Rusya’nın Ankara Büyükelçisi Aleksey Yerhov’un bugün İzvestiya’da yayınlanan mülakatı, Rusya dışişlerinin önemli diplomatlarının son aylarda ortaya çıkan gerilimle birlikte başladıkları mülakatlar zincirinde önemli ve dikkat çekici bir halka teşkil ediyor.
Mülakat, esas itibariyle iki temel soru üzerine kurulmuş. İlki, Ukrayna krizi ve Türkiye’nin “arabuluculuk” girişimi, ikincisi de İdlib’de HTŞ’ı (eski Nusra Cephesi, El Kaide’nin Suriye kolu) meşrulaştırma çabaları.
Bununla birlikte mülakatın önemi, sadece verilen cevaplarda değil, verilmeyen cevaplarda da yatıyor. Beşinci kuşak savaş uçağı üretimine yönelik görüşmeler konusunda, “Diyeceğim her şey arzu edilmeyen sonuçlar doğurabilir,” sözleriyle cevap vermekten kaçınıyor. Sputnik V’nin Türkiye’de “ne yazık ki” tanınmadığını vurguluyor. İki bileşenli olan Sputnik V aşısının ilk komponentinin milyonlarca getirilmesine rağmen Sağlık Bakanlığı’nın tanımaması yüzünden “çöpe atıldığı” iddiaları hatırlanacaktır.
Büyükelçi Yerhov, birinci başlıkta olanca diplomatik nezaketiyle, çerçevesi Ukrayna ve Rusya arasında şeklinde çizilmiş “arabuluculuk” girişimlerinin boşuna olduğunu vurguluyor. Büyükelçi şöyle diyor:
“Rusya, Türkiye’nin Ukrayna’ya Minsk mutabakatlarını yerine getirmeye itmek için etkide bulunması olanağını memmuniyetle karşılar. Ama günümüzdeki krizin temelinde ABD ve NATO’nun Rusya’nın Avrupa güvenliği ve uluslararası güvenlik alanındaki kaygılarına yönelik sistematik anlayışsızlığı yatıyor. Tam bu noktada bir problem mevcut; bunu ‘Rusya-Ukrayna çatışması’ şeklinde nitelemek tamamen doğru olmaz. Gereken, eşit ve bölünmez güvenlik ilkesinin pratikte nasıl hayata geçirileceği üzerine Rusya-NATO ve Rusya-ABD düzlemlerinde görüşmelerdir. Moskova, bu tutumunu Ankara’ya açıkladı, ancak arabuluculuk yapma çağrıları, imrendirici bir ısrarla seslendirilmeye devam ediliyor.”
Yerhov, İdlib konusunda da şöyle diyor:
“İdlib’de HTŞ’ın faaliyetlerinde artış var; bu örgütün yöneticisi Abu Muhammed el-Culani de ‘sivillerini’ giydi, çeşitli törenlere katılıyor, insani yardım dağıtıyor, etkili bir idareci rolüne bürünüyor.”
Büyükelçi, bütün bunların, ister istemez HTŞ’ı “süsleyip ılımlı muhalefete katma” planlarını düşündürttüğünü vurguluyor, ancak örgütün bütün listelerde, daha önce olduğu gibi terörist olarak kalacağını vurguluyor.
Yerhov son olarak, Türkiye’nin aktif bir dış siyaset izlediğini ve “burada her gün bir şeyler olduğunu” hatırlatıyor:
“Demek ki tepki göstermek, düşünmek, planlamak gerek, sürekli uyanık olmak, rahatlamamak gerek. … Bu ülke Rusya için her zaman önemliydi; buraya yapılan atamalar da her zaman zor ve prestijli sayılmıştır.”