Saddam neden idamı hak ediyor?

11 Temmuz 2006

Londra’da yayın yapan Şark’ul Evsat’ın bugünkü baskısında Tarık El-Hamid imzasıyla

YDH- Londra’da yayın yapan Şark’ul Evsat’ın bugünkü baskısında Tarık El-Hamid imzasıyla yayınlanan “Saddam neden idamı hak ediyor?” başlıklı makaleyi arkadaşımız Furkan TORLAK çevirdi.

 

Saddam neden idamı hak ediyor?

 Devrik rejim lideri Saddam Hüseyin hakkında boğularak idam edilmesi yönündeki kararının çıkmasının hemen ardından “kayıp Arap vicdanı” birden bire ortaya çıktı ve Saddam’ı savunmaya başladı. Bu noktada kimi defa mahkemenin yasal olmamasından kimi defa mahkemenin tiyatro olmasından bahsedildi ki gerçekten tüm bu söylemler siyasi bir duruşu temsil ediyordu.

Kimilerinin şöyle söylediğini duyduk: “Bırakın da hayatının geri kalanını zindanda geçirsin. Tarih onu yargılar” Birileri de “hukuki” terimlerden söz ediyordu. Oysa şimdiye dek “hukuk” denen şeyin yokluğu, “meşru” yahut “meşru olmayan” gibi kavramlardan söz edilmemesi birçok insanın sorununun kaynağıydı.

Saddam, ister boğularak isterse kurşunlanarak idam edilsin, 30 yıllık yönetimi dolayısıyla ölümü hak ediyor. O kaçtıktan sonra gerisinde bıraktığı Irak’ın yüzyıllarca geride kalmasına, çevresindeki ülkelere kıyasla suya, petrole, birçok akla sahip olmasına rağmen hiçbir kalkınmaya sahne olmamasına şahit oluyoruz.

Saddam satın aldığı her siyasetçi ve medya organına verdiği her Irak dinarı için; kendi döneminde yaydığı yolsuzluklar için; birilerini ağırladığı sigara, viski, hediye ettiği arabalar ve doldurduğu banka hesapları için; verdiği petrol kuponları için idamı hak ediyor. Tüm bu paralar, Irak halkı için harcanacağı yerde birtakım yolsuzluklarda kullanıldı.

Sıkıntılarla dolu döneminde attırdığı her kurşun için de Saddam, idamı hak etmektedir. Her türlü işkenceyi gören her kadın ve her erkeğin döktüğü gözyaşı nedeniyle Saddam idamı hak etmektedir. Bu işkencelerin hesabını kim yapabilir ki!

O, halkına bunca savaşı yaşattığı için, onları bir gün acısız bırakmadığı için de idamı hak etmektedir. O, ABD işgalini engellemek için kendi ülkesinin izzeti ve onurunu korumak adına ülkesini terk etmekten de kaçınmıştır. Ama savaş sırasında kaçarak kendisini saklayacak bir çukur aramaya koyulmuştur. Oysa kendisi savaş meydanından kaçan herkesi, kulağını keserek aptallaştırarak cezalandırıyordu.

Saddam bir düşünce olarak da idam cezasını hak ediyor. Onun ölümüyle sadece azgın biri öldürülmüş olmakla kalmayacak; bilakis onun idamıyla bir bölük yazar, aydın ve siyasetçi de idam edilecek. Bu kimseler hayatı boyunca Saddam’ın yalancı şahitliğini üstlendiler. Bu azgının kendi vatanının evlatlarına yaptıklarını göz ardı ederek, kendilerince “düşman Batı” karşısında bu azgını savundular.

Bu bir şifa temennisi değil! Bilakis Saddam’ın Irak halkına çektirdiği onca zulme karşın adaletin gerçekleşmesi talebi. Kim insanları zulümle yönetiyorsa o kimsenin ortadan kaldırılmasına insanlar elbette sevindirecek; kim de insanları adaletle yönetiyorsa o kimse için insanlar elbette üzülecektir.

Saddam’ın idamında bir mesaj, şiddetli bir ceza vardır. Bazıları elleri onca masum insanın kanına girmesine rağmen esenlik içerisinde hayatını sürdürüyor. Bir yandan da halkları zulüm ve baskının gölgesinde yaşamını sürdürmeye çalışıyor. İşte bu idamın mesajı onlaradır:

 “Katile, bir gün katledileceğinin müjdesini ver. Gelecekte olsa da bir gün…”