YDH- İran'da yayımlanan Cevan gazetesi yazarı Zehra Hüseyni, Amerika'nın İran'a yönelik ekonomik savaşının Çin için yarattığı fırsatları yazdı.
2017 yılında Çin günde 8 milyon 400 bin varil petrol ithalatıyla Amerika’nın önüne geçti ve dünyadaki en büyük petrol ithalatçısı ülke oldu.
Çin’in ekonomik büyümesi dikkate alınarak bu ülkenin yaklaşık 40 milyon tonluk petrol ithalatını 2020 yılında 200 milyon tona yükselteceği tahmin ediliyor.
Bu yüzden de Çin’le petrol ihracatı pazarını koruyabilecek olan ülkelerin çok yakın bir gelecekte büyük bir dönüşüm geçirmesi öngörülüyor.
Bir petrol ihracatçısı ülke olan İran, Çin’e günlük 740 bin varil petrol ihraç ediyor.
Bu açıdan Çin, İran’ın en büyük petrol alıcısı sayılıyor. Ancak Amerikan Başkanı Donald Trump’ın nükleer anlaşmadan çekilme ve İran’ın petrol ihracatını sıfıra düşürme kararı İran ve Çin arasındaki petrol ticaretinin azalması veya durdurulması konusunda endişe yarattı.
Amerikan hükümetinin temsilcileri, bir süredir İran’dan petrol satın alan Japonya, Hindistan, Güney Kore ve Çin’le müzakereler yapıyor ve onları bu politikaya ikna etmeye çalışıyor.
Ancak verilerden anlaşıldığı kadarıyla Donald Trump, bu politikasında başarılı olamadı.
Reuters haber ajansının, iki gün önce iyi haber alan Amerikalı iki kaynaktan naklettiğine göre Washington, Pekin’i İran’dan petrol ithalatını durdurma konusunda ikna edemedi; Çinli yetkililer yalnızca İran’dan petrol alımını arttırmamayı kabul etti.
Gerçek şu ki İran’ın Çin’in yaklaşık 40 milyon tonluk petrol ithalatındaki payı, uluslararası yaptırımlar ve Amerika’nın tek taraflı adımları sebebiyle ciddi iniş çıkışlar ile karşı karşıyaydı. Ancak bu ticari ilişkiyi korumak bugünkü şartlarda her iki taraf açısından da özel bir öneme sahip.
Çin, birkaç aylık bir zaman dilimi içerisinde İran petrolünü Brezilya’dan, Suudi Arabistan’dan, Birleşik Arap Emirlikleri’nden veya Rusya’dan satın aldığından daha fazla satın alarak alternatif haline getirebilir.
Son dönemde Rusya ve Suudi Arabistan petrol üretimini arttırmaya hazır olduğunu açıkladı; ancak Pekin yönetimi Tahran’la petrol işi yapmanın etkisinin farkında.
İran, İpek Yolu üstünde bulunuyor. Çin, Orta Asya ve Ortadoğu ülkeleriyle işbirliği yaparak projesini yeniden uygulanabilir kılmayı umut ediyor.
Bu projenin gerçekleşmesi ile malların İran’dan geçerek Batı Asya ve Kuzey Afrika pazarlarına ulaştırılması, çok uzun ve tehlikeli olan Malakka Boğazı güzergahından geçme zorunluluğunu ortadan kaldırıyor.
Bu hedefe ulaşmak için önemli bir halkanın korunması, Çin açısından hayati öneme sahiptir.
Öte yandan başta Batılı şirketler olmak üzere yabancı şirketlerin Amerika’nın ekonomik cezalandırmalarından korktukları için İran’ı terk ettikleri bir ortamda İran’la ekonomik bağların mevcudiyeti ve İran petrolünün satışına yönelik tehdit politikasına karşı koyma, Çin devlet firmaları ve özel sektörü için bir fırsat oluşturuyor.
Çin şirketleri siyasi istikrardan yararlanarak ve terörist saldırılardan hiçbir endişe duymadan İran’da büyük yatırımlar yapabilirler.
Nitekim Çinliler, Amerikan yaptırımlarından uzak durarak Dolar yerine Yuan ile ticaret yapan şirketlerle ve Amerika ile mali ilişkisi bulunmayan şirketlerle İran’daki muhtelif alanlara girebilirler.
Çin’in ekonomik çıkarlara ilaveten İran’daki payını korumak için başka motivasyonlara da sahip. Bu çerçevede Çinlilerin Amerika karşısındaki duruşu da temel bir parametredir.
Çin ekonomisinin büyüme ve gelişme süreci ve bu ülkenin dünyadaki ekonomik büyüme sıralamasındaki konumunu dikkate alan Amerikan dışişleri bakanlığı, Pekin’i kontrol hedefiyle doğuya yönelme stratejisini gündemine almıştır.
Ticari savaş başlatılması, Çin mallarının yoğun bir şekilde Amerika’ya girmesinin önlenmesi, Tayvan’ın askeri kapasitesinin arttırılması türünden bölgesel kriz yaratma adımları, Çin’in komşularının politikalarının militaristleştirilmesi ve Amerika’nın Çin’in en büyük Asyalı rakibi olan Hindistan ile ilişki düzeyini yükseltmesi, Amerikalı yetkilileri Çin’in gittikçe artan ekonomik gücünü olumsuz etkileyecek politikalar olarak umutlandırıyor.
Bu çerçevede, petrol dışı ekonomik ilişkileri azaltmak hedefiyle Çinlileri İran’dan petrol alımını kesmeye ikna etmek ve Çinli şirketlerin İran pazarlarında artan nüfuzunu önlemek de Washington’un öngördüğü hedefler arasındadır.
Aslında Amerikalılar, şuna inanıyorlar: Amerikalı ve Batılı yatırımcılar, İran pazarından mahrum bulunuyorken Çinliler bu durumdan kendilerine çıkar sağlamamalıdır.
Bu politikanın gerçekleştirilmesi ise Tahran ile Pekin arasındaki petrol ticaretinin bozulmasıyla mümkündür.
Ancak Çinli liderler, İran’la petrol ilişkisinin, gelecekte İran pazarlarına yapılacak yatırımlara olan etkisinin farkındadır. Bu yüzden de Amerika’nın baskılarına karşı durmaya çalışıyorlar.
Ayrıca onların İran’dan petrol alımını kesmemeye karşı çıkmaları, Çin’in küresel oyunlardaki etki gücünü yansıtıyor.
Çinliler, ekonomik ve ticari güçleriyle uluslararası ilişkilerin mahiyetini değiştirebileceklerini göstermek için fırsat kolluyorlar.
Kuşkusuz bu kapasite, Çinlilerin başka ülkelerle gelecekteki ekonomik ilişkilerinde gerekli etkiyi yapacaktır. Dolayısıyla İran’dan petrol alımının devam ettirilmesi, Çinlilere uzun vadeli ekonomik ve siyasi çıkar sağlayacaktır.
Çeviri: YDH