Rusya’dan: ABD’nin “hata”ları, S-300’ler ve Putin’in Valday konuşması

23 Ekim 2018

Putin’in, Valday Forumunda söylediği Rusya’ya nükleer saldırı olduğu takdirde “Biz, şehit olarak cennete gideceğiz. Onlarsa geberecekler,” sözleri ilgi çekiciydi.

YDH-Hazal Yalın, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in Valday Forumu konuşmasının ana hatlarını ve Rusya basının bölgesel gelişmelerle ilgili yaklaşımını YDH için yazdı.

***

FAN: “ABD’nin hatasız hataları”

Nikolay Starikov’un Federal Haber Ajansı’nda (isminin uyandırabileceği çağrışıma rağmen aslında birkaç yıl önce RİA’nın önde gelen yöneticilerinden birinin ayrılmasıyla kurulmuş özel bir haber ajansı) yayınlanan köşesinin başlığı: ABD’nin Suriye’deki hatasız “hataları”.[i]

Starikov, 19 Ekim’de yayımlanan makalesinde, “Amerikan pilotları Suriye’de yardım etmeleri gerekenleri devamlı olarak “hata sonucu” bombalıyor,” diyor ve Hacin şehrinde iki ABD F-15’inin müttefikleri Kürt kuvvetlerini vurduğunu, 6 YPG militanının öldüğünü ve 15’inin de yaralandığını hatırlatıyor. 

Starikov, bu saldırının neticesinde bölgedeki Kürt kuvvetlerinin kütle halinde kaçtığını, böylece teröristlerin kontrollerini genişlettiğini ve hatta çok sayıda rehine de aldıklarını belirtiyor. 

Starikov makalesinde, Amerikan kuvvetlerinin rutin hatalarından bir bölüğünü sıralamış:

3 Ekim 2018’de Marey’de ÖSO birliklerini vurdu ve böylece “Türkiye yanlısı” ÖSO karşısında IŞİD’e yardım etti. 

7 Şubat 2018’de ABD hava kuvvetleri, Suriye ordu mevzilerini vurdu.

Nisan 2017’de, Suriye’ye karşı roketli saldırı düzenledi.

1 Ağustos 2017’de, Deyr ez-Zor bölgesinde bir dizi yerleşim merkezine saldırıda bulundu ve 60’dan fazla sivil öldürdü.

30 Temmuz 2017’de Deyr ez-Zor’da Aişa hastanesi ile bir spor kulübünü vurdu, en az 6 sivil öldü. 

29 Eylül 2017’de Rusya Savunma Bakanlığı, Amerikan kuvvetlerinin Musul’dan sonra Rakka’da da gerçek bir insani felakete neden olduğunu açıkladı.

22 Mart 2017’de Rakka’nın batısında Badiya Dahiliya okulunu bombaladı; çoğunluğu kadın ve çocuk en az 33 kişiyi öldürdü. Yerle bir edilen okula, Halep, Rakka ve Humus’tan gelen 50 aile yerleştirilmişti.

Mart 2017’de akşam namazı sırasında Halep’in kuzeyindeki bir camiyi bombaladı, en az 40 sivil öldü. 

Starikov, yazısının devamında, Batılı ülkelerin ve Türkiye’nin egemen bir ülke olan Suriye topraklarında Suriye devletinin çağrısıyla bulunmadıklarını vurguluyor ve ABD ve bütün Batı’nın bu nedenle savaşın devamını arzu ettiklerini söylüyor; zira gerçekte işgal ve saldırganlıktan başka bir şey olmayan bu askeri kuvvetler, ancak bu şekilde, “terörizme karşı savaş” bahanesiyle mazur gösterilmek isteniyor.

Starikov, bunun çok somut bir örneği olarak Hacin bölgesini gösteriyor; sözüm ona bütün Batı koalisyonu ve onların yardımını alan Kürt birlikleri, bölgedeki IŞİD’i bir türlü temizleyemiyorlar. Onların bu süt evlatları ne zaman zor duruma düşseler, bir “hata” oluveriyor.

Federal Haber Ajansı’nın yazarı, bunun arkasından, son olarak Putin tarafından dile getirilen, ancak epey bir zamandır herkesin bildiği sır olan bir iddiayı kaleme alıyor: 

IŞİD, 13 Ekim 2018’de el-Bahra mülteci kampına saldırarak 130 Arap aileyi rehin aldı. Örgütün elinde şu anda, aralarında Batılıların da bulunduğu 700’den fazla rehine bulunuyor ve bunları, SDG’nin elindeki IŞİD’lileri kurtarmak ve alan genişletmek için koz olarak kullanıyor.

IŞİD, her gün bu rehinelerden bir kısmını kurşuna diziyor. Starikov’un sözleriyle: “Ancak Kürtler, esirleri kurtarmak ve teröristleri dağıtmak istediklerinde derhal ABD tarafından ‘hatalar’ başlıyor.” 

Starikov’un makalesinin yayınlandığı gün, Deyr ez-Zor’a bağlı el-Susa köyünde ABD kuvvetleri tarafından bir cami bombalandı ve 62 sivil öldürüldü. Rusya Bilimler Akademisi’ne bağlı Doğubilimleri Enstitüsü Arap ve İslam Araştırmaları Merkezi’nden Boris Dolgov, ABD’nin türlü bahanelerle düğün, cenaze ve namazlara yaptığı saldırıların bilinçli olduğu kanaatinde.[ii]

Dolgov, bunun ABD saldırılarında tarihsel bir gelenek haline geldiğini vurguluyor ve Afganistan ve Vietnam’dan başka askeri açıdan tamamen anlamsız DresdenHiroşimave Nagazakibombalamalarını hatırlatıyor. 

Dolgov, camilerin IŞİD tarafından kullanılmasının yeni olmadığını, söz konusu caminin de kullanılmış olabileceğini, ancak 62 sivil öldürüldüyse bunun sivillerin toplandığı bir cami olduğunu tartışma götürmeyeceğini belirtiyor.

Dolgov ayrıca, ABD’nin Suriye’deki amacının halen rejim değişikliği olduğunu ve bu yüzden sözüm ona Kürt müttefiklerine gönderdiği silahların sık sık IŞİD’in eline geçtiğini, ABD’nin IŞİD’i kaldığı ceplerde yok etmek için hiç acele etmediğini vurguluyor.

Ancak bilindiği gibi Pentagon, Rusya’nın en yüksek seviyede, Valday Forumunda Putin’in ağzından dile getirdiği, IŞİD’in aralarında Batılıların da olduğu 700’den fazla rehinesi bulunduğu iddiasını (Putin, “Bu meslektaşlarımız nasıl oluyor da sanki hiçbir şey olmamış gibi susuyorlar?” diye sormuştu) tuhaf bir şekilde reddetti. 

Pentagon sözcüsü Sean Robertson’un açıklaması, iddiayı belirsizleştirmek üzerine kurulmuştu. Robertson şöyle dedi: “Bizim elimizde böyle çok sayıda rehine bulunduğunu doğrulayacak istihbarat bulunmuyor.”

Peki “çok”tan kasıt neydi? Pentagon’a göre kaç tane olursa “çok” olur, kaç tane olursa sözünü etmeye değmeyecek kadar az sayılır?

Suriye’ye, Rusya’nın kendi kullandığı, ithal komplekslerden farklı, özel S-300 kompleksleri verildi

İzvestiya’nın 19 Ekim tarihli nüshasında, Suriye’ye yüksek derecede modernize edilmiş S-300 kompleksleri verildiği haberi yer alıyor.[iii]

Bu sistemler S-300PM-2 diye anılıyor. Ancak haberin spotunda, bu komplekslerin İranhava savunma sistemleriyle uyumsuzolduğu vurgulanıyor. Bu yöndeki iddialar geçtiğimiz hafta İsrail basını tarafından ileri sürülmüştü. 

İzvestiya’ya açıklamayı, Savunma Bakanlığındaki bir kaynak yapmış. Bakanlıktaki kaynağa göre bu modernize edilmiş S-300 kompleksleri halen Rusya silahlı kuvvetlerinin bazı alaylarında kullanılıyor. 

Kaynak, İran’da da S-300PMU-2 kompleksleri kullanıldığını hatırlatıyor, ancak bunların farklı sistemler olduğunu, PMU-2’ler ithal versiyonları olduğu halde PM-2’lerin Rusya ordusu tarafından da kullanıldığını ve uyumsuz olduklarını belirtiyor. 

Dolayısıyla, Suriye’ye verilen sistemler Rus hava savunmasıyla birlikte çalıştığı halde, İran’daki sistemlerin bu özelliği bulunmuyor.

İzvestiya’nın haberinde, Rusya Savunma Bakanı Sergey Şoygu’nun, Suriye’ye verilen sistemlerin yönetiminin Suriye hava savunmasına öğretilmesi için üç ay eğitim süresi öngörüldüğünü açıklamasına da dikkat çekiliyor.

Federal Haber Ajansı, 16 Ekim günü Britanya’ya ait iki RC-135W casus uçağının S-300’lerin konuşlandırıldığı Suriye’nin güney sınırı boyunca Ürdün ve İsrail hava sahasında uçuş yaptıklarına dikkat çekiyor.[iv]

Ajansın İdlib’deki silahtan arındırılmış bölgeye dair görüştüğü ünlü Doğubilimci Andrey Ontikov, Astana ve Soçi mutabakatlarının özünü, terörist işgali altındaki bölgelerin resmi Suriye otoritelerine dönüşünün teşkil ettiğini vurguluyor.[v]

Ontikov şöyle diyor:“Bu adım [silahtan arındırılmış bölgenin teşkil edilmesi], bu problemli bölgenin, cumhuriyetin meşru idaresine dönmesinin adımlarından biri.”

Putin’in Valday Forumu konuşması: Rusya’nın öncelikleri

Putin’in 19 Ekim’de Soçi’de Valday Forumu’nda yaptığı konuşma ilgi çekiciydi.[vi]Putin bu konuşmada, Suriye’deki hedeflerinin “Suriye’yi bölgede huzur içinde bir ülke olarak korumak”olduğunu söylerken, Türkiye’nin “Rusya ile anlaşma şartlarını yerine getirmek için her şeyi yaptığını”vurguladı. 

ABD ile gerilimleri artırmak istemediklerini ve ABD’deki iç siyaset krizinin senato seçimlerinden veya 2020’deki başkanlık seçimlerinden sonra düzelmesini beklediğini söyleyen Putin, o zaman “rüzgârın dineceğini”belirtti.

“Dalaşmaktansa görüşmek iyidir,”diyen Putin, nükleer potansiyellerini mükemmelleştirdiklerini, kimseden korkmadıklarını; ancak kimseye problem yaratmayacaklarını da ifade etti; “ancak onlar bize problem yaratıyorlar,”dedi. 

Putin’in, Rusya’ya nükleer saldırı olduğu takdirde “Biz, şehit olarak cennete gideceğiz. Onlarsa geberecekler,”sözleri de ilgi çekiciydi.

“Ayı yatağını terk etmez,”diyen Putin, başkasının yerine sızmayacaklarını söyledi; ancak “Kırım bizimdir”diye vurguladı:

“Kırım, bizim girip de el koyduğumuz bir yer değil. İnsanlar geldiler ve oy kullandılar. Yüzüncü defa söylüyorum: Kosova’da referandum filan yoktu; ama herkes ayrılmasından yanaydı. Peki, öyleyse sonu gelmez tartışmalara girişelim, insanların arzuları ve ulusların kendi kaderini tayin hakkı üzerine BM şartına bakalım.”

Putin, Japonya ve Rusya arasında barış anlaşması çağrılarına, Japonya’nın yaptırımlarla karşılık verdiğini hatırlattı ve “İlişkilerin düzelmesinin yolu bu mu?” diye sordu. (Regnum’da kıdemli yazarlardan Anatoliy Kuşkin’in bugünkü yazısı da, ABD’nin Güney Kore ve Japonya’ya füze konuşlandırma girişimlerini konu alıyor ve bu iki ülkenin karşı çıkması beklentisini dile getiriyor. Yazının başlığı şöyle: “Japonya ve Güney Kore, Rusya’ya karşılar mı? Pervasızlığın da bir sınırı var.”[vii])

İlgi çekici bir başka açıklama ise, bir Fransız gazetecinin sorusuna karşılık, Rusya halkının ezici çoğunluğunun da Avrupa’da olduğu gibi değişim istediğini vurgulamasıydı. Putin, bunu Bavyera seçimleri ve Brexitile örneklerken, “Rusya’da halk devrimci değişimler istemiyor,”diye belirtme ihtiyacı duydu.

Putin ayrıca, Sovyetler Birliği’ni kastederek, “dünyanın, büyük, devasa bir devletin yıkılmasından sonra değiştiğini”bir kez daha söyledi ve gerek Rusya’da, gerekse eski birlik cumhuriyetlerinde Sovyetler Birliği’nin yıkılmasının çoklarının hoşuna gitmediğini de vurguladı ve 90’larda sosyal yapının parçalandığını, ekonominin yıkıma uğradığını ve suç oranlarının arttığını söyledikten sonra şöyle devam etti: “Bugün dünya yeniden çok kutupluhale geliyor; bu da kendi içinde belli bir tehlike barındırıyor. Bu nedenle uluslararası hukuku ve uluslararası kurumların statüsünü yeniden tesis etmek şart.”

Putin’in Cemal Kaşıkçıolayıyla ilgili sözleri de dikkat çekiciydi. Putin, “Soruşturmanın sonuçlarını beklemeliyiz,” deyip ekledi: “Benim anladığım kadarıyla söz konusu kişi belli anlamda Suudi elitine dahil bulunuyor.” 

Kommersant’ın haklı olarak yorumladığı gibi, bu sözlerdeki bir gazetecinin değil rakibin ortadan kaldırılmış olduğu iması çok açıktı. (Regnum’da bugün, Eduard Limonovimzasıyla, bu konuda çok önemli bir yazı yayımlandı; ancak şimdilik yazının başlığını nakletmekle yetinelim: “Kazara boğmuşlar ve kazara kafasını kesmişler.”[viii])

“Eğer cinayet olduğu kanıtlanırsa adımlarımızı atarız,”diyen Putin, yine Kommersant’ın haklı yorumunda belirttiği gibi, ABD’nin bu rakip üzerinden Suudi elitini dizayn etme çabalarına gönderme yapıyor gibiydi.

Geçen hafta YDH’ya “Libya’ya Bir Bakış”başlığıyla yazdığım makalede, “Libya krizi, Yugoslavya’nın bombalanmasıyla birlikte, Rusya’nın siyasi çarklarının başında bulunan kimseler arasında birçok açıdan Sovyetler Birliği dönemini hatırlatan bir dış siyaset izlenmesini teşvik eden başlıca olaylardır,” diye yazmıştım.

Putin’in Valday konuşmasında da Libyaile ilgili duygusal ton öne çıktı. Libya devletinin varlığının tamamen sona erdiğini vurgulayan Rusya Başkanı, Kaddafi’nin hayattayken, Libya’nın Afrika’dan Avrupa’ya giden mülteciler için köprü başı olmayacağını söylediğini de hatırlattı.”

Putin’in uzun görüşmelerinde Rus edebiyatından göndermeler ve çokça metafor kullandığı bilinir; bu yılki Valday konuşması da farklı değildi. 

Nakanune.ru’da Valday konuşmasına muhalif bir bakış

Muhalifolarak bilinen Nakanune.ru, Putin’in Valday konuşması üzerine Moskova’daki Maliye Üniversitesi Siyasi Araştırmalar Merkezi müdürü Pavel Salinile görüşmüş. 

Salin, biraz da alaycı bir dille, Putin’in Kerç’deki trajedi de dahil bütün sorunlardan ABD’yi sorumlu tuttuğuna dikkat çekiyor. 

Salin, Rusya’nın kaynaklarının dünya sahnesinde sürekli etkide bulunmak için pek az olduğunu ileri sürüyor ve kimi yerlerde (örneğin bazı Afrika ülkelerinde) etkisi olmakla birlikte bunun sistematik değil noktasal olduğunu vurguluyor. 

Rusya’nın içinde bulunduğu ekonomik güçlüklere (vergilerin yüksekliği, iktisat politikasının nüfusun büyük çoğunluğu için vahşi bir muhtevası olduğuna, petrol fiyatlarının geçici yüksekliğini, emeklilik reformuna) dikkat çeken Salin, umutların Trump’a bağlanmasının da temelsiz olduğunun ortaya çıktığını iddia ediyor. 

Bana kalırsa bu iddia fazla zorlama görünüyor; ama gerek burada, gerekse yukarıda, Starikov’dan aktardığım satırlarda, Rusya’nın emperyalist bir ülke olduğuna yönelik teorileri boşa düşüren, bu teorilerin temelsizliğinigösteren bir şeyler de var. 

Ne var ki bunlar, başka bir yazının konusu olabilir.

Salin, “Yani,” diyor, “mümkün olduğunca uzun süre dayanacağız; ancak durum bir şekilde kendiliğinden değişecek.”

Kommersant’ın Valday forumu ile ilgili haberinde ise Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov’un konuşmasına da geniş yer ayrılmış.[ix]

Haberde, Lavrov’un Kırım’ın durumuyla ilgili geçmişteki örnekler arasında Kosova meselesinden başka Falklandadalarını ve Fransa’ya ait dört adadan birinin bağımsızlık referandumu yapıp dünya tarafından tanınmasını da saydığı dikkat çekiyor. 

Lavrov’un forumdaki konuşması kapalıydı; ancak haber, “Herkesin bildiği gibi,”diye devam ediyor, Lavrov bu konuşmada “ABD dışişleri eski bakanı John Kerryile görüşmesini hatırlattı; Kerry bu görüşmede, Lavrov’u, ABD’yi ve diğerlerini yumuşatmak için yarımadada yeni bir referandum yapılması gerektiğine ikna etmeyi çalışmıştı.”

Batının standartları: “Bizim için highly likely, Suudi Arabistan için ‘highly likely değil’”

Starikov’un 14 Ekim tarihli yazısı üzerinde uzun uzadıya durmayacağım; amaliberal demokrasinin ikiyüzlülüğüylebirlikte Sovyetler Birliği tecrübesinin hatalarına da (kendince) değindiği bu makale, önemli. Makale şu sözlerle sona eriyor:[x]

“Dünya siyaseti, tıpkı ‘bizim-yabancı’ [‘dost-düşman’] uçakların tanınma sistemi gibi tayin oluyor. Eğer bizimse, başka standartlar uygulanıyor; eğer yabancıysa tamamen başka bir yaklaşım: bu durumda Batı’nın hoşuna gitmek kesinlikle mümkün değil.

“İşte biz de Batı için ebediyen ‘yabancı’yız.

“Bu yüzden bizim için her zaman ‘highly likely’ ve her zaman her şeyin suçlusu da biziz. Suudi Arabistan içinse başka standartlar var.

“Onun standartlarının çerçevesini ‘highly likely değil’ anlayışı çiziyor.”

 

Hazal Yalın. Çoğunluğu klasik Rus edebiyatından kırka yakın çevirisi var. Aralarında Tolstoy, Dostoyevski, Saltıkov-Şçedrin, Gogol, Turgenyev, Puşkin, Zamyatin, Kuprin, Gonçarov, Leskov, Grin, Zoşçenko, Strugatski Kardeşler gibi yazarların bulunduğu çeviriler, Kitap, İthaki, Helikopter, Remzi gibi yayınevlerinde yayınlanıyor. @Hazal_Yalin

 

[i]     Nikolay Starikov, “Неошибочные «ошибки» США в Сирии.” https://riafan.ru/1111787-neoshibochnye-oshibki-ssha-v-sirii-kolonka-nikolaya-starikova.

[ii]    Fyodor Uspenskiy, “Сирия знает правду: зачем США уничтожают города и села в Дейр-эз-Зоре.” https://riafan.ru/1112561-siriya-znaet-pravdu-zachem-ssha-unichtozhayut-goroda-i-sela-v-deir-ez-zore?from=block_exclusive1

[iii]   A. Ramm, A. Kozaçenko, B. Stepovoy, “Сирии переданы более совершенные С-300.” https://iz.ru/800692/aleksei-ramm-aleksei-kozachenko-bogdan-stepovoi/predvaritelnye-raschety-sirii-peredany-bolee-sovershennye-s-300

[iv]   FAN, “Британия шпионит за российскими С-300 в Сирии.” https://riafan.ru/1111913-siriya-segodnya-pentagon-sporit-s-rossiei-iz-za-igil-britaniya-shpionit-za-s-300?from=block_exclusive1

[v]    FAN. “Сирия на финишной прямой: буферная зона вызревает…” https://riafan.ru/1112311-siriya-na-finishnoi-pryamoi-bufernaya-zona-vyzrevaet-nesmotrya-na-stychki-boevikov-chto-zhdet-idlib-posle?from=block_exclusive1

[vi]   Yelena Rıçkova, “Путина заставили ответить за слова, а он пошел дальше: ‘Во всем виноваты США’.” https://www.nakanune.ru/articles/114479/

[vii]  Anatoliy Koşkin, “Япония и Южная Корея против России? Безрассудству тоже есть предел.” https://regnum.ru/news/polit/2505705.html

[viii]Eduard Limonov, “Случайно задушили и случайно отрезали голову.” https://regnum.ru/news/polit/2505638.html

[ix]   Andrey Kolesnikov, “Такой Валдай нам не нужен.” https://www.kommersant.ru/doc/3773637

[x]    Nikolay Starikov, “Хайли не лайкли.” https://riafan.ru/1109946-khaili-ne-laikli-kolonka-nikolaya-starikova