2011’deki siyasi krizi mezhepçi argümanlarla tırmandırmak isteyenlerin Cihat fetvaları ile binlerce yabancı militanın aktığı Suriye’de el-Kaide ve benzeri aşırıcı gruplar, 2013 yılına gelindiğinde geniş kontrol alanı kazanmıştı.
Çünkü 2012 yılından itibaren her türlü silahlı grup ‘devrimci’ ya da ‘muhalif’ diye nitelenerek desteklenmiş, bu durum Afganistan, Irak, Çeçenistan ve Libya gibi ülkelerde savaş tecrübesi kazanan başta IŞİD ve Nusra olmak üzere selefi-cihatçı grupların güçlenmesini sağlamıştı.
2012’den beri ‘Suriye’nin Dostları’ adı altında Suriye’deki silahlı grupları destekleyen uluslararası ve bölgesel güçler, bu kez ‘büyüttükleri canavarı’ yok etme kararı verdi.
Bir fetva ile Suriye'ye doldurulan ve yüz binlerin ölümüne, halkların vahşice katledilmesine ve yerlerinden edilmesine neden olan bu cihatçılar, şimdi onları buraya dolduran devletlerce milyarlarca dolar harcanarak, ittifaka liderlik eden ABD'nin söylemi ile belki de yıllar sürecek operasyonlarla yok edilmeye çalışılacak.
Oynanan tiyatronun tek cümle ile özeti şu: Bir fetva ile Suriye'ye cihadçı gönderen ve destekleyenler şimdi büyüttükleri IŞİD'i 40 devlet ile yok etmeye çalışıyor.
‘Suriye'nin Dostları’ tarafından Suriye halkının tek yasal temsilcisi olarak tanınan muhalifler tarafından ‘devrimin bir parçası’ ve ‘kardeşlerimizdir’ diye anılan el-Kaide'nin Suriye'deki kolu Nusra Cephesi de bu operasyonlardan nasibini aldı ve almaya devam ediyor.
Yani yakın zamanlara kadar, ‘kardeşlerimiz’, ‘devrimciler’, ‘ılımlı muhalifler’, ‘Esad zulmü altında yaşayan Suriyeliler’ diye nitelenen gruplar, şimdi el-Kaide bağlantılı ‘aşırılar’ diye ayrıştırılıyor ve eski dostları olan ittifak uçaklarının bombalarına hedef oluyor.
İlk saldırı ve Horasan Grubu
Cidde ve Paris toplantılarından sonra ABD liderliğinde Batılı ve Arap ülkelerinin yer aldığı ittifakın salı sabahı başlayan hava operasyonları, bir kaç gün içinde de Suriye sahasında bir çok şeyi değiştirdi.
Lübnan’da yayımlanan es-Sefir gazetesinin haberine göre Suriye radarları, saldırıların ‘ilk turunda’ sahaya giren 36 uçak tespit etti. İlk saldırılarda IŞİD'in merkez bina olarak kullandığı Rakka valilik binası, Rakka güneyindeki Tabka havaalanı ve yine Rakka'da kuzeyde yer alan ve IŞİD'in bir ay önce Suriye ordusundan ele geçirdiği 93.tugay vuruldu.
ABD'nin ilan ettiği üzere Arabistan'da eğitilecek olan ‘ılımlı muhalifleri’ sahaya sürmeden operasyon başlatan ittifak, el-Kaide'nin Suriye kolu olan Nusra Cephesi’nin İdlib'deki karargahlarını da vurdu.
İdlip'in kuzeyinde Kefr Diryen'de bulunan Nusra karargahı, aktivistlere göre operasyonlarda ilk vurulan merkez oldu.
ABD'li yetkililer, Batı için en az IŞİD kadar tehlikeli bir grup olarak gördüğü Horasan adlı bir cihadçı grubu vurduklarını duyurdu.
Hedef alınan isimlerin Nusra'nın merkezi olan Kefr Diryen'de vurulmalarına rağmen ‘Horasan Grubu’ olarak anılmaları ile ilgili bir çok iddia dillendiriliyor.
Daha önce ismi neredeyse hiç duyulmayan bu grubun, El-Kaide'nin üst düzey isimlerinden oluştuğu iddia ediliyor.
Cihatçı hareketlerin uzmanlarına göre Horasan grubu, Nusra'nın Kaide'ye biatinden sonra Suriye'ye gelen üst düzey el-Kaide isimlerinden oluşuyor.
Bunlar arasında geçen ay Nusra'nın sözcülüğüne getirilen Ebu Firas el-Suri, Nusra'nın askeri genel komutanı Ebu Hamam el-Suri, Nusra'nın ‘sahil bölgesindeki emiri’ olarak anılan Suudi el-Muhsen el-Şare ve ilk saldırıda öldürüldüğü ve Horasan grubunun liderliğini yaptığı iddia edilen Kuveytli Muhsin el-Fadli var.
Cihatçı hareketler uzmanı olan Ali Süleyman ABD'nin, Nusra içinde hareket eden ve belirli komuta düzeyinde yer alan bu isimleri ‘Horasan Grubu’ adıyla hedef almasını, Nusra'nın ittifakta yer alan Körfez ülkeleri ile arasındaki iyi ilişkilere bağlıyor.
Suriye'nin güneyinde belirli bölgeleri kontrol eden ve şimdilik İsrail'e ‘tehdit oluşturmayan’ Nusra ve liderlerinin, daha önce adı duyulmayan ‘Horasan Grubu’ adıyla vurulması gayet mantıklı.
Ayrıca ittifakta yer alan Katar'dan destek almış olan Nusra'nın, ‘Horasan grubu’ adıyla vurulması da ABD'nin işini kolaylaştırıyor.[1]
IŞİD ve Nusra
Bir çok selefi şeyhin aracılık ederek barıştırmaya çalıştığı ancak başarısız olduğu Nusra ve IŞİD'i ‘Haçlı Saldırıları’ adını verdikleri uluslararası ittifak saldırıları barıştıracak gibi gözüküyor.
Ne Suudi Şeyh Abdullah Muheysini'nin ‘Ümmet Girişimi’ adını verdiği girişim ne de diğer selefi şeyhlerin arabuluculuk yaptığı girişimler IŞİD ve Nusra'yı barıştıramadı.
2014'ün başında başlamak üzere aylarca süren kanlı çatışmalarda binlerce kayıp veren sahanın en güçlü iki örgütü, kendilerini hedef alan ittifak saldırılarından sonra ihtilaflarını bir kenara bırakıyor.
Paris konferansından sonra IŞİD'e ‘Haçlı Saldırılarına Karşı İslam Devletine Destek ve Nasihat’ başlıklı mektup gönderen küresel cihadın önemli şeyhlerinden Şeyh el-Makdissi 23 eylülde bir açıklama daha yaparak “Mürted ordular (Körfez orduları kastediliyor) Haçlılarla birlikte Müslümanları, Nusra'yı ve Ed-Devle'yi (IŞİD) bombalıyor. Yarın da yüzünü Allah'a dönmüş bütün İslami grupları bombalayacaklar”[2] diyerek ‘Haçlı Saldırılarına’ karşı safları birleştirme çağrısı yaptı.
Şeyh el-Makdissi Nusra ve IŞİD'e aynı zamanda karşılıklı olarak tutukladıkları militanları, bombalamalardan etkilenmemeleri ve ‘Haçlılara’ karşı savaşmaları için serbest bırakmalarını önerdi. IŞİD kaynakları sosyal medya üzerinden, El-Makdissi'nin mektubundan bir gün sonra, Rakka'daki tutukluların serbest bırakıldığını duyurdu.
Aynı gün, Nusra emirlerinden olan Ebu Musab el-Makdissi bir ses kaydı ile “Aramızda ne olmuş olursa olsun Haçlı saldırılarına sessiz kalamayız. Ed-Devle'nin (IŞİD) dökülen kanı kanımızdır, namusu namusumuzdur. Bu savaşta El-Devle saflarında savaşmaya hazırız”[3] açıklamasında bulundu.
Sosyal medyada dikkate alınan cihadçı kaynaklara bakılırsa bu savaşta IŞİD'in yanında savaşmak isteyen bir çok Nusra militanı olduğu gibi aralarındaki kanlı süreci unutmayıp IŞİD'i düşman olarak görmeye devam eden militanlar da var.
Nusra'nın sahadaki liderleri Şeyh el-Makdissi'yi dikkate alıyor ve önemsiyor; dolayısıyla Makdissi'nin mektuplarını dikkate alacaklardır.
IŞİD ise Rakka'daki tutukluları bırakarak olumlu bir cevap vermiş gibi gözüküyor. IŞİD kaynakları da Nusra'ya yönelik ittifak güçleri saldırılarını acil koduyla ve Nusra'yı savunucu bir dille duyuruyor.
Nusra ve IŞİD'in Şam'ın batısı ile Lübnan doğusu arasında hem Suriye ordusuna hem Lübnan ordusuna karşı aynı safta savaşıyorlar.
Ayrıca Yemen ve Mağrip'teki el-Kaide IŞİD'e desteğini açıklarken Yemen el-Kaidesi de Husilerin başkenti ele geçirmesinden sonra IŞİD'e çağrıda bulunmuştu.
El-Kaide'ye bağlı ve IŞİD'e desteğini sunan ‘Yerel el-Kaideler’, IŞİD ile merkezi el-Kaide arasında arabuluculuk görevini üstlenebilir. Operasyonlardan önce Nusra ve IŞİD'in Ürdün'de, aralarındaki sorunları çözmek için müzakere ettikleri de iddia ediliyor.
''Halk İslam Devletini İstiyor''
Saldırılardan sonra Suriye'nin bir çok kentinde ‘Haçlı Operasyonlarına’ karşı protesto gösterileri yapıldı. Bu gösterilerden biri de İdlib'de, Nusra Cephesi’nin hedef alındığı bölge yakınlarında gerçekleşti.
Nusra'nın veya ittifak güçlerine liderlik eden ABD'nin dillendirdiği adıyla ‘Horasan Grubunun’ vurulduğu Kefr Diryen'de, füzelerin isabet ettiği bir evdeki 8 sivil hayatını kaybetti. Halk sivil kaybın olduğu bu saldırıları Kefr Nebl'de protesto ederken bir yandan “Halk İslam Devletini İstiyor” sloganları atıldı.[4]
Şam'daki gösterilerde de benzer sloganlar atıldı. Halep'te ise bir aşiret, IŞİD'e biatını açıklarken ittifak güçlerinin saldırılarına karşı IŞİD'in yanında duracaklarını duyurdu.
IŞİD bu saldırılarla hem militan kazanmaya hem sahadaki diğer gruplardan -şimdilik- destek görmeye başladı.
Kobani'ye yönelik açtığı cephelerden güney cephesine de Rakka'dan destek gönderdi. Saha üzerinde eskisi kadar olmasa da halen hareketli ve topluca hareket edebiliyor gibi görünüyor.
‘Ilımlı Muhalifler’ sahada yok
ABD'nin, eğitip silahlandıracağız dediği ‘ılımlı muhalifler’ de ortalıkta görünmüyor. Saldırılardan sonra IŞİD, Deyr Zor ve Rakka'da bilinen merkez ve karargahlarını da boşalttı. Nusra Cephesi de İdlib'deki karargahlarını boşalttığını duyurdu.[5]
Boşaltılan merkezleri doldurmaya yönelik hareket eden herhangi bir grup görünmüyor. Daha önce silahlandırılan ılımlılardan Hazm Hareketi de ittifak güçlerinin saldırılarını kınayan bir bildiri yayınladı.
Aynı şekilde ÖSO’ya bağlı ‘Yüksek Askeri Konsey’ de saldırıların kabul edilemez olduğunu ve rejime yaradığını duyurdu. Bu duyuru aynı zamanda konseyden istifaların olduğu bir döneme denk geldi. Ulusal Koalisyon mecliste değişikliğe gitmeye hazırlanıyor.
Özgür Suriye Ordusunun ilk komutanlarından ve sahada halen ÖSO adı altında birlikleri olan Riyad Es'ad da twitter üzerinden bir kaç defa olmak üzere saldırıları reddettiğini ve bunların “rejime yaradığını” duyurdu.
İttifak güçleri ve ABD, hava operasyonlarına karadan yardım edecek bir güç bulmuş değil. Herhangi bir silahlı grubun da desteğini almış değil. Saldırılar sonucu boşalan merkezlerde ve bölgelerde nasıl bir çözüm arayacakları da bilinmiyor.
Saldırılara Körfez uçakları ve pilotlarının katılımı, muhalif silahlı grupların ağabeyi Nusra Cephesi’nin saldırılardan nasibini alması, ilk saldırılarda cihatçıların yanında sivillerin de ölmesi, ittifak güçlerinin uçakları ile Suriye ordusu uçaklarının operasyonlarda aynı hava sahasını kullanması (Deyr Zor, Rakka, Haseke ve Halep) askeri sahayı ve denklemleri kökten değiştirecek ilk işaretlerini vermiş oldu.
[1]Es-Sefir, 25 Eylül 2014, منهي"جماعةخراسان".. ولماذااستهدفتهاأميركا؟ http://www.assafir.com/Article/63/374399
[2]Justpaste. 23 Eylül 2014. اللهمانصرالمجاهدينوأنجالمسلمينالمستضعفينواهزمالصليبيينوالمرتدين https://justpaste.it/h7r8
[3]Youtube. 23 Eylül 2014. عاجل| جبهةالنصرةتعلناستعدادهاللقتالفيصفوفالدولةالإسلاميةضدالتحالفالصليبي http://www.youtube.com/watch?v=xN17GTG_s_M&feature=youtu.be
[4]Youtube. 23 Eylül 2014. كفرنبل23/9/2014 مظاهرةتطالببالدولةالاسلاميةوتهتفبشعارالدولةالاسلاميهباقيهوتمدد https://www.youtube.com/watch?v=V3-BRbeGmTI
[5]Murasil İdlib twitter hesabı. 24 Eylül 2014 #جبهة_النصرة| إجلاءمعظممقراتجبهةالنصرةالقريبةمنالمسلمين#إدلبpic.twitter.com/yI4T3rlzuV https://twitter.com/JN_edlib/status/514670850411618304