"Suriye Halk Meclisi toplanıp, ABD'ye sınırlı harekat kararı çıkartacak." Bu espri bir mesaj olarak telefonlarda dolaşıyor.
Suriyelilerin "ABD saldırıya hazırlanıyor" haberlerinden sonra alaycı yaklaşımları sürüyor; ancak bu kez durum ciddi ve tedirginlik de artıyor.
Dün bir esnaf bana "ABD pasaportum da var. Sence gitmeli miyim?" diye sorarken bu tedirginliğin bir örneğini sergiliyordu.
Devlet, halkı savaşa hazırlamak için televizyonda ordunun eski-yeni görüntüleri eşliğinde uzun zamandır yayınlamakta olduğu marşların yayınından başka bir şey yapmadı.
Ordu, emniyet ve diğer birimler için önlemler alındı; ancak halkın olası bir saldırıda nasıl davranması, ne yapması gerektiği konusunda bir yayın ya da açıklama olmadı şimdiye kadar.
Yetkililerin, "ABD'ye gereken ders verilecek" türünden açıklamaları ile yetiniliyor şimdilik.
Ancak sokak, doğal akışı içinde kendi önlemlerini almaya başladı. Durumu iyi olanlar Lübnan'a gitti. (Çok daha zenginlerin büyük kısmı zaten krizin başında ülkeyi, paraları ile birlikte terk etmişti) Binalarda bodrum katlar şimdiden uzun süreli kalışlar için hazırlanmaya başladı.
Ancak bir kısım Suriyeliler, ABD kongresinde savaş için yapılacak görüşmeye 4 gün kala sanki hiç bir şey yokmuş gibi yaşamaya devam ediyor.
Peki gerçekten tehlike sanıldığından daha mı az? Saldırı olursa nasıl olacak? Suriye, ABD'ye gerçekten açıklamalarda belirtildiği sertlikte cevap verebilecek mi? Türkiye ve Ürdün vurulacak mı? Suriye, İsrail'e saldıracak mı? İran ve Rusya fiili olarak Suriye'ye yardım edecek mi? Yönetim saldırı sonrası kontrolü elinde tutmayı sürdürecek mi?
Bu sorulara verilen cevaplar çeşitli. "Cevap" diyoruz; ama aslında bizim görüşlerimiz de dahil bu konularla ilgili söylenenlerin hiçbiri cevap değil. Çünkü belirsizlik halen sürüyor. Biz yine de sokakta, kamuoyunda neler konuşuluyor, ne gibi ihtimaller dillendiriliyor, özetlemeye çalışalım:
Tehlike sanıldığından daha mı az?
Bazı görüşlere göre evet. Rusya ile ABD arasında son dakikada bir anlaşma olabilir. Ya da Obama sonuçları düşünüp saldırıyı “ABD ulusunun çıkarları için geçerli bir sebep bularak” erteleyebilir. Daha sonra Cenevre’ye gidilir ve daha sonra sonu gelmeyen bir maraton başlar. Bu arada kimyasal ile ilgili olarak Suriye’nin burnu sürtülür ve ABD kamuoyu başta olmak üzere dünya (Erdoğan hariç) tatmin edilir.
Bazıları ise aksini savunuyor. ABD Dış ilişkiler komisyonundan karar 7’ye karşı 10 oyla geçti. Çok güçlü şekilde çıkmadı; ama bu, savaş kararının kongre tarafından da onaylanacağı anlamına geliyor. Dolayısıyla Obama, “Esad ya gidecek ya gidecek” söyleminden geri adım atamaz ve içinde bulunduğu krizden kurtulmak için tek şansı Suriye’ye saldırmak. Dolayısıyla tehlike büyük.
Saldırı olursa nasıl olacak?
Kimilerine göre saldırı “belli hedefleri gözeten ve Esad’ın muhalifler ile masaya oturmasını sağlayacak dozajda” olacak. Yani hava savunma sistemleri, radarlar, önemli askeri birlikler, bir sembol olarak Esad’ın sarayı, ülkenin akaryakıt ve enerjisini sağlayan Banyas ve Humus’taki rafineriler, "kimyasal için vurduk" diyebilmek için ilaç fabrikaları vurulabilir. Ülkenin zaten isyan sürecinde büyük zarar görmüş altyapısına öldürücü darbe vurulabilir. Ama bu arada Esad hedef alınmaz ve “yenilmiş” bir şekilde ve “kendisinden sonraki süreç için” masaya oturur.
Kimilerine göre ise saldırı geniş kapsamlı olacak. Obama’nın sunduğu tasarı süre ve harekat şekli sınırlaması getiriyor. Yani kara saldırısı olmayacak "coniler ölmesin" diye.
Fakat ABD bu geniş kapsamlı saldırıda kendisi adına Suriye topraklarında savaşan El Kaide vs uzantılı örgütlerin Sam’a girmesi için koridorlar açmaya çalışacaktır.
Geniş kapsamlı saldırıda Şam'ın girişi sayılan bölgeler ile Şam'daki askeri birimler, kaos yaratmak için saray, Esad'ın konutu, Devlet Televizyonu binası, Genelkurmay binası (ikisi de aynı meydanda bulunuyor), yakınlarında yer alan Hava Kuvvetler Komutanlığı binası ve Hava İstihbarat gibi binalar ile Mezze Askeri Havaalanı hedef alınabilir.
Aynı anda, şu andaki sayıları 30 binin üzerinde olduğu tahmin edilen militanlar batı (Mezze Havaaları tarafları) ve doğu'dan (Berze, Kabun, Jobar tarafları) şehre girmeye çalışır. Doğudan girişte ilk hedef Abbasiler Meydanı olacaktır. Batıdan girenlerin hedefi ise Mezze Askeri Havaalanı ve ardından (arada mesafe var) Genelkurmay ve TV binasının olduğu Emeviler Meydanı olacaktır.
Bu arada Lazkiye, Tartus, Humus kırsallarında bulunan askeri tesisler, füze üsleri, radarlar da hedef alınacaktır. Halep'te ise ordunun hakim olduğu yerler vurulacak ve militanların "zafer ilan etmeleri" sağlanacaktır.
Ürdün ve Türkiye vurulacak mı?
Ürdün ve Türkiye'den saldırı ya da militan girişi de bu senaryoya ekleniyor. Hatta Suriyeliler, Ürdün tarafına "eğer sizden tek adam girmeye kalkışırsa, o adamları sizin topraklarınızda vuracağız" bile demişler bir dedikoduya göre.
Ürdün'ün Suriye'ye karşılık verecek gücü yok. Ürdün'ü savunmak ise savaş için kendi "avamını" bile kandıramayan ve düştüğü bunalımdan kurtulman için çare arayan David Cameron'a düşecektir. Ürdün krallarının "Haşimi olduklarını" iddia ettiklerine bakmayın. Dünya alem bilir ki, onlar İngiliz imalatıdır ve yardımlarına ilk koşacak olan da doğal olarak İngilizler olacaktır.
Diğer yandan şu anda Türkiye'nin Suriye sınırındaki askeri hareketlilik ve hazırlığın sadece savunma amaçlı olmadığı yorumları yapılıyor.
Suriye Dışişleri Bakan Yardımcısı Faysal Miktad'ın "Türkiye ve Ürdün'ü vururuz" ifadesi tesadüf değil elbette.
Türkiye için ise küçük bir provokasyon yeterli. Daha önce "Suriye'ye saldırı NATO'nun gündeminde yok" diyen Rasmussen geçenlerde buyurdu: "Herhangi bir NATO üyesine yapılmış saldırı NATO'ya yapılmış sayılır."
Yani? Türkiye'ye saldırı olursa, saldırıyı kendimize yapılmış sayarız. NATO Pakt'ının maddeleri belli.
Dolayısıyla Amerika yerde olmayacak; ancak Ürdün ve Türkiye'den girecek olanlar (ordu-militan) ile zaten ABD adına savaşan içerdekiler kara savaşını yürütecekler. Böylece Obama hem kara savaşı yapmamış olacak hem de yapmış olacak.
Çünkü askeri açıdan kara harekatı olmadan bir savaşın kazanılması asla mümkün değil.
Bu senaryoyu savunanlar daha da ileri giderek bölgesel savaştan bahsediyor. Çünkü işin içinde Rusya, İran ve Hizbullah da var.
Geniş kapsamlı bir saldırının Suriye içinde “sarsıntı yaratacağı” kesin; ancak ABD de çok iyi biliyor ki “ilk darbede” Esad’ın işini bitiremezse savaş yayılacaktır.
Türkiye ve Ürdün ile ilgili kısmına değinmiştik; ama asıl hedefte “ezeli ve ebedi düşman” İsrail var.
Suriye İsrail’i vuracak mı?
İsrail doğrudan Suriye ya da dolaylı olarak Hizbullah tarafından vurulabilir. Bu durumda İsrail de savaşa fiilen dahil olacak demektir.
İsrail, Hizbullah’a ve Suriye’ye cevap verir. Lübnan da artık savaştadır. Bu arada Lübnan içinde Suudi Arabistan kontrolündeki Selefiler de çatışmalara karışır ve Lübnan eski iç savaş günlerine döner.
İran savaşa katılacak mı?
İran ise şimdiye kadar düşük sesle “aman savaş olmasın” dedi ama yüksek sesle konuştuğunda “saldırı olursa israil'i haritadan sileceğiz” de dedi. Yani bu söylem daha güçlü.
Zaten yıllardır devam eden İsrail tehditlerine karşı yapılan ve Suriye konusu gündeme geldiğinde daha da keskin söylemle dillendirilen "İsrail'i haritadan sileriz" tehditlerinden sonra eğer saldırı olur da İran İsrail'i vurmazsa tarihin en büyük uygarlıklarından birini oluşturan Perslerin karizması sonsuza dek çizilecek demektir. Kuşkusuz, İranlı yetkililer bu açıklamaları yaparken üstlendikleri bu tarihi sorumluluğun farkındaydılar.
Yani blöf yapmıyorlardı.
Bu durumda İran'a verilecek cevap ne ve nasıl olacak? ABD eğer İran'a cevap vermezse aynı durum (karizmanın çizilmesi) onlar için de geçerli. Dolayısıyla kimsenin geri adım atamayacağı ve tüm imkanlarını kullanacağı bir süreç başlayabilir.
Rusya her zamanki sükunetini koruyor; ancak savaş bu kadar büyürse Suriye krizinin uyandırdığı Rus ayısı ayağa kalkabilir ve tabii bu durumda savaşın dışında kalması düşünülemez,
Fransa ise Ortadoğu'daki ‘ezeli rakibi’ İngiltere işin içine girerse geri kalmayacaktır. Zaten Cameron kararı çıkartamayınca hemen "bu fırsatı kaçırmamak lazım, dünyadaki eski pozisyonumuza geri dönme fırsatını yakaladık" havasına girdi.
Bir savaşın Dünya Savaşı sayılabilmesi için kaç ülkenin savaşması gerekir ya da ne kadar büyüklükte bir coğrafyada yaşanması gerekir veya hangi coğrafyada olması gerekir?
Batı şimdiye kadar iki tane dünya savaşı çıkardı. Kendisi için ve kendi topraklarında olan bu savaşlar "Batı, dünyayı kendinden ibaret gördüğü için" dünya savaşı olarak adlandırıldı; ama senaryoya göre şimdiki savaş, Avrupa coğrafyasında değil Ortadoğu'da olacak.
Bu arada Çin'i unuttuk. ABD'den Asya Pasifik'in öcünü Ortadoğu'da almak Çin için de uzak ve sorunsuz bir seçenek olabilir.
Yaşasın (!) artık bizim de nur topu gibi bir dünya savaşımız olacak...