İdlib, Doğu Halep’in tekrarı; ama İdlib’den başka İdlib yok

03 Eylul 2018

İdlib kenti krizinde tam olarak bir yıl önceki Doğu Halep senaryosu ile karşı karşıya olduğumuzu gösteriyor. Ancak buradaki temel fark, bu kez İdlib’den sonra İdlib’in olmamasıdır.

YDH-Londra’dan yayın yapan Rey el-Youm gazetesi Baş Yazarı Abdulbari Atvan, İdlib’de 2016 yılının aralık ayında Halep’te yaşananların tekrarının yaşanacağını öne sürüyor.

Birleşmiş Milletler Suriye Özel Temsilcisi Steffan De Mistura’nın radar ekranında sürpriz bir şekilde ortaya çıkması, İdlib kenti krizinde tam olarak bir yıl önceki Doğu Halep senaryosu ile karşı karşıya olduğumuzu gösteriyor. Ancak buradaki temel fark, bu kez İdlib’den sonra İdlib’in olmamasıdır.

Aralıksız olarak yaklaşık üç ay gözlerden kaybolan BM Suriye Özel Temsilcisi Steffan De Mistura, Cenevre’de düzenlenen basın toplantısında silahlı gruplara yaptığı; ama reddedilen iki yıl önceki teklifine benzer bir teklif sundu.

Teklif, Suriye ordusunun oldukça yaklaşan büyük saldırısından önce sivil yerleşimcilerin (Sayıları üç milyon kadar) İdlib’den boşaltılması için insani bir koridor oluşturulmasını sağlamak üzere kente yönelme hazırlığını içeriyor.

Biz, “İdlib’den sonra İdlib yok” derken, De Mistura’nın Suriye krizinde başlangıcı “savaşların anası”nın vuracağı İdlib’de; sonu ise Şam’da daha doğrusu Suriye ordusunun kontrolü altında bulunan diğer bölgelerde olan bu insani koridoru kastediyoruz.

Bu ise tüm savaşçıların canlarını ve ailelerini güvenceye almak için teslim olması, içlerinden bazılarının tıpkı Halep, Dera ve Doğu Guta’da olduğu gibi Suriye yönetimiyle anlaşması demektir.

Biz burada “hepsi”nden değil, “bazılarından” bahsediyoruz. Yabancı savaşçılara gelince, onların durumu farklı “pazarlık” veya “müzakere” yapılabilecek bir durumu yok.

***

De Mistrura’nın basın toplantısında söylediği en tehlikeli şey, büyük İdlib savaşının en önemli yönlerini açıklarken “Heyet-i Tahrir Şam (Nusra) savaşçılarının sayısının on bin civarında” olduğunu belirtmesidir.

O, buna yeni bir şey de ekleyerek “onlar terörist ve yenilgiyi hak ediyorlar” dedi.

Uluslararası temsilci, ilk defa bu kadar açık konuştu: “Suriye hükümeti ve Nusra Cephesi, kimyasal silah ve özelikle de klor gazı üretme gücüne sahiptir” diye vurguladı.

BM Suriye Özel Temsilcisinin sözlerinden çıkarılabilecek birkaç önemli nokta var: İdlib kentiyle ilgili mevcut tabloyu okuyabilmek için etkin ve ciddi bir çaba ortaya konarak mutlaka bu noktaların üzerinde durmak gerekiyor.

Birincisi: Heyet-i Tahrir Şam (Nusra Cephesi) savaşçılarını terörist ve yenilmeyi hak edenler diye niteledi. Yani hükmü verdi ya da onların tasfiyesine ve idamına uluslararası ölçekte bir yeşil ışık yaktı.

Militanları tıpkı Musul ve Rakka’da kalan “İslam Devleti” (IŞİD) savaşçılarına yapıldığı gibi herhangi bir uzlaşmanın dışında tuttu, Heyet-i Tahrir Şam militanlarının ortadan kaldırılması için kuşatmaya ön hazırlık olmak üzere sivillerin kentten çıkarılmasını teklif etti.

İkincisi: De Mistura’nın Suriye yönetiminin ve Nusra Cephesi’nin kimyasal silah üretme gücüne sahip olduğuna dair sözleri şu demektir:

“Suriye rejimi” kimyasal silahları üretebilecek ve kullanabilecek tek taraf değil. Yani bu silahların kullanılması durumunda, Suriyeli muhalif silahlı grupların kimyasal silah kullanabileceğine dair uyarıda bulunan Rus bakış açısı benimsenecek gibi gözüküyor.

Ruslar, Nusra Cephesi’nin bu silahları kullanıp bununla Suriye yönetimini suçlayacağını ve Amerika, İngiltere, Fransa üçlüsünün İdlib’deki durumu zorlaştırmak için yapacağı saldırıyı meşru göstererek Rusya-Suriye planının önüne engeller koyacağını ifade etmişti.

Tıpkı Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Velid Muallim’in Moskova’da Rus mevkidaşıyla düzenlediği ortak basın toplantısında yaptığı uyarıda olduğu gibi.

***

De Mistura, tıpkı ortaya çıkışıyla ülkemizdeki çiftçilere sonbahar mevsiminin geldiğini, zeytinlerin olgunlaştığını ve hasat zamanının geldiğini haber veren “Ebu Fasada” kuşu gibi.

Tabi şartlar farklı, ona karşı tutum farklı ve ayrıca içinde durduğu yer bakımından De Mistura bu masum kuş kadar güzel değil.

Adam, Doğu Guta’daki girişimi reddedildiğinde ağlamıştı; ağladı çünkü silahlı grupların yenilgisini ve sivillerin büyük zarar göreceğini bekliyordu ve bu da gerçekleşti.

Bu seferki girişimi, daha önceki benzerinden radikal bir şekilde farklı gözüküyor.

Bunun en temel sebebi, Nusra Cephesi safındaki savaşçılara herhangi bir kurtuluş yolu içermiyor.

İdlib’in yüzde 60’ını kontrol altında tutan en güçlü silahlı grupları ve müttefiklerini bekleyen yeşil otobüsler de yok, onları bir güvenli sığınak da beklemiyor.

Hiçbir Arap destekçi onları savunmuyor, ne Türkiye’de ne Körfez ülkelerinde tıpkı Halep’te olduğu gibi hiç kimse onların yanlarında durmuyor ve yardım için medya kampanyaları hazırlamıyor.

Bu da onların önündeki tek seçeneğin ölene kadar savaşmak ve bu kez teslim olmamak olduğu anlamına geliyor.

Biz ve başkaları selefi savaşçıların İdlib’de, ABD, Rus ve Avrupa desteğiyle toplayarak tek bir defada onları yok etmek için bir uluslararası plan olduğunu söylediğimizde bazıları bundan şüphe ediyor ve taraftarlarına hayal ve kuruntu satıyordu, işte bu günler bu gerçek planın bütün ayrıntılarını tamamen ve en net bir şekilde açıklıyor.   

De Mistura, boş konuşmuyor, eğer bir şey söylüyorsa onu tasdik edin çünkü hakkında şüphe duyulmayan haberi veriyor... Önümüzdeki süreç, bize gerçekleri gösterecek.

Çeviri: YDH