Çevirmenin notu: Myanmar’da şubat ayının başında gerçekleştirilen askeri darbenin ardından geniş çaplı bir protesto dalgası başlamışken, New Eastern Outlook’ta Brian Berletic imzasıyla yayımlanan bu yazıda, ülkedeki protestolarda yer alan aktörlerin, ABD’nin maddi desteğini de arkasına alarak; Libya ve Suriye tecrübelerine benzer bir senaryoya giriştikleri anlatılıyor.
***
Myanmar sokaklarındaki protestocular, İngilizce “R2P” ya da “koruma sorumluluğu” talep eden pankartlar sallamaya başladığında, birçokları için ilk tepki, en son 2011’de Libya için Batı’dan “R2P” talep edilmesini hatırlamak olmalıydı.
Myanmar’da ABD destekli Aung San Suu Kyi hükümeti ve onun Ulusal Demokrasi Birliği’nin (NLD) bu yılın başlarında devrilmesine yanıt olarak şiddetli protestolar başladı. Bu protestolarda yer alanlar, yıllar önce Rohingya’daki topluluklara saldıranların aynısıydı; bölge sakinlerini katletmiş ve ev ve iş yerlerini yakıp yıkmışlardı. O zamandan sonra şimdi de “barışçıl” yöntemleri benimsemeleri pek mümkün değil.
Batı medyası, protestoların şiddet ihtiva eden yapısını görünmez kılmaya yardımcı olması için, asılsız can kaybı ve gözaltı sayıları sunan Siyasi Tutsaklara Yardım Derneği (AAPP) gibi sahte insan hakları gruplarına büyük ölçüde bel bağladı. Batı medyası, AAPP’nin ABD hükümeti tarafından Ulusal Demokrasi Vakfı (NED) aracılığıyla finanse edildiğinden ve derneğin kurucusu ve eş başkanının – Ko Bo Kyi – aynı zamanda bir NED mensubu olduğundan hiç söz etmiyor.
Benzer paravanlar, Libya İnsan Hakları Birliği ve Suriye İnsan Hakları Gözlemevi gibi, Libya ve Suriye'de Batı tarafından sırayla kullanıldı.
Palalı, kılıçlı, yaylı-oklu, molotof kokteylli ve polis ve askerlerle çatışan diğer silahlı protestocuların videoları Batı medyasında bile yer buldu ve nadiren şiddet olaylarında hayatını kaybeden polis ve askerlerden de bahsedildi. Ancak Batı medyası, genel anlamda Myanmar güvenlik güçleri tarafından “barışçıl protestoculara” dönük tek taraflı bir “katliam” uygulandığı anlatısını sürdürdü.
2011 yılında Libya ve Suriye’deki çatışmaların başlangıç evrelerinde anlatılan benzer hikayeleri hatırlıyoruz.
BBC ve Reuters gibi Batılı medya kuruluşları, Libya ve Suriye’deki muhalefeti, bu grupların ağır silahlarla – tanklar dahil – görüntülerinin ortaya çıkmasına kadar “barışçıl” olarak göstermeye çalıştı. Muhalefetin ağır silahla donanmış ve örgütlü olduğu konusundan kamuoyu haberdar olduktan sonra – ve ABD ve müttefiklerinin onları açıkça silahlandırıp destekleme zamanı geldiğinde – Batı medyası, “barışçıl protestocuların” neden “silaha sarılmaktan başka alternatifi kalmadığını” izah etmeye başladı.
Tamı tamına aynı anlatı şimdi Myanmar’da uygulanıyor.
Columbia Journalism Review’de yer alan makalede açıklandığı gibi ABD hükümeti tarafından NED üzerinden finanse edilen Myanmar Now, “Sivil katliamı devam ederken, bazıları silaha sarılmanın zamanının geldiğine karar verdi”başlıklı yeni bir yazıda benzer bir anlatıyı bugün satmaya çalışıyor.
Yazı şu iddiada bulunuyor:
“Sadece sapanlar, eğreti kalkanlar ve molotof kokteylleri ile donanmış olan Ko Saung ve yoldaşları, ölümcül silahlarla donatılmış silahlı kuvvetlere ve merhametsizce cinayet işleme ruhsatına sahip olmadıklarını görebiliyorlardı.
Bu sebeple kendilerine ait gerçek silahlar edinme ve onları nasıl kullanacaklarını öğrenme zamanlarının geldiğine karar verdiler. Bunu yapmak için de etnik silahlı grupların onlarca yıldır Tatmadaw ile savaştığı sınır bölgelerine gitmeleri gerektiğini biliyorlardı.”
Makale daha sonra paralel bir hükümetin – krize sadece iki ay kala – nasıl kurulduğunu ve “federal ordunun”, ülkeyi kontrol etmek için Myanmar ordusuyla savaşmaya ne denli hazır olduğunu açıklıyor:
“Myanmar’ın devrik sivil hükümetinden vekillerin oluşturduğu Pyidaungsu Hluttaw Temsil Komitesi (CRPH), bir alternatif sundu: Rejime muhalif tüm güçleri içeren bir federal ordu.
CRPH'ye göre amaç, mezra/köy seviyesinden ilçe seviyesine kadar savunma planları oluşturmak. Teklifi özetleyen bir açıklama yayımlandıktan sonra, ülkenin çeşitli bölgelerinde bir dizi güvenlik komitesi kuruldu.”
Bu “rejime muhalif güçler”, birçoğu NED’in internet sitesinde listelenen, STK görünümlü paravan örgütler aracılığıyla ABD’den on yıllardır fon, ekipman ve silah alan silahlı etnik grupları içeriyor.
Tıpkı Libya ve Suriye’de olduğu gibi; Batı medyası ve Myanmar Now gibi ABD tarafından finanse edilen propaganda kuruluşları, “demokrasi yanlısı özgürlük savaşçıları” fikrini satmaya çalışıyor. Gerçekte bunlar, açıkça etnikçi silahlı aşılıkçılardan oluşan, ABD tarafından on yıllardır Myanmar’ı bölmek için kullanılan ve Myanmar hükümeti ile mücadelesi esnasında ve eğer başarılı olurlarsa sonrasında kendi aralarında girecekleri ölümcül ve uzun soluklu bir çatışmada ülkeyi yakıp yıkacağı muhakkak olan gruplar.
CRPH, hiç şüphe yok ki – önümüzdeki günler ve haftalarda – ABD ve müttefikleri tarafından Myanmar’ın “meşru” hükümeti olarak tanınacak. Bu durum ABD ve diğerlerinin, ülke üzerinde mutlak gücü ele geçirme teşebbüslerinde onlara silah vermesini, fon sağlamasını ve başka şekillerde destek sağlamasını mümkün kılıyor.
ABD’nin, – ağır silahlarla donanmış muhaliflere karşı Myanmar hava kuvvetlerinin kullandığını belirterek – tıpkı Libya’da ve [kısmi olarak] Suriye’de yaptığı gibi burada da sınırlı askeri müdahale teklif etme fırsatı da olacak.
Vekil rejim, ABD ordusunu Myanmar topraklarına “davet edebilecek.” Bu çaresiz ABD’nin Çin’i ordusuyla kuşatması için rüya gibi bir senaryo. Özellikle de askerlerini, Myanmar gibi doğrudan Çin sınırındaki bir ülkeye konuşlandırmış olacak.
ABD, Arap Baharı’nın – bir virüs gibi – yayılarak Moskova ve Pekin kapısına kadar ulaşacağı sözünü verdi. Çin için o gün, sınırındaki açıkça enfekte olmuş ve yavaş yavaş ölmekte olan Myanmar ile şimdi geldi.
Çeviren: Emre KÖSE