YDH- The Telegraph yazarı, Richard Spencer, Cenevre-2 konferansında siyasi müzakereler gündemini değerlendirdi.
Cenevre’deki Suriye barışgörüşmeleri, uzun zamandır beklenen ilk çöküşünü pazartesi günü, iki taraf ‘siyasal geçişin’ imkanı ve Cumhurbaşkanı Beşşar Esed’in rolü üzerinde çatıştığında gördü.
BM Özel Temsilcisi Ahdar İbrahimi, konuşmaların sertleşmesi üzerine sabah görüşmeleri sonlandırdı.
Cumhurbaşkanı Beşşar Esed’in rejiminin delegeleri, Esed’in ayrılmasından ya da Cenevre-1 bildirisi denen ve müzakerelerin temelini oluşturan taslak tarafından önerilen ‘geçişdönemi hükümet yapısından’ hiç bahsetmeyen beşmaddelik bir plan sunmuştu.
İki taraf, öğleden sonra Ahdar İbrahimi ile yeniden fakat ayrı ayrı buluştu ve kendisinin ifade ettiğine göre hiçbir ilerleme kaydedemedi. Rejim planındaki çoğu unsura Cenevre Bildirisi’nde zaten yer verildiğini de ekledi.
Bu arada, şimdiye kadar alkışlanan tek uzlaşı noktası olan kadınların ve çocukların Humus şehrinin abluka altındaki bölgelerini terk etmelerine izin verilmesi kararı da, muhalefetin önce söz konusu bölgelere yardım desteğinin sağlanmasını talep etmesi üzerine çökmeye başladı.
Humus sözleşmesini, muhalefetin barışmüzakerelerinin ana konusu olduğunu söylediği geçişhükümeti meselesine geçilmeden önce görüşülecek ‘güven inşa edici’ birçok insani meseleden biri olması bekleniyordu.
Ahdar İbrahimi, “Maalesef insani meselelerdeki görüşmeler çok fazla bir sonuç getirmedi” dedi ve ekledi: “Burada pek bir mucize yok; ancak devam edip ilerleme kaydedilip kaydedilemeyeceğini göreceğiz.”
18 ay önce BirleşmişMilletler tarafından onaylanan Cenevre Bildirisi, iki tarafın da rızasıyla bir ‘geçişdönemi hükümet yapısı’ öngörmüştü. Muhalefet, bunun, görüşmelerin Esed’in ayrılacağını varsaydığı anlamına geldiğini iddia ediyor; çünkü kendisinin gelecekteki herhangi bir hükümetin bir parçası olmasına rıza göstermeyecek.
Ne var ki, BeşşarEsed’in Danışmanı Buseyne Şaban, Cenevre Bildirisi’ni değiştirme çabası olarak görülebilecek olan beşmaddelik bir siyasal plan sundu.
Plan, Suriye’de “dışmüdahaleye” ve terörizme bir son verilmesini talep ederek, tüm devlet kurumları ve kamusal ve özel mülklerin korunması gerektiğini ifade etti.
Liderliğin değişmesine dair hiçbir bahis içermiyordu ve geleceğe “demokratik yollarla ve sandıkla” karar verilmesi gerektiğini belirtse de, muhalefet, seçimleri mevcut rejimin denetlemesini kabul edemeyeceğini açıkça beyan etti.
Muhalefet heyetinin üyeleri, rejimin “konuyu saptırıp değiştirmeye” çalıştığını söyleyerek rejim temsilcilerini “zıtlaşan ve dayatmacı bir tavır” takınmakla suçladı.
Bu arada, Humus’a gidecek yardımları denetlemekle görevlendirilen Uluslararası Kızılhaç Komitesi, sahada hiçbir bir uzlaşmanın olmadığını belirtti.
Aktivistler, abluka altındaki eski şehirde hâlen yaşayan yüzlerce aileye götürülecek insani yardım konusunda bir uzlaşma bekliyorlardı.
Eski şehrin içinden, Humus devrimci konseyinin adını vermek istemeyen ve rumuz kullanan bir üyesi, “Aileleri tahliye etmek için güvenli koridorlara ihtiyacımız var, en önemli şey de yaralı insanların abluka altındaki bölgelerin dışındaki hastanelere acilen tahliye edilmesi,” dedi.
“Kadınları ve çocukları tahliye etmek konusunda bir teklifi reddetmeyiz; fakat şimdiye kadar kimse tahliye ya da insani yardım konusunda bizimle irtibata geçmedi.”
“İnsanları göndermeden önce tahliye edilen insanların güvenliği için yeterli garantiye ihtiyacımız var; çünkü rejime güvenemiyoruz, Şebbiha (hükümet milisleri) bu insanları rehin olarak kullanabilir.”
Aktivistler, sivillere, şehrin isyancıların elinde olan daha genişbir semti olan el-Vaar’a kadar güvenli bir geçit verilmesini istiyor. Bunun rejim için kabul edilebilir olup olmadığı açık değil.
Rejimin saldırılarının gaddarlığını artırmasını kolaylaştıracağı için sivillerin ayrılması konusunda isyancılar da gönülsüz olabilir.
Aktivist, “Rejime her şeyden önce bir ateşkes uygulaması çağrısında bulunduk; ama şimdiye kadar rejim abluka altındaki şehri bombalamaya devam etti, dedi. “Önümüzdeki 24 saat içinde bir tahliye olmasını beklemiyorum; çünkü bombalamalar, keskin nişancılık ve çatışmalar hâlâ devam ediyor.”
İkinci bir insani mesele olan esirlerin değiştokuşu konusunda da bir anlaşma olmadı. Muhalefet, hükümetin elinde bulunan ve kadınları ve çocukları da içerek 47,000 kişilik bir siviller listesi sundu; ancak Dışişleri Bakanı Yardımcısı Faysal el-Mikdad, pazar gecesi bir basın toplantısında, hükümetin bu insanların çoğuna dair bir bilgisi olmadığını ve hiçbir çocuğun hapiste olmadığını, sadece “bakım yerlerinde” olduklarını söyledi.