YDH - Mart ayında İngiltere ile İsrail arasında imzalanan 'yol haritası', 'ikili ilişkileri hiç bu kadar güçlü olmadığı' açıklamalarıyla duyuruldu.
Anlaşma, 'kapsamlı savunma ve güvenlik işbirliği ile yakın stratejik ortaklığın' bir parçası olarak 'ortak tehditlerle mücadele etme' taahhüdünde bulunuyordu.
Londra ile Tel Aviv, ayrıca 'küresel olarak belirlenmiş teröristlere ve terörist oluşumlara karşı kararlı ve uyumlu adımlar atacakları' özünü verdi.
Bu, 'askeri bağların güçlendirilmesi yoluyla her iki ülkeye de fayda sağlamaya devam edecek olan devam eden ortak eğitim ve tatbikatları kapsayan güçlü ve gelişen bir savunma ilişkisinin' parçasıydı.
Sadece yedi ay içinde 'yol haritası' uygulamaya konuldu. İngiliz araştırmacı gazetecilik portalı Declassified UK portalının yayın yönetmeni Mark Curtis, Gazze'nin işgali sırasında İngiltere'nin İsrail'e verdiği bir dizi askeri desteği belgeledi.
Saldırı başladığından bu yana Kraliyet Hava Kuvvetleri, Gazze üzerinde onlarca keşif uçuşu yaptı ve en az altı İsrailli askeri personel İngiltere'de eğitim aldı.
Dokuz İsrail askeri uçağı İsrail'i ziyaret etti ve İngiliz hükümeti uçaklarda ne olduğunu söylemeyi reddetti. Curtis, ayrıca ABD ordusunun İngiltere'nin Kıbrıs'taki üssünü kullanarak İsrail'e silah tedarik ettiğini de ortaya çıkardı.
Bunların hiçbiri Birleşik Krallık ulusal medyasını rahatsız etmedi. Ancak tüm bunlar yol haritasındaki taahhütler arasındaydı.
Hatta bu ay Kraliyet Hava Kuvvetleri, İsrail'in Suriye'nin başkenti Şam'daki İran konsolosluğuna yaptığı gayri meşru saldırıya cevaben İran'ın fırlattığı insansız hava araçlarını düşürerek Siyonist rejimin savunmasını üstlendi.
İran'la ilgili ayrı bir bölümde 'yol haritası', "İran'dan gelen mevcut tehdide karşı koymak için yakın bir şekilde çalışıyoruz," ve "İran'ın istikrarsızlaştırıcı bölgesel faaliyetlerine karşı koymaya çalışacağız," ifadelerine yer veriyor.
İki nükleer silah sahibi güç arasındaki anlaşmaya "İran'ın hiçbir zaman nükleer silah kapasitesine sahip olmaması için çalışacağız," vurgusu da ekleniyor.
Anlaşma, İngiltere ile İsrail arasında 2021 yılında imzalanan bir önceki mutabakat zaptının çok ötesine geçiyor.
İsrail'in Batı Şeria'daki işgali ve Filistinlilere karşı ayrımcılık uygulayan apartheid sistemi nedeniyle dünyanın geri kalanının çoğunda sahip olduğu parya statüsünü görmezden gelerek iki ülkenin 'doğal müttefik' olduğunu açıkça belirtiyor.
'Yol haritası'nın "Antisemitizm, gayrimeşrulaştırma ve İsrail karşıtı önyargılar" başlıklı bölümünde yer alan ifadeler, İngiltere'nin İsrail'in Gazze'deki vahşetindeki suç ortaklığının kehaneti.
Belgede, 'BM ve diğer uluslararası organlarda İsrail'e orantısız bir şekilde odaklanılması ve İsrail'i gayri meşrulaştırma ya da meşru müdafaa hakkını inkar etme girişimleriyle mücadele edilmesi' çağrısında bulunuluyor:
"Tüm devletlerin uluslararası hukuk kapsamındaki yükümlülüklerini yerine getirme görevi vardır, ancak denetim ölçülü, tarafsız ve orantılı olmalıdır."
İsrail'in saldırılarından bu yana İngiliz bakanlar, bunu eksiksiz olarak uygulamaya koydular. İsrail'in zulmü için 'meşru müdafaa' adına sürekli özür dilediler ve İsrail'in uluslararası hukuk ihlallerini kınamayı defalarca reddettiler.
'Yol haritası', ayrıca 'ulusal çıkarlar ve öncelikler doğrultusunda BM ve diğer çok taraflı forumlarda iş birliği ve koordinasyonun güçlendirilmesi ve kilit küresel sorunlar konusunda İsrail-İngiltere uyumunun ilerletilmesi' çağrısı yaptı.
Bu taahhüt doğrultusunda İngiltere, BM'de Gazze konusunda İsrail'i uluslararası kınamalardan defalarca korudu, ateşkes talep eden BM Güvenlik Konseyi kararlarına defalarca karşı oy kullandı ya da çekimser kaldı.
Yol haritasının bir başka bölümü de İsrail'e Uluslararası Adalet Divanı (UAD) gibi uluslararası hukuk organlarında koruma vaat ediyor.
Batı Şeria ile ilgili daha önceki bir davaya atıfta bulunularak şöyle deniliyor:
"Birleşik Krallık ve İsrail, İsrail-Filistin ihtilafına ilişkin UAD'ye yapılan son müracaatın, taraflar arasında doğrudan müzakereler yoluyla bir çözüme ulaşma çabalarını baltaladığı için İstişari Görüş mekanizmasına uygunsuz bir başvuru olduğuna inanmaktadır."
Benzer ifadeler, İngiliz bakanlar tarafından Güney Afrika'nın İsrail'e karşı UAD'de ocak ayında başlayan soykırım davasının altını oymak için kullanılacaktı.
İngiltere'nin İsrail suçlarının baş savunucusu olan Dışişleri Bakan Yardımcısı Andrew Mitchell, "Güney Afrika'nın davayı açma kararı yanlış ve provokatifti," diyerek Siyonist rejime yönelik soykırım suçlamasını 'iğrenç' olarak nitelendirdi.
Bir de Aralık 2020'de İngiltere ile İsrail arasında imzalanan gizli askeri anlaşma var.
Declassified, bu anlaşmanın varlığını Siyonist rejim ordusunun attığı bir tweet'ten öğrendi. Londra, bunu hiçbir zaman kamuoyuna açıklamadı.
Bakanlar, daha sonra 'ulusal güvenlik nedenleriyle' anlaşmayı kamuoyuna açıklamayı reddetti.
Savunma Bakanı James Heappey, parlamentoya 'anlaşmanın işbirliğini resmileştiren ve derinleştiren önemli bir savunma diplomasisi parçası olduğunu' söylese de bir soru önergesine verdiği yanıtta anlaşmanın içeriğine dair sadece üstünkörü bir özet sundu.
Bu anlaşmadan İngiliz ana akım medyasında sadece bir kez bahsedildi. İsrail ile 2020 yılında gizli anlaşmayı imzalayan Savunma Bakanı Ben Wallace, geçtiğimiz aralık ayında müttefikini Gazze'de 'öfke cinayetleri' işlemekle suçladı ve saldırıların 'kaba ve ayrım gözetmeyen' olduğunu da ekledi.
Aslında İngiltere uzun zamandır İsrail'e Filistinlilere yönelik saldırılarında destek veriyor, ancak bu durum yine İngiliz ana akım basınında yer edinmedi.