Haysiyet savaşından utancın kalkanına: Ürdün nasıl düşkünleşti?

19 Nisan 2024

Amman'ın Tel Aviv ile ortaklığı geçtiğimiz Cumartesi günü İsrail topraklarını İran insansız hava araçları ve füzelerine karşı gösterdiği savunmayla zirveye ulaştı. Bunun Haşimi Krallığı'nın geleceği açısından önemli sonuçları olabilir.

YDH- Ürdün'ün Filistin direnişine karşı 1970'teki "Kara Eylül" katliamlarına kadar uzanan düşmanlık geçmişini 13 Nisan'da Siyonist varlığa koruyucu kalkan görevi üstlenmesiyle birlikte değerlendiren Halil Harp'ın, Orinoco Tribune'da ''From the ‘Battle of Dignity’ to the Shield of Shame: How Jordan Has Fallen''  başlığıyla yayınlanan makalesi Batı Asya'daki ittifakların yeniden düzenlenmesini analiz ediyor. Keda Bakış YDH için çevirdi.

***

İran'ın 13 Nisan'da İsrail'e karşı misilleme saldırısı sırasında en endişe verici gelişme, savunma amaçlı bir askeri ittifakın kurulmasıydı. ABD, İngiltere, Ürdün ve Fransa'dan oluşan bu ittifak, işgal devletini korumak için birleşti. Ürdün'ün İsrail'e tam destek vermeyi seçmesi endişe vericidir, özellikle de Arap ulusları İsrail'in eylemlerine karşı öfke konusunda birleşmişken.

Ürdün, İran'ın insansız hava araçlarını ve füzelerini durdurmada önemli bir rol oynadı. Tüm Arap ve Müslüman ülkeler arasında Haşimi Krallığı İsrail'in "güvenlik duvarı" olarak bölgesel bir askeri ittifak içinde Tel Aviv'e doğrudan askeri savunma sağladı.

Her ne kadar Amman her zaman İsrail'i desteklemiş olsa da, son dönemde bu tutumunu yeniden teyit etmesi Batı Asya'daki askeri stratejilerdeki daha büyük değişiklikleri yansıtıyor.

Batı Asya'daki çatışmaların dinamikleri sürekli olarak değişmektedir ve bu yeni denklem, kalıpların ve stratejilerin yeniden değerlendirilmesini gerektirecektir. Direniş Ekseni de dahil olmak üzere ittifaklar değiştikçe, değişen manzarayı ve stratejik konumlardaki batılı füze önleme kabiliyetlerinin varlığını dikkate almak önemlidir.

Irak'taki Ayn el-Esed üssünden Suriye, Ürdün ve Irak sınırındaki el-Tenef üssüne, Nakab çölündeki Maşabim üssünden Ürdün'ün kuzeybatısındaki Kral Faysal üssüne kadar bu bölgeler gelecekteki çatışmaların şekillenmesinde önemli bir rol oynamaktadır.

Stratejik değişimler

Ürdün hükümeti yıllar içinde Filistin davasına ve "Arapçılığa" olan bağlılığını önemli ölçüde azalttı.

Bu durum 1968'de İsrail'e karşı verdiği ''Haysiyet Savaşı''ndan Kral 2. Abdullah'ın Gazze Şeridi'ndeki Ürdün sahra hastanesine havadan tıbbi yardım atarak ülkesinin "başarısıyla" övündüğü 5 Kasım'a ve şimdi de oldukça şaşırtıcı bir şekilde İsrail'in güvenliğini İran'ın misilleme saldırılarından korumak için hava kuvvetlerini kullanmasına kadar izlenebilir.

The Cradle'a konuşan Ürdünlü bir muhalif aktivistin de vurguladığı gibi, bu değişim sadece tepkisel bir önlem değil, işgal devletiyle yıllardır sürdürülen kapsamlı güvenlik ve askeri koordinasyonun doruk noktasıdır. Füzesavar ve insansız hava aracı operasyonlarına bu köklü entegrasyon, anlık bir tepkiden ziyade stratejik bir evrimi yansıtmaktadır.

The Cradle'a birçok kaynaktan gelen görgü tanığı raporları, Amman bölgesi üzerinde savaş uçaklarının duyulabilir varlığını ve saatler sonra havadan atılan mermilerin durdurulup düşürüldüğünde duyulan patlama seslerini anlatıyor.

Ürdünlü bir görgü tanığı, Merc el-Hamam banliyösünün İran insansız hava araçları ve füzelerine karşı en çok önleme yapılan yer olduğunu ve bölgede enkaz rapor edildiğini aktarıyor.

Ürdünlü yazar ve gazeteci Raniye Cabari, The Cradle'a "Ürdün'deki vatandaşların yaklaşık iki haftadır, yani İsrail'in İran'ın Şam'daki konsolosluğuna düzenlediği hava saldırısından bu yana GPS'te sıkıştıklarını hissettiklerini" söylüyor.

İran'ın insansız hava araçlarıyla hızlı bir karşı saldırıya geçeceği endişelerinin arttığı bir dönemde İsrail'in Ürdün de dahil olmak üzere birçok bölge ülkesinde GPS karıştırma operasyonları başlattığı bildirildi.

Cabari, bu elektronik müdahalenin, İran'a ait insansız hava araçlarının yanlışlıkla Ürdün topraklarına yönlendirilmesinin ulusal güvenlik açısından yaratacağı potansiyel riskler göz önüne alındığında, Ürdün Hava Kuvvetleri'nin hava sahasındaki her türlü izinsiz hava aracını durdurmaya hazır olmasını hızlandırmış olabileceğini öne sürüyor.

Ancak Ürdünlü muhalif aktivist, sadece 60 kadar eski F-16 ve F-5 uçağıyla donatılmış olan Ürdün Hava Kuvvetleri'nin, İsrail'e yönelik yüzlerce İran İHA'sı ve füzesine karşı müdahaleyi tek başına yönetme kabiliyeti konusunda şüphe uyandırıyor.

Bölgesel yansımalar

Bu şüpheleri destekleyen İsrail Kanal 12, İsrail savaş uçaklarının Ürdün ve Suriye hava sahasında İran tarafından fırlatılan insansız hava araçlarını önlediğini bildirdi. İran'ın Gerçek Söz Operasyonu'ndan bir gün sonra Ürdün hükümeti muğlak bir açıklama yaparak sadece "dün gece hava sahamıza giren bazı tanımlanamayan uçan cisimlerle ilgilenildi ve vatandaşlarımızın ve yerleşim alanlarının güvenliğini tehlikeye atmamak için durduruldu" demekle etindi.

Açıklamada, İsrail Hava Kuvvetleri'nin katılımının ölçeği ya da operasyona katılan ABD savaş uçaklarının niteliği ve rolü hakkında herhangi bir ifadeye yer verilmemesi dikkat çekti. Ürdün'ün hava filosunun sınırlılıkları ve bu uçakların kapsaması gereken geniş coğrafi alan -İran'ın batısından işgal altındaki Filistin topraklarına kadar yaklaşık 1.500 kilometrelik bir güvenlik duvarı- göz önüne alındığında, uluslararası güçlerin katılımı inandırıcı görünmektedir.

Ayrıca Iraklı kaynaklar The Cradle'a koalisyon güçlerinin Irak üzerinde yaklaşık 30 insansız hava aracı ve füze düşürdüğünü ve Erbil, Necef, Vasıt ve Anbar gibi bölgelerde patlama sesleri duyulduğunu bildirdi.

Bu da insansız hava araçları ve füzelerin önemli bir kısmının Ürdün semalarından geçtiğini ve İsrail'deki hedeflerine ulaşmadan önce durdurulduklarını gösteriyor.

Ürdün Hava Kuvvetleri'nin rolü o kadar önemli ki İran Mehr haber ajansı İranlı bir askeri kaynağın şu sözlerini aktardı "İran Ürdün'ün hareketlerini izleyecek ve eğer İsrail'le işbirliği yaparlarsa bir sonraki hedefimiz Ürdün olacak."

Kaynağın "saldırı başlamadan önce Ürdün'ü ve bölgedeki diğer ülkeleri işgalci varlıkla işbirliği yapmamaları konusunda uyardığı" söyleniyor. Bu açıklama Ürdün hükümetinin tepkisini çekmişe benziyor. Pazar günü yetkililer İran'ın Amman Büyükelçisini çağırarak Tahran'ın "Ürdün'ün tutumunu sorgulamasına" karşı uyardı.

Ürdün Dışişleri Bakanı Eyman Safedi de bir açıklama aparak hükümetinin "ister İran ister İsrail'e ait olsun, hava sahamızı ihlal eden herhangi bir insansız hava aracı ya da füzeye müdahale edeceğini" söyledi. Ancak Ürdünlü muhalifler Safedi'ninn açıklamasının doğruluğunu, özellikle de ülkesinin Tel Aviv'den gelecek benzer bir tehdide karşı koymaya hazır olup olmadığını sorguluyor ve İsrail savaş uçaklarının Suriye'ye saldırılar düzenlemek üzere Ürdün hava sahasına sızdığı pek çok olaya dikkat çekiyor.

Filistin'e ihanet eden bir tarih

Ürdün'ün Filistin direnişine yönelik tarihsel düşmanlığı, İsrail ve ABD'den destek aldığı bildirilen eski Kral Hüseyin bin Talal'ın desteğiyle FKÖ'yü ülkeden kovmayı amaçlayan 1970'teki "Kara Eylül" katliamlarına kadar uzanmaktadır. 1967'deki Altı Gün Savaşı sırasında İsrail Hava Kuvvetleri düzinelerce Ürdün uçağını düşürdü ve imha etti. 1994 Amman-Tel Aviv barış anlaşmasının ardından iki ülke, İsrail'in Ürdün'e F-16 jetleri ve Cobra helikopterleri tedarik etmesi de dahil olmak üzere çok sayıda savunma anlaşması yaptı.

İsrail'in Filistinlilerin Kral Hüseyin'e karşı ayaklanması sırasında Ürdün'ü desteklediği 1970'lerden bu yana iki ülkenin hava kuvvetleri çatışmaya girmedi. Buna rağmen İsrail'in saldırganlığı devam etmektedir.

1991'deki Körfez Savaşı öncesinde, İsrail'in Irak'ı vurması halinde Ürdün Hava Kuvvetleri'nin olası muhalefeti sorulduğunda, dönemin emekli Hava Kuvvetleri Komutanı Avihu Ben-Nun cesurca "Artık Ürdün Hava Kuvvetleri olmayacak" demişti. 

Dahası, geçen hafta sonu İsrail'in savunmasına katılan batılı orduların Ürdün üslerini kullanmış olması da çok muhtemeldir. Örneğin ABD askerleri Negev çölündeki Mashabim hava üssünde konuşlanmış durumda ve Demir Kubbe sistemi gibi operasyonları destekliyor. Benzer şekilde İngiliz ve Fransız askeri güçleri de Ürdün'ün birçok stratejik noktasında, El Cefr'deki Kral Faysal Hava Üssü ve Akabe yakınlarındaki Humeymah üssünde bölgesel savunmada rol oynuyor ve istihbarat operasyonları yürütüyor.

Ayrıca el-Tanf'a yakın er-Ruveyşid Üssü olarak bilinen Kral Faysal Hava Üssü'nde de Fransız birlikleri bulunmaktadır. Bu üsten Suriye, Irak, Lübnan ve İran'da casusluk faaliyetleri son teknoloji ürünü bir keşif merkezi aracılığıyla yürütülmektedir ve havaalanının hem İsrail hem de ABD insansız hava araçları tarafından kullanıldığına inanılmaktadır.

İsrail'in güvenliği için Ürdün'ün istikrarının feda edilmesi

Ancak Ürdün'ün Tel Aviv'le olan ilişkileri ve işbirliği, ülke vatandaşları arasında son derece sevimsiz olmaya devam ediyor; Amman'daki İsrail büyükelçiliği yakınlarında haftalarca toplanan protestocuların birçoğu daha sonra Ürdün makamları tarafından baskıya ve sıkı güvenlik kısıtlamalarına maruz kaldı. Amman üzerindeki baskıyı arttıran Irak direniş grubu Kataib Hizbullah, bu ayın başlarında "Filistinli kardeşlerimizi savunmak için birlik olabilmemiz amacıyla 12.000 savaşçıyı hafif ve orta silahlar, zırh karşıtı fırlatıcılar, taktik füzeler, milyonlarca mermi ve tonlarca patlayıcı ile silahlandırmaya hazır olduğunu" duyurdu ve "Ürdün Siyonist varlığa ulaşan kara yolunu kesmeye" çalışacağını ekledi.

Ürdün, İran'a ait insansız hava araçlarının durdurulmasına katılarak İsrail üzerindeki baskının bir nebze hafifletilmesine önemli bir katkıda bulunmuş oldu ancak bu katkının krallığın istikrarı açısından çok daha önemli bir iç sonucu var.

Amman'ın bu bağlamda Tel Aviv'le bariz bir şekilde yakınlaşması, hükümdarına siyasi açıdan zarar verecek mi? Önümüzdeki yıllarda bu karar devasa boyutlarda stratejik bir hata olarak görülebilir.

Şimdilik Ürdün'ün siyasi geleceği ve bölge siyasetindeki konumu belirsizliğini koruyor - tabii ki Tel Aviv ve Tahran yeni çatışmalara hazırlanırken.

Kral Abdullah geçen hafta sonu yaptığı gibi mücadeleye atılabilir ve daha fazla yerel ve Arap öfkesi dalgasına maruz kalabilir ya da daha büyük, daha güçlü komşuların yapmayı seçtiği gibi tarafsız ve sessiz kalmaya karar verebilir ve İranlıların ve İsrailli düşmanların kendi savaşlarıyla savaşmasına izin verebilir.

Kahire'deki Amerikan Üniversitesi'nden mezun olan Halil Harp, Beyrut'ta yaşayan bir gazeteci ve Lübnan'da yayınlanan Al-Safir gazetesinin eski genel yayın yönetmeni. Ayrıca Associated Press ve Lübnan en-Nahr gazetesi için de çalışmıştır.