YDH- İbrahim Emin, Lübnan’da yayımlanan el-Ahbar gazetesindeki makalesinde, üst düzey bir direniş liderinin sözleri ışığında Aksa Tufanı hakkında bilenmeyenleri ve başlangıcından bugüne yaşanan süreci anlatıyor.
Filistinliler sadece sahada bir ABD-İsrail savaşıyla karşı karşıya değiller. Aynı zamanda direnişin kararlılığını kendileri için bir yenilgi olarak görmeye başlayan Arapların ve Gazze savaşında arabulucu rolü oynayanların da katılımıyla daha az zor olmayan bir siyasi savaşla da karşı karşıyalar.
Bir kez daha Katar'ın pozisyonunun Mısır'ınki kadar kötü olmadığını söylemek doğru olur; ancak Doha'nın, ABD hükümetinin bu geçiş döneminde hassas hesapları var. İsrail savaşı kaybederse gözyaşı dökmeyecek olsa da direniş için zafer çığlıkları atmayacaktır.
Müzakerelerin bu aşamasında direniş için zorluk, baskının bir kez daha Arap tarafından gelmesidir. Son iki haftada yaşanan gelişmeler, Arap arabulucuların her şeyden önce Amerikalıları tatmin edecek bir çözüme ulaşma konusundaki istekliliğini yansıtıyor. Bu da ancak direniş üzerinde baskı kurarak ve direnişin taraflarının arasını açmak için umutsuz girişimlerde bulunarak sağlanabilir.
Aksa Tufanı Operasyonu’ndan bir hafta sonra Filistinli gruplar Hamas liderliğinde birleşti. Grupların liderleri, hareketin yurtdışındaki liderlerine ve Kassam Tugayları'nın yurtiçindeki liderlerine herkesin arkalarında olduğunu söyledi. Direniş Ekseni de gerçekleşen büyük operasyonun arka planını incelerken bile bu pozisyona bağlı kaldı.
İlk ateşkes anlaşmasından önce bile herkes bir denklem kurmuştu ve bu denkleme göre, Filistinli taraflardan ya da Hamas'ın müttefiki olan güçlerden hiçbirinin müzakerelerde herhangi bir rol üstlenmeyeceği konusunda anlaşmaya varılmıştı. İslami Cihad, Halk Cephesi ya da Hizbullah'ın kapısını çalan herkes aynı cevabı alıyordu: Hamas'a gidin, biz de Hamas'tan haber alalım!
İşte böyle oldu. Bu, direnişçiler arasında bir inancı temsil eden bir politikaydı. Filistin direnişindeki üst düzey bir direniş komutan el-Ahbar'a şunları söyledi:
“Direnişin çıkarlarının Hamas'ın güçlü olmasını gerektirdiği ve sahada yaşananların direniş güçleri arasında herhangi bir rekabete izin vermediği hepimiz için açık hale geldi. Hamas sahada ve siyasi olarak iyi iş çıkardı, sorumluluk üstlendi, büyük baskılara göğüs gerdi ve şu anda kimsenin takdiriyle değil, liyakatle kazandığı bir konumda bulunuyor. Bu nedenle herkes memnuniyetle liderliğinin arkasında yürüdü ve tüm detaylar konusunda kendisiyle yapılan istişareler, sahip olduğu büyük marjı ve son sözün kendisine ait olduğunu ortadan kaldırmaz.”
Üst düzey direniş komutanı, süreci Hamas’ın yönetimine bırakmanın sahadaki direnişçilerin planlarında herhangi bir tehlike ya da zarar oluşturmadığını şöyle anlattı: “Aracılar, bazı müttefikler, tüm muhalifler ve düşmanlar sahadaki durumun ustaca yönetilmesi karşısında şaşırdılar. Saha yönetiminin açık ve net kurallara göre yürütüldüğüne, saha işbirliğinin benzersiz bir pürüzsüzlükle gerçekleştirildiğine ve yurtdışındaki Hamas liderliğinin herkese, özellikle de Gazze'nin kalbindeki Kassam liderliğine danışmadan herhangi bir karar almadığına inanamadılar.”
Buna göre, üst düzey direniş lideri, doğrudan ya da Arap veya yabancı aracılar vasıtasıyla İsrail düşmanının kendisi tarafından ve Birleşmiş Milletler de dahil olmak üzere uluslararası örgütlerde çalışan bazı İsrail ajanları tarafından yapılan ve ölü doğan başarısız girişimleri ortaya koyuyor. Gazze'deki sivil liderlerle iletişim kanalları açmayı denediler. Fakat Hamas'a gitmeleri gerektiği yönünde şok edici cevaplar aldılar. Ardından Halk Cephesi ve Gazze'de askeri gücü olan FKÖ gruplarıyla yan kanallar açmaya çalıştılar. İslami Cihad liderliği için cazip olacağını düşündükleri bir girişim başlattılar ve aynı cevabı aldılar.
Son girişimler, Mısır Cumhurbaşkanı Abdülfettah el-Sisi adına istihbarat şefi Tümgeneral Abbas Kamil aracılığıyla FHKC ve İslami Cihad'ın üst düzey liderlerine durum ve “ABD'nin şimdi gerçekleşmesini istediği bir anlaşmaya yol açacak bir atılım yapma” olasılığı hakkında istişarelerde bulunmak üzere Kahire'yi ziyaret etmeleri için yapılan davetin ardından önümüzdeki birkaç gün içinde gerçekleşecek.
Direniş komutanına göre, gruplar Mısır'ı ziyaret edecekler ve orada ayrı ayrı ya da müşterek toplantılar yapılacak. ABD ve Katar temsilcilerinin de hazır bulunduğu Mısır'a Hamas liderlik heyetinin de gelmesi bekleniyor. Bu arada İsrailli yetkililer de özel bir otelde oturmuş, toplantılardan çıkacak sonuçları bekliyor olacaklar. Ancak net olan ve direniş grupları tarafından kararlaştırılan husus şudur ki, Mısırlıların veya orada bulunan herhangi bir tarafın duyacağı sözler, Hamas hareketinin açıklayacağı pozisyondan çok daha yüksek bir seviyede olacaktır. O zaman belki herkes aklını başına alacak ve direnişin en üst düzeyde uyum içerisinde olduğunu anlayacaktır.
Umulur ki, onlar kaynağını kimsenin bilmediği, ancak büyük olasılıkla direniş karşıtlarının çoğunluğunun isteklerini yansıtan hayaller üzerine kurulu bölünme hülyalarından vazgeçeceklerdir.
Bu noktada direniş komutanı, düşmanın yanı sıra Amerikalıların, Mısırlıların, hatta Katarlıların ve diğer tarafların, ister Gazze düzeyinde ister Direniş Ekseni düzeyinde olsun, direniş güçleri arasında görüş ayrılıkları olduğuna inandıklarını açıklıyor. Onlar bu değerlendirmelerini, Aksa Tufanı Operasyonu'nun Filistinli gruplarla ya da Eksen güçleriyle önceden istişare edildikten sonra gerçekleşmediği ve Eksen güçlerinin savaşa katılım biçimine ilişkin değerlendirmelerin de farklılıkları yansıttığı yönündeki verilere dayandırıyorlar.
Düşmanlar ayrıca, Aksa Tufanı Operasyonu öncesinde Hamas içinde yaşanan görüş ayrılıklarının savaşı yönetme mekanizmasında bir krize yol açacağı ve diğer grupların acı çeken halkın baskısına Hamas'ın kendisinden daha açık olacağı iddiasında bulundular.
Direniş komutanı, Direniş Ekseni güçleri düzeyinde niteliksel bir değişim yaşandığını söyledi. Aksa Tufanı Operasyonu’ndan sonraki ilk haftada yapılan tartışmanın Lübnan'dan Suriye'ye, Irak'tan Yemen'e kadar mümkün olan her yerde direnişe destek cepheleri açılması ve Filistin'de, Batı Şeria'da ya da Gazze'de direnişe doğrudan destek operasyonu başlatılması lehine sonuçlandığını açıkladı.
Filistin dışında bulunan direniş güçlerinin ortak operasyon odası, Gazze'deki savaşçılara doğrudan destek vermek, Gazze'deki direniş güçlerine günlük istihbarat raporları sağlamak, işgal güçlerinin Gazze Şeridi içindeki hareketlerini doğru bir şekilde izlemek ve onların Gazze'deki hareketleri hakkında günlük bilgi sağlamak da dahil olmak üzere bir dizi şeyi başarmak için bir çalışma programı yürütüyor.
Direniş komutanı, İran'daki Devrim Muhafızları ile Hizbullah ve Ensarullah liderleriyle yapılan açık istişarelerin, destek operasyonları programının düşman ve müttefikleri üzerinde güçlü bir baskı pozisyonuna tırmanmasına yol açtığını söylüyor. Bunun düşman ve müttefiklerinden gelen siyasi ya da saha baskısının seviyesi ne olursa olsun durmayacak bir seçenek olduğunu belirtiyor.
Destek cepheleri, düşmanın Arap müttefiklerinin marjını daraltmayı başardı. Çünkü Lübnan, Suriye ve Irak'ta hiç kimse direnişin rolünü yerine getirmesini engelleyemiyor ve savaşın sona ermesi çağrısında bulunanlar bile direnişin eylemini kınayamıyor.
Aynı durum, yetkilileri silahların Filistin'e ulaşmasını engellemek için en sert önlemleri alan Ürdün gibi diğer bölgeler için de geçerlidir. Ancak İslamcı güçler ve gruplar arasındaki “siyasi bilinç eksikliğinden” büyük ölçüde faydalanmalarına rağmen durumu tırmandıracak pozisyonlar almaktan korkuyorlar.
Mısır ve Suudi Arabistan'ın durumu diğerlerinden daha iyi görünmüyor, zira Mısır Süveyş Kanalı gelirlerinin yarısını kaybediyor ama hiçbir şey yapamıyor. Sisi, düşmanın kendilerine hakaret üstüne hakaret yağdırdığını hisseden ve düşmanın Gazze'deki suçlarını önleyemeyen askeri komutanları arasında ciddi bir krizle karşı karşıya. Refah'ı işgal etme planları hakkında önceden bilgilendirildiler, ancak programının tamamını kendilerine bildirmeyen düşman tarafından kandırıldılar.
Büyük normalleşme programlarını etkileyen ek kaygılardan muzdarip olan Suudi Arabistan, Gazze'deki savaşı durdurmakla başlamayan bir çözüme razı olamaz. ABD'nin Yemen'e karşı yürüttüğü savaşa dahil olmak istemiyor. Buna ek olarak, Hac törenlerinin Gazze'yle, halkıyla ve direnişiyle dayanışmanın ifade edildiği bir vesile olmasını engellemek için şu anda güvenlik ve medya alarm durumunda. Hatta bir Suudi yetkili şunu söyleyecek kadar ileri gitti: “Koronavirüs salgını hâlâ devam etseydi, bu yıl da Hac sezonunu iptal ederdik!”
Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) bile, topraklarının, normalleşme adına giren düşmanın ateşli mesajları için bir arena haline gelmesinden korkarak yardım istemekte gecikmedi. Sessizce, İsraillilerin topraklarına ziyaretlerini sınırlamalarını istedi ve onlara vize vermekte katı davrandı.
Üst düzey Filistinli direniş komutanı, Amerika'nın müttefiklerinin farklı bir gündemi olsaydı çıkarlarının da farklı olacağını söylüyor. Bugün, işgal ordusunun durumunu ve Gazze'de prestijinin nasıl kırıldığını görüyorlar. Bırakın başkalarına koruma hizmetleri vaat etmeyi, halkına veya askerlerine herhangi bir güvenlik vaat edemiyor ve taleplerinin çıtasını yükseltmek yerine, tüm forumlarda direnişe karşı komplo kuruyorlar.
Gazze Şeridi'nin başına gelenlerden direnişi sorumlu tutmak için siyasi bir kampanya hazırlıyorlar ve Gazze halkının direniş liderlerini devirmesi halinde cömert fonlar teklif ediyorlar. Tıpkı, direniş mücadele verirken veya başlarına kötü bir şey geldiğinde düşmanın yanında duran birçok kişiye yaptıkları gibi.
Filistinli üst düzey direniş liderine göre, direnişin şu anda masada olan önerilere ilişkin tutumu açık ve basittir. Hamas ilk olarak Katarlılara, Mısırlılardan daha net bir şekilde, ileri sürülen tüm fikir ve pozisyonların açık bir dille yazılı bir metne dönüştürülmesi gerektiğini bildirdi. Uygulama mekanizmalarının basit ve yoruma açık olmamasını belirtti. ABD, Mısır ve Katar'ın düşman hükümeti tarafından imzalanmış ve Benyamin Netanyahu tarafından bizzat onaylanmış belgeler getirmelerini söyledi. Ayrıca, ABD'nin, düşmanın herhangi bir anlaşmaya bağlılığını sağlamak için kendi tarafındaki eylem mekanizmalarını açıklaması gerektiğini ve Gazze'deki savaşı sona erdiren açık bir yol olmadan çözüm olmadığını vurguladı.
Kassam Tugayları liderliği tarafından yurtdışındaki müzakerecilere gönderilen son mesaj şöyle: Düşman Refah'ta hiçbir sonuç alamadı ve Han Yunus'ta ve ondan önce orta ve kuzey Gazze'de olduğu gibi başarısızlıkla karşı karşıya. Direniş çok uzun süre dayanabilir, askeri stoklarını ve eylem mekanizmalarını dikkatli bir şekilde yönetebilir. Düşman ve müttefiklerinin hayal edemeyeceği sürprizlere sahiptir!