İngiliz ana akım medyasındaki İsrail taraftarlığı belgelendi

08 Mart 2024

Britanya Müslüman Parlamentosu Medya İzleme Merkezi İngiliz ana akım medyasının İsrail yanlısı haberciliğine dair bir rapor yayımladı.

YDH- Birleşik Krallık merkezli medya organı Declassified UK'nin haberine göre, Britanya Müslüman Parlamentosu Medya İzleme Merkezi tarafından kapsamlı bir rapor hazırlandı. 

Rapor, İngiltere'de iyi bilinen ancak görmezden gelinen bir gerçeği ortaya koyarak İngiliz ana akım medyasının Filistin soykırımıyla ilgili haberlerinde İsrail'i destekleyen bir tutum sergiliyor.

Raporda BBC, ITV, Sky ve Channel 4 dahil olmak üzere 13'ten fazla yayın kuruluşundan 176 bin 627 televizyon klip analiz edildi.

Ayrıca 7 Ekim 2023 ve 7 Kasım 2023 tarihleri arasında Guardian, Times, Express ve Telegraph dahil olmak üzere 28'den fazla Birleşik Krallık çevrimiçi medya web sitesinden 25 bin 515 haber ve makale incelendi.

Veriler, olayların çerçevelenmesi, dil kullanımı ve Filistinli seslerin temsili açısından analiz edildi. Televizyon haberlerinde İsrailli bakış açılarına (4,311) Filistinli bakış açılarından (1,598) neredeyse üç kat daha fazla atıfta bulunuldu.

Çevrimiçi makalelerin yüzde 76'sının İsrail'in saldırganlığını Gazze'ye yönelik bir savaştan ziyade "İsrail-Hamas savaşı" olarak çerçevelediğini ve yayın medyasında vahşet, katliam ve katliam terimlerinin yüzde 70'inden fazlasının yalnızca İsraillilere yönelik saldırılara atıfta bulunmak için kullanıldığını ortaya koyuyor. 

Raporda bunun sadece sağcı basında yer alan nadiren karşılaştığımız bir tavır olmadığına dikkat çekildi.

Guardian gazetesi 17 Ekim'de İsrail'in Gazze'de uyguladığı kuşatma nedeniyle Filistinlileri sudan mahrum bıraktığını söylemek yerine Filistinlilerin "susuzluktan ölmeye" başladığını açıklamıştı.

'Meşru müdafaa hakkı'

İsrail'in Gazze'de sözde kendini savunma hakkını vurgulama konusundaki istekliliği haberlerin ana sloganını oluşturuyor.

Ancak Birleşmiş Milletler'in işgal altındaki Filistin toprakları özel raportörü Francesca Albanese'in de belirttiği gibi, İsrail uluslararası hukuka göre "meşru müdafaa" hakkı olduğunu iddia edemez çünkü Gazze işgal ettiği bir topraktır.

Rapor, Filistinlilerle ilgili herhangi bir haktan en yüksek oranda bahseden yayıncının el-Cezire'nin İngilizce kanalı olduğunu gösteriyor. 

Online medyada ise İsrail'in kendini savunma hakkından 963 kez bahsediliyor. Bu nokta, sadece 163 kez bahsedilen Filistin halkının haklarından altı kat daha fazla öne çıkarıldı.

İşgal Altındaki Gazze

Rapor, bir ay içinde Gazze teriminin geçtiği 98 bin 500'den fazla TV kanalında "işgal altındaki Gazze" kelimesinin sadece 26 kez geçtiğini ortaya koyuyor. 

Çevrimiçi makalelerde "Filistinliler öldürüldü" gibi ifadeler 665 kez geçerken, "İsrailliler öldürüldü" şeklinde 1.195 ( yüzde 55 daha fazla) atıfta bulunuluyor. 

Doğrulanmamış İddialar

Medya İzleme Merkezi'nin raporuna göre, "kafası kesilen" ve "bebekler" terimlerinin geçtiği 361 TV klibinden sadece 52'si yalanlama ya da sorgulamaya tabi tutuldu. Televizyon yayınlarında 29 kez "bebeklerin yakıldığından" bahsedildi. Declassified'ın bildirdiği üzere, İsrail'in Hamas'ın bebeklerin kafasını kestiğine dair yalan haberi Birleşik Krallık ana akım medyasında yaygın bir şekilde gerçekmiş gibi haberleştirilmiştir.

Filistin karşıtı görüşler 

Rapora göre, insanlıktan çıkaran veya saldırgan bir şekilde Filistin karşıtı görüşlere sahip olmak da İsrailli görüşmecilerin platformda yer almasına engel teşkil etmiyor ve yayında kışkırtıcı yorumlara sıklıkla itiraz ediliyor. 

Rapor ayrıca, İsrail'in saldırganlığına ilişkin yorumların çoğunu kaplayan utanmaz İslamofobiyi ve durumun Müslümanlar ile Yahudiler arasında bir çatışma olarak dürüst olmayan bir şekilde çerçevelenmesini de ortaya koyuyor.

Nihayetinde rapor, bütüncül bir yaklaşımla İsrail'in medyada yer alması konusunda "önemli önyargılara" ve "çarpıtmalara" işaret ediyor.

Medya İzleme Merkezi Direktörü Rizwana Hamid, raporun daha geniş kapsamlı sonuçlarını yorumlarken, "tüm seslerin duyulmasını ve tüm perspektiflerin temsil edilmesini sağlamak için adalet, doğruluk ve kapsayıcılık ilkelerini sürdürmenin zorunlu olduğunu" vurguluyor.