YDH- Beyrut merkezli el-Meyadin haber kanalının internet sayfasında yayımlanan “Gazze'de Ateşkese Giden Tek Yol Direnişin Tırmandırılmasıdır” başlıklı makalede Gazze'de son yaşanılanlar ve Direniş Ekseni'nin sahadaki tavrı ve durumu ele alınıyor.
Robert Inlakesh tarafından yazılan Escalation Of Resistance Is The Only Road To A Ceasefire In Gaza başlıklı makaleyi Keda Bakış çevirdi.
***
Gazze'deki durum vahim ve tarihimizde kara bir leke. Bu çıkmazdan kurtulmak için yalnızca iki potansiyel yol vardır: büyük ölçekli bir bölgesel çatışma ya da ateşkes. Ateşkesin sağlanabilmesi için, düşmanlıkların sürdürülebilir bir şekilde sona ermesine yol açacak önemli bir dizi olayın meydana gelmesi gerekir.
Filistin direnişi, hem 7 Ekim'deki ilk saldırı sırasında hem de şimdi Gazze'deki kara savaşında ABD-İsrail savaş makinesine aşağılayıcı bir darbe indirdi.
Ne yazık ki, Gazze ile ABD-İsrail ittifakı arasındaki çatışmada, işgalcilerin yaklaşımlarında önemli bir değişiklik olmadığı sürece Gazze halkının tamamen yok edilmesine kadar savaşı sürdürme niyetlerini belirten kesin bir duruş sergiledikleri bir noktaya ulaştık. Filistin direnişi, hem 7 Ekim'deki ilk saldırı sırasında hem de şimdi Gazze'deki kara savaşında ABD-İsrail savaş makinesine öylesine aşağılayıcı bir darbe indirmeyi başardı ki, uzlaşma onlar için imkânsız görünüyor.
Lübnan Hizbullah'ı lideri Seyyid Hasan Nasrullah sık sık İsrail'i bir örümcek ağına benzetmiştir. Bu gerçeğe rağmen Siyonist varlık ve ABD'li müttefikleri yenilgiyi kabul etmemekte ısrar etmekte, bunun yerine direnişin kaynağı olan Gazze halkına karşı soykırım kampanyasını sürdürmeyi tercih etmektedir.
Bu savaşın devam etmesinde İsrail'in kana susamışlığı, Başbakan Benyamin Netanyahu'nun savaş sonrası senaryoda siyasi çöküş korkusu ve ABD-İsrail'in Batı Asya'daki baskın imajlarını sürdürme kararlılığı etkili olmaktadır. Askeri-endüstriyel kompleks ve Batı'nın üstünlüğü tehlikede ve bu da Washington'u zafer uğruna Gazze'deki etnik temizlik ve soykırımı görmezden gelmeye itiyor.
ABD komutasındaki Siyonist rejimin tek umudu ateşkes sağlamaktır.
ABD komutasındaki Siyonist rejim, kuşatma altındaki Filistin topraklarına yönelik saldırılarında somut sonuçlar elde edemediğinden, zaferin bir benzerini elde etmek için tek umutları ateşkes sağlamaktır. Bu hedef, direnişi ateşkes taleplerinden vazgeçmeye ve İsrailli savaş esirlerini asgari tavizlerle serbest bırakmaya zorlamak amacıyla Gazze'nin sivil nüfusu üzerinde muazzam bir baskı uygulayarak gerçekleştirilmeye çalışılıyor. Ancak Filistin direnişi, ABD ve İsrail hükümetlerinin diktelerini reddederek kararlılığını sürdürmektedir.
Her ne kadar Washington son zamanlarda dilini değiştirerek, uzun süredir devam eden geçici bir duraklama arayışı politikasını tanımlamak için ateşkes terimini kullanmaya başlamış olsa da bu değişimin yaklaşan başkanlık seçimlerinde seçmenlerin taleplerini karşılamaya yönelik bir girişim olduğu görülüyor.
Siyonist varlık söz konusu olduğunda, Benyamin Netanyahu'nun koalisyonu iktidarda kaldığı ve ABD hükümetinin desteğine sahip olduğu sürece, pozisyonları değişmeyecek ve seçilmiş temsilcileri tarafından yapılan aşırılık yanlısı ve çoğu zaman çelişkili açıklamalar devam edecektir. Her ne kadar kontrol İsrail rejimindeymiş gibi görünse de gerçek karar alıcılar Tel Aviv'de değil, Washington'dadır. Dolayısıyla bu ramazan ayında Gazze'de gerçek ve kalıcı bir ateşkes anlaşması görmek istiyorsak bunun tek yolu çeşitli alanlarda gerilimi tırmandırmaktır.
ABD'nin stratejik düşüncesinde büyük bir değişim potansiyeli, işgal altındaki Filistin'in geri kalan bölgelerinde, özellikle de Kudüs'ün işgal altındaki Doğu kısmı, Batı Şeria ve 1948 topraklarında yatmaktadır.
Şu anda Batı Şeria'da Gazze'ye kıyasla daha fazla İsrail askeri konuşlanmış durumda. İsrail askerlerinin varlığındaki artış çok önemlidir; çünkü bölgede bir İntifada yaşanırsa, işgal rejiminin karşılaştığı ekonomik ve güvenlik zorlukları sahadaki durum üzerinde önemli bir etkiye sahip olacaktır. Buna ek olarak, işgal altındaki Kudüs'ün Eski Şehri ve çevresinde yaygın ve sık çatışmalar yaşanırsa, bu durum Siyonist varlığın özüne darbe vuracak ve Gazze'deki direnişle bir ateşkes anlaşması yaparak çatışmaları hızla sona erdirmesi için ABD hükümeti üzerinde büyük bir baskı oluşturacaktır.
İsrail’deki işgal rejimi, Filistinli vatandaşlar arasında bir isyan çıkması halinde büyük bir meydan okumayla karşı karşıya kalabilir. Mayıs 2021'deki Birlik Ayaklanması’na benzer böyle bir ayaklanma, Siyonist varlık için bir kâbus olur ve potansiyel olarak mevcut rejimin sonunu getirebilir. Ancak şu anda bunun gerçekleşme ihtimali zayıf görünüyor. Bir başka cephede ise başta Hizbullah olmak üzere direniş grupları ile İsrail ordusu arasında tırmanan bir savaş var. Siyonist rejim önemli adımlar atma konusunda tereddütlü görünse de Lübnan topraklarındaki saldırılarını arttırma konusunda artık kendini cesaretli hissediyor.
Siyonist rejim Gazze'de başarılı olursa, dikkatini Lübnan'a eşi benzeri görülmemiş bir saldırı başlatmaya yöneltmesi muhtemeldir.
Siyonist rejim Gazze halkını etnik olarak temizleme ya da soykırıma uğratma misyonunda başarılı olursa, dikkatini Lübnan'a eşi benzeri görülmemiş bir saldırı başlatmaya yöneltmesi muhtemeldir. Şu anda Lübnan direnişi güney sınırı boyunca çatışmayı kontrol altında tutmayı başarıyor ve Filistin direnişini desteklemeye odaklanmış durumda. Ancak çatışmanın daha da tırmanması ABD'yi müdahale etmeye ve ateşkes için bastırmaya zorlayabilir.
Lübnan ve Siyonist rejim arasında tansiyon yükselirse, yoğun bir mücadele ile topyekûn bir savaş arasında ince bir çizgi vardır. Bu da önemli adımlar atılmasını zorlaştırır. Ancak topyekûn savaş tehdidi oluşturan stratejik bir tırmanma olursa ve her iki taraf da sonunda böyle bir senaryoya yol açabilecek saldırılar başlatırsa, bu durum Washington'u müdahale etmeye ve Gazze'deki çatışmaya son vermeye sevk edebilir. Bu aynı zamanda Lübnan cephesinin de kapanmasına yol açabilir.
ABD Gazze'yi izole etmek ve durumun devam etmesine izin vererek bir tür zafer elde etmek ve direnişi zayıflatmak istiyor.
Görünen o ki, ABD'nin planı Gazze'yi izole etmek ve durumun devam etmesine izin vererek bir tür zafer elde etmek ve direnişi zayıflatmak. Bu nedenle, bir Lübnan-İsrail savaşı yaşanacak gibi görünüyorsa, bu durum ABD'yi stratejisini değiştirmek zorunda bırakabilir.
Dikkate alınması gereken bir başka senaryo daha var: Siyonist varlığın Refah'a bir saldırı başlatması ihtimali. Bu, potansiyel olarak insani bir krize ve masum canların kaybına yol açabilir. Direnişin vereceği tepkiye ve durumun ciddiyetine bağlı olarak, Amerikan stratejik düşüncesini bile etkileyebilir.
ABD, Gazze'de tanık olduklarımıza benzer şekilde Refah'a yönelik kötü planlanmış ve pervasız bir saldırının sonuçlarından anlaşılır bir şekilde endişe duymaktadır. Müslümanların kutsal ayı ramazanda, işgale karşı beklenmedik eylemlerin, özellikle de Mescid-i Aksa'da ibadet edenlerin hedef alınması olasılığı daha yüksek olduğundan, Biden yönetimi için bu korkular daha da artıyor. Bu durum genellikle işgal altındaki topraklarda yoğun çatışmalara yol açıyor.
Benyamin Netanyahu liderliğindeki mevcut İsrail hükümetinin kaderi de Itamar Ben-Gvir gibi Aksa'ya saldırılar düzenlemeye hevesli aşırılık yanlılarından etkilenebilir.
Önemli bir değişiklik olmazsa Gazze Şeridi'ndeki durum ramazan ayında ve sonrasında daha da kötüleşecek. Bu nedenle mevcut dinamikleri sarsmanın bir yolunu bulmak hayati önem taşıyor. Herhangi bir ilerleme kaydedilmediği takdirde bu ramazan son derece hüzünlü geçecek ve bayramın alışılagelmiş sevinci yaşanmayacaktır.
Gazze'de yaşanılanların bir soykırım olduğunu ve faillerin müdahale olmadan suçlarına son vermeyeceklerini kabul etmek önemlidir.