YDH- Hazal Yalın, Bugün akşam saatlerinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin arasında yapılan telefon görüşmesini değerlendirdi.
***
Bu akşam saatlerinde Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Rusya Devlet Başkanı Putin arasındaki telefon görüşmesi, öyle anlaşılıyor ki, Türkiye tarafının beklentilerine cevap vermedi.
Hatırlanacağı gibi, daha önce cumhurbaşkanı, dışişleri bakanı, savunma bakanı ve AKP sözcüsü tarafından yapılan açıklamalarda "rejim şubat sonuna kadar gözlem noktalarının arkasına çekilmezse vuracağız" vurgusu dikkat çekiyordu.
Erdoğan da bugün telefon görüşmesinden önce yaptığı açıklamada, sahadaki durumu "ben buna savaş diyebilirim" ifadesiyle tanımlamayı tercih etmişti.
Ancak Putin'le telefon görüşmesinin ardından cumhurbaşkanlığı tarafından yapılan ve AA'nın yayımladığı ilk açıklamada, Erdoğan'ın Putin'e, "Suriye rejiminin İdlib'de dizginlenmesi şart" demekle yetindiği anlaşılıyor.
AA'ndan bir saat kadar sonra Kremlin’den de bugünkü telefon görüşmesiyle ilgili açıklama yapıldı. Açıklama şöyle:
"Türk tarafının inisiyatifiyle Vladimir Putin ile Türkiye cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan arasında bir telefon görüşmesi yapıldı.
Dikkatlerin odağında yine, İdlib gerilimi azaltma bölgesinde gelişen durum vardı. Putin, aşırılıkçı grupların devam eden saldırgan eylemlerinden ötürü ciddi endişesini belirtti.
Suriye Arap Cumhuriyeti'nin egemenlik ve toprak bütünlüğüne koşulsuz saygı gösterilmesi zorunluluğu vurgulandı.
Rusya ve Türkiye devlet başkanları, İdlib konusunda gerilimi azaltmaya, ateşkesi sağlamaya ve terörist tehdidi etkisizleştirmeye yönelik bakanlıklar arasında ikili görüş alışverişinin faal hale getirilmesi hususunda görüş birliğine vardılar.
Askeri organlar arasındaki hattan temasların yoğun biçimde devam etmesi teyit edildi.
Keza Libya’daki barış süreci meselesi de ele alındı. 19 Ocak 2020 tarihli Berlin Konferansı kararlarının kesintisiz hayata geçirilmesinin önemine dikkat çekildi."
Açıklamada özellikle dikkat çekici olan, egemenlik ve toprak bütünlüğü vurgusuydu.
Bu ifadenin iki lider tarafından değil, sadece Putin tarafından kullanıldığı anlaşılıyor. Ancak böyle bir vurgu yapılmış olması, Rusya basınında önemli yorumlara yol açtı.
Yorumlar genellikle, Erdoğan tarafından Suriye'nin bölünmesi teklifi mi yapıldı sorusu etrafında dönüyor.
Lenta.ru'nun görüşme haberine bakmak yeterli olacak. Bu prestijli yayın, haberinde şu cümleyi kullanıyor:
"Putin, Erdoğan'la görüşmesi sırasında Suriye'de bölünmeyi reddederek, ülkenin egemenlik ve toprak bütünlüğüne koşulsuz saygı gösterilmesi zorunluluğuna dikkat çekti."
Bugünkü telefon görüşmesinin, Rusya'nın tutumuna dair şüpheleri bütünüyle dağıttığı söylenebilir. Görüşmede Rusya, Suriye'nin toprak bütünlüğü ve egemenliğine bağlılığı temelinde terör tehdidini ezme iradesini kesin bir şekilde vurgulamış görünüyor.
Dün TSK'nın cihatçı saldırısına topçu desteği verdiği esnada Rusya hava kuvvetlerinin saldırısı sonucu 3 tank ve 6 zırhlı vurulmuş, 2 TSK personeli de hayatını kaybetmişti.
AKP sözcüsü Ömer Çelik, yayınladığı tweette, saldırıyı "Suriye rejimi"nin yaptığını ileri sürmüştü.
Ancak Rusya devlet televizyonu, Erdoğan ile Putin görüşmesinin hemen ardından saldırının Rusya hava kuvvetleri tarafından yapıldığını gösteren görüntüler yayınladı.
Bu sabah YDH'da yayınlanan haberde, dün geç saatlerde Putin ile Fransa Devlet Başkanı Macron ve Almanya Başbakanı Merkel arasındaki görüşmenin ayrıntıları ele alınıyordu.
Bu görüşmede iki nokta büyük önem taşıyordu. İlki, Putin tarafından Suriye'nin egemenlik ve toprak bütünlüğü temelinde terörist tehdidinin ortadan kaldırılması kararlılığının bir kez daha ifade edilmiş olması, ikincisi ise, Fransa ve Almanya liderleri tarafından Erdoğan'la birlikte dörtlü bir zirve çağrısı yapılmasıydı.
Putin'in bu çağrıya en azından şimdilik olumsuz cevap verdiği de anlaşılıyordu.
Erdoğan bugün, Putin'le telefon görüşmesi yapacağını duyurduğu açıklamasında, Fransa ve Almanya liderlerinin dünkü görüşmesinden haberdar olduğunu da ifade etti.
Erdoğan şöyle dedi:
"Merkel ve Macron, Putin'le yaptıkları görüşmede, İdlib'de çok kararlı bir ateşkesin yapılması için bir daveti kendisine yaptılar. Henüz beklenen bir cevap vardır diyemem. Dörtlü zirve için 5 Mart'ta İstanbul'u teklif ettiler, henüz Putin onlara arzu edilen cevabı vermedi."
Bundan kısa bir süre sonra RT Rusça servisi de, Almanya dışişleri bakanlığının, Merkel, Macron ve Erdoğan arasında dün akşam bir telefon görüşmesi yaptıklarını açıkladı.
Bu durum, Almanya ve Fransa liderlerinin muhtemelen Türkiye'nin talebiyle ve ateşkes sağlama hedefiyle Putin'le görüşme yaptıklarını, ancak görüşmede istediklerini alamadıklarını kesin olarak gösteriyor.
Dün ilk olarak Bloomberg, Türkiye'nin ABD'den Patriot bataryaları istediğini duyurdu. Haber öğle saatlerinde Sputnik Türkçe servisine konuşan bir savunma bakanlığı yetkilisi tarafından yalanlandı; ancak akşam saatlerinde savunma bakanı Akar'ın bir televizyon kanalına verdiği mülakatta doğrulandı.
Bugün TASS, Amerikan hükümetinden bir yetkiliye dayandırdığı haberinde, söz konusu yetkilinin şu ifadeleri kullandığını belirtti:
"Türkiye'de Suriye sınırının yakınına Patriot füzeleri yerleştirilmesi talebinden haberdarız; ancak herhangi bir karar alınmadı."
Bununla birlikte biraz önce düşen teyitsiz bir haber, ABD'nin belki de fikir değiştirmiş olabileceğini gösteriyor. Buna göre, ABD'nin Almanya'daki Ramstein üssünden (Avrupa'daki en büyük üssü) Türkiye'ye 5 C-17 kargo uçağı geldiği iddia ediliyor.
Kimi kaynaklar, bu uçakların Patriot bataryaları taşıdığını ileri sürüyorlar.
Eğer durum buysa, Türkiye'de Suriye sınırına Patriot bataryaları yerleştirilmesi kararı bizzat Trump tarafından verilmiş olmalı.
Bu ise Erdoğan'la yeni bir telefon görüşmesi ve basına açıklanmayan pazarlıkların sonucu olabilir.
Ne var ki böyle bir girişim, bir felaket senaryosunun prelüdü anlamına gelebilir. Zira, Patriot bataryalarının Suriye hava sahasını hedef almak üzere istendiği hatırlanacak olursa, Rusya'nın buna ne karşılık vereceği, sadece merak değil büyük bir endişe konusu da olmalı.