SAAF-Irak’ta sivil halka yönelik saldırıların mezhep çatışması olarak nitelendirilmesine karşı çıkan Şii çevreler, Iraklıları hedef alan saldırıların mezhep çatışması çıkarmaya çalışan tekfirci gruplarla Saddam kalıntıları tarafından gerçekleştirildiğini, bunlara Şii kimliğiyle karşılık verenlerin Şii dini ve siyasi otoriteleri tarafından mahkum edilip dışlandığını belirttiler.
Son dönemlerde adından “Sünni katili” olarak söz edilen “Ebu Der’a” (Kalkan Sahibi) adlı Şii kökenli şahsın Sünni Iraklılara yönelik olarak gerçekleştirdiği terör eylemleri konusunda görüşlerine başvurduğumuz Iraklı Şii dini ve siyasi yetkililer, Irak’taki Şii otoritelerinin mezhep çatışmasını ve Iraklılara yönelik saldırıları açık bir şekilde haram ilan ettiklerini belirterek bu ad altında Iraklılara yönelik işlenen cinayetlerin ne ad altında olursa olsun kendileri tarafından mahkum edildiğini ifade ettiler.
İsminin açıklanmasını istemeyen Iraklı bir Şii siyasi yetkili, son dönemlerde adı “Sünni katili” olarak öne çıkan Ebu Der’a adlı Şii teröristle ilgili olarak sitemize şu açıklamayı yaptı:
“Irak’ta terörist Baasçı ve el-Kaidecilerin Ehl-i Beyt taraftarlarını öldürülmesi ve bir gün içinde Sadr semtinde 7 patlayıcı dolu aracın infilak etmesi, Cihad mahallesindeki el-Zehra camiinde masum Şiilerin katledilmesi sonrası ölü yakınlarından bazıları ölülerinin intikamını almak maksadıyla dini otoritelerden bağımsız olarak hareket ettiler.
Bu çerçevede öne çıkan isimlerden birisi de Ebu Der’a (Kalkan Sahibi) lakaplı bir kişiydi. Ebu Der’a Saddam rejiminden kalma eski Basçıları öldürmeye başladı. Öldürülenler Sünni mezhebine bağlı bir hayat sürdürüyor olmasalar da toplumsal anlamda mensup oldukları çevreler bakımından Sünni olarak değerlendirildikleri için Ebu Der’a’nın infazları Sünnilere karşı kıyım infazları olarak değerlendirildi. Zerkavi Şiileri tekfir etti, kanlarını akıttı Ebu Der’a Baasçıları öldürdü, Sünnileri tekfir etmedi. Bununla birlikte söz konusu şahsın intikam hırsıyla gerçekleştirdiği yasa dışı cinayetler tüm Şii otoriteler tarafından mahkum edilmekte ve bu şahıs dışlanmaktadır.
Meselenin bu yönü ortadayken ve gerek Ayetullah Seyyid Ali Sistani’nin “Şiilerin tamamı öldürülse de herhangi bir kimsenin bir Sünni kardeşini öldürmesi caiz değildir” ve gerekse Seyyid Mukteda Sadr’ın “Bu tür suçların işlenmesi kesinlikle kabul edilemez. Böyle olaylara karışanlar derhal Mehdi Ordusu’ndan atılacaktır” dediği Irak’taki her vatandaş tarafından bilmesine rağmen Haris Dari liderliğindeki Müslüman Âlimler Heyeti olayı medyaya “Şiiler Sünnileri öldürüyor” şeklinde yansıttı.
Öte yandan olayla ilgili gelişmeler incelendiğinde Ebu Der’a’nın Sünnileri tekfir etmediği, rasgele hedefler belirleyerek infazlara kalkamadığı da görülmektedir. Ebu Der’a’nın eylemlerine bakılırsa kanundan bağımsız davranarak eski rejim taraftarlarını öldürdüğü gözükmektedir. İstihbarat bilgileri ışığında ise bazı eski rejim taraftarlarının “Mehdi Ordusu” ismini kullanarak kendilerine muhalif Sünni Müslümanları öldürdüğü, böylelikle “mezhep çatışması” çıkarmayı çalıştığı bilinmektedir.
Son günlerde Sadr şehrine yönelik akıl almaz operasyonlar düzenleyen ABD ordusu ise Irak’ta bile olduğu belli olmayan, dini çevreler tarafından dışlanmış olan bu şahsı bulmak adına onlarca masum insanı katletmektedir. Bu doğrultuda Bağdat’taki Sadr semtinde ve Kerade gibi Şii yerleşim bölgelerinde giriş çıkışlar kapatılmıştır.”
Konuyla ilgili olarak sitemize bir açıklama gönderen Sadr semti hastane hekimlerinden Dr. Hasan Kufi ise söz konusu şahsın herhangi bir dini veya toplumsal lideri dinleyecek biri olmadığını, Saddam döneminde güvenlik teşkilatında çalıştığı süre içerisinde de başına buyruk davranışlarından dolayı hapse mahkum edildiğini belirtti.
Dr. Kufi ayrıca ABD’nin Ebu Dera’ gerekçesiyle Sadr kentinin giriş ve çıkışlarını kapattığını belirterek “Sadr semtinde tüm giriş ve çıkışlar kapalı olmasına rağmen ve semtte ABD askerlerinin kontrolü hakimken bugün işçilerin toplandığı meydana bombalı saldırı yapılabilmiş ve 31 masum insan hayatını kaybetmiştir” dedi ve Irak halkına yönelik saldırılarda ABD’nin gizli veya açık bir rolünün olduğunu öne sürdü.