Son dönemde adından çok bahsedilen ‘Aslanların Yuvası’ adlı direniş örgütü, kısa sürede geniş bir halk desteği kazandı.
‘Aslanların Yuvası’, özellikle de işgal altındaki Batı Şeria'da farklı yapılanması, işgalci İsrail’e yönelik operasyonlarının yoğunluğu ve başarısı nedeniyle ‘denklem kurucu’ yapıların arasında gösteriliyor.
Örgüt, yaptığı çağrıyla 23 Şubat'ta binlerce Filistinliyi kendisine destek için sokağa çıkarmayı başardı.
Sadece işgal altındaki Filistin topraklarında değil, Gazze şeridinde de insanlar gece yarısı destek için Gazze ile işgal altındaki toprakları ayıran duvarların önünde toplandılar.
Geniş halk kitleleri tekbirler eşliğinde ve işgalci rejim güçlerinin saldırısı sonucu hayatını kaybeden Filistinlilerin fotoğraflarıyla bu direniş grubuna bağlılıklarını ve desteklerini gösterdiler.
‘Aslanların Yuvası’ bu çağrıyı 23 Şubat’ta Nablus'ta işgal güçlerinin 12 Filistinliyi katletmesi nedeniyle yapmıştı ve İsrail rejimi ve kamuoyu da dahil birçok kişi bu kadar güçlü bir halk desteği beklemiyordu.
Zira rejim güçleri ve medyası ‘Aslanların Yuvası'na yönelik her operasyon sonrasında grubun zayıfladığını iddia ediyordu.
Tabi ki bunda bir yandan Filistin Özerk Yönetimi Başkanı Mahmud Abbas’a bağlı güvenlik güçlerinin de İsrail’le yaptığı işbirliği ve grubun üyelerine yönelik tutuklama kampanyaları da etkiliydi.
Fakat ‘Aslanların Yuvası’ tüm bu beklentilere rağmen hızla büyümeye ve Abbas yönetiminin de tüm kuşatmasına rağmen her öldürülen üyesi sonrasında daha çok katılımla işgalcilere karşı güçlü operasyonlar yapmaya devam ediyor.
Bu çok yeni, aynı zamanda kararlı direniş grubu kurulalı henüz bir yıldan uzun bir süre geçmedi.
‘Aslanların Yuvası’ direniş grubu adını ilk olarak 27 Ağustos 2022'de kurulan bir Telegram kanalı vasıtasıyla duyurdu.
Ardından örgütün ambleminin yer aldığı ve işgalci güçler tarafından öldürülen iki savaşçısının fotoğrafını paylaştı.
Aynı zamanda 30 Ağustos’ta Telegram kanalında ilk kez işgal güçleriyle girdikleri bir çatışmanın da haberini yayınladılar.
‘Aslanlar Yuvası’, geçtiğimiz yıl 2 Eylül’de, eski Nablus şehrinde ilk basın toplantısını düzenledi.
Örgütün 30 savaşçısı tam teçhizatlı olarak ve yüzden fazla kişinin de katılımıyla eski Nablus şehrinin sokaklarında temmuz ayında öldürülen iki savaşçısını anmak için yürüdüler.
Örgüt, bu vesileyle tüm kamuoyuna varlığını ve her an savaşmaya hazır olduğunu gösterdi.
İlk basın toplantısında grubun sözcülüğünü yapan maskeli silahlı bir savaşçı “Silahlarımız boş yere havaya kurşun sıkmayacak, tek hedefimiz işgaldir" açıklamasıyla grubun hedefini de açıkça beyan etti.
‘Aslanların Yuvası’, kendini Filistinli geleneksel silahlı gruplardan bağımsız, yeni bir silahlı grup olarak ilan etti.
Yıllardır direniş örgütlerini inceleyen birçok uzman tarafından "net bir emir veya hiyerarşi olmadan bir araya gelmiş gençler" olarak tanımlanıyorlar.
Bazı analistler, grubun ortaya çıkışının 2022 yılının şubat ayında, yani İsrail rejimi güçlerinin Nablus bölgesindeki silahlı çatışmalarda önemli bir artış fark ettiği dönemde gerçekleştiğini iddia ediyor.
İsrail rejimi güçleri 26 Ocak 2022’de, işgal altındaki Batı Şeria'nın kuzeyindeki Cenin şehrine ve mülteci kampına baskın düzenledi. Bu, son yılların en kanlı baskınlarından biriydi ve on Filistinli işgalcilerin saldırısında hayatını kaybetti.
Birleşmiş Milletler de 2022'yi Filistinliler için Batı Şeria'da son16 yılın en ölümcül yılı olarak açıkladı.
‘Aslanların Yuvası'nın ortaya çıkışı, Cenin mülteci kampının ilk 6 ayında devam eden çatışmaların ardından geldi.
Bu anlamda Aslanların İni'nin oluşumu, ‘Cenin Tugayları’ ve ‘Nablus Tugayları'nın oluşumuyla birlikte Batı Şeria'nın kuzeyini sarsan bir olgunun parçası olarak gerçekleşti.
Nablus’ta Şubat 2022’de el-Fetih’in askeri kanadı olan el-Aksa Tugayları’nın 3 üyesinin öldürülmesi da sarsıcı bir olaydı.
Bu açıdan bakıldığında örgütün kuruluş tarihiyle ilgili net bir tarih vermek imkansız görünüyor.
Ayrıca geçtiğimiz yıl 9 Ağustos'ta Nablus'ta işgal güçleriyle girdiği çatışmada hayatını kaybeden İbrahim Nablusi de grubun doğal bir üyesi ve kurucularından biri olarak kabul ediliyor.
İbrahim Nablusi daha 18 yaşında olmasına rağmen, İsrail İşgal güçlerinin arananlar listesinde en üst sıralardaydı. Defalarca suikast girişimlerinden sağ kurtulmayı başardı; fakat 9 Ağustos tarihinde saatlerce süren çatışma sonrasında hayatını kaybetti.
İbrahim Nablusi, çatışma sırasında yolladığı ses kaydında tüm Filistin halkına “Lütfen benim ölümümden sonra vatanınıza sahip çıkın, silahınızı bırakmayın” diye seslendi.
Bu çağrıya karşılık tüm Filistin direniş örgütleri onu bir lider olarak selamladı.
Örgütün tamamı gençlerden oluşuyor ve bu gençlerin her biri farklı siyasi aidiyetler taşıyor. Uzmanlar, ilk başlarda çoğunun ailesinin el-Aksa Tugayları’na yakın olduğu belirtiliyordu. Fakat her yeni şehit haberiyle birlikte ‘Aslanların Yuvası’ grubunun üyelerinin farklı kökenlerden geldiği de açıkça görülüyor.
Örneğin geçtiğimiz yılın ekim ayında, Aslanların Yuvası'nın önde gelen liderlerinden Tamer el-Kilani, Nablus'ta bir patlayıcı ile gerçekleştirilen suikastla öldürüldü.
Tamer el-Klani FHKC kökenli bir savaşçıydı. İşgalci İsrail ordusu suikastın sorumluluğunu üstlenmemiş olsa da Aslanların Yuvası yaptığı açıklamayla rejimi suçladı.
Aynı zamanda işgalcilerle güvenlik işbirliğini sürdüren Abbas yönetiminin de sorumlu olduğunu ifade etti.
Zira ekim ayında Abbas yönetimi Aslanların Yuvası'na yönelik büyük bir tutuklama kampanyası başlatmıştı.
İşgal güçlerinin bölgedeki operasyonlarına paralel olarak yaptıkları çağrıda açıkça "silahınızı bırakın, teslim olun can güvenliğinizi sağlayalım" denildi.
Bu dönemde grubun yaklaşık 10 üyesi Abbas yönetimine teslim oldu. Fakat Abbas yönetimi onları tutukladı ve hapsetti.
Aslanların Yuvası direniş grubunu bir araya getiren yegane şeyin işgale karşı son nefeslerine kadar savaşma isteği olduğu grubun yaptığı açıklamalarda da ifade ediliyor.
Grubun en çok kullandığı sloganlardan biri de işgalci İsrail’e yönelik söylediği “Kimin kimi kuşattığını göreceğiz” sloganı.
Bu nedenle direnişi yükselten ve işgale karşı savaşan tüm gruplar ve örgütlerle de doğal olarak Aslanların Yuvası ile “siper yoldaşlığı” sergiliyor.
Batı Şeria'daki operasyonlara öncülük eden diğer örgütler, Filistin İslami Cihad, el-Aksa Şehitleri Tugayları ve kamplarda kurulan diğer küçük direniş grupları da varlığını sürdürmeye devam ediyor.
‘Aslanların İni’ direniş grubunun kim tarafından desteklendiği sorusu İsrail kamuoyunun gündemini meşgul eden önemli sorulardan biri.
Grup yaptığı açıklamalarda açıkça kimse tarafından finanse edilmediklerini dile getiriyor.
Ayrıca kullandıkları silahların çoğunun karaborsadan alındığı belirtiliyor. Fakat grup aynı zamanda İsrail işgaline karşı mücadelelerinde Hamas veya İslami Cihad dahil her türlü grup veya milisle işbirliği yapmaya hazır olduğunu da defalarca dile getirdi.
Bu bağlamda özellikle İran'ın Batı Şeria'da silahlı direnişin yükseltilmesi çağrılarını da unutmamak gerekiyor.
Ekim 2022’de İran İslam Devrim Muhafızları Ordusu Komutanı Hüseyin Selami Batı Şeria’nın da Gazze ile aynı şekilde “silahlandırılabileceğini” ve “süreç”in zaten devam ettiğini açıklamıştı.
Özetle Filistinli siyasi partilere olan inancını yitirmiş ve yerleşik bir İsrail işgali ile karşı karşıya kalan daha küçük silahlı grupların oluşumu ve ‘Aslanların Yuvası’ direniş drubunun kurulma süreci için uygun açıklama olabilir.
İşgal ordusu ve yerleşimci saldırganlığına koordineli askeri operasyonlarla yanıt veren grup, Filistin direnişinin değişen yüzünü temsil ediyor ve halk desteğinden yararlanıyor.
Batı Şeria’da özellikle İkinci İntifada sonrasında İsrail’in ve Filistin Yönetiminin baskıları nedeniyle halk kitleleri yeni gelişen örgütlere karşı temkinli yaklaşıyordu.
Grubun askeri taktikleri, işgalci rejim güçlerinin tahmin etmekte zorlandıkları silahlı çatışmalara giren yeni nesil savaşçılarla çatışmaların ciddi bir şekilde tırmanmasını içeriyor.
Sadece işgalci güçlerin baskınları ile yüzleşmiyorlar aynı zamanda rejim güçlerine karşı karakol, kontrol noktası baskınları, suikastlar gibi organize operasyonlar da yapıyorlar.
2022'nin sonunda Filistin Bilgi Merkezi tarafından yayımlanan resmi istatistiklere göre, çoğu 20'li ve 30'lu yaşlarındaki savaşçılar, sadece iki ayda binden fazla operasyon gerçekleştirdi.
Aslanların Yuvası direniş grubunun, işgalin tüm operasyonlarına ve Abbas yönetimin tutuklama kampanyalarına rağmen savaşçı sayısını artırmada sosyal medyayı aktif olarak kullanması önemli bir paya sahip.
Aslanların Yuvası'nın Telegram kanalı yüzbinlerce kişi tarafından takip ediliyor. Aynı şekilde Tik Tok gibi yeni nesil sosyal medya araçları da grup için propaganda açısından önemli bir zemin oluşturuyor.
Tıpkı İbrahim Nablusi'nin rejim güçleriyle çatışmasının ortasında yayımladığı ses kaydı gibi, grubun hayatını kaybeden diğer savaşçılarının da vasiyetleri ve ses kayıtları bu platformlar üzerinden yayımlanıyor.
Aslanların Yuvası direniş grubunun, son dönemin en aktif ve güçlü silahlı propaganda örgütü olduğunu söylemek yerinde olacaktır. Her başarılı operasyonları sonrasında diğer örgütlerinde onları öven açıklamalar yapması bu noktada önemli bir avantajları oluyor.
Son söz olarak başta ‘Aslanların Yuvası’ olmak üzere Batı Şeria'da faaliyet gösteren direniş grupları, adı konmamış olan yeni intifada dalgasının en önemli aktörleri.
Filistin halkının yediden yetmişe katıldığı ve öncülüğünü gençlerin yaptığı bu direniş sürecine, saha dışı aktörler tarafından adlandırılma yapılmasına da pek ihtiyaç olmadığı görülüyor.
Tüm bu gruplar "Halkın Beşiği İlkesine"[1] bağlı kalarak sürecin öncüleri olmaya devam ediyor.
13 yaşındaki çocukların dahi ceplerinde vasiyetlerini taşıdığı, savaşçıların çatışma ortamında dahi halka ve diğer savaşçılara ‘silahı bırakmayın’ çağrıları yaptığı bir dönemde Aslanların Yuvası direniş grubunun Batı Şeria'da direnişin öncülerinden olmaya devam edeceğini öngörmek mümkün.
Aslanların Yuvası direniş grubu son katliamın ardından yaptığı açıklamada "Ne pahasına olursa olsun pusulamızdan sapmayacağız" diyerek işgalci rejimi uyardı ve "Bizi beklemediğiniz yerden geliyoruz" dedi.
[1] Halkın beşiği ilkesi, Filistin direnişi içinde uzun bir geçmişe sahiptir ve halkın beşiği, direnişin genel bir varlık haline dönüşmesine yol açan, direniş ve kitleler arasındaki bir uyum durumunu ifade eder. Bu desteğin maddi, manevi, mali ve sosyal olmak üzere çeşitli biçimleri vardır. Bu biçimlere örnek olarak düşmanı caydırmak, kaçakları barındırmak, direnişi olası bir tehlikeye karşı uyarmak, direnişi destekleyen edebiyat ve medya üretimi ve çok daha fazlası sayılabilir.