İsrail’in kitlesel cinsel şiddet sorunu

14 Mart 2024

YDH- Lübnan’dan yayın tapan The Cradle’da yayımlanan İsrail ve tecavüz üzerine başlıklı makalede, İsrail rejiminin güvenlik kurumlarında ve toplumunda sistematik tecavüz ve cinsel istismarın ayrıntılarına yer verildi. Robert Inlakesh tarafından yazılan On Israel and rape başlıklı makaleyi Keda Bakış çevirdi.

***

Tel Aviv’in Hamas’a yönelik şüpheli tecavüz suçlamaları, her gün 260 İsrailli kadın ve çocuğun tecavüze uğradığı İsrail’in kendi şok edici aile içi cinsel şiddet krizini gizliyor.

Batı medyası 7 Ekim’de İsrail’in kanıtlanmamış tecavüz iddialarına odaklanırken, Filistinlilerin karıştığı doğrulanmış tecavüz olaylarına ve İsraillilerin birbirlerine yönelik cinsel saldırılarına daha az yer verdi.

İsrail’in cinsel şiddet ve tecavüz olaylarıyla ilgili sorunu sadece beş ay önce başlamadı —kökleri bundan daha derin ve daha eskiye dayanıyor. Konuyu tam olarak anlamak için ülkedeki bağlamı ve genel istismar ortamını göz önünde bulundurmak önemlidir.

İsrail’in kitlesel cinsel şiddet sorunu

8 Şubat günü Haaretz üzücü bir ifşaatı gün ışığına çıkardı: Gazze ve Lübnan’la devam eden çatışmalar nedeniyle izinsiz yerleşim yerlerini terk etmek zorunda kalan İsrailliler arasında kadın ve çocuklara yönelik cinsel saldırı ve aile içi şiddet vakalarını gösteren 116 farklı belge.

Knesset’te [İsrail meclisi] Kadının Statüsü ve Toplumsal Cinsiyet Eşitliği konulu özel bir komite oturumu sırasında, komite başkanı MK Pnina Tamano-Shata [Ulusal Birlik Partisi] polisleri ve temsilcileri, şiddet ve cinsel saldırı olaylarıyla ilgili olarak tüm otellerden doğru veri toplamadıkları için azarladı.

Haaretz’in bir araştırmasına göre, “ordudaki kadın askerlerin üçte biri bir önceki yıl [2022] en az bir kez cinsel şiddete uğramıştır.

Eksik bilgilerle ilgili anlaşmazlıklara rağmen, rahatsız edici olaylara dikkat çekildi. Bunlar arasında 23 yaşındaki bir kişinin aynı otelde 13 yaşındaki bir kız çocuğu ile kurduğu bir pedofili vakası ve bir erkeğin bir kadını odasına kadar takip etmesiyle meydana gelen bir tecavüz de yer alıyor. Raporda ayrıca asansörlerin de cinsel saldırı ve şiddetin gerçekleşme olasılığının daha yüksek olduğu alanlar olarak belirtildi.

Cinsel saldırı vakaları yaklaşık 200 bin ‘yerinden edilmiş’ yerleşimciyle sınırlı kalmadı. Buna ek olarak, bir kadın asker Gazze’ye yönelik devam eden şiddetli askeri saldırlar sırasında bir asker arkadaşının tecavüzüne uğradığına dair inandırıcı iddialarda bulunmuştur.

Cinsel saldırı ve istismar İsrail ordusu için yeni bir şey değil. Haaretz’in bir araştırmasına göre, “ordudaki kadın askerlerin üçte biri bir önceki yıl [2022] en az bir kez cinsel şiddete uğramıştır.”

Haaretz, kadınların çoğunun başlarına gelenleri bildirmekten kaçındığını ve “başlarına gelenleri bildiren genç kadınların yüzde 70’inin ihbarlarının hiç dikkate alınmadığını ya da yeterince önemsenmediğini belirttiğini” aktardı.

2020 yılında, İsrail ordusunun cinsel şiddet krizi, askeri kurum içinde kayıtlı 1.542 cinsel saldırı şikayetinden sadece 31’i hakkında iddianame düzenlenmesinin ardından tespit edildi. 

Bu, ‘dünyanın en ahlaklı ordusu’ için çarpıcı bir ithamdır. Tecavüz hastalığına yakalanan sadece İsrail’in savaş örgütü değil.

Tecavüz, İsrail’de normalleştirildi

İsrail, insan kaçakçılığı için uygun bir bölge ve pedofiller için bir sığınak olmasının yanı sıra, belgelenmiş tecavüz ve cinsel saldırı vakalarında Batı Asya’da daima en üst sıralarda yer almıştır. 

2020 yılında İsrail’de 30 erkeğin 16 yaşındaki sarhoş bir kıza toplu tecavüz etmesi protestolara neden olmuştu. Bu olay, İsrailli kadın hakları grubu HaStickeriot’tan Ilana Weizman’ın her beş İsrailli kadından birinin hayatları boyunca tecavüze uğradığını açıklamasına yol açtı. Şok edici bir şekilde, her gün 260 tecavüz vakası rapor ediliyordu.

Jewish Community Watch kuruluşundaki aktivistler, İsrail’in “pedofiller için güvenli bir sığınak” haline geldiği konusunda uyarıda bulunmuş ve cinsel suçluların, herhangi bir Yahudi’nin vatandaşlık talep etmesine ve işgal altındaki Filistin’de yaşamasına izin veren İsrail Geri Dönüş Yasası’nı kullandığını belirtmişlerdi.

Mart 2021’de, en küçük kurbanın sadece 10 yaşında olduğu, reşit olmayanlara yönelik bir dizi toplu tecavüz olayı, İsrail’de cinsel saldırıların yaygınlığı konusunda büyük endişe yarattı.

APCCI, İsrail’de şiddet içeren cinsel suçların oranının Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) ülkeleri için ortalamadan yüzde 10 daha yüksek olduğunu söyledi ve bunu bir “salgın” olarak nitelendirdi. Aynı yıla ait bir Knesset raporu, 2019 ve 2020 yılları arasındaki cinsel istismar vakalarının neredeyse yarısının reşit olmayan kız çocuklarını kapsadığını açığa çıkardı.

2016 yılında Jewish Community Watch kuruluşundaki aktivistler, İsrail’in “pedofiller için güvenli bir sığınak” haline geldiği konusunda uyarıda bulunmuş ve cinsel suçluların, herhangi bir Yahudi’nin vatandaşlık talep etmesine ve işgal altındaki Filistin’de yaşamasına izin veren İsrail Geri Dönüş Yasası’nı kullandığını belirtmişlerdi.

Yıllar sonra, 2020’de CBS News, ‘Yahudi Amerikalı pedofiller İsrail’de adaletten nasıl saklanıyor’ başlıklı bir rapor yayınladı ve aranan kişilerin İsrail’de nasıl serbestçe dolaştığını ve geride çözülmemiş bir dizi ceza davası bıraktığını gösterdi.

Daha da kötüsü, İbrani medyası İsrail’de sivil tecavüz soruşturmalarının yüzde 92’sinin suçlama yapılmadan kapatıldığını bildirdi. 

İsrail’deki Tecavüz Kriz Merkezleri Birliği’ne (ARCCI) göre, ülkenin cinsel saldırı konusundaki ‘iyi yasalarına’ rağmen, bu yasaların yetersiz uygulanması, insanların saldırıların cezalandırılmasından kaçınmak için “yasal hileler” kullanması ve birçok saldırganın kovuşturmadan kaçınması anlamına geliyor. Yani kısaca, “insanlar zarar vermekten korkmuyor. Korku ya da cezalandırma yok.”

İsrail yargı sisteminin, 2010 yılında eski İsrail Cumhurbaşkanı Moshe Katsav’ın bir yardımcısına tecavüz etmek ve iki kadına daha cinsel tacizde bulunmak suçundan mahkum edilmesinde görüldüğü gibi, zaman zaman yüksek profilli tecavüz ve cinsel saldırı vakalarında devreye girdiği biliniyor. 

Ancak Katsav’ın yedi yıllık cezasının sadece beş yılını çektikten sonra serbest bırakılması, cinsel suçluların erken tahliyesine ilişkin bir tartışmanın fitilini ateşledi. 

APCCI, 2022 yılında İsrail’deki cinsel suçluların yüzde 75’inin cezalarının tamamını çekmeden serbest bırakıldığını bildirdi.

İsrail, Filistinlilere karşı tecavüzü silah olarak kullanıyor

İsrail’in kuruluşundan bu yana tecavüz, Filistinlilere karşı bir savaş silahı olarak kapsamlı bir şekilde belgelenmiştir.

İsrail’in Filistin köyü Tantura’da gerçekleştirdiği katliamın ardından çekilen 2022 tarihli bir belgeselde, Alexandroni Tugayı’nın gerçekleştirdiği şok edici tecavüz itirafları ilk kez kamuoyuna açıklanmıştır. 

O dönemde, biri Ekim 1948’deki Safsaf katliamı sırasında 14 yaşındaki Filistinli bir kıza karşı işlenen en az üç tecavüz vakası da dahil olmak üzere, bildirilen başka tecavüz vakaları da vardı. 

İlk Siyonistlerin de, özellikle 1948’deki Deir Yassin katliamıyla bağlantılı olarak, cinsel şiddet tehdidini istismar ettiklerini kabul etmek önemlidir. Tecavüz ve diğer cinsel şiddet türlerinin kesin olarak kanıtlanmasındaki zorluklar göz önüne alındığında, bu örneklerin dikkate alınması çok önemlidir.

İsrailli tarihçi Ilan Pappe’nin “Filistin’in Etnik Temizliği” adlı kitabına göre, cinsiyete dayalı vahşet hikayeleri, diğer köylerden insanların köylerini terk etmesi için kasıtlı olarak yayılmıştır.

Yakın zamanda Nakba’dan kurtulan iki kişiyle yapılan görüşmelerde, her ikisi de Deir Yassin’deki tecavüz vahşeti nedeniyle köylerini terk ettiklerini açıkladı.

Şu anda, savunmasız Filistinlileri cinselleştirmeye yönelik benzer bir zihniyet, İsrail ordusunun onayıyla sosyal medyada paylaşılan çok sayıda snuff filmde görülebilir. Bu videolarda erkek İsrail askerleri Filistinli kadınların iç çamaşırı çekmecelerini karıştırırken ve hatta alaycı bir şekilde iç çamaşırlarını giyerken gösterilmektedir.

10 Temmuz günü, yaklaşık 25-30 İsrail askeri Ajluni ailesinin evine zorla girdi. Beş Filistinli kadını silah zoruyla soyunmaya zorladılar ve onları ordunun saldırı köpeklerini üzerlerine salmakla tehdit ettiler.

BM uzmanlar panelinin son bulguları ve Gazze’de İsrail askerleri tarafından Filistinli kadınlara yönelik cinsel saldırı raporları, çatışma sırasında cinsiyete dayalı şiddetin rahatsız edici bir eğilim gösterdiğini ortaya koyuyor.

En az iki tecavüz vakasının yanı sıra çok sayıda cinsel aşağılama ve tecavüz tehdidi vakası da kaydedilmiştir. 

BM’nin kadın ve kız çocuklarına yönelik şiddet konusundaki özel raportörü Reem Alsalem, “Mağdurların gerçek sayısını uzun süre bilemeyebiliriz” dedi.

Sistematik cinsel aşağılama

2002 yılında Batı Şeria’nın Ramallah kentindeki İsrail askerleri İkinci İntifada sırasında Filistin televizyon kanallarına el koymuş ve birçok kanalda pornografik içerik yayınlamıştı. Bu eylem açıkça sosyal açıdan muhafazakar Filistin toplumunu utandırmayı amaçlıyordu.

Geçtiğimiz yıl Batı Şeria’da el-Halil şehri yakınlarında kayda değer bir cinsel aşağılama olayı yaşandı. Bu olay Haaretz ve B’Tselem tarafından hazırlanan bir raporda ayrıntılı olarak incelenmiştir.

İkinci İntifada’da İsrail askeri gözaltılarında kadınlara ve kız çocuklarına yönelik cinsel şiddet uygulandığına dair çok sayıda rapor ortaya çıkmıştı ve İsrailli insan hakları örgütü B’Tselem bu durumun yeniden ortaya çıktığını söylüyor.

10 Temmuz günü, yaklaşık 25-30 İsrail askeri Ajluni ailesinin evine zorla girdi. Beş Filistinli kadını silah zoruyla soyunmaya zorladılar ve onları ordunun saldırı köpeklerini üzerlerine salmakla tehdit ettiler.

Emel isimli bir kadın çocuklarıyla birlikte özel bir odaya alınmış ve kıyafetlerini çıkarmaya zorlanmıştır. Raporda şu ifadeler yer almaktadır: “Çocuklar da annelerinin aşağılanma karşısında hıçkıra hıçkıra ağlarken çırılçıplak bir halde arkalarını dönmelerinin emredildiğine şahit olmak zorunda kaldılar. Yaklaşık 10 dakika sonra kadın ve çocuklar solgun ve titreyerek odadan çıkarıldılar.”

İsrail güçleri tarafından Filistinli kadınlara yönelik her cinsel şiddet vakasını belgelemek imkansız olsa da, kadın mahkumların bunun en şiddetli biçimlerine maruz kaldığı iyi bilinmektedir. 

İkinci İntifada’da İsrail askeri gözaltılarında kadınlara ve kız çocuklarına yönelik cinsel şiddet uygulandığına dair çok sayıda rapor ortaya çıkmıştı ve İsrailli insan hakları örgütü B’Tselem bu durumun yeniden ortaya çıktığını söylüyor. Grup, son Hamas-İsrail esir takasında serbest bırakılan Filistinli kadın tutukluların tecavüzle tehdit edildiğini ve şiddetli tutuklamaların ardından çok sayıda aşağılayıcı çıplak aramaya maruz kaldıklarını belirtti.

Aşağıda 47 yaşındaki Lama al-Fakhouri’nin gözaltından serbest bırakıldıktan sonra B’Tselem tarafından kaydedilen ifadesinin bir bölümü yer almaktadır:

Bir sorgucu geldi ve bana İngilizce olarak Hamas’ın yaptıkları hakkında ne düşündüğümü sordu. Bana küfretti ve ‘fahişe’ dedi. Odada 20 asker olduğunu ve Hamas-IŞİD’in İsrail’in güneyindeki Yahudi kadınlara tecavüz ettiği gibi bana da tecavüz edeceklerini söyledi. Bana küfretmeye, beni ve ailemi tehdit etmeye devam etti. Sonra bir kadın asker geldi ve beni daha fazla kadın askerin bulunduğu başka bir odaya götürdü ve bana ‘Cehenneme hoş geldin’ dedi. Beni bir sandalyeye oturttular ve bana gülmeye ve tekrar tekrar ‘fahişe’ demeye başladılar.

İsrail güçlerinin Al-Moskibiyya gözaltı merkezinde 14 yaşındaki Filistinli bir çocuğa tecavüz ettiğine dair güvenilir kanıtlar elde ettikten sonra, İsrail bu bilgiyi Dışişleri Bakanlığı’na ileten insan hakları grubunun ofislerini basmış ve daha sonra bu grubu terörist örgüt ilan etmiştir.

Geçen yılın sonlarında İsrail gözaltısından serbest bırakılmasının ardından basına konuşan Baraah Abo Ramouz, Filistinli kadın mahkumların karşı karşıya kaldığı “yıkıcı” koşullar hakkında şunları söyledi

Sürekli dayak yiyorlar. Cinsel saldırıya uğruyorlar. Tecavüze uğruyorlar. Abartmıyorum. Mahkumlar tecavüze uğruyor.

2022 yılında Shin Bet, 2015 yılında gözaltına alınan Filistinli bir kadına karşı açılan cinsel saldırı davasını “delil yetersizliği” nedeniyle düşürdü. Bu, bir doktor ve kadın askerlerin kadının özel bölgelerine uygunsuz bir şekilde dokunduklarını itiraf etmelerine ve bölük komutanının emri verdiğini kabul etmesine rağmen gerçekleşti. Mağdurun temyiz başvurusunda şu ifadeler yer almaktadır:

Tecavüz ve oğlancılık teşkil eden fiillerin işlendiğine dair hiçbir ihtilafın olmadığı, yeterli kanıtın bulunduğu ve hiç kimsenin cezalandırılmadığı bir durumda, bu çok çirkin ve dayanılmazdır.

Eski ABD Dışişleri Bakanlığı yetkilisi Josh Paul’a göre, kendisi ve meslektaşları İsrail güçlerinin Al-Moskibiyya gözaltı merkezinde 14 yaşındaki Filistinli bir çocuğa tecavüz ettiğine dair güvenilir kanıtlar elde ettikten sonra, İsrail bu bilgiyi Dışişleri Bakanlığı’na ileten insan hakları grubunun ofislerini basmış ve daha sonra bu grubu terörist örgüt ilan etmiştir.

Savaş suçlarını körükleyen yanlış anlatılar 

İsrail hükümeti, bu iddiayı destekleyecek herhangi bir bağımsız soruşturma veya kanıt olmamasına rağmen, Hamas’ın 7 Ekim’de önceden planlanmış sistematik bir tecavüz kampanyası düzenlediği söylemini desteklemektedir. Bu arada, belgelenen cinsel şiddet vakaları önemsizleştirilmekte ve göz ardı edilmektedir.

İsrail’in 7 Ekim’deki tecavüz tanıklıklarında önemli bir rol oynayan kötü şöhretli ZAKA kurtarma servisinin ‘Haredi Jeffrey Epstein’ olarak bilinen seri tecavüzcü Yehuda Meshi-Zahav tarafından kurulmuş olması önemlidir.

İddiaların çoğunun ortaya çıktığı Kibbutz Be’eri ile ilgili cinsel şiddet iddialarında herhangi bir kanıt bulunamamıştır. İki vaka BM ekibi tarafından “asılsız” olduğu gerekçesiyle çürütüldü.

Bu durum, İsrail hükümeti tarafından ortaya atılan tecavüz iddialarının, özellikle de ZAKA gibi bir propaganda örgütü tarafından yayılıyorsa, güvenilirliği konusunda şüphe uyandırmaktadır.

Dokuz BM uzmanından oluşan bir ekip tarafından hazırlanan cinsel şiddet iddialarına ilişkin rapor, BM Genel Sekreteri’nin Çatışmalarda Cinsel Şiddet Temsilciliği tarafından geçtiğimiz günlerde yayınlandı. Bu rapor, İsrail hükümeti tarafından talep edilen ve Özel Temsilci Pramila Patten tarafından yürütülen sekiz günlük bir gezinin tamamlanmasının ardından geldi. 

Raporun herhangi bir soruşturma yetkisi olmadığını belirtmek önemlidir. Ancak bu gerçeğe rağmen raporda yer alan bazı ifadeler Batı medyasında büyük ilgi görmüş ve BM’nin İsrail’in anlatısını teyit ettiği gibi yanıltıcı bir algıya yol açmıştır. Raporun İsrail’in iddiaları için herhangi bir kanıt sunmadığını açıklığa kavuşturmak çok önemlidir.

İddiaların çoğunun ortaya çıktığı Kibbutz Be’eri ile ilgili cinsel şiddet iddialarında herhangi bir kanıt bulunamamıştır. İki vaka BM ekibi tarafından “asılsız” olduğu gerekçesiyle çürütüldü. 

Yaygın olarak tecavüzün kanıtı olarak gösterilen bir vakada, bir kadın iç çamaşırı indirilmiş halde ailesinden ayrı olarak bulundu. BM ekibi “olay yerinin bir bomba imha ekibi tarafından değiştirildiğini ve cesetlerin yerlerinin değiştirildiğini” söyledi.

BM raporu, İsrail istihbarat kurumlarının el-Aksa Tufanı Operasyonuna katıldığı iddia edilen kişileri sorgulamalarının delil olarak değerlendirilmediğini vurgulayarak İsrail’in iddialarına önemli bir darbe daha indirdi.

Rapor, Kibbutz Kfar Aza’da kadın kurbanların soyunmuş, bağlanmış ve vurulmuş halde bulunmasının tekrarlayan bir şekilde ortaya çıkmasının, potansiyel cinselleştirilmiş işkence veya zalimane, insanlık dışı ve aşağılayıcı muamele de dahil olmak üzere cinsel şiddet olasılığını akla getirdiğine işaret etti. Ancak raporda, bu mağdurlara yönelik cinsel şiddetin doğrulanmasının mevcut aşamada mümkün olmadığı da belirtilmiştir.

BM ekibinin İsraillilerin diğer suç mahallerini değiştirdiğini tespit ettiği göz önünde bulundurulduğunda, söz konusu suç mahallerinin bütünlüğünün de tehlikeye atılmadığından emin olmak için bağımsız bir soruşturma gerekli olacaktır.

Primila Patten’in BM misyonunun bulgularını tartıştığı basın toplantısında, hiçbir mağdurla görüşülmediğini ve sistematik bir cinsel şiddet kampanyasına dair hiçbir kanıt bulunmadığını itiraf etti.

İsrail’in yalanlarının insani bedeli

New York Times’ın karıştığı son skandalın İsrail’in söyleminin güvenilirliğine önemli ölçüde zarar verdiğini kabul etmek önemlidir. Gazetenin, tecavüze uğradığını iddia eden bir kadının ailesi tarafından itibarsızlaştırılan cinsel şiddet soruşturması derin bir etki yaratmıştır.

Primila Patten’in BM misyonunun bulgularını tartıştığı basın toplantısında, hiçbir mağdurla görüşülmediğini ve sistematik bir cinsel şiddet kampanyasına dair hiçbir kanıt bulunmadığını itiraf etti. Dahası, ekip herhangi bir cinsel şiddet vakasını belirli bir Filistinli direniş grubuyla ilişkilendiremedi.

Daha da kötüsü, X’te açılan bir başlıkta İsrail Ulusal Adli Kanıtlar Merkezi Başkanı Chen Kugel’in, kafası kesilmiş bebekler iddiası da dahil olmak üzere çürütülmüş vahşet propagandası paylaştığı ortaya çıktı. Bu durum durumu daha da kötüleştiriyor.

Bağımsız bir soruşturma olmaksızın doğrulanmamış iddiaların sürekli dolaşımda olduğu bir ortamda, bu grafik ve desteksiz iddialar savunmasız Filistinlilere yönelik cinsel şiddetin yaygınlaşmasına katkıda bulunuyor.

Cinsel saldırı konusunda kendi iç sorunlarıyla boğuşan İsrail’in, askeri yargı yetkisi dahilinde toplumsal cinsiyete dayalı şiddet uygulama konusunda rahatsız edici bir geçmişi vardır. İşgalci devlet tarafından işlenmeye devam eden zulümlere orantısız bir ilgi gösterilmemesi, Batı dünyasındaki ana akım medya tarafından sürdürülen açık bir çifte standardı vurgulamaktadır.