YDH- Mevcut savaşın İsrail’in ekonomisini ne kadar etkilediğini görmek için işgal altındaki Filistin'de bu kısa sürede yüzde 3,7'den yüzde 5'e yükselen enflasyon oranına bakmak yeterli.
İsrail’in varlığının temel direklerinden birinin ekonomi olduğunu belirtmekte fayda var. İsrail’in kurulmasından sonra dünyanın her yerinden Yahudileri buraya çeken nedenden biri ekonomik faktör idi. Dolayısıyla güvenlik faktörüyle birlikte ekonomik faktör de darbe aldığında aslında İsrail’in varlığının temel direklerinden biri vurulmuş oluyor. İşte bu durum onlar açısından ciddi ve çözüme kavuşturulması gereken acil bir hal arz ediyor.
Mevcut savaşın ilk bölümünde (kırk sekiz gün - dört günlük ateşkesten önce), İsrail Gazze halkının başına yüz binlerce dolarlık bomba attı ve Gazze'ye saldırmak için gece gündüz yüzlerce pahalı uçuş düzenledi. 300.000'den fazla yedek gücü geri çağırdı, ağır ekonomik baskıya tanık oldu. İsrail Maliye Bakanlığı Ekim ayında savaşın günlük maliyetinin yaklaşık 270 milyon dolar olduğunu açıklamıştı. Bu aylık 8 milyar dolardan fazla anlamına gelmektedir. Savunma Bakanlığı’nın açıkladığı yıllık bütçenin ise 24 milyar dolar civarında olduğunu söylemek gerekir. Bu durum İsrail’in 2023 bütçesini revize etmeye başlamasına neden oldu.
Üç gün önce Yediot Aharonot gazetesi bir rakam daha ortaya koyarak İsrail'in günde 246 milyon dolar harcadığını yazmıştı. Financial Times da ayrıca İsrail'in bütçe açığının gelecek yıl (2024) üç katına çıkacağını ve GSYİH'nın %5-8'i civarında bir rakama ulaşacağını bildirdi.
İsrail’in maruz kaldığı bazı maliyetlerin detaylarına girmeden önce, bu savaşın zararlarının onlar için doğrudan ve dolaylı olmak üzere ikiye ayrıldığını belirtelim. Bu maliyetler o kadar yüksek ki, dünya kamuoyunun savaşın durdurulması yönündeki baskısının yanı sıra ekonomik faktörün de İsrailli liderlerin Gazze'de ilan ettiklere hedeflere süre sınırlaması olmadan ulaşamayacakları faktörlerden biri haline geleceği söylenebilir. Çünkü İsrail'in iç kamuoyu ne yüksek insani kayıplara ne de uzun süreli ekonomik zararlara tahammül edebilecek bir yapıya sahip.
Savaşın doğrudan maliyeti
Öncelikle doğrudan maliyet olarak, savaşın ve Savunma Bakanlığı’nın ağır maliyetini zikretmek gerekir. Bu bakanlığın bütçesi yaklaşık 24 milyar dolar. Tel Aviv merkezli ekonomik danışmanlık şirketi Leader Capital Markets geçen hafta, İsrail hükümetinin Gazze Şeridi'ndeki askeri operasyonlarının maliyetinin muhtemelen 48 milyar dolara ulaşacağını bildirdi. Bu ekonomi merkezinin raporuna göre bu maliyetin muhtemelen üçte ikisi İsrail, üçte biri de ABD tarafından karşılanacak. İsrail'in Kongre’nin onayıyla ABD'den yıllık aldığı 3,3 milyar doların yanı sıra ayrıca füze teknolojisini güçlendirmek için de 500 milyon dolar aldığı bir sır değil.
İsrail ordusunun yaklaşık 170.000 aktif gücü var ve mevcut savaş için 360.000 kişilik yedek kuvvet çağrıldı. Bu çağrı Savunma Bakanlığı’na büyük bir maliyet yükledi. Tahmin edilen rakam aylık 1 milyar 300 milyon dolar. Bu maliyetler o kadar yüksek ki İsrail yakın zamanda 6 milyar dolarlık yüksek faizli kredi çıkardı. Bu nedenle İsrail, bu 360.000 kişiden bir kısmına yönelik çağrıyı iptal etme kararı aldı.
Bir diğer doğrudan maliyet ise güney ve kuzey sınırlarındaki yerleşim yerlerinin boşaltılmasıyla ilgilidir. Yaklaşık 250.000 kişi devlet merkezlerine ve otellere yerleştirildi. Savaş uzadıkça her gün bu maliyet daha da artıyor.
Doğrudan maliyetler arasında, savaştan etkilenen ailelere ve işletmelere vadedilen mali yardımı da söylemek gerekir. Tabii ki bu, birtakım memnuniyetsizlikleri de artırdı, çünkü Netanyahu hükümetinin bu konuda verdiği sözleri yerine getirmediği görülmekte. Tüm bu yaşananların işyerlerine ve pazara yansımasının Corona salgını günlerinde yaşananları hatırlattığını hatta belki daha da kötü olduğunu söylemek mümkün.
Savaşın dolaylı maliyeti
Dolaylı maliyetlere savaş durumundan kaynaklanan her türlü zarar dahildir. Örneğin işsizlik arttı ve Uluslararası Kredi Değerlendirme Kuruluşu Standard & Poor's'a göre işsizlik 2023 yılı sonunda (yani bir ay içinde) %3,8'e ulaşacak ve gelecek yıl %4,5'e çıkacak. Şu anda işsizlik sigortası almak için Ulusal Sigorta Kurumu'na başvuranların sayısı en az 47.000 çalışanı içeriyor ve hükümet çalışanlarının beşte biri şu anda işsiz.
İsrail’deki tüm çalışanların yüzde 14'ü teknolojiyle ilgili alanlarda çalışıyor. Teknoloji sektörü İsrail ekonomisinin temel direklerinden biridir ve küresel teknoloji şirketleri de bunun bir parçasıdır; örneğin Microsoft, Google ve Apple'ın İsrail'de araştırma ve geliştirme merkezleri vardır. Baskı o kadar yüksek ki, Microsoft geçen hafta savaşın uzaması halinde İsrail'deki teknolojinin geleceğinin risk altında olacağı konusunda uyardı.
Turizm sektöründe yaşanan sorunları da dolaylı maliyetler arasında zikretmemiz gerekir. Öyle ki, 7 Ekim'den bu yana bu sektör Corona döneminden çok daha kötü koşullar yaşıyor.
Bir diğer dolaylı maliyet ise cepheye çağrılan 360.000 kişilik yedek güç. Bir yandan geri çağırma nedeniyle hükümet ayda 1,3 milyar dolar maliyete katlanmak zorunda, diğer yandan da her biri farklı işkollarında çalışan bu kişiler geri çağırma nedeniyle işlerini kaybettiler, bu da çifte maliyete neden oldu. Bu nedenle İsrail kabinesi bu çağrının bir kısmını iptal etme kararı aldı. (Tüm bu anlatılanları göz önünde bulundurduğumuzda Hizbullah'ın Filistin'in kuzey sınırlarındaki operasyonlarının etkisini daha iyi anlamış oluruz: İsrail bir yandan yedekler için çağrısını artırmak zorunda kalacak ki, bu daha fazla para harcaması anlamına geliyor. Diğer yandan da ordunun en az üçte birini kuzey sınırında tutması gerektirdiğinden onları Gazze'ye karşı kullanamayacak.)
7 Ekim olayları sonucunda ilk bir iki günde yaklaşık 20 milyar dolar kaybeden İsrail borsası iyi günler yaşamıyor, bu durum uzun süre devam ederse katlanılamaz hale gelecektir.
Savunma Bakanı'nın ve bizzat Netanyahu'nun tehditlerinin, geçici ateşkesin ardından savaşın güçlü bir şekilde devam edeceğine işaret ettiğini söylemeye gerek yok. ‘Kısa ve yıldırım savaşı’nın İsrail’in askeri doktrininin bir parçası olduğu bilinmekte, ama savaşın bu kadar uzaması İsrail ekonomisi için bir yıkım demektir.
Fakat tüm söylenenler, İsrail'in ekonomik olarak çökeceği anlamına da gelmiyor tabii ki. Hayır, İsrail ne kadar ekonomik baskı altında olursa olsun, Amerika bunun önemli bir kısmını Amerikan halkının vergilerinden karşılayacaktır. Habere göre Amerika, İsrail'e yaklaşık 14 milyar dolar verecek. Ancak burada önemli olan, maliyetler arttıkça bütçe açığının artacağı, bütçe açığının ekonomi üzerinde ek baskı oluşturacağı ve ekonomik baskının da iç memnuniyetsizliği artıracağıdır. Ekonomik koşulların sıkılaşması, 7 Ekim'in telafisi mümkün olmayan güvenlik darbesiyle birlikte göç sürecini de mutlaka etkileyecektir ve bu süreç ne kadar uzarsa İsrail içindeki olumsuz ekonomik etkileri de o kadar artacaktır.
İsrailli liderler, savaşta Hamas'ı yok etmeyi ana hedef olarak belirtmiş, iç baskılardan kurtulmak ve bu prestij savaşını bir ölçüde meşrulaştırmak adına, esirlerin geri dönüşünü de ana hedeflerden biri olarak ilan etmiştir. Ancak 25 gün süren kara savaşının sonucu, İsrail'e karşı yolun uzun ve zorlu bir yol olduğunu ve sonucun hiçbir şekilde garanti edilmediğini gösterdi. Dolayısıyla hedeflere ulaşılamamasının gölgesinde savaşı uzatan İsrail’in ekonomisinin ne olacağı zaten belli.
Vahid Samadi
Çeviri: YDH