Suikast girişiminin hatırlattıkları

29 Nisan 2013

YDH- Gazeteci Mehmet Serim, Başbakan Vail Halaki’ye düzenlenen suikast çerçevesinde Suriye’yi doğrudan ilgilendiren suikastları ve bunların devlet yapısına yönelik etkilerini yazdı.

 

YDH-Gazeteci Mehmet Serim, Başbakan Vail Halaki’ye düzenlenen suikast çerçevesinde Suriye’yi doğrudan ilgilendiren suikastları ve bunların devlet yapısına yönelik etkilerini yazdı.

Suriye Başbakanı Vail el-Halaki’ye yönelik suikast girişimi isyan surecinde sivil yöneticilere yönelik en üst düzey girişim oldu.

Bu suikast girişimine gelene kadar Suriye tarihinde onlarca suikast girişimleri ve suikastlar yaşandı, Lübnan’daki birçok suikast ile ilgili olarak da Suriye yönetimi suçlandı. Şam’ı sarsan suikastlar arasında Hizbullah’ın komutanı İmad Muğniye ve geçtiğimiz temmuz ayında 4 generalin öldürülmesi geliyor.

Modern Suriye dönemi

Suriye’de iç ve dış siyasi çekişmelerin bir tarafını da siyasi suikastlar oluşturuyor.

Esad öncesi “erken kalkanın darbe yaptığı” onlarca kez değişen hükûmet ve isimlerin olduğu donem tarihçilerin işi.

Suriye’yi 30 yıl boyunca yöneten Hafız el-Esad çeşitli defalar suikastlardan kurtulmuştu.

Bunlardan en bariz olanı 1980 yılında yaşandı. Esad’ın korumalarından birisi el bombası ile suikast girişiminde bulundu. Ancak bir başka korumanın Esad’ın üzerine kapaklanması ile Esad suikast girişiminden yara almadan kurtuldu, koruma görevlisi hayatını kaybetti.

Hafız Esad’ın, Ürdün Kralı Hüseyin ve Irak Devlet Başkanı Saddam Hüseyin ile birbirlerini daima kolladıkları ve birbirlerine karşı suikast planladıkları iddiaları ise hiç gündemden düşmedi.

Suriye özellikle 70 ve 80’lerdeki Müslüman Kardeşler hareketinin yükselmesi sırasında üst düzey suikastlar yaşadı.

Hama Garnizon Komutanı Ali Haydar, Şam Üniversitesi Rektörü Muhammed el-Fadl, Füze Birlikleri Komutanı Abdulhamit Razzuk ve Hafız Esad’ın doktoru Muhammed Şahada Halil bunlardan bazıları.

Lübnan’daki suikastlar

Suriye ile Lübnan aynı evin iki odası gibi. İçeride yaşanan bu suikastların yanı sıra Suriye Lübnan’daki suikastlar ile ilgili olarak suçlandı.

Özellikle Suriye’nin Lübnan’daki varlığı sırasında Suriye karşıtı birçok gazeteci ve politikacı suikast sonucu öldürüldü. Suikastlarla ilgili olarak ilk suçlanan her zaman Suriye oldu.

 Eski devlet başkanı Beşir Gemayel ve Lübnan İlerici Sosyalist Parti’nin şimdiki Lideri Velid Canbolat’in babası Kemal Canbolat suikast sonucu öldürüldüler. Her iki suikastı da Suriye’nin gerçekleştirdiği öne sürüldü.

 Ancak Suriye’nin Lübnan’da suçlandığı en önemli suikast Refik Hariri suikastı oldu. Suriye bu suikast sonrası tüm unsurları ile Lübnan’dan çekilmek zorunda kaldı, mahkemeler kuruldu, soruşturmalar yapıldı. En son Hizbullah’ın suçlandığı süreç halen devam ediyor.

Suriye bütün bu suikastlarla ilgisi olmadığını savunsa da tüm zamanların en “olağan şüphelisi.”

Nitekim Lübnan İstihbarat Başkanı Visam el-Hasan suikastında da aynı durum geçerli oldu. Geçtiğimiz ekim ayında öldürülen Visam Hasan Suriye karşıtı faaliyetleri ile biliniyordu. Bu nedenle gözler Suriye’ye çevrildi. Visam Hasan suikastı halen gizemini koruyor ve soruşturma devam ediyor.

Baas Partisi’nin kurucularından Salaheddin el-Bitar’ın öldürülmesinde de Suriye’nin parmağı olduğu öne sürüldü. Bitar 1980 yılında Almanya’da öldürülmüştü.

Suriye’yi sarsan son yıllardaki en önemli iki suikastın ilki 2008 yılında Hizbullah’ın askeri kanat sorumlusu İmad Muğniye’nin Şam’da öldürülmesi oldu.

 Bu suikasttan sonra istihbarat yapılanmasında önemli pozisyonlardaki isimlerin yerleri değiştirildi.

Bir general ise daha sonra Tartus sahilindeki evinde öldürüldü. Suriye suikastla ilgili olarak İsrail’i suçladı.

İsyan sürecinde suikastlar

İsyan surecinde çeşitli düzeylerde birçok suikast ve girişimi yaşandı. Bunların kuskusuz en önemlisi 4 generalin öldürülmesiydi.

18 Temmuz 2012’de ulusal güvenlik binasında 4 generalin öldürülmesi Suriye’de kısa süreli bir “sersemleme yarattı” ancak yönetim durumu çabuk toparlayabildi.

 Savunma Bakanı Davud Raciha, yardımcısı ve Esad’ın eniştesi Asıf Şevket, isyan surecinde kriz masasını yöneten Hasan Türkmani ve Ulusal Güvenlik Direktörü Hişam İkhtiyar, toplantı halindeyken bombalı saldırı sonucu öldürüldü.

 İçişleri Bakanı Muhammed el-Şaar ise saldırıdan yaralı kurtuldu.

 Aynı generallerin daha önce de zehirlendikleri öne sürülmüştü.

Bu generaller diğer bazı general ve istihbarat birim başkanları ile birlikte “devletin ana gövdesi” olarak biliniyor.

İsyan sürecinde onlarca albay, kamu görevlisi, din adamı da suikasta kurban gitti.

Din adamları içinde en önemli suikast ise Ramazan el-Buti’nin öldürülmesi oldu. El-Buti ve torunu 47 kişiyle birlikte bombalı suikast sonucu hayatını kaybetti.

Suriye Başbakanı Vail el-Halaki’ye yönelik girişim ise bugüne kadar “siviller” içindeki en büyük girişim oldu.

(Bundan önce içişleri bakanı general Muhammed el-Şaar’a yönelik bir suikast girişimi daha oldu, el-Şaar kolundan yaralandı)

Vail el Halaki, Suriye’nin en zor dönemlerinden birinde başbakanlığı kabul etmiş bir isim.

El-Halaki ulusal diyalog başta olmak üzere, ülkenin içinden geçtiği ekonomik zorluklar, üretim, harap olan alanların yeniden yapılandırılması gibi konularda teknokrat hükûmeti sayılabilecek bir kabinenin başbakanlığını yapıyor.

Suikastlar ve ayrılmalar Suriye yönetimini etkiler mi?

Suriye’nin devlet yapısı kişileri “görevde oldukları sürece önemli kılan; ancak yok oldukları anda sanki hiç var olmamışlar gibi yoluna devam edebilen” bir yapı.

Batı basınında büyük reklamlar ile verilen eski başbakan Riyad Hicab’ın ayrılması örneğinde de bu yaşanmıştı. Suriye muhaberatı Riyad Hicab’ın gideceğini biliyordu. Ürdün sınırına kadar “aman başına bir şey gelmesin de sağ salim çıksın, sonra başımıza kalır mantığı ile” refakat etti.

Hicab’ı ülke dışına kaçıranların arasında muhtemelen muhaberat ajanları da vardı. Çok abartılı gelebilecek bu cümleler şaka değil. Konutunun etrafında onlarca koruması olan bir başbakan elini kolunu sallayarak Şam’dan Ürdün’e kadar gidebilir mi? Riyad Hicab Suriye dışına çıktığı andan itibaren hiç var olmamış gibi yola devam edildi.

4 general öldürüldüğünde de aynı durum oldu. Dünya basını Esad’ın kolunun kanadının kırıldığını öne sürdüler. Kuskusuz bunlar önemli isimlerdi. Ancak durumun değişmediği kısa zamanda görüldü.

Şu ana kadar ayrılan generaller, milletvekilleri, işadamlarının adı çoktan unutuldu bile.

Bu nedenle Şam’daki “kim öldürülürse öldürülsün, kim ayrılırsa ayrılsın devlet yapısı kolay kolay sarsılmaz” görüşü hakim. Muhtemelen bu emici yapısı nedeniyle de  gün geçtikçe yönetimden ayrılanların sayısı azaldı.

Sam’da ayrılmaların arttığı geçtiğimiz dönemde yapılan bir espri ile bitirelim:

Esad ayrılsa bile bir şey olmaz..