İsrail, Lübnan hattında 200'den fazla askerinin öldüğünü saklıyor

30 Mart 2024

The Creadle, İsrail rejiminin Lübnan sınırı boyunca Hizbullah’la yaptığı savaşta 200’den fazla kayıp verdiğini ortaya çıkardı.

YDH- The Creadle, İsrail rejiminin Lübnan sınırı boyunca Hizbullah’la yaptığı savaşta 200’den fazla kayıp verdiğini ortaya çıkardı.

Halil Nasrallah tarafından hazırlanan “Hiding the 'ratio': Israel conceals 200+ troop deaths on Lebanon frontdosyayı Keda Bakış çevirdi.

***

Son altı aydaki sınır çatışmalarındaki öldürme oranını 1:1'e sabitleyen Hizbullah, Tel Aviv'in Lübnan'ın bölgesel derinliğine dönük saldırılarına karşılık vermek için şimdi gözünü İsrail'in yüksek değerli hedeflerine dikmiş durumda. 

The Cradle tarafından elde edilen saha verilerine göre, 8 Ekim'den bu yana Hizbullah direnişçileri tarafından işgalciye karşı gerçekleştirilen sınır ötesi operasyonlarda 230'dan fazla İsrail askeri öldü. 

Bundan hareketle, Lübnan direnişinin son altı aylık silahlı çatışmalarda her iki tarafın kayıpları açısından eşitlik noktasına ulaştığı sonucuna varılabilir.

İsrail'in 2006'da Lübnan'a dayattığı savaşın ardından bir analistin işaret ettiği gibi, "az donanımlı ve genellikle sayıca az olan yerel direniş gruplarının teknolojik olarak gelişmiş, ağır silahlı sömürgeci ve yeni emperyalist güçlere karşı 1'e 1 dengeyi neredeyse hiç sağlayamadığı" düşünüldüğünde, bu başarı kayda değer olduğu kadar etkileyicidir de.

Hizbullah’ın yeni oran hedefleri 

Hizbullah, şehitlerin kimliklerini ve sayılarını açıklayarak fedakarlıklarını alenen kabul ederken, İsrail ordusu kayıp bilgilerinin yayınlanması üzerinde sıkı bir kontrol uygulayarak kayıplarının gerçek boyutunu gizlemekte ve kuzey sınırı boyunca Hizbullah insansız hava araçları ve füzeleri tarafından vurulan kilit İsrail hedeflerinin etkisini en aza indirmektedir.

Son raporlara göre 8 Ekim'den bu yana 258 Hizbullah savaşçısının öldürüldüğü iddia edilmektedir. Ancak İsrail sadece 10 askerinin öldürüldüğünü açıkladı ki Hizbullah'ın İsrail askerlerini hedef alan operasyonlarını gösteren kapsamlı görüntüleri göz önüne alındığında bu hiç muhtemel görünmüyor. 

Karşılaştırma yapmak gerekirse, 2006 yılında İsrail’in Lübnan’a dayattığı ve sadece 33 gün süren savaşta Hizbullah'ın yaklaşık 250 savaşçısını kaybettiği tahmin edilirken, İsrail resmi olarak 121 askerinin öldüğünü açıklamıştı, ancak gerçek sayının çok daha yüksek olduğuna inanılıyor. Bu bağlamda, altı ay süren yoğun çatışmaların ardından Lübnan sınırında bildirilen on İsrailli ölümü tartışmalı görünmektedir.

Arap 'top mermisi' ve yabancı paralı askerler

Tel Aviv, ordudaki ölümlerin gizlenmesini kolaylaştırmak için cephe hatlarında Bedevi ve Dürzi birlikleri konuşlandırarak bu "savaş sisine" yeni bir katman ekliyor.

Örnek olarak İsrail, özellikle çatışma zamanlarında sınır ötesi sızıntıların önlenmesine odaklanarak İsrail'in Lübnan, Gazze, Mısır gibi birçok sınırında görev yapan Bedevi "Kasasi el-Athar" birliğindeki askerlerin ailelerine "maddi ödenek" tahsis etmektedir.

Saha tahminlerine göre, söz konusu birlik İsrail'in en fazla kayıp verdiği saha oldu.

İsrail son zamanlarda silahlı kuvvetleri içindeki çeşitliliği teşvik etmeyi amaçlayan bir dizi askeri kampanya yürüttü. Bu girişimlerden birinde, bir Arap Yahudisi olan Ordu Sözcü Yardımcısı "Yüzbaşı Ayla", 2020 yılında Lübnan-Filistin sınırında bir tur düzenlemek için Kuzey Tugayı bünyesindeki Kasasi el-Athar biriminden bir subay olan Ali Falah ile işbirliği yaptı. Bu turun amacı, cephe hattında yaptıkları işin tehlikeli doğasına ışık tutmaktı.

İsrail ordusunun, ölen Bedevi askerlerin ailelerine maddi tazminat sağlamak gibi benzer stratejileri Arap Dürzi toplumuna mensup askerler için de uyguladığı görülüyor. Lübnan sınırına yakın köylerde bireysel oluşumların ve taburların ya da sözde 'yerel savunma'nın bir parçası olan Arap Dürzi toplumundaki bu askerler, civar köylerde görevlendirilmek üzere çeşitli oluşumlarda ve taburlarda görev yapıyor.

Örneğin Lübnan sınırına yakın Hurfaiş bölgesinde bulunan 299. Tabur'un yüzde 70'i Dürzi toplumu üyelerinden oluşuyor. Tabur tehlikeli cephelerde kayıplar verirken, İsrail şimdiye kadar sadece bir kayıp bildirdi. 

Düşüş yaşayan diğer ordulara benzer şekilde, İsrail silahlı kuvvetleri de özellikle muharebe birimlerinde paralı askerleri saflarına kattı. Bu paralı askerlerin çoğu Gazze çatışması sırasında orduya katıldı ve o zamandan beri Lübnan sınırına konuşlandırıldı.

Paralı askerlerin varlığına rağmen, ölümleri genellikle fark edilmiyor ve cesetleri, ölen askerler olarak resmi olarak tanınmadan sessizce evlerine geri getiriliyor. Kanıtlar, bunların önemli bir kısmının sınır cephelerinde hayatını kaybettiğini gösteriyor.

Moral düşüşü: İsrail ölü sayısını neden gizliyor? 

Filistin direnişinin 7 Ekim'deki Aksa Tufanı Operasyonu'nda yaşanan eşi benzeri görülmedik olaylar, tüm İsrail projesinin üzerine uğursuz bir gölge düşürdü ve toplumun her kesimine şok etkisi yarattı. Tel Aviv'in Gazze'ye topyekûn savaş ilan etmesi ve Güney Lübnan'da ikinci bir cephede çatışmaların aniden patlak vermesiyle birlikte endişe had safhaya ulaştı. 

İsrail ordusu iki cephede, özellikle de Hizbullah'ın 100 bin kişilik bir ordu kurduğu ve Filistin'deki direnişten çok daha sofistike silahlara ve eğitime sahip olduğu Lübnan'a karşı topyekûn bir savaş yürütmenin aşılması güç zorluklar yarattığını anlamıştı. 

Ayrıca, Başbakan Benjamin Netanyahu'nun hükümeti birçok iç cepheden gelen benzeri görülmemiş bir yükle karşı karşıya: Direniş gruplarının elindeki İsrailli mahkumlar, Gazze Şeridi'nde belirtilen savaş hedeflerine ulaşma ihtiyacı, kuzeydeki yüz binlerce İsrailli yerleşimcinin 'yerinden edilmesi', savaş kabinesi içindeki isyan ve savaştan kaynaklanan yıkıcı ekonomik zarar.

Sonuç olarak, İsrail'in güvenlik kurumları, Savaş Konseyi ile işbirliği içinde, kuzey sınırında gelişen durumu ele almak için bir dizi strateji uyguladı. Bu çabalar öncelikle yerleşimcilerin ülkelerine geri gönderilmesi ve tutukluların serbest bırakılması için ABD'nin desteğinden ve diplomatik müdahalelerden yararlanmayı ve istenen sonuçları vermeyebilecek askeri eylemlerden kaçınmayı içeriyor.

Ordunun hem insan hayatı hem de maddi açıdan önemli askeri kayıplarının gizlenmesinde, kuzeyden göç eden yerleşimcilerin uyguladığı baskı ve Hizbullah'ın İsrail içinde fiziksel bir güvenlik tamponu oluşturduğunun kabul edilmesinin etkisi büyüktür.  Tel Aviv, çatışmanın genişlemesine ve kontrolsüz bir şekilde tırmanmasına yol açabilecek meydan okumalardan kaçınmak için bu verileri kamuoyuna açıklamamaktadır.

Ratio: Derinliğe göre nitelik

İşgal ordusu, kayıplarını gizleyip Lübnan'ın derinliklerine hava saldırıları düzenleyerek güçlü bir imaj yaratmaya çalışıyor. Bunlar, Kasım ayında "Gazze'de yaptığımızı Beyrut'ta da yaparız" diyen Genelkurmay Başkanı ve Savunma Bakanı Yoav Gallant gibi üst düzey İsrailli yetkililerin tehditleriyle birlikte Hizbullah'ı caydırmayı amaçlıyor.

Devam eden çatışmada zaten bir 'öldürme oranı' belirleyen Hizbullah'ın, şimdi İsrail ile çatışmasında yeni bir 'niteliksel oran' oluşturmaya odaklanabileceği kaydedildi. Bu strateji, düşmanı caydırmak ve hedeflerine ulaşmak için, İsrail'in Lübnan'daki 'derinlik saldırılarına' basitçe yanıt vermek yerine, Hizbullah'ın stratejik olarak İsrail kışlası ve komuta merkezleri gibi yüksek değerli hedefleri hedeflemesini gerektirmektedir.

Hizbullah, yalnızca coğrafi mesafeye odaklanmak yerine 'niteliksel İsrail hedeflerine' öncelik vererek İsrail'e karşı koyma yaklaşımını stratejik olarak yeniden tanımladı. Stratejideki bu değişiklik, İsrail'in, Hamas'ın siyasi büro başkan yardımcısı Salih el-Aruri'yi öldürmeyi amaçlayan Beyrut'un güney banliyösüne saldırmasının ardından açıkça ortaya çıktı.

 Lübnan direnişi, sınıra yakın çok önemli ve hassas bir yeri - Meron çok görevli hava gözetleme üssünü - hedef alarak harekete geçti ve bu da operasyonları üzerinde önemli bir etkiye neden oldu.

Hizbullah'ın stratejik eylemleri Tel Aviv'i zorlu bir durumla karşı karşıya bıraktı. Direnişin sürekli değişen stratejileri işgalci güçlerin faaliyetlerini sekteye uğratıyor, bu da belirsizliğe ve çatışmanın yoğunlaşması durumunda önemli hedeflere yönelik saldırıların potansiyel olarak artmasına yol açıyor.

İsrail'in bu ayın başlarında Baalbeck'e saldırmasına karşılık Golan Tepeleri'ndeki stratejik bölgelere 100'den fazla roket fırlatılması gibi belirli tesisleri hedef alan saldırılar, İsrail için derin güvenlik etkileri taşıyor.

Hizbullah'ın kasıtlı ve hızlı misilleme yapması, hassas bölgelere yönelik her türlü saldırıya karşı koymaya, angajman kurallarını istediği zaman yeniden belirlemeye ve sınır boyunca hassas güç dengesini korumaya hazır olduğunun altını çiziyor.

Hizbullah neden Lübnan'ın güney cephesini açtı?

Hizbullah geçen yıl 8 Ekim'de Lübnan cephesi açtığında iki temel stratejik hedefi vardı: Gazze'deki direnişi güçlendirmek ve kuzey cephesinde İsrail ordusu içinde belirsizlik yaratmak. Bu, İsrail'in özellikle çatışmanın ilk aşamalarında olası bir gerilime karşı hazırlıklı olması nedeniyle önemli miktarda askeri yer değiştirmeyi, hava savunma sistemlerinin konumlandırılmasını ve hava kuvvetlerinin hazırlıklılığının arttırılmasını gerektirdi.

Hizbullah Genel Sekreteri Hasan Nasrallah, İsrail'in Lübnan'daki eylemlerine odaklanarak ana hedefin yanı sıra bir başka önemli hususu da vurguladı. Tel Aviv'in, belki de 'caydırıcı' bir saikle, kendi çıkarlarına hizmet edecek şekilde durumu potansiyel olarak kışkırtabileceği veyya etkileyebileceğine dair endişeler vardı.

Hizbullah'ın ana hedefleri Filistin'deki direnişe yardımcı olmak, devam eden çatışmayla ilgili faaliyetleri koordine etmek, İsrail tehditlerine karşı savunmayı güçlendirmek ve büyük ölçekli saldırıları önlemekti. Dahası Hizbullah, askeri eylemler yoluyla etkili bir şekilde iletişim kurmaya çalıştı ve hedefleme konusundaki zekasını ve uyum sağlama yeteneğini gösterdi.

Strateji, çatışmanın İsrail'in stratejik çıkarlarına hizmet edecek şekilde genişlemesini engellemeyi ve aynı zamanda kuzeyde konuşlanmış düşman kuvvetlerinin sürekli yıpranmasına neden olmayı amaçlıyor.

Sonuçta Hizbullah'ın stratejisi, tam bir çatışmadaki kadar kapsamlı olmasa  da, düşman açısından dikkate değer aksaklıklara ve masraflara yol açtı. Sonuç olarak, İsrail ordusu artık Hizbullah'ın iyi idare ettiği, abartılı rakamlar veya dahili mesajlar yerine gerçek kayıplar üzerinden değerlendirmelerin yapıldığı bir cepheye sıkışmış durumda.

Hizbullah'ın etkileyici 'öldürme oranı' dikkate alınması gereken tek faktör değil. Tel Aviv şimdi, saldırılarını Lübnan topraklarına doğru genişlettiği her defasında kayıplarını değerlendirme zorluğuyla karşı karşıya. İsrail'in kusurlu derinlik stratejisi, Hizbullah'ın bir 'kalite oranı'nın yaratmasını sağladı.