YDH- Celal Talabani’nin yeğeni de olan KYB yetkilisi Aras Şeyh Cengi, 18 Ekim’de Kurd Press’e verdiği mülakatta şunları söyledi.
- Kerkük’te yaşanan olaylara sebep olan etkenler nedir?
- Siyasi partilerin çoğu, Irak hükümetinin sınırları 2014 öncesi durumuna geri döndürme niyetinde olduğunu biliyordu. Aslında “tartışmalı bölgeler” ile Kürtlerle Irak merkezi hükümetinin ortaklaşa yönetmesi gereken yerler kastediliyordu. Tabi IŞİD saldırılarından sonra bu bölgeler Kürtlerin eline geçmişti. Irak güçlerinin bu bölgelere geri dönmesi konusunda başta KYB ve KDP olmak üzere Kürdistan partileri arasında çok sayıda görüşme olmuş; ancak Kürdistan tarafı bunu kabul etmemişti. Şimdi Kerkük bu faciayla karşı karşıya geldi.
- Siz Irak güçlerinin Kerkük’e doğru hareket ettiğinden haberdar mıydınız?
- Kuşkusuz… Tüm partiler haberdardı; ama meseleyi ciddiye almadılar. Mesud Barzani ve Kosret Resul gibi kişiler, Irak merkezi hükümetinin bunu yapabilecek gücü olmadığına, bu adımları baskı yapmak amacıyla attığına inanıyordu. Bu, benim düşüncemin tam tersiydi. Onlar, Irak hükümeti Kürtlerle savaşacak güce sahip değil diyorlardı ve bu bakış açısıyla bu faciayı Kürt halkının başına getirdiler.
- Özellikle KDP medyası, Kerkük’teki gelişmelerle ilgili olarak KYB’yi ihanetle suçluyor. Sizin buna cevabınız nedir?
- Aslında bu tür açıklamalara verilecek bir cevabım yok. Eğer biz ihanet ettiysek peki onların kontrolünde bulunan yerler niye teslim edildi? Onlar tek bir mermi bile atmadılar; halbuki biz savaştık. Bizden birçok kişinin öldüğü ve yaralandığı kaydedildi; ama biz ihanetle suçlanıyoruz. Biz savaştık ve direndik; onlar ise tehlikeden uzak durdular.
- Şu an Kerkük’te KYB’den kimse kaldı mı? Kerkük’teki durum nedir?
- Hayır Kerkük’te hiçbir KYB kadrosu kalmadı. Kerkük’teki durum da giderek sakinleşiyor. Halk evlerine geri dönüyor. Polis ve güvenlik güçleri federal hükümet güçleriyle çeşitli toplantılar yaptı. Şu an durumun idaresi için koordinasyon halindeler. Valilik için geçici olarak bir atama yapıldı. Kürtlerin yeni bir isim belirlemesi istenecek. Çünkü bir önceki vali çeşitli sebeplerden dolayı azledildi.
- Dr. Necmeddin kerim’in durumu hakkında bilginiz var mı?
- Necmeddin kerim Erbil’deydi, daha ilk gece Kerkük’ü terk etti. Kenti terk ederken kendisiyle temas kuruldu, o da kente geri döndü. Kentin Kürt mahallelerindeki halktan silah alıp kenti savunmalarını istedi. Ondan sonra da hemen korumaları ile birlikte Erbil’e kaçtı. Şu an KDP’nin himayesi altında bulunuyor.
- Mesud Barzani ve Kosret Resul gibi Kürdistan siyasi liderleri, Kerkük meselesinden sonra sessiz kalmayı seçti. Sizce bu sessizliğin sebebi ne?
- Ben onların yerinde olsaydım hemen o gece intihar ederdim. Bu olayların sorumluluğunu taşıyan kişiler olarak isimlerinin zihinlerde kahraman olarak kalması için ölmeleri daha iyi olurdu. Daha sonra onlar halkları için intihar ettiler denirdi.
- Kerkük’e giren güçlerin partilere ve sivil vatandaşlara yönelik davranışı nasıldı?
- Kuşkusuz, kente güç girdiği zaman olaylar olacaktır. Ama Irak güçleri gerekli diyalogu kurdu, Bundan da önemlisi, polis güçleri güvenliği sağlamak için rutin faaliyetlerine başladı. Kürtler Kerkük’e girdiğinde meydana gelen bu tür olayların şiddeti daha fazlaydı.
- KYB’den hayatını kaybedenlerin cenazeleri size teslim edildi mi?
- Evet teslim edildi, onlardan bazıları Süleymaniye’ye nakledildi; bazıları hala Kerkük hastanelerinde bulunuyor. Henüz Süleymaniye’ye nakledilmediler.
- Kerkük’te yaşanan son olaylarda petrolün ve petrol gelirinin rolü nedir?
- Bölgedeki petrol gelirlerinin bir kısmı doğrudan Barzani ailesinin cebine gitti. Onlar da bunu kaybetmeye yanaşmadılar. Irak federal hükümetinin verilerine göre bu bölgede yıllık yaklaşık 8 milyar dolar petrol geliri var. Bunun 1 milyar dolardan fazlası Barzani ailesinin cebine ve Türkiye’ye gitti.
- KDP, Kerkük’te geri çekilmesinden dolayı KYB’yi ihanetle suçladı. Bunun üzerinden bir gün geçmeden ise KDP kendi güçlerini Şengal’den ve diğer tartışmalı bölgelerden çekti. Siz bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?
- Şahsen bu meselenin KYB’yi yıpratmak ve konumuna zarar vermek için önceden yapılmış bir senaryo ve anlaşma olduğuna inanıyorum. Tıpkı 31 Ağustos 1996 macerası gibi (KDP peşmergeleri KYB’yi çıkarmak için Irak ordusuyla işbirliği yaptı ve Erbil’e girdi) O dönemde KDP peşmergeleri Irak Baas ordusunun tanklarının eşliğinde KYB’ye saldırdı. Bu kez de KYB’nin konumunu hedef alan bir plan söz konusudur. Fakat KYB bu mesele karşısında çok bilinci davrandı ve güçlerinin parçalanmasına petrol mafyası bir aile için bu halkın evlatlarının kanının dökülmesine izin vermedi. Dolayısıyla mümkün olduğunca kendi güçlerini kurtarmaya çalıştı.
- Bedir Örgütü Başkanı Hadi el-Amiri, Kerkük olayı gerçekleşmeden önce bu kente gitti ve görüşmeler yaptı. Kimlerle konuştuğu ve görüşmenin içeriği hakkında bilginiz var mı? Bu görüşmede bir anlaşma yapıldı mı?
- Onlar Kürdistan’daki tüm siyasi partilerle görüştüler ve Kerkük’e mutlaka gireceklerini açıkladılar ve kente çatışma yaşanmadan girmek istiyoruz dediler. Onlar hatta hareket halindeyken çeşitli bölgelerde karşılaştıkları komutanlara ‘biz kente girme konusunda emir aldık. Eğer siz savaş istemezseniz biz de çatışmasız bir şekilde geçeriz; aksi halde mecburen ateş açacağız’ diye açıklama yaptılar. Irak güçleri son derece açık davrandı. Dolayısıyla Kürdistan yetkilileri bu konudan tamamen haberdardı.
- KYB’ye bağlı 70. Tümenin Komutanı Şeyh Cafer, tüm güçlerini Kerkük’ten çekti ve bunu atılmış en iyi adım olarak niteledi. Acaba Kürdistan Bölgesi’nin Baş Komutanı sıfatıyla Mesud Barzani’den bu konuda bir emir almış mıydı? Yoksa KYB liderliği mi bu emri ona verdi?
- Bu konuda bir bilgim yok; ama onun peşmerge güçlerini Kerkük’ten çekme kararının çok yerinde bir karar olduğuna inanıyorum.
Çeviri: YDH