Suriye Cumhurbaşkanı Beşsar Esad geçtiğimiz günlerde El Kaide uzantılı militan grupların sivilleri halen rehin tuttuğu Adra’dan kaçabilenlerin barındırıldığı kampı ziyaret etti.
Bu ziyaret son günlerde “Esad’a suikast düzenlenecek” haberlerine yanıt olmasının yanı sıra Esad’ın valiler ile yaptığı toplantı, cumhurbaşkanlığı seçimi yaklaştıkça artan tartışmalar ve Suriye’den yapılan açıklamalar ile birlikte verilen; Suriye yönetiminin “yeni döneme hazırlandığı” mesajıydı.
Peki ne oldu da Esad eskisine göre kendisini daha rahat hissetmeye başladı?
Suriye içinde ve dışındaki gelişmeler önümüzdeki dönem için nasıl bir projeksiyon koyuyor önümüze?
Bu yazıda bu sorulara yanıt vermeye çalışacağız.
Esad artık daha güçlü
Suriye’de isyanın başlamasının üzerinden tam üç yıl geçti. Bu süreç çoğu yalan azı gerçek hikayeler ile dünya medyası tarafından anlatıldı.
Gösteriler, keskin nişancılar, çatışmalar, bombardıman sesleri, dramlar, ölümler, göçler, tartışmalar, açıklamalar, patlayan bombalar, gelecek kaygısı, soygunlar, gasplar, tecavüzler, fidyecilik, pahalılık, açlık, fuhuş, mezhepçilik, salgın hastalıklar Suriyelilerin çok da aşina olduğu durumlar değildi.
Sebebi ya da müsebbibi ne / kim olursa olsun bu üç yıllık süreç Suriyelilere yıkımdan başka bir şey getirmedi.
Batı ve müttefiklerinin hedefi Esad’ın 3 ayda gitmesiydi, Esad ve müttefikleri ise uzun yıllar sürecek savaşa kendilerini hazırlamışlardı.
Bugün itibarı ile Esad savaşı önde götürüyor; çünkü savaşı başlatan taraf araçlarda (Esad’ı devirmek ya da gitmeye zorlamak için yaratılan kaos) amacına ulaşmış olsa da amaçlarına (Esad’ı devirmek ve Suriye’yi bölmek) ulaşamadı.
Bundan sonra Esad’ı götürebilecek tek şey suikast ya da doğal ölümdür. Batı (ABD, Avrupa ve müttefikleri) için “nihai çözüm” olarak görülen savaş bile Esad’ı devirmek bir yana daha da güçlendirir.
Şam-Kiev hattı
Suriye’deki gelişmeler bir kesimin demokrasi isteği ile yola çıkması, rejimin ise bu kesimi kanlı biçimde bastırarak silahlı mücadeleye yol açması olarak görme düşüncesine hapsedilemez. Büyük fotoğrafı görebilenler için Suriye savaşı çok daha fazla öğeler içeriyor.
Burada demokrasi ve reform için yola çıkanların isteklerinin ve hedeflerinin haklı olup olmadığını tartışmıyoruz. Elbette Suriye’de demokrasi ihtiyacı vardı. Sadece sandık anlamında değil, hayatın hemen her alanında..
Ancak diğer yandan petrolün bulunmasından ve insanlığın başına bela olmasından bu yana devam eden; enerji alanlarına ve güzergahlarına hakim olma mücadelesini görmeden ve yerküre üzerindeki her gelişmeyi bağıntı çerçevesinde değerlendirmeden sağlıklı bir sonuca ulaşılabilmesi mümkün değil.
Suriye’deki gelişmeler bölge özelinde tarihsel, dinsel, siyasi, etnik, mezhepsel, ekonomik, sosyolojik, coğrafi; küresel açıdan ise ekonomik ve siyasi hakimiyet çabası unsurlarını içeren bir kokteyl gibi.
ABD, Rusya, Fransa, İngiltere, Çin gibi ülkeler için dünya bizim düşündüğümüzden çok daha küçük.
Bu nedenle dünyanın herhangi bir yerinde meydana gelen bir gelişme artık bir başka yerdeki gelişmeden bağımsız düşünülemiyor.
Bunun son örneği Ukrayna’da yaşanan gelişmeler oldu. Ukrayna’daki hareketlenme bir açıdan ABD ve Avrupa’nın Suriye’de yenildikleri Rusya’ya vurmak istediği bir darbeydi.
Elbette Ukrayna’da yaşananları tek başına Suriye ile ilişkilendirmek gibi bir düşüncenin çok sığ olduğunun farkındayız; kurulması gereken bağlantı Suriye’de yaşananların da, Ukrayna’da yaşananların da “aynı mücadelenin değişik zamanlardaki tezahürü” olduğudur.
Kırım’ın Ukrayna’dan ayrılması ve Rusya’ya katılmaya karar vermesi oldubittiye alışmış ve bu oldubittilere Rusya’nın artık göz yummayacağını (Suriye mücadelesinde) anlamamakta ısrar eden Batı için kar mı zarar mı oldu sorusunun cevabını tarih verecek. Şimdilik bildiğimiz bir şey var Ukrayna meselesinden tek karlı çıkan Suriye / Esad oldu:
1 – Doğu (Rusya, Çin, İran) – Batı (ABD, Avrupa) mücadelesinde Suriye’nin üzerine Ukrayna eklenince savaş somutlaştı. Suriye üzerinden Doğu’ya dolaylı darbe vurmak isteyen Batı bu kez Rusya’yı doğrudan karşısına aldı.
Bunun sonucu olarak da;
2 – Batı Ukrayna konusunda nasıl adım atacak şimdilik belli değil. Yaptırımlar zevahiri kurtarmaya yeter sadece. Askeri gemilerin gönderilmesi, manevralar yapılması da sonuç getirici adımlar değil. Blöfün ötesine geçilmesi ise savaş demek. Kerry durumu ‘2. Dünya savaşı öncesine’ benzetse de Batı “Rusya’nın çöplüğünde” ya da daha geniş bir coğrafyada savaşı göze alabilir mi?
3 – Bu durumda Batı, Kırım konusunda kendisini acıtan Rusya’ya Suriye üzerinden cevap vermeye çalışacaktır. Nitekim Putin’in Duma’dan Kırım’a asker gönderme kararını çıkarmasından sonra tarafların Suriye olasılığını ciddi biçimde düşündüğünün en önemli kanıtı Golan’da sınırın iki tarafındaki mayınların temizlenmesi oldu.
Bu satırlar yazılmadan bir gün önce Golan’da İsrail askerlerinin geçişi sırasında patlama oldu ve ardından İsrail jetleri bu sabah (19 Mart) Suriye tarafındaki bazı askeri noktaları vurdu.
4 – ABD’nin eski Şam büyükelçisi Robert Ford’un yerine getirdiği Daniel Rubinstein’ın ilk işi Suriye konsolosluklarını kapatmak ve Suriyeli görevlilerin ABD’yi terk etmesini istemek oldu. Bu karar ABD’nin Suriye konusunda daha da sertleşeceğini gösteriyor.
5 – Uzun bir süredir ‘güney cephesi’ olarak adlandırılan bölgede hazırlıklar yapılıyor. İsrail işgali altındaki Golan’a komşu olan Kuneytra’dan başlayan sınır hattı boyunca İsrail ve Ürdün tarafında hummalı çalışmalar var. Ürdün – İsrail – Suriye sınırlarını birleştiren nokta ve devamında Dera, Süveyda taraflarına (Ürdün içinde) yeni çok gelişmiş baz istasyonları yerleştirildiği iddia ediliyor. Bu da Suriye’ye militanlar vasıtası ile yeni bir saldırı mı yapılacak sorusunu düşündürüyor.
Özetleyecek olursak;
Obama daha önce saldırmayı düşündüğü Suriye’ye Putin’den Ukrayna’nın intikamını almak için yüklenecektir. Buna ABD askerlerini kullanmadan saldırı da dahildir. Ancak eğer İsrail bu sabah yaptığı gibi Suriye’ye saldırılarını devam ettirir ve bir savaş patlarsa ABD askerlerini bölgede göreceğiz demektir.
Yukarıda özetlemeye çalıştığımız gelişmeler ve iddia konusu olan hazırlıklar Suriye’de yeniden savaşın ciddi biçimde düşünülmesine yol açtı.
Yabrud
Suriye yönetiminin Ukrayna öncesinden beri Yabrud’u da içine alan Kalamun bölgesine yönelik büyük hazırlığı ve operasyonları devam ediyordu zaten; ancak asıl hedef Yabrud’tu. Çünkü Yabrud daha önce Kuseyr’den, Kara’dan, Zara’dan, Humus - Vaer’den ve bölgedeki diğer noktalardan kaçan çoğu el-Nusra uzantılı militanlar için merkez haline gelmişti.
Diğer yandan Yabrud, Kuseyr sonrası Lübnan – Suriye arasındaki en önemli lojistik hattı oldu.
Operasyon sırasında Suriye uçakları ve helikopterleri militanların bulundukları bölgelere bomba yağdırdı. Hava ve kara bombardımanın ne kadar yoğun olduğu militanların telsiz konuşmalarından anlaşılıyordu.
Bir konuşmada zor durumda olduklarını anlatmaya çalışan militana bir başka militan “Hizbullah mı var orada?” diye sorduğunda “ne Hizbi, burada Allah ile savaşıyoruz” cevabını vermesi militanların ruh halini yansıtıyordu.
Diğer yandan militanlar çözülmeye başlayınca el-Nusra kaçmak isteyenleri önleyebilmek için kendi kontrol noktasını oluşturmuştu.
Diğer cephelerde görece yavaş hareket eden ve çoğunlukla nitelikli silah kullanmadığı bilinen Suriye ordusunun Yabrud’a bu kadar yüklenmesinin 2 sebebi var:
1 – Suriye ordusu zaten güney cephesi savaşına hazırlık yapıyor ve orta cephede (Lübnan sınırı, Humus) rahatlamak istiyor.
2 – Ukrayna ile birlikte yukarıda andığımız gelişme ve hazırlıklar güney cephesinin sadece militanlar ile sınırlı kalmayacağı olasılığını arttırıyor. Yani İsrail işin içine girebilir. Bu nedenle ordu cepheleri azaltmak zorunda.
Yukarıda anlatmaya çalıştığımız tüm gelişme ve olasılıklar / senaryolar Esad’ı biraz daha güçlendirdi.
Putin’i Esadlaştırmak
Putin Batı’nın gözünde artık Esad’tan farksız. Aslında zaten öyleydi demek gerekiyor; ancak Putin’in bugüne kadarki soğukkanlılığını bırakıp Kırım konusunda baş döndürücü bir hızla hareket etmesi ile bu durum somut bicimde ortaya çıktı.
Şimdi Esad da Putin de aynı potada savaşacaklar. Rusya bugüne kadar Suriye konusunda başka ne yapıyordu sorusunu soranlar çıkabilir.
Dikkat edilirse Rusya bugüne kadar diplomatik alanda Suriye’ye destek verdi, ekonomik açıdan yardımcı oldu, (askeri ve sivil) uzmanlarını gönderdi ancak ölçülü biçimde Esad’a ‘içeride kendi işini kendin hallet’ diyordu.
Ukrayna’dan sonra ölçü kalmadı. Nitekim Putin’in sarf ettiği sözler bunun göstergesi. Putin Irak ve Libya örneklerini vererek ‘Batı’nın bizi kandırmasına artık izin vermeyeceğiz’ mesajını verdi.
Cephe olasılıklarında Suriye ilk sırada olduğuna göre Putin Suriye’ye daha somut biçimde yardım edecek demektir.
Bu durumda Putin; Esad istese bile gitmesine izin vermez ve Esad’a yönelik her girişime somut biçimde karşı koyar.
Bu da içeride artık daha güçlü olduğu Batı tarafından da kabul edilen Esad’ın, gücünü pekiştirmesi demektir.
Esad zaten Batı’nın tanımlamalarına aldırmaksızın kendi ajandasını uyguluyor. Yeni döneme hazırlık amacıyla halkı ziyaret ediyor, valileri toplayıp yeniden imarı konuşuyor, bir yandan toplu konut alanları için hazırlıklar sürüyor, diğer yandan cumhurbaşkanlığı seçimleri geliyor.
Esad içeride uzun soluklu savaşı kazanmaya doğru gidiyordu; Suriye duvarından sonra Ukrayna duvarına toslayan Batı’nın önünde, yeni bir Cemal Abdülnasır yaratabilmek için şimdi bir hata seçeneği daha var: Putin’den intikam almak için savaşı Ortadoğu’da yoğunlaştırmak ve Suriye’ye (çeşitli şekillerde) savaş aç(tır)mak.