Efendim önce güncel bir konuyla başlamak istiyorum. Uluslararası Atom Enerjisi (UAEA) Başkanı El Baradey’in Tahran’a ziyareti bekleniyor. Siz bu ziyareti nasıl görüyorsunuz? Diplomasinin az sayıda kalan çabası, bir örneği mi yoksa yeni bir başlangıç mı?
El Baradey bizim nükleer enerji kurumumuzun başkanı Ağazade’nin davetlisi olarak İran’a geliyor. Burada bazı yetkililerle görüşecek. Bizim ajansla görüşmemiz yeni ya da ilk değil. Biz UAEA ile daima işbirliği içinde olduk. Bu gezi de aynı çerçevede düzenlendi. Ajansla işbirliğimizin çerçevesini, nükleer silahların yayılmasını önleme anlaşması uyarınca bizim taahhütlerimiz belirliyor. El Baradey’le görüşmelerimizin gündeminde son gelişmeler var.
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin 5 daimi üyesi ve Almanya geçtiğimiz günlerde sizin nükleer faaliyetlerinizi 30 gün içerisinde askıya almanızı istedi. Ayrıca El Baradey’den de 30 gün içerisinde bir rapor hazırlamasını istediler; siz bunu reddettiniz. Söz konusu süre ay sonunda doluyor. Sizin düşüncelerinizi, aldığınız kararı değiştirme ihtimaliniz var mı?
BM Güvenlik Konseyi’nin İran’la ilgili olarak yayımladığı bildiri siyasi bir içerik taşıyor. Güvenlik Konseyi’nin bu girişimi BM’ye bağlı olan UAEA’nın konumunu zayıflatıyor. Biz Güvenlik Konseyi’nin böyle konulara müdahalesinin meşru bulmuyoruz. İran’ın nükleer çalışmaları barışçıldır, denetime açıktır. Bugüne dek ajansın yayımladığı hiçbir raporda İran’ın nükleer faaliyetlerinde sapma olduğuna dair ifade yer almadı. Bu nedenle Güvenlik Konseyi’nin bildiri yayınlaması siyasi bir tavırdır. Bu da, konseyi güçlü olanın sözünün kabul edildiği bir yer yapıyor ve önemli, ağır görev ve sorumlulukları olan bir kuruma yakışmıyor.
Bizim UAEA nezdindeki tutumumuz açık; bu kurumun 36 yıllık üyesi olarak taleplerimiz Nükleer Silahların Yayılmasını Önleme Anlaşması ile belirlenmiş hakların ötesinde değil. Biz Atom Enerjisi Ajansı üyeliği çerçevesindeki haklarımızı istiyoruz; bu hakların dışındaki yükümlülükleri reddediyoruz. Bu hakların gözardı edildiği kararları da tanımamız mümkün değil. El Baradey’in hazırlayıp, ajansın yönetim kuruluna sunacağı raporda bizim görüşlerimiz de yer almalı. Biz müzakereye de her zaman açık olduk.
Eğer bu talepleri yerine getirmezseniz, İran bir ekonomik ambargoyla karşı karşıya kalacak gibi görünüyor. Siz buna nasıl tepki verirsiniz? Hep konuşulan bir şey var; petrol ihracatını bir silah olarak kullanır mısınız, petrol ihracatını durdurur musunuz?
Bize ambargo uygulayacaklarını sanmıyoruz. Buna ihtimal vermiyoruz. Zaten son 26-27 yıldır bir çeşit ambargoya tabi olarak yaşıyoruz ve başımızın çaresine bakıyoruz. Dünyadaki enerji güvenliği önemli bir konudur. İran kendisinden petrol satın alan ülkelere karşı taahhütlerini yerine getirmekte kararlıdır. Petrolü bir silah olarak kullanmayacağız.
ABD’de bazı istihbarat uzmanlarının bir iddiası oldu. Eğer ABD sizin nükleer tesislerinize bir saldırı düzenlerse sizin de Hizbullah timleri vasıtasıyla ABD hedeflerine terör saldılarıları düzenleyebileceğinizi iddia ettiler. Bu tür tartışmalar var. Sizin buna tepkiniz nedir?
ABD’liler çok konuşur, çok yalan söyler. Biz ABD yönetimini Ortadoğu’da yeni bir kriz yaratabilecek durumda görmüyoruz. Vergi veren ABD halkı artık Ortadoğu’da bir başka krize katlanamaz. ABD, Afganistan, Irak ve Filistin’deki girişimlerinden birşey elde edemedi; kendi kamuouyun tatmin edecek bir sonuç alamadı.
Pentagon’daki, CIA’deki yeni muhafazakr gruplar, şu anda ABD’nin en önemli sorununun İran olduğuna dair bir iddia ortaya attılar. Bu büyük bir yalan. ABD yönetimi kendi halkı arasındaki popülaritesini kaybetmemek için yapıyor bunu. ABD’nin deneyimli politikacılarının, Bush’u İran’a karşı izlediği tehdit politikasının sonuçları konusunda uyarması gerekir.
Sayın Mottaki son zamanlarda Türkiye’ye birçok üst düzey ABD’li yetkili geliyor. Bu ziyaretler sırasında İran konusununda gündeme geldiğine dair medyada haberler yer alıyor. Bu ziyaretler ve bu haberler İran’ı rahatsız ediyor mu?
İran-Türkiye ilişkileri çok iyi bir düzeydedir. Bu iyi ilişkiler her iki ülkenin yöneticileri tarafından destekleniyor. Yani bu iyi ilişki iki ülkenin liderlerinin siyasi iradelerinin bir sonucudur. İran-Türkiye ilişkisi üçüncü ülkelerin aleyhine değildir. Biz de, yani İran ve Türkiye olarak hiçbir üçüncü ülkenin ilişkimizi bozmasına izin vermeyeceğiz.
Önümüzdeki günlerde siz ABD’li yetkililerle Irak’taki durumun iyileştirilmesi için görüşmeler yapacaksınız. Bu durum, gelecekte iki ülkenin aralarındaki -nükleer tartışmalar da dahil- sorunları tartışabileceği, konuşabileceği bir platforma dönüşebilir mi? Böyle bir ihtimal var mı?
İran-ABD ilişkileri 27 yıldır ABD’nin izlediği politikalar nedeniyle sorunludur. Irak yönetimi, İran ile ABD arasında doğrudan görüşme önerisini gündeme getirdi. Irak’ı desteklemek, bu ülkede siyasi istikrarın yerleşmesine katkıda bulunmak amacıyla bu öneri kabul edildi. İran’ın Irak politikası daima, bu ülkede bağımsız bir hükümetin iktidara gelmesini, güvenliğin sağlanmasını desteklemeye dönük olmuştur.
ABD’lilerle görüşme önerisini de bu amaçla kabul ettik. Görüşmenin gündemi Irak’la sınırlı olacak. Tabi eğer ABD’li yetkililerin İran’ın nükleer programıyla ilgili olarak aktarmak istediği görüşleri olursa, onları da dinleriz.
Tahran’da pek çok insanla konuştum. Bazıları nükleer tartışmalarla ilgili, “Aslında bu tartışma bir bahane, ABD’nin asıl amacı İran’daki İslami rejimi zayıflatmak ve yıkmak” dedi. Bazıları da yine, ABD’nin Ortadoğu’da küçük, kontrol edilebilir, etnik devletler kurmayı amaçladığını söyledi. İran hükümeti de böyle mi düşünüyor?
Halkın görüşlerini aktarabilirsiniz. Bizim ABD ile ilgili görüşlerimiz belli. Nükleer program konusunda Tahran ile Washington arasında imzalanan anlaşmalarda, ABD tarafı İran’ın yüzde 20 oranında uranyum zenginleştirmesini kabul etmişti. Dolayısıyla ABD bugün temelsiz ve insafsız bir yaklaşımla kendisine daha fazla sorun yaratmamalı. Washington da, daha akıllı danışmanlardan yararlanıp, gidişatını düzeltse iyi olur.
Efendim bölgedeki Kürt sorunuyla ilgili bir soru sormak istiyorum. Irak’taki Kürtlerin durumu ortada. Siz Türkiye ve Suriye ile Kürt sorunu konusunu görüşüyorsunuz. Bu konuda ortak bir strateji, politika geliştiriyor musunuz ya da 3 ülke böyle bir ortak strateji, politika geliştirmeli mi?
Bölge ülkelerinde yaşayan Kürtler, diğer vatandaşlar gibi birinci sınıf vatandaşlardır. Bizim ülkemizde Kürtler, Türkmenler ve diğer etnik gruplar, birbirleriyle ve diğerleriyle aynı haklara sahiptir. Kürtler bölge ülkelerinde geçmişten beri yoksul, mahrumiyet bölgelerinde yaşamıştır. Onların durumlarını iyileştirerek, diğer ülke vatandaşlarıyla aynı seviyeye getirerek, birlik içinde yaşamalarını sağlamak gerekir.
Bize göre Kürtler yaşadıkları ülkelerin vatandaşlarıdır ve bölge ülkeleri onların durumlarını iyileştirmek için görüş alışverişinde bulunmalıdır. Ancak bu, hiçbir ülkenin diğerinin içişlerine karışmaması kaydıyla yapılmalıdır.
Peki Irak’taki durum nereye gidiyor? Bazılarına göre Irak parçalanıyor. Mısır Devlet Başkanı Mübarek’in Irak’ın parçalandığına dair bir açıklaması oldu ve “Irak’taki Şiiler İran’a, Irak’tan daha yakın. Siz nasıl görüyorsunuz bu durumu?
Irak’ın parçalanması gibi bir endişemiz yok. Böyle bir ihtimal olduğunu sanmıyoruz. Irak’ta şu anda iki temel sorun var. Birincisi güvenlik; güvenlik sorununun getirdiği istikrarsızlığın devam etmesi. İkincisi ise işgalin sürmesi. Güvenlik sorununun çözümüiçin, şiddet ve terörle mücadele için yerel güçler kullanılmalı. İşgalcilerin Irak’tan çekilmesi için de bir takvim belirlenmeli. Takvim belirlenirse, teröre başvuranların gerekçesi de ortadan kalkacaktır.
Bölgede yaşanan sorunlar ışığında, Türkiye ve İran’ın ilişkilerinin geleceğini siz nasıl görüyorsunuz ? Aynı soruyla ilintili olarak, Sayın Cumhurbaşkanı Ahmedinecad’ın Türkiye’yi ziyareti gündemde mi?
İki ülke ilişkilerini geliştirmek için yeni adımlar atıldı. Benim Türkiye ziyaretimden sonra cumhurbaşkanları ile dışişleri bakanları arasındaki telefon diplomasisi dahil, iki başkent arasındaki görüşmelerin sayısı arttı. Yakın gelecekte Sayın Abdullah Gül Tahran’a gelecek. Bu ziyaret sırasında, benim Ankara ziyaretimde gündeme gelen konuları hayata geçireceğiz.
İran ekonomisinin geliştirilmesine dönük projelerde, tecrübeli ve başarılı Türk şirketlerinden faydalanmak istiyoruz. İmam Humeyni Havaalanı projesi için yeni bir ihale açacağız. Bu ihale Türk firmalarının katılımı için iyi bir fırsat.
Biz Irak gibi, nükleer program gibi, bölgesel konuları Türkiye ile görüşüyoruz. Dışişleri Bakanları düzeyindeki müzakereler tamamlandıktan sonra iki ülke devlet başkanlarının karşılıklı ziyaretleri planlanacak.
Türkiye ve İran bölgede çok önemli rol sahibi olan iki ülke. Irak’ta birliğin korunması, istikrarın, siyasi gelişimin sağlanması ve toprak bütünlüğünün korunması için iki ülkenin Irak’a yardım etmesi gerekiyor. Şimdiki İran hükümeti Türkiye ile ilişkilerini hiçbir sınırlama olmaksızın ciddi bir şekilde geliştirmek istiyor. Türkiye de bu talebe olumlu bakıyor.