YDH- The Cradle'da ''Blind and deaf: how Israel lost the north'' başlığıyla yayınlanan makalenin yazarı Indrajit Samarajiva, kuzey cephesinin çökmesi ile Suriye ve Irak'ın açık hedefi haline gelen Siyonist varlığın sahiciliğini tesis ettiği Demir Kubbe'sinin artık işlevini yitirdiğini, savunma sisteminin paralize olması ile İsrail rejiminin fiziksel ve psikolojik olarak çıplak kaldığını vurguluyor.
Hizbullah'ın İsrail'in “gözlerini ve kulaklarını” nasıl yok ettiği büyüleyici derecede monotonlaştı. Kah şu casusluk kulesinin, kah şu iletişim binasının ya da şu dinleme istasyonunun havaya uçtuğunu gösteren Lübnan direnişinin videoları düzenli olarak sıradanlaştı.
Başlarda bir sürü ıvır zıvır gibi görünüyordu, ama şimdi bu saldırıların hepsi birleşti ve bir sonuç verdi. Hizbullah'ın elinde İsrail'in kuzeydeki istihbarat toplama noktalarının bir listesi var. Odysseus ile Tepegöz mitinde olduğu gibi aylarca düzenli bir şekilde istihbarat noktalarını yokladı. Ne kadar büyük olduğu söylense de şimdi, İsrail ordusu kelimenin tam manasıyla kör oldu.
Hizbullah'ın işgalci devletin hava savunmasını aşma konusunda sürekli ilerleme kaydetmesi, giderek daha büyük füzeleri daha yüksek bir hızla fırlatması vesaire İsrail'e nüfuz etme yoğunluğunun da artmasına neden oldu. Birbirine bağlı hava savunma sistemi iyice arızalandığından, bu süregelen yıpratma İsrail için önemli bir zorluk teşkil ediyor. Bu konuda kayda değer bir örnek olarak 230 milyon dolar değerindeki SKYDEW zeplin/casusluk balonunun imha edilmesi gösterilebilir.
Bu özel balonun birincil amacı, Direniş için tercih edilen operasyon yöntemi haline gelen alçak irtifa insansız hava araçlarını ve füzeleri tespit ve takip etmektir. Geleneksel hava araçlarının aksine SKYDEW balonu daha uzun bir operasyon süresine ve daha uygun maliyetli bir yapıya sahiptir. Ayrıca, yer tabanlı sistemlerinkini aşan olağanüstü bir gözetleme menziline sahiptir. Kritik bir konuma stratejik olarak yerleştirilmesi, özellikle Hayfa limanını hedef alan Suriye, Irak ve daha az ölçüde Hizbullah kaynaklı potansiyel saldırılara karşı kapsamlı bir koruma sağlamaktadır. Ancak balonun saltanatı artık sona ermiştir. Balonun geldiği hale bakın:
SKYDEW artık pörsümüştür, işe yaramaz hale gelmiştir, büyük bir kayıptır ve aynı zamanda da büyük bir çöküşü gösterir. SKYDEW 'Hedef Kartı'nda (Hizbullah istihbaratından) belirtildiği üzere, “insansız hava araçları ve İHA'lara karşı elektronik izleme ve karıştırma sistemiyle korunuyordu” ve “üç katmanlı füze önleme sistemiyle güvence altına alınmıştı: Demir Kubbe, David's Sling ve Hetz [Arrow]." Bunların hepsi bir soğanın katmanları gibi kesildi, sonuç olarak İsrail savunması çıplak kaldı.
İsrailli yerleşimcilerin herkesten daha iyi bildiği gibi kuzey cephesi artık delik deşik. Asher bölge konseyi başkanı Moshe Davidovitz'den alıntı yapmak gerekirse:
''Ülkenin merkezine on roket düştü ve medya çalkalanıyor - ülke kargaşa içinde. Her gün çatışma hattı yerleşimlerine ve Celile'ye tanksavar füzeleri ve intihar dronları da dahil olmak üzere onlarca roket atılıyor ve ülke buna sessiz kalıyor. Bu bir kez daha kuzeyin hesaba katılmadığının kanıtıdır.''
Hizbullah tabii ki kuzeyi hesapladı. Ellerinde İsrail askeri hedeflerinin bir listesi var ve bunları tek tek inceliyorlar. Örneğin, işgal devletindeki iki ana üsten biri olan Meron Dağı Hava Gözetleme Üssü'nü ele alalım. Maariv'in 2016 tarihli bir makalesinde üst düzey bir İsrail hava kuvvetleri yetkilisi bu üs hakkında şunları söylüyor:
"Hava kontrol sistemi, Hava Kuvvetleri'nin operasyonel kabiliyeti için hayati önem taşıyor. Ana görevi işgal altındaki hava sahasını korumaktır. Kontrol sistemi aracılığıyla helikopterler, uçaklar, füzeler ve diğer gizli sistemler de dahil olmak üzere gökyüzünü korumak için tüm kabiliyetleri harekete geçiriyoruz."
Hizbullah istihbaratı da bombalama sırasında bunu yayınladı:
''İlk olarak, Meron Hava Gözetleme Üssü işgal altındaki Filistin'in en yüksek zirvesi olan, işgal altındaki Filistin'in kuzeyindeki Jarmaq Dağı'nın [“Meron Dağı”] zirvesinde yer almaktadır. Meron Üssü, gaspçı varlığın kuzey kesimindeki tek yönetim, gözetleme ve hava kontrol merkezidir ve ona büyük bir alternatif yoktur. Tüm gaspçı varlıktaki iki ana üsten biridir: Kuzeydeki “Meron” ve ikincisi güneydeki “Mitzpe Ramon”.
Meron Üssü Suriye, Lübnan, Türkiye, Kıbrıs ve Akdeniz'in doğu havzasının kuzey kesimine yönelik tüm hava operasyonlarının düzenlenmesi, koordine edilmesi ve yönetilmesinden sorumludur. Ayrıca bu üs, yukarıda belirtilen yönlerdeki elektronik karıştırma operasyonlarının ana merkezidir ve Siyonist güçlerin çok sayıda seçkin subay ve askeri tarafından kullanılmaktadır.
İkinci olarak, İslami Direniş savaşçıları 6 Ocak 2024 Cumartesi günü saat 07:50'de, Beyrut'un güney banliyösünde (Dahiye) büyük lider Şeyh Salih el-Aruri ve şehit kardeşlerine yönelik suikast suçuna ön müdahalenin bir parçası olarak, Meron Hava Gözetleme Üssünü çeşitli tiplerde 62 füzeyle hedef almış, doğrudan ve teyit edilmiş isabet sağlamıştır.''
Hizbullah, Meron Hava Üssü'ne yönelik saldırılarını sayısız videoda yayınladı ve bu saldırıların ardı arkası kesilmedi. Sıkıcı olabiliyor çünkü hiçbir zaman top patlamıyor, ama her küçük vuruş daha da artıyor. İsrail hava savunmasında açılan her delik daha da genişliyor çünkü Hizbullah karmaşık ve birbirine bağlı sistemlere zarar veriyor.
Bugün Meron üssü bırakın bölgeyi, kendini bile zar zor savunabiliyor. Tel Aviv Hizbullah ve müttefiklerinin liderlerine suikastlar düzenleyerek karşılık veriyor ama direniş bu şehitlerin isimlerini füzelere veriyor ve daha fazlasını gönderiyor.
Bu bir yıpratma savaşı ve İsrail akılsızca saldırırken Hizbullah dikkatle hedefe kitlenmiş durumda. Güneyde, Gazze'de sivillere yönelik acımasız askeri saldırılarıyla dikkati tamamen dağılan İsrail, kuzeydeki savaşı kaybetti.
Aylar süren bu sıkıcı idari işlerden sonra Hizbullah nihayet turnayı gözünden vurdu. Bugün işgal devletinin kuzeydeki hava savunması, köpeğin kediyi kovaladığı eski püskü bir cibinlik gibi. Deliklerle dolu, hem de büyük deliklerle. Hizbullah giderek daha isabetli silahlarla istediği gibi ateş edebiliyor. Örneğin, Hizbullah'ın bir SKYSTAR 330'u Battalion 869 operatörünü drone ile vurarak düşürmek gibi.
Bu hedeflemede Hizbullah casus balonun kendisini değil, aynı anda üç yerde bulunan balon kontrolörlerini hedef aldı. Operatörler ortadan kaldırılınca balon kontrolden çıktı ve Lübnan'a inerek bazı çocuklar tarafından yakalandı. İşte bu yere çakılmış ve patlamış balon, İsrail devletinin kuzeydeki gözü ve kulağıdır.
İsrail'in artık kuzeyde hava savunması denebilecek bir şeyi kalmadı. Demir Kubbe'nin işi bitti. Hizbullah istediği zaman ateş edebiliyor ve yedi aydır her gün ateş ediyor. Irak Direnişi füzeleri tam üzerlerinden Hayfa'ya doğru uçuyor. İran istediği zaman tüm ulusal sistemi alt edebilir. İsrail hala sabrımıza saldırabilir ama onun artık bir savunma sistemi yok. Hamas bile travmatize olmuş Gazze'nin içinden onları vuruyor. Av mevsimindeyiz; yerleşimciler de bunu biliyor.
İsrailli yerleşimciler İbrani basınının her yerinde huzursuz durumlarından açıkça yakınıyorlar. Bazıları o kadar öfkeli ki, tüm devletten ayrılmak ve yeni bir Celile Devleti kurmakla tehdit ettiler. The Jerusalem Post'un dediği gibi:
N12'nin haberine göre bardağı taşıran damla, başbakanın kabine toplantısında Benny Gantz'ın sorusuna verdiği yanıt oldu. Gantz, bölge sakinlerinin 1 Eylül'de okulların açılmasıyla birlikte evlerine dönüp dönmeyeceklerini sorduğunda Netanyahu, “1 Eylül'den birkaç ay sonra dönerlerse ne olur en fazla?” diye cevap verdi.
Elbette çok kötü olur. İsrail yıllarca küresel oyuncuları, istedikleri gibi hareket etmekte özgür oldukları varsayımı altında, Tel Aviv'den gelecek olumsuz eylemleri hoş görmeye ve tolere etmeye şartlandırdı. Demir Kubbe çalışmazsa İsrail de çalışmazdı. Şimdi Demir Kubbe çalışmıyor. Artık Demir Kubbe bile değil, Demir Elek. Aziz direnişçileronu delik deşik ettiler.
Bu çok büyük bir sorun çünkü Demir Kubbe İsrail'in sadece fiziksel savunma mekanizması değil, aynı zamanda psikolojik savunma mekanizması. Bölgedeki herkese haydutluk yapabileceklerini ve hiçbir bedel ödemeyeceklerini sanmalarının nedeni bu, tüm sömürgeci projeyi sahici bir şeymiş gibi kılan şey bu kubbe. 'Demir Kubbe'ye olan inanç 'İsrail'e olan inançtır ve artık ikisi de inandırıcı değildir. Bu nedenle kuzeydeki Yahudi yerleşimleri boşaldı ve yakın zamanda da geri gelmeyecekler. Direniş Haber Ağı'nın (RNN), 29 Mayıs'ta söylediği gibi:
Siyonist Savaş Bakanlığı'na göre 7 Ekim'den bu yana işgal altındaki Filistin'in kuzeyindeki 86 yerleşimde 930 yerleşimci evi Hizbullah roketleri tarafından hasar gördü.
Örneğin el-Manara'da 155 evden 130'u yıkıldı. Metulla yerleşiminde en fazla 34 kişi kalmıştır. En büyük (kuzey) yerleşimlerden biri olan Kiryat Şamona'nın nüfusu 24 binden 4 binin altına düştü ve 124 ev hasar gördü.
Bu durum, kuzeyde kendi mülteci kamplarını inşa etmiş olan 200 binden fazla yerleşimcinin direniş nedeniyle yerlerinden edildiği bir döneme denk geliyor. Bazıları İsrail rejiminden ayrılıp kendi devletlerini kurmak isterken, ’Margaliot” yerleşimi gibi diğerleri de dün itibariyle İsrail ile bağlarını kopardı.
Şaşırtıcı bir şekilde, İsrail işgal güçlerinin finansman gerekçelerini öne sürerek ya da belki de Hizbullah'ın elindeki hedef sayısını azaltmak için kuzey sınırında ve yakın yerleşimlerde bulunan asker sayısını önemli ölçüde azaltmayı planladığı bildiriliyor.
Hizbullah'ın tek bir hedefi, bir Demir Kubbe bataryasını ortadan kaldırmasına bir örnek verelim. Bunu sistematik olarak tekrar tekrar yapıyorlar. Bu rapor Hizbullah'ın önce bataryaya çöp atarak kendini göstermesini sağladığını, ardından da insansız hava araçlarıyla vurduğunu anlatıyor.
Özel görüntüler, Hizbullah'ın “ateşli cezbetme” adı verilen bir taktik kullanarak “Kfar Blum” yerleşimi yakınlarındaki “Demir Kubbe” batarya istasyonlarının konumlarını ortaya çıkarmasını sağlayan izleme ve keşif operasyonlarını ortaya koyuyor.
Görüntülerde Hizbullah'ın mevzilere doğru mühimmat fırlatması ve Demir Kubbe tarafından gerçekleştirilen ve Hizbullah'ın yüksek hassasiyetli bir niteliksel operasyon gerçekleştirmesini sağlayan önleme süreci belgeleniyor.
Saat 4:25'teki görüntüler Demir Kubbe bataryalarının saldırıyı tespit edemeden, takip edemeden ya da engelleyemeden başarılı bir şekilde hedef alındığını gösteriyor. Yayınlanan fotoğraflar ayrıca Hizbullah'ın yeni kurulan bu bölgelerdeki İsrail askerlerine yönelik istihbarat nüfuzunu ve kullanılan tahkimatların coğrafi detaylarını ve boyutlarını belgeleme becerisini de ortaya koyuyor.
Hizbullah bunu defalarca yapmış, Demir Kubbe bataryalarını metodik bir şekilde tek tek avlamış ve aramıştır. Geri kalan gözetleme teçhizatının yok edildiği ve neyin geldiğini göremedikleri göz önüne alındığında, İsrail askeri varlıklarını sınırdan daha da uzağa çekmek zorunda kalıyor. Aksi takdirde böyle olur:
Hizbullah'ın Barkat Rişa'daki garnizon birliğini İran yapımı Almas üstten saldırı ATGM [Anti-Tank Güdümlü Füze] ile vurduğu an. 'Hizbullah ve Hamas'ın aksine İsrail son 20 yılını yeraltında tünel kazarak geçirmedi, dolayısıyla birlikleri Demir Kubbe olmadan açıkta kalıyor. Örneğin İsrail işgal güçlerinin 769. Tugay Karargahını ya da ondan geriye kalanları ele alalım.
Sömürge projesi hava savunması olmadan hızla çökecek. Askerler gittiğinde yerleşimciler de gitmek zorunda kalacak. Bu stratejik bir geri çekilme değil, stratejik bir yenilgidir. Bu bir çözüm değil, sadece çözülme. Ama İsrail'in yapabileceği tek şey bu. Sadece kuzeyin kontrolünü kaybetmedi, bu savaşın temposunun kontrolünü de kaybetti. Hizbullah, İsrail pişene kadar ateşi yükseltmeye devam edebilir. Birkaç gün önce kelimenin tam anlamıyla alevler içinde kalan Kiryat Şamona'ya (işgal altındaki El Halisa) bakın:
Bunun nedeni doğrudan Demir Kubbe'nin insansız hava araçlarını engelleyememesi ve Hizbullah'ın tüm bölgeyi ateş altında tutmasıdır. Bu nedenle yanıyor. Yerleşimciler şimdi erimiş bitmiş bir “hoş geldiniz” panosu görüyor.
İsrail Lübnan sınırından giderek daha fazla geri çekilirken, kuzey cephesinin çökmesi de işgal devletini Suriye ve Irak'tan gelen ve doğrudan uçabilen saldırılara açıyor. Tüm bunlar İsrail'e büyük bir psikolojik zarar veriyor çünkü Demir Kubbe onların başlıca güvenlik battaniyesiydi.
Hizbullah'ın 8 Ekim 2023'ten bu yana bin 650'den fazla istihbarat, gözetleme ve hedef tespit (ISR) ekipmanını imha ettiği bildiriliyor. İsrail ambulansları ve askeri bağlantısı olmayan apartman dairelerini deli gibi bombalarken Lübnan direnişinin gerçek bir stratejisi var. Şimdi İsrail Filistin'in kuzeyini kaybetti ve geri de dönemez.
Çeviri: YDH