YDH - İngiliz Guardian gazetesinin Washington ve Kudüs muhabirleri, ABD'nin Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi'nde Siyonist rejimin Gazze'de soykırım harekatı devam ederken ateşkes çağrısı yapan karar taslağına lehte oy kullanmasını masaya yatırdı.
Makalede, "Mesaj açıktı: İsrail'in saldırısında zaman dolmuştu ve (ABD Başkanı Joe) Biden yönetimi, sivil alanların bombalanmasını durdurma ve önemli miktarda gıda sevkiyatı için kapıları açma çağrılarına çok az kulak veren bir İsrail hükümetini savunarak ABD'nin dünya sahnesindeki güvenilirliğinin kan kaybetmesine daha fazla izin vermeye hazır değildi," değerlendirmesi yapıldı.
Öte yandan Ramallah yönetiminin BM temsilcisi Riyad Mansur, güvenlik konseyine "Bu bir dönüm noktası olmalı" dedi ve konsey üyelerinin farklılıklarının üstesinden gelmeleri için geçen sürede hayatını kaybedenleri anımsattı.
Bunun yanı sıra işgal rejimine koşulsuz destekten dönen sadece Almanya değildi. Gazete, salı günü Almanya Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock'un Berlin'in İsrail'e Cenevre sözleşmeleri kapsamındaki yükümlülüklerini hatırlatmak üzere bir heyet göndereceğini açıkladığını anımsattı.
Makalede, "Bu, İsrail'in ikinci büyük destekçisi ve silah tedarikçisi olan bir ülkeden gelen kayda değer bir ton değişikliğiydi," ifadelerine yer verildi.
Bu arada İngiltere'de iktidardaki Muhafazakar Parti'de de huzursuzluk şiddetleniyor ve parti içinden İsrail'e karşı hoşnutsuz sinyaller yükseliyor.
Makalede, "İngiltere'de Dışişleri Bakanı David Cameron İsrail'e yönelik eleştirilerini -özellikle Gazze'ye yardımların engellenmesi konusunda- artırırken aynı zamanda Dışişleri Bakanlığı'nın Benyamin Netanyahu hükümetinin uluslararası insani hukuku ihlal ettiğine inanıp inanmadığı yönündeki soruları geçiştirmede son derece dikkatli davranıyor," denildi.
Makalede, "Bu dengeyi kurmaya çalışmak İngiliz hükümeti ve Muhafazakar Parti içinde gerçek ve giderek daha belirgin gerginlikler yarattı," yorumu yapıldı.
Fakat ABD'nin BM Güvenlik Konseyi'ndeki tavrının, işgal rejimine askeri destek konusunda belirgin bir fark yaratmadığı görülüyor.
Biden yönetimi, müttefiklerine İsrail'e silah sevkiyatını durdurma tehdidinin en azından şimdilik masada olmadığını açıkça belirtti.
Başkan Biden, perşembe günü yaptığı açıklamada "İsrail'in varlığının tehlikede olduğu bir konumda olduğunu unutamazsınız," diye konuştu.
İngiltere'de ise hukuki meselelerin ve silah satışlarıyla ilgili soruların daha uzun süre geçiştirilemeyeceği ya da geçiştirilemeyeceği hissi giderek artıyor.
Guardian muhabirleri, "Dışişleri Bakanlığı ve Cameron'ın neden şeffaf davranmadığını anlamak zor değil. Böyle bir tavsiyenin varlığı ve bunun açıkça kabul edilmesi, bakanlar üzerinde bir dizi gerekliliği tetikleyecektir ki bunlardan en önemlisi İsrail'e tüm silah satışlarını durdurma görevi olacaktır," ifadelerine yer verildi.
Muhafazakâr Partili pek çok milletvekili, Cameron'ın İsrail'e silah satışı konusunda bir ambargo ilan etmesinden endişeli.
Cameron, pazartesi günü Muhafazakar Partili milletvekillerinden oluşan 1922 Komitesi'nin toplantısında böyle bir şey düşünmediğini söylese de Dışişleri Bakanlığı yetkilileri, Siyonist rejimin Refah işgali tehdidini gerçekleştirmesi halinde bunun söz konusu olamayacağını belirtiyor.
Diğer yandan Siyonist rejim, gözle görülür bir diplomatik baskıyla karşı karşıya olsa da Netanyahu ve savaş kabinesi, Refah işgali konusunda ısrarcı ve Washington yönetiminin tavrı görüneni yansıtmıyor.
İsmi belirtilmeyen ABD'li bir yetkili, gazeteye verdiği demeçte, "Onlar egemen bir devlet. Askeri planlamalarına müdahale etmeyeceğiz ama aynı amaçlara daha iyi ulaşmak için izlenebilecek başka yolların neler olduğunu düşündüğümüzü genel hatlarıyla belirteceğiz," diye konuştu.
Bunun yanı sıra Haaretz'e göre İsrail ordusu, halihazırda Washington'un görüşlerine açıkça meydan okuyarak Gazze'nin sınırları etrafında tüm kıyı şeridinin yüzde 16'sını kapsayacak bir tampon bölge oluşturuyor.