YDH - Amerikan The Conversation portalında yayımlanan makalede, Filistin direnişinin Aksa Tufanı Operasyonu'nun 'İsrail'in ulusal güvenlik stratejisinin' çöktüğü gün olduğu kaydedildi.
Makalede, güvenlik doktrini stratejisinin 'caydırıcılık, erken uyarı ve savunma' şeklinde üç kritik unsurdan oluştuğu ve bunların tamamının 7 Ekim'de tamamen başarısız olduğu değerlendirmesi yapıldı.
Bu arada, Hizbullah'ın devam eden operasyonlarının bu unsurlara 'onarılamayacak' şekilde zarar vermeye devam ettiği kaydedildi.
Makalede, "Şu an İsrail'e yönelik en büyük varoluşsal tehdit sürekli öğrenen, savaş alanında deneyim kazanan ve her geçen gün gelişen Hizbullah'tan geliyor," ifadelerine yer verildi.
Makaleye göre Lübnan direnişi, devam eden savaş boyunca askeri, istihbarat ve medya alanları da dahil olmak üzere bir dizi gelişme sergiledi.
Makalede Hizbullah'ın yeni silahlar, özellikle de insansız hava araçları ve daha ağır, daha hassas roketler ve füzeler geliştirdiğine dikkat çekildi.
Direniş, İsrail'in hava savunma sistemlerinin güçlü ve zayıf yönlerini değerlendirip inceledikten sonra bunları rejim güçlerine karşı karmaşık saldırılarda başarıyla kullandı.
Öt e yandan Alma Enstitüsü düşünce kuruluşunun araştırma başkanı Tal Beeri, Maariv gazetesine verdiği mülakatta, Siyonist rejim ile Hizbullah arasında tam bir savaş çıkması halinde, İsrail cephesinin 2006'da görülenler de dahil olmak üzere daha önce hiç görmediği bir ateşe maruz kalacağı yorumunu yapmıştı.
Enstitünün bulgularına göre Hizbullah, yaklaşık 150 bin havan topu, 80 kilometreye kadar menzile sahip 65 bin roket, 80 ila 200 kilometre arası mesafelere ulaşabilen 5 binroket ve füze, 200 kilometrenin üzerinde menzile sahip 5 bin füze ve 2 bin 500 insansız hava aracı dahil olmak üzere kayda değer bir cephaneliğe sahip.
Olası savaş durumunda Hizbullah'ın İsrail'e her gün birkaç bin insansız hava aracı ve füze fırlatabileceği tahmin ediliyor.
Beeri, "Hizbullah'ın ana ateş gücü füzeler ve roketler. Aslında Hizbullah'ın ateş gücü, isabetli atış kabiliyetiyle İsrail devletinin tüm topraklarını hedef alabilir. Savaşın ilk bir ya da iki haftasında kuzeyde normal bir yaşam sürmek neredeyse imkansız olacak," diye konuştu.
Diğer yandan The Conversation'a göre Sioynist rejimin Lübnan hava sahasında daha önce tartışmasız olan hava hakimiyeti ve hareket özgürlüğü de tehlikeye girdi.
Bu değişim, Hizbullah'ın 14 Mayıs'ta bir İsrail gözetleme balonunu, fırlatma üssü ve kontrol merkeziyle birlikte başarıyla hedef alıp imha etmesiyle kanıtlandı.
Dahası, haziran ayı başında İsrail'e ait Hermes 900 adlı insansız hava aracının düşürülmesi, ki bu aracın 8 milyon doların üzerinde bir fiyat etiketine sahip olduğu tahmin ediliyor, direnişin şimdiye kadar düşürdüğü ikinci insansız hava aracı oldu ve bu da rejimin henüz nasıl başa çıkacağını bilemediği bir meydan okumayı beraberinde getirdi.
Makeleye göre Hizbullah'ın artan tehdidi İsrailliler arasında endişe ve şüphe uyandırarak rejimin siyasi ve askeri liderliğinin daha fazla sorgulanmasına neden oldu.
Lübnan direnişinin operasyonları, işgal altındaki Filistin'in kuzeyindeki yerleşim yerlerine ciddi ölçüde hasar verdi ve yerleşimcilerin büyük oranda bölgeden tahliye edilmesine neden oldu.
İsrail hükümeti ve ordusunun Hizbullah'ın operasyonlarını durdurmadaki yetersizliği nedeniyle, Celile bölgesindeki sınır boyunca yer alan belediye başkanları, Başbakan Beyjamin Netanyahu tarafından terk edildiklerini düşündükleri için Tel Aviv'den tek taraflı olarak ayrılmayı bile düşündüler.
Mayıs ayında İsrail'in Margaliot yerleşiminin başkanı Eitan Davidi, yerleşimin Tel Aviv hükümetiyle bağlarını koparmaya ve tüm güçlerini yerleşimden çıkarmaya karar verdiğini açıkladı.
Davidi, yerleşimin Hizbullah'tan değil, aldığı kararlarla yerleşimi tahrip eden İsrail hükümetinden korunması gerektiğini bildirdi.
İsrail hükümeti şu ana kadar kuzey yerleşimlerine yönelik hiçbir adım atmadı.
Makalenin devamında, işgal ordusunun hükümetin Hizbullah'la çatışmanın yarattığı karmaşık zorluklardan paçasını kurtarmayı amaçlayan bir strateji benimsediğine işaret edildi.
Makelede, İsrail güvenlik kurumlarında bu değişen manzaranın ateşkes ve esir takası müzakerelerinde İsrail heyetinin yetki alanının genişletilmesi gerektiği konusunda fikir birliğine varılmasını beraberinde getirdiği kaydedildi.
Lübnan sınırındaki durumu yorumlayan Beeri, "Buradan sonra ne gelişeceğini bilmenin zor olduğu bir noktadayız, Hizbullah hızını artırıyor ve İsrail ordusunu harekat başlatmaya sevk ediyor, bu yüzden durum çok değişken," diye konuştu.
Savaş çıkması durumunda Hizbullah'nın Celile'ye ilerlemeye çalışacağı tahmininde bulunan Beeri, "Binlerce ve yüzlerce savaşçı ölçeğinde olmasa da onlarca casus kullanarak hedeflenen bir bölgeye sızmaya çalışacaklar. Rıdvan birliği bunu yapabilecek kapasitede; her şey alacakları bir talimat ve emre bağlı," ifadesini kullandı.