YDH- Hizbullah Genel Sekreteri Seyyid Hasan Nasrullah, Lübnan cephesinin çeşitli şekil ve yöntemlerle Gazze Şeridi'ndeki Direniş’e destek operasyonlarını sürdürdüğünü ve kendi angajman kurallarını uyguladığını vurguladı.
Komutan Mustafa Bedreddin'in şehadetinin sekizinci yıldönümünde yaptığı konuşmada Seyyid Nasrullah, Lübnan Direnişi'nin ve Gazze cephesinin operasyonlarının devamının “tartışmaya açık olmayan kesin bir mesele” olduğunun altını çizdi.
Tüm dünyanın “bu gerçeği kabul ettiğini” vurgulayan Direniş lideri, bu nedenle Amerikalıların İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu'ya Gazze'de ateşkes olmadan Kuzey cephesi için bir çözüm olmadığını ilettiklerini sözlerine ekledi.
Direniş lideri, işgal altındaki Filistin'in kuzeyinde bulunan ve yerleşim yerlerine geri dönmek isteyen yerleşimcilere de seslenerek, Gazze Şeridi'ne yönelik saldırıların sona erdirilmesi için hükümetlerine baskı yapmaları çağrısında bulundu.
“İsrail işgalinin önünde iki seçenek var”
Seyyid Nasrullah savaşın sonuçlarını değerlendirirken İsrail'in zafer iddialarına değil, savaş alanını değerlendirmek gerektiğini belirterek “İsrail'in başarısızlığı konusunda bir fikir birliği var” dedi.
İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu'nun müttefiklerinin bile “zaferden bir adım uzakta” dediğinde kendisiyle alay ettiğine dikkat çekerek, meselenin “sadece İsrail'in hedeflerine ulaşamamasıyla sınırlı olmadığını, daha stratejik kayıplar olduğunu” vurguladı.
Direniş lideri, bir “devlet” olarak İsrail’e ve ordusuna duyulan güvenle ilgili İsrail kamuoyu yoklamalarına değinerek, yerleşimcilerin en az %30’unun İsrail’in yaşanmaz olduğuna inandığının altını çizdi.
Hizbullah lideri “gerçek başarının” Batı tarafından desteklenen İsrail'in, esirlerini geri alamaması ya da zafere ulaşamaması ve gemilerini binlerce kilometre öteden fırlatılan füzelere karşı koruyamaması olduğunu belirtti.
Seyyid Nasrullah, özellikle İran'ın Gerçek Vaat Operasyonu'ndan sonra İsrail işgal varlığı içindeki “caydırıcılık imajının” azaldığını da sözlerine ekledi.
Aynı bağlamda, Netanyahu'nun savaştaki ısrarından dolayı üst düzey İsrailli generallerin “bizi uçuruma sürüklüyor” diyerek ona itiraz ettiklerini belirten Nasrullah, İsraillilerin de “Gazze ve destek cephelerinin eylemleri nedeniyle ekonomide her gün yaşanan yıpranmadan” bahsettiğini kaydetti.
İsrail'in Gazze'den çekilmekten korktuğunu; çünkü bunun yenilgi anlamına geleceğini ve bunun da rejim için bir felaket anlamına geldiğini sözlerine ekleyen Nasrullah, İsrail liderliğinin “savaştan sonraki gün için hiçbir vizyonu olmadığını” belirtti.
Bunun ışığında Seyyid Nasrullah, İsrail işgalinin “bir çıkmazla karşı karşıya olduğunu ve herhangi bir zafer görüntüsü aradığını” ileri sürerek “Netanyahu'nun yenilgi görüntüsünden kaçmak için Refah'ı işgal etmek istediğini” belirtti.
Hamas'ın kabul ettiği arabulucu önerisine gelince, Seyyid Nasrullah bunun Netanyahu'yu şaşırttığını; çünkü kendisinin yenilgisi ve Hamas için zafer anlamına geldiğini (çünkü Hamas'ın taleplerini karşıladığını) söyledi.
Dolayısıyla “İsrail işgalinin önünde iki seçenek var; ya arabulucuların belgesine geri dönecek ki, bu, İsrail için yenilgi anlamına geliyor ya da yıpratma savaşını sürdürecek” dedi.
“ABD'nin aldatmacası kimseyi kandırmamalı”
Hizbullah Genel Sekreteri, farklı ancak ilgili bir bağlamda, ABD'nin Gazze'ye yönelik savaşında İsrail işgaline devam eden desteğinden bahsetti ve “ABD İsrail'e giden bir silah anlaşmasını durdursa bile, bunun bir Amerikan aldatmacası olduğu için yeniden izin vereceğini; çünkü yaşananların ABD ile İsrail arasındaki taktiksel bir anlaşmazlıktan başka bir şey olmadığını” vurguladı.
“Bugünlerde tanık olduğumuz bu oyunlar kimseyi kandırmamalı, zira Washington [ne olursa olsun] İsrail'in yanında duruyor,” diye vurguladı.
Seyyid Nasrullah ayrıca, Birleşmiş Milletler ve Uluslararası Mahkeme platformlarında yaşananların ABD'nin İsrail'e olan sürekli ve azalmayan desteğini teyit ettiğini ve ABD'nin pozisyonunun hiç değişmediğini savundu.
Seyyid Nasrullah ayrıca, savaşın en önemli sonuçlarından birinin İsrail'in zafer kazanmadığını kabul etmesi olduğuna dikkat çekerek, İsrailli yerleşimcilerin %70'inin Genelkurmay Başkanı Herzi Halevi'nin istifasını talep ettiğinin altını çizdi.
Nasrullah ayrıca, Aksa Tufanı Operasyonu'nun, halkın direncinin ve Gazze ile Güney Lübnan'daki çocuk ve kadınların kanlı görüntülerinin İsrail’in gerçek yüzünü gösterdiğini vurguladı.
Seyyid Nasrullah, Filistin Direnişi ve Direniş Ekseni'nin Aksa Tufanı savaşlarının başlangıcından bu yana ilan ettiği hedefler arasında Filistin davasını yeniden canlandırmak, dünyaya unutulan Filistin'i hatırlatmak ve işgal altındaki topraklarda ve diasporada yaşayan halkının haklarını savunmak olduğunu yineledi.
“Direniş’in zaferini yansıtan en önemli sahne, İsrailli BM delegesinin lider Yahya el-Sinvar'ın resmini kaldırmasıdır” dedi.
Seyyid Nasrullah, Aksa Tufanı'nın başlamasından bu yana Filistin davasının, çoğu ülkenin ateşkes talep ettiği Birleşmiş Milletler de dahil olmak üzere tüm dünyada konuşulduğuna dikkat çekti.
Hizbullah Genel Sekreteri ayrıca, Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa'daki üniversitelerde gerçekleşen protestolara da değinerek, Filistin adını taşıyan bu protestoların “7 Ekim ve sonrasındaki olayların meyvesi olduğunu” teyit etti.
Bazı Arap yöneticilerin önümüzdeki aylarda İsrail işgali ile ilişkileri normalleştirerek Filistin davasının ölüm belgesini imzalamak üzere olduklarını belirtti.
Ayrıca bazı Arap rejimlerinin ve medya kuruluşlarının İsrail işgal varlığını bölgedeki “tek demokratik devlet” olarak tanıttığını belirtti.
“ABD ve AB Suriyeli mültecilerin dönüşünü engelliyor”
Lübnan'ın iç cephesinde ve özellikle Suriyeli mülteciler dosyasıyla ilgili olarak Hizbullah Genel Sekreteri “konunun ele alınması için bir fikir birliği” olduğunu teyit etti ve önümüzdeki çarşamba günü yapılacak Lübnan Parlamentosu toplantısının bu amaçla “pratik öneriler sunmak için bir fırsat” olduğunu açıkladı.
Seyyid Nasrullah, bazı sivil toplum örgütleri dışında herkesin Suriyeli mültecilerin ülkelerine dönmesinden yana olduğunu, bunun da “Suriyeli mültecilerin ülkelerine dönmelerinin önündeki başlıca engelin AB ile birlikte ABD olduğu” anlamına geldiğini belirtti.
Bu bağlamda Seyyid Nasrullah yıllar önce Suriye'ye yaptığı ziyareti hatırlatarak, Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad ile görüştüğünü ve Esad'ın mültecilerin el-Kuseyr'e dönmesini teşvik ettiğini hatırlatarak “bunu engelleyenlerin AB tarafından finanse edilen kuruluşlar olduğunu” vurguladı.
“Mültecilerin geri dönüşünü sağlamak için Suriye hükümetiyle iletişim kurmanın kaçınılmaz olduğunu” düşünen Lübnan Direnişi lideri, mültecilerin geri dönüşünün gerekliliğine ikna etmek için ABD gibi ülkeleri ziyaret edecek bir heyet oluşturulması gerektiğini vurguladı.
Ayrıca, “Suriyeli mültecilerin gönüllü olarak Avrupa'ya gitmeleri için denizi açmak üzere Lübnan'ın ulusal bir duruş sergilemesi” çağrısında bulunarak, böyle bir karar alındığında Batı ve AB'nin bunu engellemek için “Lübnan'a koşacağını ve bir yerine 20 milyar dolar ödeyeceğini” açıkladı.
Seyyid Nasrullah, “Ne zaman ki, köle değil kendi kendimizin efendisi olursak ve güç unsurlarına sahip olursak, işte o zaman düşmana şartlarımızı dayatabiliriz” dedi.
Nasrullah ayrıca, Suriye'nin kendisine uygulanan yaptırımlar kaldırıldığında birkaç yıl içinde yeniden ayağa kalkabileceğini vurguladı.
“Suriye'nin Filistin konusundaki tutumu sağlam ve tutarlıdır”
Seyyid Nasrullah, Suriye'ye karşı yürütülen küresel savaş aracılığıyla Suriye'yi Amerikan kıskacına ya da bir iç savaşa zorlamak istediklerini vurgulayarak, Suriye'nin “savaştan çıktığını ve kendisine dayatılan kuşatma ve zor koşullara rağmen hâlâ konumunu koruduğunu” belirtti.
Lübnanlı Direniş lideri ayrıca, Şam'ın Filistin davasına ilişkin tutumunun kesin ve tutarlı olduğunu belirterek, Hizbullah'ın Suriye'deki savaşa katılmasının ardındaki amacın bu ülkeyi Direniş Ekseni içinde tutmak olduğunu teyit etti.
Hizbullah Genel Sekreteri, “Şehit Seyyid Mustafa Bedreddine'nin bir özgürlük savaşçısı, bir muharip, bir yaralı, bir esir, bir komutan, bir başarı ve bir şehit olarak hayatının her aşamasında madalyayı hak ettiğini” belirtti.
Seyyid Nasrullah Mustafa Bedreddin'in “tüm şehitlerde, özellikle de liderlerde olduğu gibi tüm savaş alanlarında mevcut olduğunu” vurgulayarak, bugün savaşan Direniş'in “geçmişteki ve şimdiki liderlerin ve savaşçıların ve gelecekte herhangi bir zamanda katılacak olanların toplam bir sonucu” olduğunu açıkladı.