suriye’deki isyan sürecinde ordunun gün geçtikçe muhaliflere karşı daha da ilerlediği, halkın (çoğunluğun) isyana katılmadığı, Esad’ın hala çoğunluk tarafından sevildiği, böyle giderse bin yıl geçse de devrilmeyeceği ortada.

Peki iki yıldan fazladır “Esad devrilecek kağıdına” yatırım yapan ABD, İngiltere, Fransa, Katar Suudi Arabistan, Erdoğan, Davutoğlu bu kadar çabuk pes eder mi?

29 ülkeden adam gönderdikten, milyarlarca dolar harcandıktan, binlerce kişi feda edildikten sonra zor.

İşte bu nedenle yeni bir şeyler bulmaları lazım..

Bu şey bölgesel savaş mı, dışarıdan dolaylı müdahale mi, içeride kimsenin beklemediği bir durum mu bunu muhtemelen haziran ayındaki Putin-Obama görüşmesinde olacak “restleşmeden” sonra göreceğiz.

 


[1]http://medyasafak.com/haber/783/abdulbari-atvan--suriye-urdun-cephesi-kayniyor  ve  http://medyasafak.com/haber/778/abdulbari-atvan--haziran-da-sam-a-yuklenecekler

[2]Mektubun orijinali için bkz. http://www.usatoday.com/story/news/world/2013/04/25/syria-chemical-weapons-reversal-hagel/2112377/