YDH- El-Meyadin İran Devrim Muhafızları Deniz Kuvvetleri Komutanı Amiral Alireza Tangsiri ile Salı günü yayımlanan bir röportaj gerçekleştirdi. Amiral'in yanıtlarının tercüme edilmiş tam metnini aşağıdan okuyabilirsiniz:
El Meyadin: Sizlere ve değerli izleyicilerimize merhaba diyor, Bendar Abbas şehrine ve Hürmüz Boğazı'na hoş geldiniz diyorum.
Amiral: "İslam Devrimi başarıya ulaştıktan sonra ABD, o zamanlar çok fazla askeri gücümüz olmamasına rağmen İran'a tam bir ambargo uyguladı. Silah ve teçhizatımızın çoğu aslında ABD'den geliyordu. Bu bizi Saddam rejimiyle uzun ve zorlu bir savaşa ve birçok iç mücadeleye sürükledi. Ancak Tanrı'nın yardımı sayesinde, sekiz yıl süren çatışmaların ardından ilerlemeyi başardık ve bizi bundan sonra olacaklara hazır hale getirdik.
Ambargo, yaptırımlar ve ekonomik çıkmazlara rağmen İran birçok askeri alanda ilerleme kaydedebildi, savaş gücünü, insan gücünü, özel askeri eğitimini arttırdı ve kendi teçhizatını üretti.
Şu anda deniz kuvvetlerine, savunma bakanlıklarına ve silahlı kuvvetlere roketler, savaş gemileri ve radarlar da dahil olmak üzere silah ihraç edebilecek seviyedeyiz ve ambargo döneminde roket ve gemi üretimini mümkün kılan bu kabiliyetimizle gurur duyuyoruz. Ayrıca yerli üretim gemilerimizin boyutları, hızları, asimilasyon ve direnç özellikleriyle de gurur duyuyoruz, bu da onların deniz savaşlarındaki yeteneklerini arttırıyor.
40 yılı aşkın bir sürenin ardından bugün bir dünya gücü olarak ortaya çıktık ve ister ürettiğimiz teçhizatın kalitesinden ister silahlı kuvvetlerimizin hazırlığından kaynaklansın, Batı Asya'da birincil karar vericileriz. Bugün İran'ın bölgesel güçte ön sıralarda yer aldığını ve egemenliğini savunmak için ihtiyaç duyduğu her şeyi ürettiğini söylemekten gurur duyuyoruz" dedi.
Gazze'deki soykırım hakkında konuşan Tangsiri, "İsrail'in" kapsamlı savaşını "mazlum ama cesur ve dirençli Gazze'ye karşı işlenen iğrenç suçlar" olarak nitelendirdi. İsrail'in savaştaki hedeflerini tekrar gözden geçirdi ve işgalin tek bir hedefe bile ulaşamadığını vurguladı.
Tuğamiral konuyu şöyle detaylandırdı:
"Gazze'deki başarılarını üç faktöre bağlıyorlar:
1. Sözde Hamas'ı yendiler; ama Hamas daha da güçlendi ve çok az kayıp verdi.
2. Gazze halkının çaresiz ve umutsuz olduğu inancı; oysa Gazze'deki dirençli ve ruhlu bireyler evlerini ve sevdiklerini kaybetmelerine rağmen inanılmaz bir güç gösterdiler. Siyonistler Gazze'nin sarsılmaz ruhunu ezmeyi başaramadı.
3. Gazze'nin hızla yok edilmesine rağmen tüm dünya Siyonistlere karşı durmaktadır. ABD ordusu tarafından desteklenmesine ve gelişmiş silahlarla donatılmasına rağmen, Batı Asya'nın sözde en güçlü, dünyanın ise üçüncü en güçlü ordusu askeri, siyasi ya da sosyal anlamda zafer elde edemedi."
Böyle bir oluşumla nasıl mücadele edilebileceği sorulduğunda Tengsiri Müslüman birliğinin önemini vurguladı.
İslami bir gücün ve İslam ordularının koalisyonunun oluşturulması Siyonistlerle mücadele etmenin tek yoludur. İmam Humeyni'nin bir zamanlar dediği gibi, eğer her Müslüman İsrail'in üzerine bir kova su dökseydi, İsrail yıkanıp giderdi.
Ne yazık ki karşı karşıya olduğumuz gerçek bu değil. Siyonistlerle işbirliği yapmanın kendilerine zafer getireceğine inanan tüm Müslüman ulusları bir kez daha düşünmeye çağırıyorum. Bu yozlaşmış ve suçlu paraziti ortadan kaldırmanın anahtarı, tüm Müslüman ulusların ve ordularının birliğinde yatmaktadır.
Birlik olursak buna bir son verebiliriz. Ancak şu anda bu gerçekleşmiyor. Siyonistler sadece Müslümanlara kötü davranmakla kalmıyor, aynı zamanda Hıristiyan kardeşlerimize de merhamet göstermiyor.
Lübnan'da kiliseleri yıktılar ve Hıristiyanları katlettiler. Siyonistler kendi destekçileri de dahil olmak üzere hiç kimseye acımıyor. Müslüman ulusların, Müslüman kardeşlerini vuran savaş uçaklarına yakıt sağladığını görmek cesaret kırıcıdır. Bu bir utançtır ve tek çözüm Siyonizme karşı birleşmek ve nihayetinde onu varoluştan yok etmektir.
Tengsiri ayrıca Batı'nın, özellikle de ABD'nin bölgedeki çıkarlarına değindi ve İran'ın her zaman iyi komşuluk ruhuyla barış ve güvenlik arayışında olduğunu vurguladı. Bununla birlikte, İran'ın komşu ülkelerinin özellikle Siyonistleri bölgeye davet etmek gibi eylemlerini kınamaktan da geri durmadı.
Hürmüz Boğazı ile ilgili olarak komşu ülkelerle yapılan görüşmelerde mesajımız her zaman barış ve dostluk olmuştur. İran bir zorbanın baskısı altında acı çekti, bu yüzden ayaklandı ve zafer arayışında şehitler verdi, ancak o zamandan beri aynı ülkelerin yanı sıra ABD ve daha fazlasının düşmanlığıyla karşı karşıyayız.
ABD ordusu şimdi Hürmüz Boğazı'na ve Fars Körfezi'ne geldi; ama bizim sularımıza ait değiller. Daha önce komşularımıza Fars Körfezi ve Umman Denizi'nin hem onların hem de İran'ın ulusal meseleleri olduğunu ve İran'ın güvenliğinin onların güvenliği olduğunu söyledik.
Onlara Batı'nın bu bölgenin istikrarlı ya da güvenli olmasını istemediğini söyledik. Batı bu ülkeleri bir "süt ineği" olarak görüyor, ancak süt bittiğinde, bölgedeki petrol ve gaz kaynaklarında olduğu gibi, bizi katledecek.
"Bu nedenle her zaman bölgenin güvenliğini savunduk ve Fars Körfezi'ne komşu ülkelerdeki kardeşlerimizle işbirliği içinde Boğaz'da ortak askeri tatbikatlara ev sahipliği yapabileceğimizi temin ettik.
Bölgenin barış ve güvenliğini koruyabiliriz. Petrol ve gaz terminallerimiz komşu ülkelerin terminallerine yakındır. Eğer gerçekten isteseydik bu su yollarını kapatabilirdik.
Ancak bunu yapmıyoruz çünkü biz bu su yolunu ve boğazı kullandığımız sürece komşularımız da kullanmak zorunda kalacaktır ve kullanmalıdır. Ancak hükümetlerinde Siyonist destekçilerin bulunmasını kabul etmeyeceğimizi de bilmeliler çünkü bu İran için bir güvenlik tehdidi olarak görülüyor.
Umarız bu tür hatalar yapmazlar ve seçimlerini yeniden gözden geçirirler. Düşman gelip bizi engellerse ve bölgede değişim yaratmak amacıyla kışkırtıcı bir şekilde hareket ederse, o zaman bu farklı bir konudur ve daha sonraki bir zamanda farklı bir karar verilecektir.
İran'ın şu anda bölgenin ve günde 85'ten fazla petrol ve gaz taşıyan tankerin geçtiği Hürmüz Boğazı'nın güvenliğinin ana savunucusu olduğunu belirtti.
Öte yandan, Siyonistlerin bölgeye gelmesinin ve komşu ülkelere yerleşmesinin barışı ya da iyi komşuluk ilişkilerini teşvik etmediğine dikkat çekti.
"İran'ın Arap ülkeleriyle ve Umman, BAE, Katar, Bahreyn, Suudi Arabistan, Kuveyt ve Irak'tan oluşan yedi ülkeyle ilişkileri var. Ancak Siyonistleri bölgemize getirmek... Ekonomik nedenlerle ya da bu ülkelerle dünyanın reddetmeye başladığı çocuk katili suçlular arasında bağ kurmak için burada olmadıklarının farkındayız."
"Siyonistleri bölgede gururla karşılayan bir ülke hakkında ne söylenebilir?" diye sordu.
Fars Körfezi boyunca uzanan ve Umman Denizi'nde güzel plajları olan bir ülke olarak bize yönelik bu tür bir jestten ne çıkarabiliriz? Böylesine zengin bir tarihe ve ihtişama sahip bir ülke.
Bunu potansiyel bir tehdit olarak görmemiz gerekmez mi? Siyonistleri komşu bir ülkeye getirmek endişe kaynağı değil mi? Ulusumuza herhangi bir zarar gelirse, geldikleri yerin artık var olmayacağını anlamaları gerekir. Eğer bu komşu ülkeler gerçekten güvenlik arayışında olsalardı, bu bölgede Siyonistlere yer olmadığını anlarlardı.
"Sizi bir kez daha temin ederim ki, bize saldırmadığı sürece Müslüman bir ülkeye saldırmayacağız... İslam Devrimi'nin zaferinden önce İran'ın bir Savaş Bakanlığı vardı. Bugün ise Savunma Bakanlığımız var ve bu da bize saldırılmadığı ya da komplo kurulmadığı sürece hiçbir ülkeye saldırmayacağımızı gösteriyor. Yine de bize komplo kurmayı ve saldırmayı tercih edenler, tıpkı Saddam ve hareketinin yaptığı gibi sert bir darbe alacaklardır.
"Bu nedenle tehdit etmiyoruz ve tehditleri kabul etmiyoruz. Bazen tehdit sadece bir sözdür. Siyonistlerin komşu ülkelerdeki varlığının ekonomik değil, daha çok askeri ve güvenlik amaçlı olduğunu kabul ediyoruz ve bu gerçekleşmemesi gereken bir tehdittir. Bu her zaman aklımızda tutmamız gereken bir husustur.
Tengsiri, ABD'nin bölgedeki rolüne ilişkin olarak, bunun sadece anlaşmazlıkları kışkırtmak ve bölgeyi ve barışını istikrarsızlaştırmak için bir komplo olduğunu belirtti.
ABD güçlerinin İran sularında ya da topraklarında bulunmadığını belirtti. Ancak ne yazık ki uluslararası sularda değil, İran'ın komşularının sularında bulunuyorlar.
"ABD, Fars Körfezi'nin uluslararası bir deniz olmadığını, İran'ın ve komşu ülkelerin denizi olduğunu anlamalıdır. ABD, adalarımızdan geçen uluslararası sularda seyretmiyor.
Onları, hareketlerini, eylemlerini ve davranışlarını sürekli izliyoruz. Devrim Muhafızları'na bağlı deniz kuvvetlerimizin görevi Fars Körfezi'ndeki tesislerimizi savunmaktır. Bölgeye nükleer ekipmanlarıyla girmeleri halinde, suların yıllarca kullanılamayacağına inanıyoruz. Onların varlığından etkilenen biz oluruz.
Ama onların doğasında düşman yaratmak var, neden? Birincisi, silahlar için. Ve silah satmak için bir bahane. Eğer savaşacak düşman olmasaydı, bölgenin silaha ihtiyacı olmazdı.
İkincisi, bölgedeki varlıklarını garanti altına almak için. Eğer bölgede bir düşman olduğunu iddia etmeselerdi, o zaman bölgede kalmalarına gerek olmazdı. Eğer kalırlarsa, o zaman da bunun bir gerekçesi olmazdı.
"Dolayısıyla sürekli silah satmaları ve bölgedeki yasadışı varlıkları, İran'ın komşu ülkelere düşman olduğunu iddia etmelerini gerektiriyor. Yarın bu ülkelerden biri saldırıya uğrarsa, bu toprakları ateşe verirler, terk ederler ve bizi de mağdur bırakırlar. Bu yüzden hepimiz dikkatli ve temkinli olmalıyız."
Direniş Ekseni, ortaya çıkışı ve bölgedeki rolü sorulduğunda Devrim Muhafızları Komutanı, Direniş'in misyonunun her zaman İsrail ve müttefiklerine karşı Filistin'i ve onun özgürlüğünü savunmak olduğunu belirtti.
"Direniş Ekseni her zaman Filistin halkını savunmak için tehditlere yanıt verdi, çünkü toprakları işgal altında ve Gazze'nin dirençli halkı baskı altında. Gazze halkı kadar dirençli bir halk görmemiştik.
Siyonistleri destekleyen ülkeler kendilerinden utanmalıdır. ABD, Siyonistlere Gazze'deki kadın ve çocukların üzerine atılan özel bombalar tedarik etti. Fransa, İngiltere ve diğerleri suçlu, kirli, kötü niyetli ve çocuk katili Netanyahu'yu desteklemeye koştular... Bilmiyorum, bunlar gerçekten insan mı? Kendilerine insan mı diyorlar? Küçük bir çocuk korku içinde ve böyle titriyor... parçalanmış bir çocuk ve çocuklarına sarılan bir anne... Ellerinde şehit çocuklarını tutan bir baba gördüm. Bu ülkeler sadece bu suçluya yardım ediyor. İnanıyorum ki 14 binden fazla çocuğun, kadının ve tüm bu masumların kanı, günahlarının intikamını alacak İsrail'in ölümünün ve sonunun sebebi olacaktır.
Verdikleri mesaj açıktı: İşgali savunun. Ve bölgedeki varlıklarının nedenini Akdeniz ve Kızıldeniz'de açıkladılar. Hatırlarsanız, savaşın ilk günlerinde bir ABD uçak gemisi Cebelitarık Boğazı'ndan geçerek Akdeniz'de konuşlanmıştı.
Taşıdığı mesaj nedir? Onlar [ABD] için ebedi bir utanç kaynağı olan İsrail işgalini savunmaya niyetli olmalarıdır. ABD tüm gücüyle -iddia ettiği gibi- ve imkânlarıyla, İngiltere ve imkânlarıyla ve Fransa... Hepsi masum insanları öldürmek için geldiler.
Ahlaklı bir ordu olarak başlarını nasıl dik tutabilirler? Her ordunun gururu vardır ama bu gurur savaş kurallarına saygı duymaktan ve bağlı kalmaktan gelir. Ama bu bir savaş değil. Bu, çok küçük bir ülkede, kuşatılmış ve savunmasız bir halktır. Ama Allah onların yanında ve O'nun aracılığıyla galip gelecekler.
Bu röportajın başında Siyonistlerin şu ana kadar yenildiklerini ve savaş hedeflerinin hiçbirine ulaşamadıklarını belirtmiştim. Esirlerini geri alabildiler mi? Hayır. Hamas'ı yok edebildiler mi? Hayır. Zafer hedeflerine ulaşabildiler mi? Hayır, galip gelemediler, Hamas'ı yenemediler ya da rehineleri serbest bırakamadılar. Yani kaybettiler. Altı ay oldu. Altı Müslüman Arap ülkesinin altı günlük savaşta zafer elde edemediğini de unutamayız" dedi.
Röportaj sırasında Tengsiri'ye Yemen ve Hizbullah'ın "İsrail "e karşı savaştaki rolü de soruldu.
Tengsiri, Hizbullah'ın bugün kahraman olduğunu, savaşın başında olduğundan çok daha güçlü olduğunu, ancak şu ana kadar Hizbullah'ın Siyonist düşmana yanıt vermediğini ve yanıt verseydi bunun bir saldırı olacağını belirtti.
Seyyid Hasan Nasrallah daha önce Hizbullah'ın cevabının sert olacağını açıklamıştı. Bugün Yemen eskisinden çok daha sağlam, Irak ve Irak Hizbullah'ı da eskisinden çok daha güçlü...Siyonist varlığı çevreleyen Direniş Ekseni daha güçlüdür...
Direniş hakkında endişelenmeyin; Direniş bugün her şeyi yapabilecek güçtedir ve savaşın ilk günlerine kıyasla çok daha güçlüdür" diyerek Direniş'e güvenilmesi çağrısında bulundu.
İsrail'in Suriye'deki İran konsolosluğuna düzenlediği saldırıyı yorumlayan Tengsiri, kasıtlı hava saldırısını kınadı ve Batı'nın bu konudaki ikiyüzlülüğünün altını çizdi.
Tengsiri'ye göre bu suç başka hiçbir savaşta işlenmedi. Büyükelçilikler güvenli yerlerdir ve kendi ülkelerinin toprakları olarak kabul edilirler. O elçilikte sadece askeri danışmanlar değil, kadınlar, çocuklar ve erkekler de vardı.
"Bu saldırı bir suçtur. Her şeyden önce biz bunu yapmış olsaydık, ki asla yapmazdık, böyle bir suç işlediğimiz için bizi şiddetle kınarlardı. Dünyaya bakın, bu suçları izleyen ve en yozlaşmış insanları destekleyen Avrupalılara ve çok demokratik ve özgürleştirici bir rol oynayan ABD'ye... Birleşmiş Milletler'in bu suça daha sert bir şekilde karşı çıkmasını beklerdik ama onlar bu çirkinliği ortadan kaldırmamızın yolunu açtılar."
Ayrıca İran'ın "İsrail'e" işlediği suç için karşılık verme niyetinde olduğunu yineledi.
"Sayın liderimizin de söylediği gibi, buna karşılık verilecektir, ancak biz düşüncesizce ya da aceleci davranmayız. Biz vurulduktan sonra diğer yanağımızı çeviren insanlar değiliz. Uygun zamanda ilgili yetkililer inşallah güçlü bir darbe indireceklerdir.
Silahlı kuvvetlerimizin başında Allah'ı bilen, sabırlı, bilge ve mantıklı bir alim vardır ve İran silahlı kuvvetlerini mantıklı bir şekilde yönetir. Uygun gördüğümüz zaman harekete geçer ve karşılık veririz. Ama kesinlikle karşılık vereceğiz ve liderin de dediği gibi konuyu cevapsız bırakmayacağız.
"Biz savaşa hazır bir gücüz. Bizler askeriz. Bize emredecekleri her türlü görevi yerine getirmeye hazırız. Benden ne yapacağımızı söylememi mi bekliyorsunuz? Bu doğru değil. Verilebilecek her türlü emre %100 hazırız. Bugün İslam Devrim Muhafızları deniz kuvvetleri ve kahraman ordumuz ülkemize zarar vermek isteyen herkesin gözünü çıkarmaya hazırdır ve verilecek emirleri uygun zamanda yerine getirecektir."
Batılı güçler işgale destek vermek için gemilerini getirdiler ama cesur Yemenliler onlara karşı direndi. Liderimizin dediği gibi, eğer Yemen kuşatma altında olmasaydı, kesinlikle yardım ederdik.
Yemen bugün kendi toplarını, füzelerini ve gemilerini üretiyor ve düşmanlara karşı, ABD ve İngiltere'ye karşı, Filistin ve Gazze'nin mazlum halkını desteklemek için güçlü bir şekilde ayakta duruyor
Yemen'in bir direniş gücü olarak gelişimini de ele alan Tangsiri, ülkeye, Ensarullah'a ve Yemen Ordusu'na karşı sekiz yıl süren dayatmacı ve sert bir savaşın ardından, artık ABD gibi büyük güçlere karşı koyabilecek bir seviyeye ulaştığını söyledi.
Ensarullah'ın ülkeye uygulanan ambargo ve yaptırımlara rağmen füze ve insansız hava araçları (İHA) ürettiğini ve bir deniz gücü kurduğunu söyledi.
Seyyid Abdulmelik el-Husi Güney Afrika'da olsalar bile Batı'nın gemilerini hedef alabielceklerini doğruladı. Tengsiri bugün Ensarullah'ın 600, 700 ve hatta 1.000 kilometre ötedeki gemileri hedef aldığını söyledi. Ensarullah her geçen gün yeteneklerini geliştirmeye devam ediyor. Gücü kontrol eden ve ülkelerini savunan cesur adamlar var.
Bölgedeki Direniş gruplarının İran'ın vekilleri olduğu iddialarına karşı, Direniş Ekseni'nin bir parçası ve müttefiki olmasına rağmen Yemen'in İran'dan bağımsız olduğunu vurguladı.
"Yemen bağımsız bir ülkedir ve Direniş de zulmü ezmek için doğmuş bağımsız bir güçtür. Yemen ve Direniş bizim emirlerimizi beklemiyor ama biz Direniş'le gerçekten ilgileniyoruz.
"Filistinlileri seviyoruz ve zulme karşı duruş sergileyen ve bu uğurda mücadele eden herkesi destekliyoruz. Bosna Hersek'teki adaletsizliği gördük ve onlarla ortak sınırlarımız olmamasına ve nüfusları hem Müslüman hem de gayrimüslimlerden oluşmasına rağmen onlara yardım ettik, onlara manevi destek sunduk ve elimizden gelen yardımı hiçbir zaman eksik etmedik.
Biz mazlumların yanındayız. Yemen'deki direnişçileri seviyor, takdir ediyor ve onlarla gurur duyuyoruz. İslam dünyası da onlarla gurur duymalıdır. Kendilerine liderlik edecek bir güce ihtiyaçları yok, çünkü bir liderleri var.
Tıpkı Hizbullah'ın bir lideri olduğu gibi, Yemen ve Irak'ın da liderleri var ve çıkarlarına göre hareket ediyorlar. Ne zaman ve nasıl hareket edeceklerini bilecek kadar bilgeliğe sahipler."
İran Devrim Muhafızları Ordusu amirali röportajı bitirmeden önce Müslüman ülkelere, özellikle de İran'a komşu olanlara çağrıda bulunarak şunları söyledi: 'Hayat geçicidir ve eğer zulme uğrayanları savunmazsak kıyamet gününde bunun hesabını soracağız. Yönetim araçlarına sahip olan Müslüman liderlere sesleniyorum. Bu fırsatı değerlendirin, zira Hıristiyanlar ve diğer dinlerin mensupları Gazze ile dayanışma için protesto gösterileri düzenlerken Arap ülkelerinde bu tür yürüyüş ve protestoların yapılmaması utanç vericidir.
Ayrıca Siyonist düşmana yakıt sağlayan liderlere de seslenmek istiyorum...Bizim petrolümüzü alıp 'Allah'tan başka ilah yoktur, Allah büyüktür ve Allah bize yeter' diyen Müslümanların başlarının üzerine attıkları bombanın yakıtına nasıl dönüştürebiliyorlar? Gazze halkının üzerine bomba yağdıranlar onlar değil mi? Savaş bitecek ve Allah'ın izniyle Gazze halkı zafer kazanacak. Peki biz bu süre zarfında ne sunduk?
"Allah'tan Gazze ve Direniş şehitlerini, ister sevgili Lübnan'ımızda, ister sevgili Irak'ımızda, ister sevgili Yemen'imizde olsun, Allah'ın peygamberi ve onun kutsal imamlarının yattığı yere yükseltmesini diliyoruz."
Röportajı gerçekleştiren el-Meyadin ekibine hitaben yaptığı son konuşmada ise teşekkürlerini dile getirdi: "Özellikle buraya iki kez geldiğiniz için size içtenlikle teşekkür ediyorum. Hava sıcak olduğu için bizi bağışlayın, belki koşullar sizin için daha zordu ama kameralarınızın da el-Meyadin gibi önemli ve güçlü olduğunu çok iyi biliyoruz. Bu mazlumların sesidir ve siz onların sesini temsil ediyorsunuz. Allah'ın izniyle mazlumlar için yaptıklarınızı not edecek ve Direniş şehitlerinin ve mazlum Gazze halkının önünde başınızı dik tutacaksınız."