YDH- Joe Biden'ın Gazze'de ateşkes planını açıklama kararında direnişin kararlılığı, bölgesel destek, uluslararası dayanışma ve yaklaşan Kasım seçimleri ve Donald Trump'ın Beyaz Saray'a dönme ihtimali gibi iç siyasi mülahazaların etkili olduğunu yazan Beyrutlu gazeteci Halil Harp, The Cradle'da ''Biden’s Gaza plan: A repackaged, flawed initiative'' başlığıyla yayınlanan makalesinde, Hamas'ın zaten onayladığı bir anlaşmanın İsrail'in onayladığı bir anlaşma olarak yeniden paketlenişini yazıyor.
Başta Beyaz Saray Ulusal Güvenlik İletişim Danışmanı John Kirby olmak üzere, ABD Başkanı Joe Biden'ın 31 Mayıs'ta Gazze'de ateşkes planını açıklamasını gören herkes, ABD'li yetkililerin aylardır Filistinli direnişçilere yönelttiği “teslim ol ya da öl” tehdidinin nereye evrildiğini merak etmiş olmalı.
Yok, İsrail'in Gazze Şeridi'ne yönelik acımasız askeri saldırısının ilk bölümünde Batılı ve BM yetkililerinin ağzından “ateşkes” sözcüğünün çıkmasını bile yasaklayan Amerikan Başkanı birden barışsever birine evrilmedi.
Aksine, İsrailli gazeteci Gideon Levy'nin kısa süre önce İbranice Haaretz gazetesinde İsrail'in kazanamayacağı savaşla ilgili olarak özetlediği gibi:
''Savaş, ölüm ve yıkımın ebedi bir çarkına dönüştü. Refah'tan, tıpkı bir Monopoly oyunu gibi, Gazze Şeridi'nin kuzeyine geri çekiliyoruz. Güneye doğru ilerliyoruz, Cibaliya'nın kalıntıları arasında dolanıyoruz. Kanlı çamurdan bir araziye saplanıp kalıyoruz.''
İşte Biden da bu bataklıktan çıkmak istedi. Gazze'deki direnişin sarsılmaz kararlılığı, bölgesel silahlı güçlerin desteği, küresel birliktelik, İsrail ordusunun savaş alanındaki inişli çıkışlı performansı gibi sebepler de var. Dahası, iç cephede Donald Trump'ın Kasım seçimlerinde yeniden iktidara gelme ihtimalinin yakın olması, Başkan'ın müzakere sürecini daha da zorlaştırdı.
Yanlış hesaplar ve sınırlı seçenekler
Biden mevcut durumun düzeltilmesi olasılığı konusunda iyimserliğini koruyor. Son olaylardan gözle görülür bir şekilde etkilenen Başkan, İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu'nun başarısız askeri taktiklerine verdiği desteğin sonuçlarıyla yüzleşiyor. Ancak Biden'ın geçen hafta açıkladığı “barış planı” Washington'un elindeki alternatiflerin sınırlı olduğunu ve özellikle İsrailli mevkidaşı tarafından ufukta sayısız meydan okumanın bulunduğunu ortaya koyuyor.
Hamas ve diğer Filistinli direniş grupları, Mısır, Katar ve Fransa gibi çeşitli kuruluşlarla yapılan müzakerelerde sürekli olarak sağlam bir duruş sergiledi. Sadece çatışmayı sona erdirmekle kalmayıp aynı zamanda İsrail güçlerinin Gazze Şeridi'nden tamamen çekilmesini de içeren bir ateşkes anlaşmasının önemini vurguladılar.
Buna karşılık Netanyahu, 'aşırılık yanlısı' koalisyon ortaklarına Filistinlilere azami zayiat verdirdiği ve sadece geçici bir ateşkes önererek istediği zaman saldırgan eylemlerine devam etmesine olanak tanıyacağı konusunda güvence vermek için anlaşmanın şartlarının dilini ve niyetini çarpıtmaya bel bağlıyor.
Beyrut'taki Direniş Ekseni'nden güvenilir bir kaynak The Cradle'a İsrail'in bu aldatıcı manevrasını engellemenin Hamas ve Filistin İslami Cihad'ın müzakerelerdeki pozisyonunun özünde yattığını iletti. Başkan Biden'ın önerisinin Hamas'ın daha geçen ay kabul ettiği ilkeler üzerine kurulmuş olması dikkat çekicidir; bu anlaşma o dönemde İsrail'i sadece rahatsız etmekle kalmamış, aynı zamanda İsrail, bu anlaşmadan kaçmaya da çalışmıştır.
Eski anlaşmaya makyaj güncellemesi
Biden'ın açıklaması esasen geçen ay Hamas tarafından onaylanan anlaşmanın yeniden ambalajlanması ve şimdi İsrail onaylı bir anlaşma olarak yeniden konumlandırılmasıdır. Hatta yüzsüzce Tel Aviv'in ateşkes için bir yol haritası olarak üç aşamada yapılandırılmış “yeni teklifler” sunduğunu belirtiyor:
İlk aşama ateşin kesilmesini, tutukluların serbest bırakılmasını ve Filistinlilerin evlerine dönmelerine izin verilmesini içeriyor. İkinci aşama, İsrail askerleri de dahil olmak üzere yaşayan mahkumların takasını içeriyor. Üçüncü aşama ise, Beyaz Saray'ın Hamas'ın 7 Ekim'deki olayları tekrarlamasını önlemek için gerekli olduğunu söylediği yeniden inşaya odaklanıyor.
İsrail Yayın Kurumu da İsrailli ve Amerikalı yetkililere dayanarak İsrail'in öneri belgesinin Hamas'ın bir ay önce kabul ettiği ve Tel Aviv'in reddettiği belgeye oldukça benzediğini söyledi.
El-Fetih hareketi Devrim Konseyi üyesi Dimitri Diliani, The Cradle'a yaptığı açıklamada işgal devletinin Biden girişimini ilk olarak Nisan sonunda onayladığını açıkladı. Hamas da birkaç gün sonra girişimi onayladı. Ancak Netanyahu siyasi nedenlerle, özellikle de Hamas'ın bu anlaşmayı reddedeceğini tahmin ettiği için desteğini geri çekti.
Hamas beklenmedik bir şekilde girişimi onaylayınca Netanyahu geri adım attı. Diliani'nin anlattığına göre:
''Bu girişim birden fazla kez önerildi ama adı farklıydı. İlk seferinde Mısır'dı, bugün ise Biden Girişimi olarak adlandırılıyor ama farklı olan şu ki, Gazze'deki savaşı durdurmaya yönelik bir Amerikan siyasi iradesi olduğu açık, insanlığın, barışın, insan haklarının ya da kadın ve çocuklara merhametin hizmetinde değil. Ancak Biden'ın Gazze'deki savaşa verdiği destek ve Demokrat Parti içinde savaşı durdurmayı destekleyenlerin sayısının yüksek olması gibi nedenlerle önümüzdeki seçimlerde Beyaz Saray'ı kaybedeceği belli olduktan sonra bunu Biden ve Demokrat Parti için bir kart haline getirmek.''
Beyrut merkezli Direniş Ekseni kaynağı, her halükarda “Biden planı''nın statükoyu değiştirmeye yönelik bir girişim olduğunu, bir suç mahallini kurcalamaya benzediğini söylüyor ve ABD başkanının bir ’Filistin devleti” kurulmasını talep eden bir maddeyi atladığına dikkat çekiyor. Beyaz Saray ayrıca fırsatçı bir şekilde önerdiği ateşkes anlaşmasını, durgunlaşan Suudi-İsrail normalleşme sürecini - tam da Kasım seçimleri öncesinde - hızlandırmak için kullanmayı umuyor.
Planda bir Filistin devletinden ya da iki devletli bir çözümden bahsedilmemesi endişelere yol açıyor. Planın, İsrail'in güvenlik ve bölgesel entegrasyon hedeflerine, kilit Arap devletleriyle normalleşme de dahil olmak üzere, Filistin egemenliğinden daha fazla öncelik verdiği görülüyor.
Filistin direniş hareketlerine yakın bir kaynak, Biden'ın yeni söyleminin en tehlikeli kısmının, Hamas'ın anlaşma şartlarını “ihlal etmesi” halinde İsrail'in savaşı yenileme hakkını açıkça kabul etmesi olduğunu söylüyor.
Bu boşluk, İsrail'in Gazze ile ilgili herhangi bir olayı, ne kadar zararsız olursa olsun, Filistin direnişinin İsrailli esirleri serbest bırakmasının ardından Gazze'ye yönelik soykırım kampanyasını yeniden başlatmak için kullanmasına izin verecektir.
Aynı kaynak, Biden'ın girişiminin, Mısır ve Katar'ın Hamas'a güvence vermesi beklenirken, yönetiminin İsrail için garantör rolü oynaması nedeniyle soru işaretleri yarattığına dikkat çekiyor. Bu durum birkaç nedenden ötürü endişe verici. Birincisi, ABD başından beri çatışmaya derinden müdahil olmuş, tırmanışında kilit oyuncu ve silah tedarikçisi olarak rol oynamıştır. İkincisi, Kasım ayında yapılacak seçimlerden sonra Biden'ın görevde kalacağına dair bir kesinlik yok ve bu da ABD'nin garantör olarak uzun vadeli güvenilirliği konusunda şüphe uyandırıyor.
İsrail iç siyaseti
Diliani, Biden'ın ateşkes planının içsel zayıflıklarını iyi özetliyor ve Washington ile Tel Aviv'i çatışma yoluna sokacağı uyarısında bulunuyor:
İç siyasi nedenlerle savaşı durdurmak isteyen bir Amerikan iradesi var ama bu irade, Netanyahu'nun koalisyonundaki İsrail'in iç siyasi nedenlerle savaşı durdurmama iradesiyle çatışıyor. Bu da iki müttefik arasında çatışmanın tırmanmasına neden olabilir.
Beyaz Saray'ın ikileminin bir kısmı, her girişiminin İsrail hükümeti içinde Gazze savaşının durmasını istemeyen Ulusal Güvenlik ve Maliye Bakanları Itamar Ben Gvir ve Bezalel Smotrich'in başını çektiği aşırı sağcı grubun etrafından dolanması gerçeğinde yatıyor.
Aynı zamanda hükümetin “Savaş Kabinesi” içinde Savaş Kabinesi Bakanı Benny Gantz tarafından temsil edilen bir başka İsrailli grup ve muhalefet lideri Yair Lapid'in başını çektiği, savaşın durdurulmasını ve Netanyahu'nun iktidardan indirilmesini destekleyen üçüncü bir dış grup daha var.
Ancak İsrail içindeki bu karmaşık ilişkiler çemberi artık Biden ve Demokratlarının çıkarına değil. Biden'ın Netanyahu'yu anlaşmayı kabul etmesi ve bunu gerçekleştirmesi için cezbetmeye çalışması ve bunun da Netanyahu'nun Ben Gvir ve Smotrich tarafından devrilmesine yol açması ihtimal dışı değil. Bu senaryo, Benny Gantz ve Lapid tarafından temsil edilen, Amerikalılarla uzlaşmaya daha istekli bir hareketin yükselişine yol açabilir.
Biden'ın Cuma günü yaptığı konuşmaların ve verdiği sözlerin çoğunu “İsrail halkına” yöneltmesi, onlara -en önemlisi- Gazze savaşının tüm şiddetine rağmen sona ermediğini ve Hamas'tan kurtuluşun bir laf olarak bile tamamen ulaşılamaz olduğunu hatırlatması ya da aslında kabul etmesi dikkat çekici değil miydi? Ne de olsa, Netanyahu ve bakanı Yoav Gallant'ın 7 Ekim 2023'te vaat ettikleri “mutlak zafer” gerçekleşmedi.
Şu anda geldiğimiz nokta İsrail için, halihazırda onarılmaz bir yıkımdır, sonsuz savaşa devam etmesi durumunda da sonuç değişmeyecektir. İsrail için her iki seçenek de can alıcı olacaktır.
Çeviri: YDH