YDH- Neşra haber ajansı tarafından yayımlanan Manal Zuaiter imzalı yazıda şu ifadelere yer verildi:
Hizbullah, İran petrolünü gemilerle ve tanker konvoylarıyla Amerika ve İsrail’in gözü önünde denizden ve karadan Lübnan’a getirdi. Bu, Hizbullah’ın 2000 yılındaki zaferi, 2006 yılındaki Temmuz Savaşında İsrail’i yenmesi ve 2014 yılında Lübnan Suriye sınırındaki tekfircileri mağlup etmesi düzeyinde bir zafer.
Bu başarılar, Hizbullah’ın bölgede bir askeri güç olduğunu ispat ederken partinin aynı zamanda Lübnan’a ekonomik dengeyi yeniden kazandıran bir ekonomik güce dönüşme kapasitesini de arttırıyor.
Hizbullah, bu petrol meselesine girmeden önce kendine ait mali kurumların, sağlık kurumlarının ve toplumsal kurumların yönetiminde de eşsiz başarılar kazanmıştı.
Hizbullah’ın bu üstünlüğü, İsrail rejiminin Lübnan’ın petrol servetini kötüye kullanması konusunda sessiz kalmamasına sebep oldu. Nitekim onların liderlerinden biri, Lübnan hükümetini bu büyük ve önemli meseleyle ilgili olarak “devekuşu politikası” izlemekle eleştirdi.
Bu noktada, eldeki bilgiler gösteriyor ki Lübnan’da, uluslararası alanda veya bölgede hiç kimse İran’dan petrol getiren bu gücü ve kapasitesi ile Hizbullah’ın İsrail’le tartışmalı bölgelerde petrol sondajına başlamasına hayret etmemelidir.
Hizbullah Genel Sekreteri Seyyid Hasan Nasrullah, herhangi bir yabancı şirketin İsrail’le sorun yaşamaktan çekinerek katılmaya cesaret edememesi halinde bölge sularında petrol arama çalışmaları yapacak olan İranlı şirketlerin güvenliğini sağlamaya hazır olduğunu açıklamıştı. Bu, kesinlikle öylesine söylenmiş bir söz değildi. Direniş’e yakın kaynakların ifadesiyle bu iş, Hizbullah liderinin belirli bir siyasi, ekonomik ve askeri perspektifle yaratığı bütünsel bir “ekonomik vizyon”du.
Bu çerçevede, kaynaklar ilk defa Hizbullah’ın tartışmalı bloklarda arama ve sondaj çalışması yapacak olan şirketlerle ilgili olarak bütüncül bir dosyaya sahip olduğunun bilgisini açıklamış oldu. Elbette bu durum, Lübnan hükümetinin bu dosyayı ihmal etmeyi ve geciktirmeyi sürdürmesine ve Lübnan’ın hiçbir hakkını canlandırmayacak boş konuşmaları ve uzun müzakereleri beklemesine bağlı olacak.
Eldeki bilgiler gösteriyor ki sondaja başlayacak şirketler, petrolün arz edileceği taraflar ve bu dosyayla ilgili her şey, başından sonuna kadar oldukça sıcak ve hararetli. Bugün Direniş, kendisine dayanak yapabilmek için Lübnan hükümetinin İsrail saldırısına vereceği resmi cevabı bekliyor.
Konuyu bilen kaynaklara göre sınır belirleme müzakerelerinin İsrail tarafından ihlal edilmesine Lübnan hükümetinin bundan çekilerek cevap vermesi gerekiyordu. Lübnan hükümeti ayrıca Total (Fransız), Novatek (Rus) ve Eni (İtalyan) şirketlerinden oluşan konsorsiyumun sözleşmeyi fiilen ertelemeye devam etmesi ve arama sondajı yapmaması halinde sözleşmeyi kesin olarak feshetmesi gerekiyor. Buna paralel olarak da başka şirketlerin Lübnan’ın petrol zenginliğini çıkarmasının yolunu açması gerekiyor.
Lider, Lübnan Başbakanı Necib Mikati'nin Lübnan’a getirilen İran petrolüne ilişkin yaptığı "Lübnan'ın egemenliğinin ihlalinden dolayı üzücü" şeklindeki ifadesini eleştirdi ve bunu Lübnan egemenliğinin ilk sınavında bir "siyasi yanılgı" olduğunu söyledi ve sözlerini diplomatik yolla ifade etmek istersek “ifadesi ona ihanet etti” diyerek değerlendirdi.
Dolayısıyla, aynı lidere göre, Başbakan Mikati'nin bir yandan bu bakanlık açıklaması ve ulusal birlik gerekleri doğrultusunda İsrail’in ihlal dosyasını netleştirmesi ve siyasi olarak uygulaması gerekirken, diğer yandan da petrol zenginliğini çıkarmaya hemen başlamak için bir vizyon ve net bir mekanizma geliştirmek için Mikati hükümetine ihtiyaç var.