YDH- Lübnan’da yayımlanan el-Ahbar gazetesi, Hizbullah’la İsrail arasında devam eden savaşın yanında istihbarat savaşının da şiddetlendiğini bildirdi. Haberde şu ifadelere yer verildi:
Güneyde yaşanan askeri savaşa paralel olarak, bir yanda Amerikan ve İsrail istihbarat servisleri ile direniş güvenlik mekanizması ve onun yörüngesindeki askeri oluşumlar arasında farklı türden bir güvenlik savaşı da sürüyor.
Bu savaş, özelliği bakımından (seçkin hedefleri) ateş çemberinin içine aldığı için neredeyse sınırda gerçekleşen savaştan daha bir önem arz ediyor. Direniş grupları farklı yapılarına rağmen karada, havada ve denizde göğüs göğse büyük bir çatışma içerisinde.
Örneğin dün Hermel'in eteklerindeki Vadi el-Nira'da direnişe ait insansız savaş uçaklarının bulunduğu ve minyatür bir askeri havaalanına benzeyen bölge hedef alındı.
Bundan birkaç gün önce direnişe ait hava kontrol üssünün vurulmasına karşılık, İsrail’e ait Hermes tarzı gelişmiş insansız hava aracı hedef alındı.
İsrail’in Bekaa’yı hedef alan saldırısına yanıt olarak da Direniş, Golan’daki Patriot füze sistemi üssüne bir saldırıyla yanıt verdi.
Belirli seçkin askeri hedeflere yapılan bu saldırılar, beraberinde seçkin insan hedeflerine yönelik güvenlik operasyonları da eşlik ediyor.
Bu bağlamda bilgi kaynakları el-Ahbar'a, Amerikan ve İsrail istihbaratının, Lübnan’daki Cemaati İslami adlı grubun askeri kanadı olan "Fecr Kuvvetleri"ne sızma girişimlerinin arka planında, bu gurubun Hamas'la yakın ilişkisini kullanarak Hizbullah’a yanaşmaya çalıştığı ifade edildi.
Haber kaynakları, bu cemaatin lider kadrosunun Hamas'ın askeri kanadının yörüngesinde dolanmasının amacının, Hamas ve Hizbullah'taki saha komutanlarına ulaşmayı amaçladığını belirtiyor.
Batılı istihbarat servisleri Arap müttefiklerinden şu taleplerde bulundu: Lübnan’daki İhvan-ı Müslimin liderliği, Hamas ve Hizbullah gibi İran uzantılarının Sünni kamuoyunu kontrol etmesini engellemek için onlarla ilişkiye girmesin ve onlara karşı tavır alsınlar.
Bu bağlamda, İsrail en son geçen pazar günü Batı Bekaa'nın es-Suvayra kasabasını hedef alan bir saldırı gerçekleştirdi.
İnsansız uçakla gerçekleştirilen saldırı sonucu, Cemaat-i İslami yetkilisi Muhammed Assaf sağ kurtulurken Suriyeli bir araç sürücüsü şehit oldu.
Edinilen bilgiye göre Assaf'ın Hamas hareketinin askeri kanadıyla çok yakın ilişkisi bulunuyor.
El-Ahbar, Batılı istihbarat servislerinin Lübnan'da istihbarat servisleri olan Arap müttefiklerinden bu gurubun direniş eksenine yakın olan lider ve kadroları hakkında bilgi toplama noktasında yardım talep etti.
Bununla birlikte Batılı istihbarat servisleri Arap müttefiklerinden, Lübnan İhvan-ı Müslimin liderliğinden; Sünni kamuoyunu kontrol etmesini engellemek için İran’ın uzantısı olan Hamas ve Hizbullah’la herhangi bir ilişkiye girmemeleri ve onlara karşı tavır almalarını istedikleri ifade edildi.
Bununla birlikte Batılı istihbarat servisleri Arap müttefiklerinden şu taleplerde bulundu: Lübnan’daki İhvan-ı Müslimin liderliği, Hamas ve Hizbullah gibi İran uzantılarının Sünni kamuoyunu kontrol etmesini engellemek için onlarla ilişkiye girmesin ve onlara karşı tavır alsınlar.
Güvenlik kaynakları, Lübnan'daki Filistin direnişinin liderlerine yardım sağlayan Cemaat-i İslami üyelerinin cemaat üyeliğinden kovulduğunu ortaya çıkardı.
Daha önce yapılan soruşturmalarda bunların Siyonist rejimle iş birliği yaptığı ortaya çıktı. Lübnan güvenlik güçleri tarafından tutuklanarak askeri mahkemeye sevk edilen Cemaat üyeleri, yapılan soruşturmalarda İsrail istihbaratının kendilerinden Hamas hareketine bağlı yetkililere ait bireyleri, evleri ve araçları gözetlemelerini istedikleri ortaya çıktı.
Türkiye'de faaliyet gösteren İsrail istihbarat hücrelerinin bu cemaat üyelerini, cemaate ve Lübnan’daki Hamas hücrelerine yapılan para transferlerini takip bahanesiyle İstanbul'a sık sık gelen bu cemaat üyelerinden bir kısmını para trafiğini gözetleme konusunda baskıladığı ortaya çıktı.
Geçen Kasım ayının sonlarında Sur kentinin güneyinde Siyonist rejimin bir araca yaptığı saldırısı sonucu, Hamas hareketinin İzzettin el-Kassam Tugayları’ndan Halil el-Harraz’la birlikte Trabluslu üç genç şehit düşmüştü. Bunlar; Ebu Bekir Avad, Haldun Minavi ve Şeyh Said Dennavi idi.
Ayrıca güvenlik kaynakları, Amerikan istihbaratının Akkar bölgesindeki grup üyelerinden biriyle iletişim kurmaya çalıştığını ve ocak ayının başlarında suikasta kurban giden şehit Şeyh Salih el-Aruri'ye ulaşacak bilgilerin sağlanması halinde onu beş milyon dolar ödülle cezbetmeye çalıştığını da açıkça ortaya çıkardı.
Yapılan soruşturmalar, söz konusu kişinin Şehit el-Aruri ekibiyle bağlantılı olduğunu ortaya çıkardı.
Ayrıca, Türkiye'de faaliyet gösteren İsrail istihbarat hücrelerinin bu cemaat üyelerini, cemaate ve Lübnan’daki Hamas hücrelerine yapılan para transferlerini takip bahanesiyle İstanbul'a sık sık gelen bu cemaat üyelerinden bir kısmını para trafiğini gözetleme konusunda baskıladığı ortaya çıktı.
Her ne kadar Cemaat-i İslami’nin Lübnan'daki diğer guruplarla silahlı çatışmalara katıldığı çok bilinmese ve faaliyetlerinin yapısı davet ve siyasi ağırlıklı olsa da, İsrail istihbaratı tarafından, hem Cemaat’e hem de Hamas’a ait Cudeyde yolunda, Bekaa'nın merkezi ve bölgedeki köylere, Sayda ve Filistin kamplarında yoğun bir güvenlik takibi yapılmaktadır.
Gazze savaşının başlamasından önce ABD istihbaratı, Lübnan ordusundan Batı Bekaa'daki bir bölgedeki "büyük bir silah deposuna" baskın yapmasını istedi.
Resmi makamların, bunların düşmana karşı faaliyet gösteren “Fecr Kuvvetleri”ne ait oldukları yönündeki bilgisine rağmen deponun Lübnanlı grupların çoğunun elinde bulunan silahlardan oluştuğu ifade edildi ve bu depolara el konuldu.
Lübnan ile Türkiye arasındaki gözetleme operasyonları ve es-Suvayra baskını cemaatten bir yetkiliyi hedef aldı
Buna paralel olarak, yaklaşık iki ay önce Ordu İstihbaratı, yasadışı göç teknelerinden birinin hazırlık aşamasında olan şüphelendiği bir hücreyi tutukladı; daha sonra tutuklananların deniz yoluyla Gazze Şeridi'ne malzeme taşımayı planladıkları ve İsrail askeri hedeflerine yönelik operasyonlar gerçekleştirmeyi planladıkları ortaya çıktı.
El-Ahbar, grubun Hayfa limanına saldırı düzenlemeyi planladığını öğrendi. Grup tutuklandığında, Hizbullah üyesi olduklarını iddia ettiler.
Ancak Hizbullah tutuklananların kendi üyesi olmadığını ifade etti. Daha sonra bunların Cemaat-i İslami üyeleri olduğu ortaya çıktı. Yaklaşık bir buçuk ay gözaltında tutulan kişiler, Direniş’le ya da orduyla koordinasyon kurmadan benzer bir eylemde bulunmayacakları sözünün ardından serbest bırakıldılar.
Bu bağlamda güvenlik kaynakları, Direniş’le ya da Lübnan ordusuyla herhangi bir koordinasyon olmaksızın, İsrail'le savaşma bahanesiyle güneydeki cephenin sonuna kadar açılması durumunda aşırılıkçı guruplara güneye girmeleri için bir cazibe haline gelmesinden korktuklarını dile getiriyor.