SAAF-İranlı Türkiye uzmanı Muhammed Hadi, PKK’nın ateşkes ilanını ve ABD’nin PKK konusundaki yeni hedeflerini değerlendiren bir yazı yazdı. Baztab’da yayınlanan yazıyı Alptekin Dursunoğlu çevirdi.
Türkiye kamuoyu, PKK’nın ABD tarafından yetiştirildiğini ve yıllarca ABD tarafından beslendiğini bilmektedir. Türk Silahlı Kuvvetlerinin elinde bu konuya ilişkin inkar edilmesi mümkün olmayan belgeler bulunmaktadır. Fakat ABD’deki hakim kanat, hükümete ve orduya, buna ilişkin belgeleri dışarıya sızdırma izni vermemektedir.
Türk halkı, “Çekiç Güç’e bağlı helikopterlerin Kuzey Irak’taki PKK militanlarına silah ve mühimmat götürdüklerine dair elimizde video bantları bulunmaktadır, bunları ortaya koyabiliriz” açıklamasında bulunan Jandarma Eski Komutanı Eşref Bitlis’in 1993 yılında uçağına düzenlenen bir sabotajla nasıl öldürüldüğünü bilmektedir.
General Eşref Bitlis bu açıklamasından sonra uçağına yapılan bir sabotaj sonunda hayatını kaybetti ve söz konusu belgeler de ortaya çıkarılmamış oldu.
ABD özellikle Büyük Ortadoğu Projesi çerçevesindeki çıkarları ve hedefleri doğrultusunda PKK kozunu sürekli olarak elinde bulundurmayı ve Türkiye’nin PKK’ya karşı mücadelesinde –ki terörist bir örgütü ortadan kaldırma yönünde karar vermiştir- başarılı olmamasını istemektedir.
Şunu belirtmek gerekir ki Türk Silahlı Kuvvetleri İran Silahlı Kuvvetleriyle birlikte PKK’ya karşı etkili darbeler vurmuştur. Türkiye ve İran’ın sınır ötesi operasyonları ve Kandil’e yönelik bombardımanı, örgütü çöküşün eşiğine getirmiştir. Yapılan ortak operasyonlar sonucu PKK militanlarının birçoğu dağılmıştır ve operasyonların devam etmesi durumunda PKK ciddi bir bunalımla karşı karşıya bulunmaktadır.
ABD, PKK’yı bu çıkmazdan kurtarabilmek ve PKK’dan başka bir hedef doğrultusunda –İran ve Suriye’ye karşı- kullanmak için PKK’ya tek taraflı olarak kayıtsız şartsız ateşkes ilan etmesi mesajını vermiştir. Murat Karayılan da 1.10.2006 tarihinde PKK adına bu mesajı ilan etmiştir.
Niçin ateşkes ilan edildi
Türkiye ABD’nin PKK ile mücadele konusundaki işbirliğinden ümitsizliğe düşmüş ve İran’la birlikte PKK’nın kökünü kazımak için ciddi adımlar atmaya başlamıştı. Binaenaleyh, İran ordusuyla gerçekleştirilen sınırlı işbirliği ile PKK’ya ciddi darbeler vuruldu. Türkiye ile İran’ın giderek bölgesel düzeyde stratejik bir işbirliğine dönüşen ilişkileri ABD’yi rahatsız etti ve sonuç olarak ABD, Türkiye’nin İran’a yakınlaşmasına izin vermeyeceğini resmen ilan etti. Ardından da ABD konuyu incelemek ve PKK mevcudiyetine son vermek üzere özel bir temsilci (Jozeph Raltson) tayin etti.Amerikalılar, Türkiye, ABD ve Irak üçlü işbirliği ile bu meselenin çözümlenmesinin mümkün olduğunu açıkladılar. Irak’taki, özellikle de Kuzey Irak’taki PKK bürolarının kapatıldığı yönündeki propagandalar da bu yöndeydi.
Öte yandan ABD’nin Kuzey Irak’taki hedefine ulaşması için Türkiye’ye ihtiyacı bulunmaktadır. ABD bu yöndeki hedefine ulaşmak için Türkiye ile Kürtleri ortak bir çizgide uzlaştırmak istemektedir. Kürt meselesinin çözülememiş olması, özellikle de PKK’nın silahlı eylemlerinin sürmesi, bu hedefin önündeki tek engel olarak gözükmektedir.
Türkiye’de Cumhurbaşkanlığı seçimi ve genel seçimler yaklaşırken Adalet ve Kalkınma Partisi (Erdoğan), ABD’nin Ortadoğu planını imkan dahilinde Türkiye’nin çıkarlarını da gözeterek desteklemektedir. Ak Parti, içerideki dengeleri kendi aleyhine değiştirmemeye özen göstererek, iktidara geldiği dönemden beri, Kürt ve PKK meselesini halletmeye çalıştı. Ak Parti, ulusalcıların ve ordunun muhalefetinden dolayı, Kürt meselesine yaklaşmaya ve çözüm sunmaya cesaret edemedi.
Gelen haberler ve göstergeler, Kerkük’te gelecek yıl yapılacak olan referandumun bu şehri bir Kürt şehri haline getireceğini göstermektedir. Ayrıca Irak içindeki karışıklıklar, bu referandum konusundaki endişeleri arttırmaktadır. ABD de karışıklıkların artması durumunda Irak’taki durumu kontrol edememekten endişe etmektedir. Bu sebeple ABD mümkün olan en kısa sürede Kürdistan’ın (Kuzey Irak) bağımsızlığını ilan etmesini desteklemektedir. ABD bu şekilde Irak’ta bir iç savaş başlaması durumunda bu bölgeden uzun vadeli hedefleri doğrultusunda kendisinin güvenilir bir üssü olarak istifade etmek ve bu çerçevede de Türkiye’yi yanına almak istemektedir.
19.9.2006 tarihli Milliyet gazetesinde yer alan bir habere göre Türkiye Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, “Irak’ta iç savaşın başlaması ve Irak’ın parçalanması durumunda Kürtleri Türkler korur” demiştir. Halepçe katliamı zamanında 500 binden fazla Iraklı Kürtün Türkiye'ye sığınarak Türkiye'de 2 yıl kaldıklarını hatırlatan Gül, Türkiye'nin yarın da bir şey olduğunda Kürtlere yardım edeceğini söylemiştir.
ABD açısından Yeni Ortadoğu’da Türkiye’nin Iraklı Kürtlerle ittifakı zorunlu ve kaçınılmaz bir ihtiyaçtır. Kürdistan’ın dünyayla irtibat kurabileceği tek güvenli yol Türkiye’dir. Öncelikle Türkiye’nin bu konudaki onayının alınması için öncelikle bu ülkenin PKK ile sorununun halledilmesi ve rızasının alınması gerekmektedir. Bununla birlikte Türkiye’de bu konuda iki farklı görüş bulunmaktadır.
1-Erdoğan hükümeti ve Türkiye’deki mevcut Amerikancı kanat:
Bunlar, PKK sorununun çözülmesinden yanadır ve Kuzey Irak’ın bağımsızlığını tanımaya da hazırdır. Çünkü Erdoğan Türkiye’deki iktidarını koruyabilmek için ABD ve İsrail desteğini gerekli görmektedir ve bu meselenin bu şekilde çözülmesinin ABD’nin rızasını kazandıracağını, ayrıca Irak Kürdistanı ile irtibatın Türkiye’ye büyük kazançlar getireceğini düşünmektedir.
Adalet ve Kalkınma Partisi, PKK için genel af ilan ederek onları siyasi alana çekmeyi düşünmektedir. PKK’nın siyasi kolu, Türkiye’deki Kürt bölgelerinde yer alan birçok belediyeyi elinde bulundurmaktadır ve ayrıca son seçimlerde ülke genelinde yüzde 9 oranında oy almıştır. Fakat meclise girebilmek için ülke genelindeki oyların yüzde 10’unu almak gerektiği için parlamentoya girememiştir. Binaenaleyh, PKK bütünüyle siyasi sürece girip cinayete ve kan dökmeye son verirse bu durum Adalet ve Kalkınma Partisinin Türkiye kamuoyunda ve uluslar arası alanda itibarını arttırmasına sebep olacaktır. Şu an AB’den Türkiye’ye yapılan en büyük baskılar insan hakları çerçevesinde ve ağırlıklı olarak da Kürtlerle ilgili yapılmaktadır.
2-Ulusalcılar ve askerler:
Ulusalcılar Kürtlere karşıdır ve hiçbir şekilde onların varlığını kabul etmekten yana değildir. Fakat askerlerin muhalefetinin sebebi ayrı bir konudur. Onlar, PKK’nın yerini alabilecek başka bir alternatif olmadıkça bu meselenin tartışılmasını istememektedir. Bu yüzden de ordu, PKK’nın ateşkesini kabul etmemekte ve PKK üyelerinin af kapsamına sokulmasına yanaşmamaktadırlar. Onlar, PKK’nın silah bırakmasını, teslim olmasını ve ordunun ülkedeki nüfuzunun azalmaması için PKK varlığının ortadan kalkmasını istemektedir.
Fakat son dönemde ordu, irtica (dindarlar) meselesini gündeme getirmiş ve Cumhurbaşkanı ile birlikte ülke gündemini PKK’dan irticaya kaydırmıştır. Binaenaleyh, bunda başarılı olabilirlerse Erdoğan hükümetini mağlup edebilecek ve onlar da ABD çizgisinde yani Kürtlerle dostluk yönünde adım atacaklardır. Bununla birlikte onlar halihazırda mevcut sorunun iktidardaki parti tarafından çözümlenmesini ve Erdoğan’ın gücünü ve nüfuzunu daha fazla arttırmasını istememektedir.
ABD açısından PKK’nın çıkarları
ABD açısından 25 yıldır üzerinde yatırım yaptığı PKK’nın sağ kalması son derece önemlidir. Murat Karayılan’ın ifadesiyle onlar, 7 bin eğitimli militana sahiptirler ve bu güçler ABD tarafından verilecek görevlerde kullanılabilirler. Onlar İran’da ve Suriye’de kurdukları örgütleri, bu cümleden İran’da kurdukları PJAK’ı daha etkin hale getirebilirler.
ABD PKK’yı elinde bir sopa ve bir koz olarak bulundurmak istemektedir ve Türkiye’nin ABD tarafından dikte ettirilen programlar doğrultusunda hareket etmemesi durumunda, PKK tekrar Türkiye’ye karşı kullanılabilecektir.
Bu yüzden de Türkiye’nin PKK’nın ortadan kaldırılması doğrultusunda ABD’ye yaptığı tüm baskılara rağmen, ABD bu işi yapmamakta diretmekte ve hem Türkiye’yi hem de PKK’yı elinde tutmak istemektedir. Öte yandan PKK’ya yönelik ciddi bir askeri operasyon, Kuzey Irak’taki Kürtlerin tepkilerine yol açacaktır. ABD’nin ise dostlarını kızdırmaya hiç de niyeti bulunmamaktadır.
Dolayısıyla ABD’nin çıkarı PKK’ya müdahale etmek değil, onu başka görevlere yönlendirmektir. Zira Ortadoğu’daki hedeflerine ulaşabilmek ve için Kuzey Irak’ta istikrara ve sükunete ihtiyaç duymaktadır.
Bölge dışı güçlerin Ortadoğu’ya yönelik planları ve haritaları, bölge ülkelerinin çıkarına değildir. Bölge ülkelerinin aralarındaki ilişkileri geliştirmesi ve sorunlarını birlikte çözmesi kendi yararlarınadır. Bu çerçevede de İran’la Türkiye’nin bölgesel düzeyde stratejik bir işbirliği geliştirmesi her iki ülkenin de çıkarınadır.
Türkiye’deki siyasi ve askeri uzmanlar, ABD’nin Türkiye’ye yönelik terörist eylem sorununu çözmek gibi bir çabasının bulunmadığını, kendi planını uygulama sürecini hızlandırmaya ve kendi çıkarlarını sağlamaya çalıştığını bilmektedir.
Son olarak tekrar hatırlatmakta yarar bulunmaktadır ki her ne şekilde olursa olsun PKK’nın varlığı bölge barışı için tehlikelidir ve PKK’nın silahsızlandırılması gerekmektedir. Örgütün yok edilmesi için ABD’nin çocuk kandıran cinsten planları karşısında ihmalkar davranmamak gerekmektedir.
Türk yetkililer İran’la işbirliği yaparak PKK’yı darmadağın edebilir ve teslim olmaya zorlayabilir. İran bu konuda Türkiye ile işbirliğine hazır olduğunu büyükelçiliği aracılığıyla Türk yetkililere daha önce iletmişti.