Suriye’ye yönelik üçlü saldırı öncesi Trump’ın Suriye’den çekilme açıklaması, Suudi Arabistan ve İsrail’den hızlı tepkilerle eleştiri almıştı.
ABD’nin Suriye’den çekilmesiyle, sahanın Irak’ta olduğu gibi tamamen İran’a kalacağını düşünen ikili, İran’ın varlığını ciddi bir tehdit olarak görüyor.
Suudi Arabistan ve İsrail, aynı ağzı kullanan ve son dönemde tarihsel ilişkilerini ‘’normalleşme siyaseti’’ sloganı ile alenileştiren iki müttefik. Bu müttefikler, bölgenin karşı karşıya kaldığı en büyük tehlikenin İran’ın nüfuzu olduğunu dile getiriyor ve bütün çabaların –askeri senaryolar dahil- bu nüfuzu sınırlamaya ve geriletmeye yönelik olması gerektiğine inanıyorlar.
İsrail ve Suudi Arabistan, İran’dan Lübnan’a kadar uzanan ve İran’ın kontrolünde olan ‘’Direniş Hattını’’ hedefe koymuş durumda.
İsrail, İran’dan askeri ve siyasi destek alan Gazze ve Filistin sahasını da İran’ın nüfuzunun olduğu bölgeler olarak ele alıyor ve bu bölgeleri tehlike hattına ekliyor.
Son yıllarda –Şam’ı 2012’de terk eden Hamas dahil- Filistinli fraksiyonların, Lübnan Hizbullah’ı ile sürekli bir araya geldiklerine ve İsrail ile savaşın stratejisini çizmeye başladıklarına dair haberler var.
Filistinli fraksiyonlardan Filistin Halk Kurtuluş Cephesi, Filistin Demokratik Halk Kurtuluş Cephesi, Filistin Mücadele Hareketi, İslami Cihad, Hamas ve diğer birçok örgütün yetkilileri Hizbullah ile buna dair görüşmelerini sıklaştırdıklarını ve hazırlık içinde olduklarını açıkladılar.
İsrail önceki yıllarda Hizbullah’ın Suriye üzerinden silahlandırılmasını engellemeyi ana hedef olarak görüyor ve Suriye içlerinde Hizbullah’a ileri teknoloji ürünü silah/füze taşıdığını iddia ettiği konvoyları vuruyordu.
İsrail eski Savunma Bakanı Ehud Barak’ın yaptığı açıklamaya bakılırsa İsrail ‘’kırmızı çizgimiz’’ dediği füze konvoylarını engelleyemedi. Ehud Barak’a göre Hizbullah depolarını on binlerce füze ile doldurabildi ve şu an 150 bine yakın füzeye sahip.
Amos Yadlin: ‘‘Gerekirse Ruslarla da karşı karşıya geliriz’’
İsrail, son dönemde önceliklerini değiştirdi ve Suriye’de bir sonuç alamadığı konvoy saldırıları yerine İran’ın Suriye’deki askeri varlığıyla mücadele kararı aldı.
Bunun için Körfez’deki dostlarıyla, özellikle Suudilerle, İran’a karşı hamleler masaya yatırıldı. ABD ve Batı’ya, İran’a karşı askeri senaryolar dahil, her türlü baskı aracını harekete geçirme teklifleri götürüldü. Suudi veliaht ABD gezisinde İsrail’e yakın isimlerle uzun uzun görüşmeler yaptı.
İsrail ayrıca, Ruslar ile İranlılar arasındaki uzlaşının, İsrail’de beklendiği gibi İsrail güvenliğini Rus aracılığıyla sağlayan bir uzlaşı olmadığını not etmiş durumda.
Netenyahu, Suriye savaşı sırasında sık ziyaret ettiği Moskova’dan İran dosyası ile ilgili taleplerde bulunmuş; fakat istediğini elde edememişti.
İsrail, askeri senaryoları sıralarken ‘’Suriye rejimini’’ devirmekten de bahsediyor. İsrail askeri istihbarat eski başkanı Amos Yadlin’e göre; diplomatik olarak karşı karşıya oldukları Ruslar ile bu sefer askeri olarak da çatışmaya neden olabilecek ‘’rejimi devirme’’ senaryosunun gerekli olduğunda hayata geçirileceğini söylüyor.
İsrail İskan Bakanı daha da ileriye giderek ‘’Suriye eğer İran’a bize saldırma fırsatı verirse rejim ve Esad’ın kendisini yok ederiz, bedel ödetiriz’’ tehdidinde bulundu.
Şam yönetimi ayakta kalırken sırayla devrilen veya emekliye ayrılan liderlerden iyi biliyoruz ki ’’rejimi devirme’’ tehdidinin bir karşılığı yok.
İsrail tırmanışa geçeceğinin işaretini vererek caydırıcılığını arttırmak istiyor fakat bu sırada Rusların birçok kırmızı çizgisini de aşıyor.
Bu süreçte İsrailli yetkililer, Ruslara karşı ABD’nin yanında alacakları pozisyonun daha sert ve açıktan olacağına ve Putin ile savaşa hazır olduklarına dair açıklamalar yaparken; Amerikan müttefiklerinin Suriye sahasındaki denklemi değiştirmelerini temenni ediyorlardı.
Üçlü saldırıdan önce Rusların ‘’İsrail provokasyonu’’ olarak tanımladığı ve İsrail’i gerginliği arttırmakla suçladığı Humus T-4 havaalanı saldırısı gerçekleşti.
İsrail, New York Times’a konuşan bir yetkilisinin ağzından ilk defa, Suriye’de içinde canlı hedeflerin olduğu İran’a ait bir merkezi vurduğunu açıklamış oldu.
İran Devrim Muhafızlarından 7 İranlının hayatını kaybettiği saldırının ardından Devrim Lideri Hamaney’in müsteşarı Ali Ekber Velayeti ‘’İsrail’in işlediği bu suç, cevapsız kalmayacak’’ dedi. İran Dış İşleri bakanlığı sözcüsü Behram Kasımi ise ‘’uygun zaman ve koşullarda İsrail’in T-4 saldırısına cevap vereceğiz’’ dedi.
İsrail: Zayıf bir saldırı oldu, Esad kazandı, Rusya ve İran ittifaklarını derinleştirdi.
Suriye’ye yönelik üçlü saldırıdan hemen sonra İsrail Walla sitesine konuşan yetkililer ‘’Üçlü saldırı İran’ı durdurmayacak, çünkü saldırı ve saldırı aracılığıyla verilen mesaj çok zayıf’’ derken İsrail 10.kanal’a göre ABD’nin bu zayıf saldırısı, Trump’ın Suriye’den çekilme açıklamasıyla birlikte başlayan endişeleri daha da arttırdı. Kanal 10’a göre ABD, Suriye devletini beklenen düzeyde tehdit edemedi.
İsrail kanal 10’da şu analizlere yer verildi: ‘’Saldırı sınırlıydı ve Suriye’de bir şey değiştireceğe benzemiyor. Şu açık ki Batı, ABD kararıyla Suriye’den uzaklaşma kararı verdi.’’
Lübnan ve Suriye konularında İsrail’in en önemli uzmanlarından sayılan Eyal Zeysar, katıldığı TV programında şunları söyledi:
‘’Esad kazandı, ABD’nin saldırısı hiçbir şey ifade etmiyor. Sahada Esad kazandı. Biz, İran ve İran’ın Suriye’deki nüfuzu ile savaşta yalnız kalacağız ve onlar İsrail’e darbe vurmaya hazırlanıyor’’
İsrail Yediohot Ahronot gazetesi ise ünlü bir askeri ve güvenlik uzmanının yorumuyla şöyle duyurdu: ‘’ABD, Fransa ve İngiltere Esad’a karşı caydırıcı olmak hedefiyle vurdularsa, bunu başaramadıklarını söyleyebiliriz.
Trump, May ve Macron Esad’a kırmızı kart göstermek istediler; ama soluk bir sarı kart gösterebildiler. Trump’ın füzeleri zekiydi ve elde var sıfır.’’
Bazı tarafların ‘’Rusya ABD’nin saldırısına cevap veremedi’’ şeklinde yorumladıkları üçlü saldırı, İsrail tarafından farklı yorumlanıyor. İsrailliler üçlü saldırının zayıf olmasını, Irak ve Suriye’de askerleri olan ABD’nin; iki sahada da geniş alanlarda yayılmış olan İran ve İran’a bağlı güçlerin harekete geçmesinden ve bu güçlerin ABD’ye bazı bedeller ödetmesinden çekindiğini düşünüyor.
İran İslam Devrimi Lideri Hamaney’in Kudüs Güçlerindeki temsilcisinin ‘’Üçlü saldırıya sahada cevap vereceğiz’’ açıklaması, sahanın tırmanışa geçeceğinin bir diğer işareti.