YDH- Suriye’de yönetim yaklaşık son bir aydır askeri açıdan üstünlüğü ele geçirdi. Ordu çok etkili operasyonlar yapmaya başladı.
Ülke genelinde ise çatışmalar daha da yoğunlaştı. Silahlı muhalifler daha da yüklenmeye başladı. Batı’nın kimyasal silah meselesini tekrar ısıtmasının nedenlerinden biri de bu.
Daha önce de bunun örnekleri yaşanmıştı. Ordunun üstünlük sağlamasının ülke içindeki sonuçlarından birisi de terörist eylemlerin artması. Daha önce de örnekleri yaşanan bu durum son günlerde iki eylem ile karşımıza çıktı: Başbakan Vail el-Halaki’ye yönelik suikast girişimi ve yazımızın konusu olan içişleri bakanlığı saldırısı.
Olay yeri
Osmanlı döneminden kalma tarihi içişleri bakanlığı binası Merce meydanına çok yakın bir yerde.
Bina isyan sürecinde muhaliflerin Şam’daki ilk açık toplantısının yapıldığı Semiramis Otel’in bulunduğu kavşağı Merce meydanına bağlayan caddenin üstünde.
Binanın hemen arkasında ise ek bina bulunuyor ve burada pasaport işlemleri yapılıyor. Bu binalara giriş ise Merce meydanından ve hicaz demiryolu garına yakın bir başka sokaktan yapılıyor.
Binanın karşısında bizdeki diyanet isleri başkanlığına denk gelen vakıflar bakanlığının bir birimi var.
Bu binaların hemen yakınlarında Viktoria köprüsü, Şam’ın en yüksek binası olan iş hanı da yer alıyor.
Merce meydanı ise Barada nehrinin geçtiği, çok küçük bir dinlenme alanını Barındıran etrafında onlarca otelin, iş hanlarının, dükkanların olduğu bir meydan.
Meydanın ortasında bir sütun var. Sütunun üstünde ise İstanbul Ortaköy Camii’nin bir maketi.
Cemal Paşa Suriyeli direnişçileri bu meydanda astırmış. Meydanda bulunan ve kendisine karargah olarak kullandığı iş hanı ise hala duruyor.
Merce meydanı eskiden Batılı turistlerin uğradığı, doğulu turistlerin ise ayrılmadığı mekanlardan biriydi.
Bu turistik tariften sonra gelelim patlamaya.
İçişleri binası daha önce de hedef alınmıştı
İçişleri bakanlığı binası daha önce de hedef alınmıştı. Ancak güvenlik önlemleri çok sıkı olduğu için büyük çaplı bir eylem gerçekleştirilememiş saldırı pasaport işlemleri yapılan bolüme yönelik yapılabilmişti.
Dünkü patlamanın olduğu bina ise ana cadde üzerindeki ana binanın tam girişinde oldu. Bu bina diğer bütün devlet binaları gibi cadde üzerine konulan beton bariyerler ile korunuyordu.
Patlama sabah saat 11:00 sularında oldu. Önce beyaz, ardından siyah duman yükseldi. Bu, patlayanın ses bombası olmadığını gösteriyordu.
Patlama bomba yüklü araç ile yapıldı. Samiramis oteli tarafından gelen araç ana kapının önüne geldiğinde intihar bombacısı aracı havaya uçurdu.
Kapıdaki nöbetçiler oracıkta hayatını kaybetti. Patlamanın şiddeti ile beton bariyerlerin ardındaki askerler de öldü.
Bina ise eski taş yapı olduğu için camlarının kırılmasının dışında çok büyük zarar görmedi.
Ancak cevre binaların hemen hiçbirinde cam kalmadı. 20 katlı iş kulesinin bile.
Olayda resmi açıklamalara göre 13 kişi öldü. Çeşitli hastanelere kaldırılanların sayısı ise 70’ten fazla.
O sırada yoldan geçmekte olan sivillerden de hayatını kaybedenler oldu.
Tarif ettiğimiz bu bina aslında içişleri bakanlığının ana binası değil. Kefersusa semtinde başbakanlığa yakın yerde yeni içişleri binaları yapılmıştı.
Yeni binaya yönelik de saldırı olmuştu birkaç ay önce. Binada bulunan İçişleri Bakanı Muhammed Şaar saldırıda kolundan yaralanmış ve bir sure Lübnan’da tedavi görmüştü.
Şaar generallerin öldürüldüğü saldırıdan da kurtulmuştu.
Dünkü saldırıda Şaar’ın hedef binada olup olmadığı bilinmiyor. Ancak çok düşük bir ihtimal.
Peki neden içişleri bakanlığı
İçişleri bakanlığı teşkilatı Sünnilerin büyük ağırlıkta olduğu bir teşkilat. İçişleri bakanı da Sünni. Daha önce Ramazan el-Buti’nin öldürülmesinde de muhalifler ayrım yapmaksızın devletin yanında yer alan herkesi hedefe koyduklarını göstermişlerdi.
Ülkenin en önemli teşkilatı olan içişleri bakanlığına yapılan bu saldırı ile hem bakana hem de teşkilata mesaj verilmek istenmiş olabilir.
İkinci olası sebep ise silahlı muhaliflerin savaşı kaybetmekte olduğu genel kanısı. Muhalifler hala ayakta olduklarını göstermek için böyle bir eylem yapmış olabilirler. Yukarıda belirttiğimiz gibi son günlerde ordu çok üstün görünüyor.
Güvenlik zaafı mı ihanet mi?
Daha önce bazı yerlere muhaliflerin girmesi askeri olarak çok üstün oldukları için değil, girilen merkezdeki sorumlunun ihaneti sonucu olmuştu. Zaman içerisinde bu tür gelişmeler azaldı çünkü istihbarat birçok kişiyi deşifre etti. Ancak hala teşkilat içinde muhalif olan ancak kendisini gizleyenlerin olduğu biliniyor.
Yukarıdaki ihtimal de dahil genel bir güvenlik zafiyeti de söz konusu olabilir. Şam’ın bütün ana girişlerinde 3-4 kontrol noktası var. Bunların hepsinde araçlar sıkı şekilde aranıyor. Ana caddelerin ve bazı kavşakların da bu şekilde geçilebildiğini hesaplarsak geçilen bütün noktalardaki askerlerin uyuyor olması lazım.
Bu durumda bombalı araç Şam için de mi hazırlandı sorusu gündeme geliyor. İki ihtimal var: aylar öncesinden sokulup uyutulmuş olabilir. Yeni hazırlanmış olabilir.
Olan yine sivillere oldu
Eylemin amacının ses getirmek olduğu ihtimali yüksek. Ancak muhalifler bu tür eylemler yaptıkça toplumu biraz daha devlete yaklaştırıyorlar.
Olan devlete değil sivillere, dükkanlarına, araçlarına oluyor. Her eylem halk içinde biraz daha korku ve silahlı muhalefete tepkiyi arttırıyor.
Çünkü bomba ayrım yapmıyor, Alevlisi, Sunnisi, Hirsitiyanı ile Suriyelileri öldürüyor sadece.
Muhalifler halktan uzaklaşıyor
Bombalar ayrım yapmadan öldürdükçe Esad, Baas, isyan, siyaset ile ilgisi olmayan; günlük hayatını yaşamak isteyen halkta daha büyük tepki oluşuyor.
Bu tür eylemler sadece siyasi muhalefet yapanları da etkiliyor. Çünkü insanlar bombalı intihar eylemcisi ile sıradan siyaset yapan muhalifler arasında artik ayrım yapmıyor.
Her sabah ezan sesleri ile uyanan insanlar artik “Allahu Ekber” sözünden tedirgin oluyor.
Gerçek devrimi, reformu savunan insanlar da devrim de bombaların kurbanı oluyor.
Medya yine çarpıtıyor
Suriye’de kitlesel ölümlerin olduğu hemen her eylem, olay gelişme sonrası muhalifler öğretilmiş şekilde suçu devlete yıkma profesyonelliğini gösterdiler. Katliamlarda, kimyasal kullanımında, bombalı eylemlerde bu böyle oldu.
Şam’daki ilk patlamalar sonrası “savunma bakanlığının önüne getirdikleri mahkumları bomba patlatarak öldürdüler” iddiası hala akıllarda. Bu eylemlerin hepsini daha sonra Nusra Cephesi üstlenmişti.
Mezraa’daki büyük bombalı saldırı sonrası ise ölenlerin arasında ilkokul çocukları da vardı. Ancak minibüs duraklarına ve hastaneye yakın yerde yapılan eylem “hedef Baas binasıydı” karartması ile adeta alkışlandı.
Son patlamadan sonra da yapılan bazı yorumlarda ve haberlerde klasik “Suriye derin devleti yapmıştır” klişeleri dökülüverdi. Yönetimin savaşı kazanmaya başladığı, duruma hakim olduğu söylemlerini kullandığı bugünlerde böyle bir eylemi yapması çok da mantıklı görünmüyor.
Ancak Suriye’ye tecavüz etmeye yeminli basın bombalı eylemi bombalı eylem olarak görüp haberi bu şekilde vermek yerine perdeleme yapmayı tercih ediyor.
Kilitlenilen hedefe giden yolda çocukların, anaların, babaların askerlerin, polislerin kısaca insanların ölmesinin ise bu basın için değeri yok.
Kısa vadede çatışmalar daha da şiddetlenebilir
Bu eylem gösterdi ki silahlı muhalifler ve onları yöneten Katar gibi ülkeler savaşı daha da şiddetlendirme yolunu seçtiler. Bugünlerde özellikle yeniden Halep’e yüklenilmesi de bunun göstergesi. Halep ve kırsalı önümüzdeki günlerde daha da hareketlenecek. Aynı durum Lazkiye kırsalı için de geçerli. Son günlerde yapılan operasyonlar silahlı militanların Halep kırsalına yöneldiğini gösteriyor.
Şam’da ise içeri girilebilmesi ancak bomba ile mümkün olabiliyor. Bundan sonra da bu türden eylemler için girişimler olacaktır.