Nasrullah:Esir aldığımız için pişman değiliz

01 Ocak 1970

SAAF-Hizbullah’ın iki İsrail askerini esir almasının savaşın başlamasıyla bir ilgisinin bulunmadığını

SAAF-Hizbullah’ın iki İsrail askerini esir almasının savaşın başlamasıyla bir ilgisinin bulunmadığını belirten Hizbullah Genel Sekreteri Seyyid Hasan Nasrullah, askerleri esir aldıkları için pişman olmadıklarını belirtti.

 

El-Cezire televizyonuna bir demeç veren Hizbullah Genel Sekreteri Seyyid Hasan Nasrullah, “savaşın çapının genişliği ve İsrail ordusunun Lübnan’a yönelik geliştirdiği strateji, bu savaşın iki İsrail askerinin esir alınmasıyla bir ilgisinin olmadığını ispat etmektedir. Siyonist rejim iki esiri bahane ederek Lübnan’a savaş ilan ettiğini açıklamadan önce ABD’de bu savaşa ilişkin gerekli planlama yapılmıştı” dedi.

 

“Bu gerçeğin yani iki askerin esir edilmesinin savaşın başlamasıyla bir ilgisinin olmadığını ispat etmek için, İsrail başbakanı Ehud Olmert’in savaşı başlatırken söylediği sözlere bakmak yeterlidir. O açıkça savaşın asıl hedefinin Hizbullah’ı tamamen yok etmek olduğunu söylemişti” diyen Seyyid Hasan Nasrullah, Lübnan içindeki ve bölgedeki bazı basın kuruluşlarının sözlerini tahrif ettiğini belirterek “ben daha önce Lübnan’daki TV kanallarından birine İsrail askerlerinin esir alınması operasyonu ile ilgili olarak açıklamada bulunmuştum; fakat Lübnan’daki bazı siyasi partiler ve bazı bölge ülkeleri, siyasi çıkarları doğrultusunda benim sözlerimi tahrif ettiler” diye konuştu.

 

Hizbullah Genel Sekreteri Seyyid Hasan Nasrullah, “İsrail ekim ayında Lübnan’a yönelik savaş için tüm planlarını hazırlamıştı; fakat iki askerinin esir alınması, Tel-Aviv için sürpriz oldu ve Siyonist rejimi iki seçenekle karşı karşıya bıraktı. Ya bu gelişmeye uygun doğal bir adım atacaklardı veya geniş çaplı bir savaşa girişeceklerdi, maalesef ikincisini seçtiler” dedikten sonra sözlerini şöyle sürdürdü: “Şunu açıkça belirtiyorum: Allah’a şükürler olsun ki yaptığımız işten, yani iki İsrail askerini esir almaktan dolayı pişman da değiliz üzüntü de duymuyoruz.”

 

Muhabirin “Hizbullah bu savaşta bazı önemli ve stratejik bölge ülkelerinin desteğini kaybetmedi mi?” şeklindeki sorusuna cevap veren Seyyid Hasan Nasrullah, “Hizbullah bu savaşta hiçbir şey kaybetmiş değildir. Parti, geçmişte de Mısır ve Ürdün gibi önemli ve stratejik bölge ülkeleriyle hiçbir ilişki içerisinde bulunmuyordu” dedi.

 

“Hizbullah’ın yalnızca Mısır’ın Beyrut Büyükelçiliği ile gizli irtibatları olmuştur. Arabistan da savaşın başlamasından bir müddet önce bu ülkeye resmi bir ziyarette bulunmam için beni davet etti; fakat ben mevcut güvenlik sebeplerinden dolayı bu isteği reddettim” diyen Nasrullah, Savaşta Hizbullah’a karşı tutum takınan ülkelerle ilgili olarak da “aslında bu savaşın asıl hasarını görenler bu ülkelerdir. Çünkü bu ülkeler takındıkları yanlış tutum sebebiyle Arap ve Müslüman halkların desteğini kaybettiler. Bunların artık halklar karşısında hiçbir saygınlığı kalmamıştır” diye konuştu.

 

“Bölge ülkeleri, ABD’nin bölgeye yönelik emperyalist planı karşısında eskisinden çok daha birlik ve dayanışma içerisinde olmalıdır” diyen Nasrullah, “İngiltere ve İsrail yardımıyla hazırlanan bu emperyalist plan, bölge halkları arasında etnik, dini ve mezhebi fitneler sokmayı amaçlamaktadır” diye konuştu.

 

Lübnan’da ve bölge ülkelerinde etnik veya mezhebi fitneler konusundaki bir soruyu da cevaplayan Nasrullah, “Şunu belirtmeliyim ki maalesef bu endişeler hala mevcuttur. Ehl-i Sünnet’le Şia arasında Lübnan dışında bir fitnenin çıkması hala ihtimal dahilindedir” dedi.

 

“Bu şeytani fitnelerin etkisiz bırakılması için grupların, partilerin, devlet kuruluşlarının çok çaba göstermesi, dayanışmayı güçlendirmeye dönük olarak hem siyasi açıdan hem de medya açısından bilgilendirici yönde çaba göstermesi gerekiyor” diyen Nasrullah sözlerini şöyle sürdürdü: “gerek Şii ve gerekse de Sünni politikacıların, din adamlarının ve öğrencilerin, kışkırtıcı söz veya açıklamalarının durdurulması gerekiyor. Çünkü birçok kişi bu tahrikler üzerine hareket ediyor. Kimileri hiç düşünmeden bu işlere girişiyor, farkında olmadan ava giderken avlanıyor.”

 

İslami gruplara da seslenen Seyyid Hasan Nasrullah, “İslami grupların bu meseleye öncelik vermesi ve yardımlaşması gerekiyor. Irak gibi son derece hassas konulara sadece öncelik vermek de yeterli değildir. Bu konuda tam bir bilinçle hareket edilmelidir. Bu ülkenin Şiileri ve Sünnileri, mevcut baskılardan uzak durarak bu fitneyi ve iç bunalımı en güzel şekilde sonlandırmaya çalışmalıdır” dedi.

 

Lübnan’daki siyasi duruma ve bazı liderlerin dile getirdiği iç savaş endişesine de değinen Nasrullah, “Ben bu konuda hiçbir endişe taşımıyorum. Bir iç savaşın gerçekleşmesi ihtimalini yüzde birden bile uzak görüyorum” dedi.

 

Lübnan’daki bazı siyasi liderlerin "çoğunluk" ve "azınlık" gibi kimi ifadelerle yaptığı açıklamalara dair bir soruyu cevaplayan Nasrullah, “Hiç kimse böylesi bir imtiyazı kendine has göremez. Örneğin Müstakbel Partisi, Lübnan’daki tüm Sünni kesimlerin temsilcisi değildir. Bu konuda başka ulusal ve İslami partiler ve örgütler de bulunmaktadır. Aynı durum Hizbullah ve Emel için de geçerlidir. Bu gruplar da tüm Şiilerin temsilcileri değildir. Binaenaleyh Hizbullah’ın Müstakbel Partisi ile olan tümel veya cüzi ihtilafları, mezhebi bir ihtilaf olarak değerlendirilemez” diye konuştu.

 

Filistin konusuna da değinen Hizbullah Genel Sekreteri Seyyid Hasan Nasrullah, “Tüm Arap ve İslam ülkeleri, İsrail’in en vahşi saldırılarının kurbanı olan Filistin halkına destek verme konusunda her zamankinden çok daha fazla dayanışma içinde olmalıdırlar. Fakat maalesef bazı Arap ülkeleri böyle bir işbirliği içerisinde olmadığı gibi, Filistin halkına yapılan mali ve insani yardımların ulaştırılmasına da engel olmaktadır” dedi.

 

“Filistin halkının savaşçıya ve orduya değil, mali yardıma ihtiyacı var” diyen Nasrullah, Körfez ülkelerine de seslenerek “ben bu ülkelere Filistin halkı için silah ve asker yardımı yapın demiyorum; bu ülkelerden petrol gelirlerinin küçük bir yüzdesini Filistin halkına maddi yardım olarak ayırmalarını istiyorum” dedi.