Rusya’da Savunma Bakanlığı’nı, ordu yönetimini ve siyasi karar alıcıyı sorgulatan üç olay peşpeşe yaşandı.
İlki, Ukrayna ordusunun Harkov cephesinden taarruzu, görece geniş bir toprak parçasının, en önemlisi de İzyum’un terk edilmesiydi. Ama burada kalsa askeri gereklilik sayılıp üzerinde durulmayabilirdi.
İkincisi, kısmi seferberlik ilanının ardından yaşananlardı. Asker kaçaklığı kamuoyu tarafından görece makul karşılandı; ama seferberliğe çağrılanların üniforma, çadır, el feneri gibi çok temel ihtiyaçlarının karşılanmasındaki sıkıntılar gerilim doğurdu. Burada kalsa gene de büyük bir sorun olmayabilirdi; ne var ki bu ihtiyaçların karaborsaya düşmesi ve fiyatlarının katlanması (kapitalizmin doğal bir sonucu: üretim ve bölüşüm devlet tarafından yapılmazsa tekel kârı oluşur) öfkeye yol açtı.
Üçüncüsü, bu gelişmelerin üzerine bir de Krasnıy Liman’a Ukrayna saldırısı üzerine şehrin terk edilmesi, ortaya çıkan güvensizlik ortamını pekiştirdi.
Rusya her zaman şaşılacak kadar açık bir toplum olmuştur. İlk ikisiyle ilgili şu sorular artık sessizce değil açıkça soruluyor (Daily Storm’un kurucusu, ciddi bir kamuoyu olan gazeteci Anastasiya Kaşevarova’nın telegram mesajından özetliyorum):
“İkmal nerede? Armata nerede? Her şey nerede? Çaldılar mı? Sattılar mı? Nereye gitti? Var mıydı? İzyum, Balakley, Liman için neden hiçbir şey yapılmadı? Neden hat takviye edilmedi? 8 ay boyunca neden hazırlanılmadı? Seferberlikte her şey bilhassa mı yoksa kasten mi böyle yapılıyor? Neden normal şekilde yürütülmüyor? ... Seferberlik çok önceden gerekiyor idiyse neden daha önceden hazırlanılmadı? Üniformalara ne oldu? Bunlar neden yok? Neden biz Rusya olarak bunları satın alıp duruyoruz? ... Neden parklar, biatlonlar, tatbikatlar özel askeri operasyondan daha öncelikli?”
Krasnıy Liman’ın terk edilmesi üzerine Kadırov, zehir zemberek mesajlar dizisine devam etti (esir takasını da çok sert ifadelerle eleştirmişti) ve ortaya çıkan durumdan, Orta Askeri Bölge komutanı ve Harkov ricatından sonra “yeniden gruplanan” birliklerin başına getirilen Aleksandr Lapin’i suçladı. Oysa, Suriye’deki Rusya birliklerinin de komutanlığını yapmış olan Lapin çok kısa bir süre önce, 4 Temmuz’da başkanlık kararnamesiyle Rusya Federasyonu Kahramanı ilan edilmişti.
Kadırov mesajında, Lapin’in fiilen sahada olmadığını, kendisinin bu durumu Genelkurmay Başkanı Gerasimov’a bildirdiğini (doğrusu, öyle anlaşılıyor ki, cephedeki Çeçen savaşçıların şikayetlerini ilettiğini), ancak Gerasimov’un, Lapin’in askeri yeteneğinden kuşkusu olmadığını, üstelik Krasnıy Liman ve çevresinden geri çekilme ihtimalini olduğunu düşünmediğini söylediğini yazdı. Demek ki Kadırov, ne zaman yapıldığı belirsiz olan bu görüşme sırasında Krasnıy Liman’ın terk edilebileceğinden endişeliydi.
Kadırov mesajında Lapin’i “vasat” diye nitelemekle kalmadı, Genelkurmay’da himaye gördüğünü de yazdı ve bu durumu “ordu nepotizmi” diye niteledi.
Kadırov, “sınır bölgelerinde savaş durumu [sıkıyönetim] ilanına ve düşük güçte [taktik] nükleer silah kullanımına kadar köklü tedbirler alınması gerektiğini” de belirtti.
Orduya yakın Rıbar (Balıkçı) adlı bir telegram kanalı, çok geçmeden Kadırov’a cevap verdi: Lapin’in her zaman cephenin en önlerinde olduğunu, mevcut durumun onun hatası olmadığını, ancak Batı Askeri Bölgesi’nin “mesleki kifayetsizliğini” düzeltemediğini yazdı. Rıbar, Krasnıy Liman’ın düşmesini de Batı Askeri Bölge birliklerinin başarısızlıklarına bağladı ve “durumu düzeltmek için bir şeyler yapmaya başlamak” gerektiğini yazdı.
Bunun üzerine Adil Rusya’dan Delyagin, herkesin aklındaki soruyu doğrudan doğruya sordu: “Günümüz Rusya’sında ordunun, vatanın savunmasının vasıtası olmaktan ziyade general ve daha alt seviyede subay leşlerini besleme ve bunların yüklerini yıldızlar ve haçlarla ağırlaştırma vasıtası olduğunu anlıyorum, doğru mu anlıyorum?”
Delyagin’in bir sonraki sorusu daha da önem taşıyordu: “Şoygu ve Gerasimov kendi sahalarında, [Maliye Bakanı] Siluanov ve [Merkez Bankası Başkanı] Nabiullina’nın kendi sahalarında gördüğü işlevi mi görüyorlar?”
* * *
“Rusya her zaman şaşılacak kadar açık bir toplum olmuştur” dediğimde, bu ülkeyle ilgili liberal postülanın “totaliter, otoriter, vb.” klişeleriyle çeliştiğini biliyorum. Bu yüzden, “Kırıminform” adını taşıyan, sosyalist filan da olmayan telegram kanalının hatırlattığı (ve hatırlatması tesadüf değil; yaşananlarla ilgili Savunma Bakanlığı’ndan izahat talebinin bir başka tezahürü) yazışmayı aktarmak gerek.
28 Ağustos 1942 günü, bu sırada Kuzeybatı Cephesi komutanı olan Semyon Timoşenko, Stalin’e şu telgrafı çekti:
“Yoldaş Stalin’e. Basında yayınlanan ‘Cephe’ adlı piyes özel bir dikkati hak ediyor. Bu piyes bize asırlarca zarar verir. Bunu kaldırmak, yazarını da sorumluluğa çekmek gerek. Bu bağlamda suçlular ayıklanmalı.”
Stalin aynı gün, Timoşenko’ya şu telgrafı gönderdi:
“Çok gizli. Kuzeybatı Cephesi, Mareşal Timoşenko’ya. Korneyçuk’un ‘Cephe’ adlı piyesiyle ilgili telgrafınızı aldım. Piyesin değerlendirmesinde haksızsınız. Piyes, Kızıl Ordu ve onun komuta kademesi için büyük bir eğitsel önem taşıyor. Piyes, Kızıl Ordu’nun yetersizliklerine doğru bir şekilde dikkat çekiyor; bu yetersizliklere gözlerimizi kapatmak doğru olmaz. Yetersizlikleri cesaretle kabul etmek ve bunları ortadan kaldıracak tedbirleri almak gerek. Bu, Kızıl Ordu’nun düzeltilmesi ve mükemmelleştirilmesinin biricik yoludur.”