YDH- The Cradle'dan Halil Nasrallah, ''Strategic setbacks for US, Israel as the Resistance Axis gains ground in Syria'' başlıklı makalesinde, Batı Asya'daki olayların bölgede önemli değişikliklere yol açtığını, Direniş'in, Amerikan caydırıcılık stratejisinin zayıflıklarını ortaya çıkardığını ve Eksen'in daha güçlü bir varlık gösterdiğini anlatıyor.
***
Bölgenin Direniş Ekseni güçlerinin Suriye'deki varlığı birkaç yıldır ülkenin doğusundan batısına ABD ve İsrail saldırılarına karşı savunmasız kaldı. ABD, Şam'ın önemli bir bağlantı rolü oynadığı Tahran-Beyrut eksenindeki iletişim yollarını ısrarla kesmeye çalıştı.
2017'den itibaren, IŞİD'i bu kilit sınır kapısından çıkardıktan sonra, Mihver güçleri hayati önem taşıyan el-Kaim-el-Bukemal yolundan araç geçişini güvence altına aldı ve Suriye'nin doğusunda angajman kurallarını etkin bir şekilde oluşturarak Washington'un taktik esnekliğini ve hakimiyetini kademeli olarak sınırlandırdı. Bu stratejik açıdan önemli bir gelişmeydi - Fırat Nehri'nin batısından Suriye'nin güneydoğusuna kadar bir dayanak noktası sağlamak direnişteki hem devlet hem de devlet dışı aktörler için elzem olmaya devam ediyor.
Taktiksel yaklaşımda bir değişim
Filistin direnişinin geçtiğimiz Ekim ayında gerçekleştirdiği Aksa Tufanı Operasyonu'ndan bu yana Suriye'nin doğusunda sahada pek çok yeni değişim ortaya çıktı. Irak direnişinin hem Suriye hem de Irak'taki ABD üslerini hedef alan faaliyetlerindeki artışla birlikte, Şubat ayı başında Hizbullah'ın operasyonlarını geçici olarak askıya almasıyla aynı zamana denk gelen bir tür geçici barış ortaya çıktı.
Bu dönemde direniş güçleri konumlarını sağlamlaştıran yeni ilerlemeler kaydetti, çünkü Washington yeni saha gerçeklerini isteksizce kabul etmek zorunda kaldı - tabiri caizse bir oldubitti.
Her ne kadar ABD Irak direnişini hedef alan “misilleme” saldırıları düzenlemeye devam etse de, ki bu birçokları için barışı bir nebze de olsa yeniden tesis etmiş gibi görünse de, bu önemli tavizleri de beraberinde getirdi.
The Cradle'ın edindiği bilgilere göre, direniş grupları bu göreceli sükunet döneminde sadece daha belirgin bir askeri ve siyasi duruş sergilemekle kalmadı, aynı zamanda ABD'yi sahada önemli kayıpları kabul etmeye zorladı.
Kısacası Washington bölgedeki direniş güçlerine yönelik provokatif operasyonlarından geri adım atmakla kalmadı, Tel Aviv de Lübnan Hizbullah'ına bağlı savaşçıları öldürmek için Suriye'nin doğusunda -şimdilik- yeni saldırılar düzenleme konusunda isteksizlik gösterdi. İsrail'in geri çekilmesi tek taraflı bir karar değil, ABD'nin bu riskleri yeniden ayarlamasının bir sonucudur. İşgal ordusu Amerika'nın yeşil ışığı ve istihbarat verileri olmadan operasyon başlatamaz ve Washington şu anda ABD'yi Suriye ve Irak'taki bataklığın daha da derinlerine çekecek İsrail eylemlerini örtbas etmekte isteksiz. Ayrıca ABD üslerine ve işgal altındaki Suriye petrol sahalarına yönelik daha fazla direniş saldırısından kaçınmaya çalışıyor, özellikle de hedefli mühimmatların doğrudan darbelerine maruz kaldıktan sonra. Irak direnişinin İsrail'in kilit limanlarını doğrudan hedef almış olması da önemsiz değil. Tel Aviv, Gazze'de tek bir cephede kazanamayacağı bir çatışmanın sekizinci ayında daha fazla askeri cephe açmayı göze alamaz.
Doğu Suriye'de angajman kuralları
Suriye'nin doğusundaki angajman kuralları, ülkenin batı ve orta bölgelerindeki etkileşimleri yöneten kurallardan farklıdır; bu bölgelerde esas olarak İsrail varlığı ve Şam'ın yanı sıra Direniş Ekseni güçleri yer almaktadır. Doğuda direniş güçlerinin karşısındaki ana muhalefet yasadışı ABD askeri işgali ve onun Kürt müttefikleridir. Fırat Nehri boyunca uzanan ve Irak'ın el-Kaim sınır kapısına bitişik olan el-Bukemal'a kadar uzanan bu bölge, 2017'de kurulan Direniş Ekseni için stratejik bir dayanak noktasıdır. Bu başarı, direniş güçleri, Suriye ordusu ve Rus müttefikleri tarafından üç aşamada gerçekleştirilen bir dizi saldırıdan oluşan “Büyük Şafak” operasyonları sırasında elde edildi. Bu operasyonlar Suriye ve Irak direniş güçlerinin el-Kaim sınır kapısına ulaşmasını ve güvenliğini sağlamasını mümkün kılarak iki ülkeyi 2011'den bu yana ilk kez etkin bir şekilde yeniden birbirine bağladı ve bu da Eksen'e yeni taktiksel avantajlar dünyası sundu.
Tahran-Beyrut yolu olarak bilinen bu güzergâhın kurulması, ABD ve İsrailliler tarafından İran ile Akdeniz arasındaki ilişkileri ve güzergâhları kesme hedeflerine yönelik stratejik bir jeopolitik gerileme olarak algılandı. Buna karşılık Washington, baskınlar ve baskılar yoluyla ve IŞİD hücreleri ve diğer militan grupların saldırılarını destekleyerek bu bölgeyi istikrarsızlaştırma çabalarını yoğunlaştırdı ve direniş güçlerinin konumlarını sağlamlaştırmasını ve istikrara kavuşmasını engellemeyi amaçladı.
Bu gerilimler, ABD'nin Kerkük'teki güçlerinin Irak direnişine atfedilen bir roket saldırısında hedef alındığını iddia etmesinin ardından 2019'un sonlarına ve 2020'nin başlarına doğru önemli ölçüde tırmanacaktı. Washington, el-Kaim'deki bir Irak direniş grubuna ağır saldırılar düzenleyerek provokatif bir karşılık verdi ve İran Kudüs Gücü Komutanı General Kasım Süleymani ile Irak Halk Seferberlik Birlikleri (HSB) Başkan Yardımcısı Ebu Mehdi el-Mühendis'in hedef alındığı suikastların yakından takip ettiği bir operasyonda en az elli savaşçıyı öldürdü. ABD'nin bu kışkırtılmamış tırmanışının temel hedeflerinden biri direnişin bağlantı projesini engellemek, özellikle de hem ABD varlığını hem de İsrail'in güvenliğini tehdit ettiği düşünülen Tahran-Bağdat-Şam-Beyrut arasındaki iletişim yollarını kesmekti.
Bu yılın başlarında Ayn el-Eset hava üssünün vurulmasının ardından direniş güçleri füze ve insansız hava araçları kullanarak ABD askeri üslerini hedef alma faaliyetlerini yoğunlaştırdı, Washington destekli terör gruplarına karşı geçiş yollarını korumak için Suriye Çölü'nde çok sayıda operasyon düzenledi ve Suriye-Ürdün-Irak sınır kavşağı yakınlarında bulunan el-Tanf'taki ABD işgal üssü çevresinde koruyucu önlemler aldı. Bu koordineli çabalar sayesinde Direniş Ekseni, el-Bukemal ve el-Kaim'deki eylemlerini ABD üslerine yönelik önemli misilleme saldırılarıyla ilişkilendirerek teraziyi etkili bir şekilde dengeleyen yeni angajman kuralları dayattı. Bu yaklaşım ABD'nin doğrudan askeri angajmanlarında gözle görülür bir azalmaya yol açtı ki bu da ilginç ve şaşırtıcı olmayan bir şekilde hem Suriye hem de Irak'a sızmaya çalışan IŞİD hücrelerinde bir artışla aynı zamana denk geldi. Bu durum, Irak direnişi, kısmen Gazze Şeridi'ndeki Filistin direnişiyle dayanışma içinde, hem Suriye hem de Irak'taki ABD birliklerine karşı operasyonlarını arttırana kadar devam etti.
Batı Asya'nın yeni gerçekliği
Özellikle Irak direnişinin operasyonlarının Amerikan caydırıcılık stratejisinin zayıflıklarını ortaya koymasının ardından, 7 Ekim olaylarından önceki angajman kuralları ile ABD üslerinin hedef alınmasını takip eden angajman kuralları arasında önemli değişiklikler meydana gelmiştir.
Sadece Suriye ve Irak'ta değil Ürdün'e kadar uzanan yasadışı ABD üslerinin güvensiz olduğu ortaya çıkmıştır. Direniş operasyonlarının sonuçları şu şekilde özetlenebilir: Eksen, Washington'un bir zamanlar kendi alanı olarak gördüğü bölgelerde başarılı bir şekilde kara varlığını tesis etti ve güçlendirdi ve askeri, ekonomik ve siyasi alanlarda uzun vadeli direniş hedeflerine fayda sağlayan fiili bir ateşkes sağladı. Sonuç olarak, direniş birlikleri artık Suriye Çölü'nün derinliklerinde ABD destekli IŞİD hücrelerinin kalıntılarını daha etkin bir şekilde takip ediyor. Bu terör hücreleri, sürekli yıkıcı operasyonlara girişmiş olsalar da artık stratejik bir tehdit olarak görülmemektedir.
Eksen'in çabaları da artık daha etkin bir şekilde ana cepheye, İsrail'e karşı, oradaki Filistin direnişini desteklemeye yoğunlaşabilir. ABD ile angajman kuralları pekiştirildi ve gelecek aşamalarda daha da geliştirilerek ABD'nin Batı Asya'daki varlığına karşı daha zorlu bir meydan okuma oluşturmaya hazırlanıyor.
Çeviri: YDH